Sitemiz köşe yazarı Dr. Göktan AY’ın, Öğretmen Habibe KAHRAMAN (MEB / Profesyonel Koç / Kayapınar İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü AR-GE Sorumlusu ) ile yaptığı söyleşiyi yayımlıyoruz.
AY: Öğretmenim Nasılsınız? Kendinizi Okurlarımıza Kısaca Tanıtır mısınız?
KAHRAMAN: Teşekkür ederim. 2001 Dicle Üniversitesi Eğitim Fakültesi Coğrafya Öğretmenliği ve İnsan Kaynakları Yönetimi mezunuyum. Diyarbakır Kayapınar İlçesinde Sosyal Bilgiler öğretmeniyim. Profesyonel koçum. Şu anda ilçe AR-GE sorumlusu olarak görevliyim. TEMA,TEGV gönüllüsü; ÖRAV ve SODİMER üyesiyim. Kişisel ve mesleki gelişimim için her alanda eğitim meraklısıyım. Türkü sevdalısı bir öğretmenim. Müzik, tiyatro ve sinema, masallar, voleybol, halk oyunları, modern dans, yemekler ve tabi ki çocuklar yaşamımın ta kendisi… “Yenilik ve farklılık kavramları” temel karakteristik yapımı temsil ediyor.
AY: Çok Faalsiniz. Biz de, sizler gibi çalışan-üreten insanlarımızı arıyor ve tanıtıyoruz. Diyarbakır Kayapınar İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü Bünyesinde Birçok Projede İsminiz Var? Amacınız nedir?
KAHRAMAN: Faal olmak öğretmenliğin özündedir zaten. Eee biraz da karakteristik özellik. Çevreye ve mesleğinize karşı duyarlılık, merak, gözlem becerisi, değişim ve yenilik isteği sizi projeye yöneltir. En temel amacımız; “Yaşadığımız bölgenin gelişimi ve kalkınmasına katkı sunmak, özellikle sosyo-ekonomik açıdan dezavantajlı öğrencilerimizin ellerinden tutmak, yaşamlarına dokunmak ve bir şekilde yaşama tutunmalarına yol göstermek, akademik başarı yanında sosyal, duyuşsal ve bilişsel yönden de çocuklarımıza dokunmak, ilçemizdeki her çocuğa, her öğretmene, her eğitim paydaşına ulaşmak, ilçemizin eğitim kalitesini arttırmak ve bunu iyi uygulamalar ile sağlamak. İyi uygulamalar, problemin net tespiti, iyi planlanmış çözümler, ihtiyaçları doğru belirlemek için yerinde yani okullardayız.
AY: Çok aktifsiniz. Kayapınar İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü Gibi Diğer İlçe Müdürlükleri Neden Ön Plana Çıkamıyor. Kadro ve Ekip Ruhu mu Gerekiyor?
KAHRAMAN: Her alanda, her konuda başarının ilk kriteri çok çalışmak. Bireysel başarıyı çoğu zaman çok çalışmakla elde edersiniz. Fakat kurumsal başarıları takımınızla, ekip ile sağlarsınız. Takım birkaç kişiden oluşan gruplardır. Ancak kurumlar için sadece bu değildir. Kurumlarda takım, ekip “ben” değil, “biz” olunca ;”bu benim işim değil” demediğinde ruha kavuşur. Bu durumda da düzenli ve zamanlı çok çalışma gelir. Bizim kurumda da bunlar var. Müdür Bey başta olmak üzere ekibin her üyesi güçlü iletişimimiz ve samimi ilişkilerimiz var. Bu da güzel işler çıkartıyor. Evet! Çok yoğun ve yorucu bir tempo ile çalışıyoruz ama sonuçta başarı geliyorsa buna değer…
Kendi adıma çok yorulmaktan mutlu olduğumu söylesem abartı olmaz.
AY: Her insan gibi; fiziksel, bilişsel, duyuşsal, sosyal değişimleri yaşasanız da, meslek heyecanınız hiç değişmedi. Neden?
KAHRAMAN: Aslında öğretmen olmak gibi bir hedefim yoktu. Bazen mevcut yaşam şartlarımız ve tercihlerimiz sınırlı olur ve biz kendi potansiyelimizi, içimizdeki keşfetme, üretme ve yaratma kabiliyetinin farkında olamayız ve zamanla hiç beklemediğimiz veya farkında olmadığımız yeni koşullar ve tercihler yapmak zorunda kalırız. İşte, bu tercihler belki de kim olduğumuz ve neler yapabileceğimizi bize gösterir, fark ettirir. Bu tercihlerden biri olan “öğretmenlik mesleği” bana bu mesleğin gerekliliği olan “tüm vasıfları bünyemde barındırdığımı” fark ettim ve benim bir öğretmen olmam gerektiğini belki de hayat bana hibe etti ve kendimi bulmamda ve var olmamda paha biçilmez bir değer ve anlam kattığını anlamamı sağladı.
AY: “Eğitimin Toplumdaki Yeri Nedir?” Desek, Neler Söylersiniz?
KAHRAMAN: Eğitim kavramı her şeyden önce insan ve toplumlar açısından bir aydınlanma ve aydınlatma anlamı taşır. İnsan ve toplum yaşamında bir “varoluşsal bilinç ve farkındalık” yaratır. Eğitim; insanların, toplumların ve dünyanın değişimini, dönüşümünü ve daha üst aşamalara taşıyan insanoğlunun elindeki en büyük silah, enstrumandır. Eğer ki, bir aydınlık toplum yaratma vizyonuna sahipseniz buna ulaşmanın en güçlü ve etkili yolun eğitim olduğunu bilirsiniz. İyi eğitilmiş bireylerin ördüğü toplum ağının ne kadar sağlıklı, özgür ve aydınlık olduğunu anlarsınız. Örneğin; karanlık ve cahil bir ortamda yetişen bir çocuğa dokunursanız (eğitim açısından) ve bu çocuk bir toplumun, bir ülkenin kaderini değiştirecek, dönüştürerek aydın ve özgür bir toplumu yaratmanın temel dinamiği olacaktır. Bir toplum için en değerli kaynak ve hazine eğitimli insan gücüdür. Eğitim yoksa karanlık yaşama hükmeder. Eğitim varsa aydınlık yaşama hükmeder. Toplumların tercihi kaderlerini şekillendirir. Atatürk’ün dediği gibi, “Eğitimdir ki bir milleti ya özgür, bağımsız, şanlı, yüksek bir topluluk halinde yaşatır; ya da esaret ve sefalete terk eder.”
Yaşam sürekli bir devinim halindedir. Yaşamın sistematiği bir transformasyona tabidir. Yaşamın bu ilke ve yasaları ışığında eğitimde bir değişim ve dönüşüm kaçınılmaz olur. Her çağ veya yüzyıl kendi ruhuna ve ihtiyaçlarına uygun eğitim modelleri yaratır, yaratmak zorunda kalır.
Yaşadığımız çağın ruhunu anlamak ve bu ruhun gerektirdiği bilgi, becer, tutum ve davranışlardan oluşan bir donatıya sahip olmak durumundayız. Ülke ve toplum olarak dünyada söz sahibi olabilmek için güçlü bir konum elde etmek zorundayız. Bunun da yolunun değişen “dünya koşullarına uyum sağlayan eğitim sistemine ve modellerine sahip olmamızdan” geçtiğinin bilincindeyiz. Bu anlamda dünyadaki dijital dönüşümün yarattığı yeni sanal evrenlere (metaverse), dijital eğitim eğitim araçlarına (web 2.0,web 3.0) modellerine ve bunların kullanım becerilerine sahip olmamız gerekir. Dünün eğitim modelleriyle, metotlarıyla ve kuramlarıyla 21.yy’ın olgularına cevap vermemiz ve sorunları çözmemiz mümkün değildir. 21.yy’ın gerektirdiği paradigmayı geliştirmek zorundayız. Aksi takdirde gelişmiş toplumlar ve ülkeler kategorisine ulaşmak bir hayalden ibaret olur. Ülkemiz olarak eğitim sistemimizin temel amacının inovatif bir nesil yetiştirerek, başta teknolojik alan olmak üzere yaşamın her alanında gerek katma değeri yüksek ürünler ortaya koymak, gerekse başta kendi medeniyetimize ve tüm insanlığa mal olacak evrensel değerler yaratmak, dünya ulusları arasında saygın ve güçlü bir ülke konumuna yükseltmek olmalıdır.
AY: Richard Feynman; “Eğitimi Asla Zeka İle Karıştırmayın. Doktora Yapabilir ve Yine De Aptal Olabilirsiniz.” demiş… Ne Anlatılmak İstenmiş ve Bu Söze Katılıyor musunuz?
KAHRAMAN: Evet katılıyorum. Feynman, bilim yaşamının yanında eğitime ve öğrenme yöntemlerine önem vermiş, hatta kendi adıyla bütünleşen Feynman öğrenme modeli ile adından söz ettiren büyük bir bilim insanıdır.
Eğitim ve zeka kavramaları birbirinden ayrılan iki kavram olmakla beraber, aralarında güçlü bir korelasyon olduğunu da düşünüyorum. Eğitim ve zeka birbirini besleyen ve büyüten iki temel olgudur. Yalnız, zekanın eğitim karşısında ve ondan bağımsız olarak büyük bir oranla anne ve babadan kalıtımsal olarak çocuklara aktarılır. Eğitime gelince, Feynman’ın dediği gibi, sizin iyi eğitim almanız akademik unvanlara sahip olmanız, sizin zeki olduğunuzu veya aptal olmadığınızın bir ölçütü ve kanıtı olamaz.
Zeka, özel bir yetidir. Kişisel yaratıcılığı, buluş ve keşfetme becerilerini vb. içine alan çok kapsamlı bir kavramdır. Ne kadar iyi eğitim alırsanız alın sınırlı bir zeka ile çok fazla yükselemezsiniz. Kapasiteniz, potansiyeliniz sınırlı ise bir yere kadar sizi götürür. Tıkanır ve daha fazla yol alamazsınız. Ama zekayı iyi bir eğitimle taçlandırırsanız işte o zaman yaşamın bize çizdiği sınırları aşar ve yaratıcılığın yol açtığı yeni bir dünyaya uzanırsınız. Yetiştirildiğiniz eğitim sistemi; kalitesi ve özü itibari ile sahip olduğunuz zekanızı ve merak duygunuzu sınırlandırabilir, öldürebilir. Veya merak duygunuzu canlı, diri tutar ve zekanızın ışıldamasına imkan verir.
Yaşama hamle yaptıran ve onu ileri taşıyan en temel dinamik gücün, zeka olduğunu düşünüyorum.
Devam edecek…