Habibe KAHRAMAN; “Sanat ve spor, bireyleri var olan sınırların ötesine taşır…(2)”

Sitemiz köşe yazarı Dr. Göktan AY’ın, Öğretmen Habibe KAHRAMAN (MEB Kayapınar İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü AR-GE Sorumlusu) ile yaptığı söyleşiye devam ediyoruz.

Güncel 9.06.2022 08:00:00 0
Habibe KAHRAMAN; “Sanat ve spor, bireyleri var olan sınırların ötesine taşır…(2)”

AY: Müzik - Güzel Sanatlar ve Spor’un, Bireylerin Yetişmesinde-Kişiliklerinin Oluşmasında Önemli Bir Rolü Olduğuna İnanıyor musunuz?

KAHRAMAN: Elbette inanıyorum. Müziğin, güzel sanatların ve sporun bireylerin yetişmesinde ve kişiliklerinin oluşmasındaki rolünü ve katkısını anlamak çok zor olmasa gerek. Toplumların ve bireylerin yaşantılarını, gelişim süreçlerini, ortaya koydukları ürünler ve değerleri etkili bir gözlem becerisi ve güçlü bir uslamlama yeteneğine sahip her insan bu rolün önemini kavrayabilir. Meslek hayatım boyunca öğrencilerime bu inançla yaklaştım ve yönlendirdim. Bunun farkındaysanız Güzel Sanatlar Liselerine veya ilgili okullara yönlendirmek, desteklemek için branşınızın müzik, resim ya da beden eğitimi olması şart değildir. Hiç kuşkusuz gerek sanat, gerekse spor alanındaki başarılar özgür ruhlu ve yaratıcı bireylerin ortaya koydukları eylemlerin ürünüdür. Sanat ve spor insan yaratıcılığının bir parçası olup, kendi yaşamına rengini veren, özgün bir karakter ve kişilik geliştirmesine olanak sağlayan oldukça etkili bir yaratım ve faaliyet alanıdır. Sanat ve oyun bireylerin kendilerini ifade edip karakter ve kişilik olarak varoluşunu sağlamaktadır. Aralarında diyalektik bir ilişki söz konusudur. Sanat ve spor bireyleri ve toplumları yükseltirken, yükselen özgür ve bağımsız karakterler, kimlikler bu alanları canlandırır, renklendirirler. Sanat ve spor, bireylerin ve toplumların sıkıcı ve daraltıcı yaşam alanlarını aşarak var olan sınırların ötesine taşır. Bireylerin özgürce ifade etmelerine, bir kimlik ve kişilik kazanmalarına olanak sağlar.

Bir öğretmen olarak, mesleki yaşantımda eğitimde müziğin, sanatın ve sporun öğrencilerim üzerindeki somut katkılarını ve sonuçlarını gözlemleyerek şunları ifade edebilirim. Öğrenci başarısı sadece akademik başarı ile sınırlandırılamaz, değerlendirilemez. Bu bir yanılgı olur. Kendi öğrencilerim arasında akademik anlamda oldukça yetersiz; müzik, resim, spor vb. alanlarda ilgili ve kabiliyetli olduğu çokça öğrenci gözlemledim. Onların bu ilgi ve becerilerini ortaya koymalarına şartlar oluşturarak kendilerini bu alanlardaki başarıları ile ifade ederek bir kimlik, kişilik ve karakter ortaya koyduklarını, görünmezken görünür olmaya başladıklarını gözlemlemek mesleki tutkumu da parlattı hep. Kendi yetenek alanlarında onlara yol açtıkça kendilerini nasıl var ettiklerini, ne olduklarını ve hangi başarılara yelken açtıklarına şahitlik etmek muhteşem bir duygu…

Sonuç olarak; her öğrenci kendine özgü bir dünyadır. Bu dünyalara inmenin yolunu biz öğretmenler bilir ve bulursak birçok kaybedilmiş ve kaybedilmek üzere olan canlarımızı, geleceğimizi bir kimlik olarak var edebiliriz. Schiller’in bir sözü ile bitirmek isterim. ”İnsan oynadıkça insandır.”

AY: İlçenizde Ortaokul Öğrencileri Arasında Düzenlenen “Türkü Diyarı Ses Yarışması” Hakkında Bilgi Verir misiniz?

KAHRAMAN: Ortaokul öğrencilerimiz arasında kültürel miras aktarımı amacıyla düzenledik. Toplumları var eden kültürleridir ve kültürümüzün özü özellikle türkülerimizde gizlidir. Türküler kültürümüzün ana damarıdır. Son dönemlerde türküleri ile isim yapmış bölgemizin çocuklarının, türkü bilmemesi hatta “türkü” nedir bilmemesi fark ettiğimiz bir gerçek ve bu bir problemdi. Bu probleme yönelik çözümlerden biri oldu. Verimli sonuçlar aldık mı? Tabi ki evet. Ayrıca bu çalışmaların çocuk pedagojisi, gelişimi üzerinde olumlu faydaları da bilinmektedir.

AY: İlçe Milli Eğitimdeki Çalışmalar ve Amaçlarından Söz Eder misiniz?

KAHRAMAN: AR-GE çalışmalarını yürütüyorum. Araştırma ve geliştirmenin toplumun ihtiyaçlarını karşılama rolüne sahip kurumlar için ne derece önemli işlevlere sahip olduğunun farkında olarak çalışıyoruz. Kısa vadede belki olmayabilir, ancak orta ve uzun vadede ilçemiz, dolayısıyla ilimizin eğitim hayatını kurtaran sonuçlar alacağımızdan eminiz.

AY: Öğretmenlik Meslek Kanunu hakkında düşünceleriniz nelerdir?

KAHRAMAN: Öğretmenlik Meslek Kanunu, her ne kadar gecikmiş bir karar olsa da, öğretmenlerin üstlenmiş oldukları rolleri ve sosyal konumları açısından uzun zaman önce sahip olmaları gereken bir hak olduğunu düşünüyorum. İçeriğine gelince katılmadığım bir takım kararlar olsa da öğretmenlik mesleğinin Devlet Memurları Kanunu içinde herhangi bir memuriyet olarak değil; özel bir kanunu olan, profesyonel bir meslek olarak ele alınmasını doğru buluyorum. Bu kanunun, öğretmenlerin sosyal, mali ve özlük haklarının geliştirilmesi ve daha iyi bir düzeye taşınmasında atılan ilk adım olarak umut ediyorum.

Öğretmenliğin başlı başına bir ihtisas alanı olduğunu düşünerek öğretmen yetiştiren Eğitim Fakültelerinin gözden geçirilerek, niteliğinin arttırılması kanaatindeyim. Öğretmenin kişisel ve mesleki gelişimini, kalibresini, üretkenliğini ve mutluluğunu önceleyen, temel hedef olarak gören, her çabayı ve yasayı destekliyorum.

AY: Okul Dışı Öğrenme Ortamlarını Önemsiyorsunuz. Bu Konuda Neler Söylersiniz?

KAHRAMAN: Evet okul dışı öğrenme ortamlarını önemsiyorum ve bu konudaki düşüncelerimi mesleki yaşantımda öğrencilerim ile birlikte hayata geçiriyorum ve geçirmeye devam edeceğim. Aslında, bakarsınız öğrenme ömür boyu devem eden bir süreçtir. Öğrenmeyi zamanla ve mekanla sınırlandırmak mümkün değildir. Öğrenme, yaşamın her alanında farklı yöntem ve tekniklerle ortaya çıkan bir olgudur. Tabi ki okullar öğrenme olgusunun en sistematik şekilde gerçekleştirildiği alanlardır. Sadece okullarla yetinmek bizi eksiltir ve azaltır. Okullar bize hayatın öğretildiği mekanlar değildir. Bizzat yaşamın içinde ve yaşam gerçekliğinin bir parçasıdır. Öğrencilerimizin, okulda kazandığı bilgi, beceri, tutum ve davranışların hayatta nerelerde, nasıl ve ne şekilde işe yaradığını bizzat okul dışı öğrenme ortamları olan müzelere, kurumlara (MTA, Meteoroloji Müdürlüğü, Belediye, Üniversite…), bilim ve sanat merkezi, şehrimizin tarihi mekanlarına ve ören yerleri gibi mekanları kullanarak, bu ortamlarda somut ve kalıcı öğrenmenin gerçekleştiğini her defasında gözlemledim. Bu anlamda, derslerde verilen soyut, karmaşık bilgi ve kavramları yerinde somut deneyimlemelerini yaparak, yaşayarak öğrenmenin, öğrencilerde yarattığı hazzı ve motivasyonu bir takım kişisel ve sosyal beceriler geliştirdiklerini gözleyerek bu alanların öğrenme süreçlerinde aslında ne derece etkili olduğunu düşünerek, öğretmenlik mesleğimin, öğrenme ve öğretme stratejilerimin önemli parçası haline geldiğini, bunun devamlılığı konusunda kararlı olduğumu ifade etmek isterim.

AY: “Öğretmenlik Mesleği” İle İlgili Söylemek İstedikleriniz Nelerdir?

KAHRAMAN: Öğretmenlik mesleği, her şeyden önce ontolojik manada insan doğasının en önemli parçasını oluşturan öğrenme, bilme ve anlama yetisinin farkında olup, sahip olduğu bu yetileri sistematik anlamda doğru bir şekilde ve doğru zamanlarda şekillendirmek, yönetmek ve yönlendirmek olarak algılıyorum. Öğretmenlik mesleği insanı, insan olarak var etmek ve yaşatma sanatıdır. Öğrenmenin, bilmenin ve bilginin bireylerin ve toplumların hayatta kalması, varlığını sürdürebilmesinde oldukça elzem bir role sahip olduğu inancındayım.

Öğretmen, insanı sevendir! İnsana dokunuşlarıyla hayat verendir! Umut verendir! Aydınlık bir geleceğin mimarıdır! Cehalete ve karanlığa tutsak olan zihinleri aydınlatarak, özgürleştiren insandır! Kör olan gözleri, sağır olan kulakları, pas tutan zihinleri açandır!

Bir öğretmen olarak, öğretmenlik mesleğinin kutsallığına inanarak “her insanın öğretmen olamayacağına”, bu mesleğin gerektirdiği niteliklere sahip bireylerin icra etmelerinden yanayım. Öğretmenlik mesleğinin anlamı bireylerin ve toplumların var olmak ve yok olmak arasındaki ince çizgide saklı olduğuna inanıyorum.

Öğretmenlik mesleği bir toplumun kaderini şekillendirecek ve yön verecek bireylerin eğitimini üstlenme işlevi anlamında çok değerli olduğu fikrindeyim. Bu manada öğretmen, yaşadığı toplumun aynasıdır. Bir topluma bakarak öğretmenini; öğretmene bakarak toplumun niteliğini anlayabiliriz.

Öğretmen sadece bilen ve aktaran değildir. Aynı zamanda sahada gerçeği gören uygulamaları ile öğrenciye dokunarak dönüştüren rehberdir. Zihinlere bilgi yüklemekten çok zihinleri tutuşturan ilk kıvılcımı yakan kişidir. İlk sorgulamayı başlatandır.

Sonuç olarak; öğretmen yaşama sanatını bilen ve yaşatan kişidir.

AY: MEB; “Çocukların İlgi, Yetenek ve Mizaçları Doğrultusunda Yaşam Becerileri Kazanmalarına Yönelik Tasarım-Beceri Atölyeleri Kurulacaktır.” Diyor. Ne Yararı Olacaktır? Ya da, Çok Geç Kalındığını Düşünüyor musunuz?

KAHRAMAN: Aslında meslek hayatımda her daim savunduğum ve önemsediğim bir yaklaşım ve uygulama alanıdır. Öğrencilerimizin sahip olduğu ilgi, yetenek ve mizaçları doğrultusunda gerek alanlara yönlendirilmesi gerekse öğrenim yaşamlarında edindiği bilgi, beceri, tutum ve davranışların pratik yaşama aktarılması, pratik bir değere, güce, ürüne dönüştürmelerini çok kıymetli buluyor ve destekliyorum. Bilgiyi soyut ve teorik düzeyde öğrencilerin belleğine yüklemek, zihinleri pratik yaşam gerçekliğinden kopuk, yaşamla buluşturmayan, uygulamaya dönüştürülemeyen, anlam verilemeyen bilgilerle donatılmasını, buna tutsak edilmesini doğru bulmuyorum.

Bilgi, bir beceriye, tasarıma, pratik bir ürüne, sosyal bir değere dönüştüğü sürece anlamlı hale gelir. Bir yaratım ve üretim silahına dönüşür. Bu anlamda tasarım-beceri atölyelerini; bilim, kültür, sanat, spor ve yaşam becerileri alanında yaşama dokunan, çağımızın gerektirdiği, problemleri fak etme ve çözüm getirebilme, iş birliği içinde bir takım ruhu ile hareket etme, eleştirel düşünme ve yaratıcılığı geliştiren uygulama olduğunu düşünüyorum. Disiplinler arası ilişki kurma ve bunlardan yaralanarak hayatı geliştirmeye, kolaylaştırmaya katkısı göz ardı edilemez. Desteklemek ile birlikte geç kalındığını da fikrindeyim.

AY: MB; “Okulun ve Çocukların, Bulundukları Mahallenin Bir Parçası Olarak Geliştirilmesi İçin Kayıt Bölgelerinde Okul-Mahalle Spor Kulüpleri Kurulacaktır.” diyor. Aslında Daha Önce Var Olan Bu Oluşumların Yeniden Var Edilmesine Nasıl Bakıyorsunuz?

KAHRAMAN: Okul, mahalle spor kulüplerinin yeniden kurulmasını, çocuklarımızın salt akademik becerilerini değil; farklı alanlarda enerjilerini doğru kanalize edebilecekleri, kapasite ve yeteneklerinin sınırlarını fark edebilecekleri, kişisel ve sosyal beceriler kazanmalarını sağlayacak, aralarında sosyal uyum ve bütünlüğü sağlayacak iletişim ve bağı kurmalarına olanak vermesi adına işlevsel ve önemli buluyor. Destekliyorum.

AY: Son Yıllarda Sürekli “Z Kuşağından” ve “Aile İçi Çatışmalardan” Bahsediliyor. Prof. Dr. Selahattin Turan Hoca; “İyice eskiyen eski kuşak ile yeni kuşak arasındaki bağlantı kopmak üzeredir. Bu bağlantı; testle-sınavla, projeyle olmayacağı kesin, daha alternatif sanat-edebiyat, musiki, folklor gibi çocukların çok yönlü beklenti/ihtiyaçlarını merkeze alan yeni bakış açıları geliştirmek lazım.” Demiş. Siz Ne Düşünüyorsunuz?

KAHRAMAN: Değerli hocam Prof. Dr. Selahattin Turan’ın kitaplarını, yazılarını takip eden biri olarak bu konudaki görüş ve düşüncelerine katılıyor ve destekliyorum. Yaşam doğası gereği sürekli bir devinim ve dönüşüm içerisindedir. Bu değişim kimi dönemlerde yavaş kimi dönemlerde de bir takım gelişmelerden dolayı daha hızlı olmuştur. Biz insan toplulukları bu değişim ve dönüşüm sürecinin bir parçası olarak bundan etkileniyor, etkiliyoruz.

Bilimsel ve teknolojik gelişmelerin hiç kuşkusuz aile ve toplum hayatımızı, değerlerimiz, inançlarımızı, anlamlar ve kabuller dünyamızı da etkiliyor ve dönüşüme uğratıyor. Bunlardan biri de kuşaklar arasında mesafenin artması ve iletişim bağının zayıflamasıyla ortaya çıkan kuşak çatışması problemidir. Bu problem aile içinde iletişimi zayıflatarak anlama ve anlaşılabilme sorununa dönüşerek, aile yapısının çözülmesine, dağılmasına neden olmaktadır. Anne ve babalar, yaşadıkları dönemin gerektirdiği değerleri ve inançları muhafaza etmeye çalışırken; gençler yeni değerlere açık olup bu değerleri içselleştirip, davranışa dönüştürmeleri ile kuşaklar arası çatışma kaçınılmaz olmuştur.

Peki, bu çatışmayı nasıl azaltıp, ortadan kaldırabiliriz?

Tabi ki, Selahattin Turan Hocamızın dediği gibi testlerle, sınavlarla ve projelerle değil; ortak değerler ve anlamlar sistemi, ortak kültürel kodlar oluşturmak zorundayız. Bilgi akışının ve yayılımının çok hızlı ama ortak değer yaratma ve bu değerler etrafında birleşme hızının çok yavaş olduğu hatta, kimi zaman hiç olmadığı bir dönemi yaşıyoruz. Sorunumuz, bilgiden çok değer yaratıp, ortak bir bilinç oluşturarak aile içi iletişimi güçlendirememektir. Aile bağlarını sağlam bir temele oturtamamaktır.

Bu anlamda eğitim sistemimiz nesiller yetiştirirken, kültürel, sanatsal, sportif faaliyetlere ağırlık vererek, aile ve toplumu kapsayan ortak mecralarda yoğunlaşarak sosyal iletişim ve bağları güçlendirici bir işlev yüklenmelidir.

Sonuç olarak, aile bütünlüğümüz ve devamlılığımızın biraz da bunlara bağlı olduğunu düşünüyorum.

AY: Eklemek İstediğiniz Bir Konu Var mı?

KAHRAMAN: Ülkelerin geleceği eğitimdedir. Teknoloji ne kadar gelişirse gelişsin nitelikli insan gücü hep temeli oluşturacaktır. Nitelikli insan gücünün oluşması için de nitelikli öğretmenler şart! Bu önemi ile öğretmene yapılan her anlamda yatırım geleceğe yapacağınız yatırım demektir. Buradan da geleceğimize sahip çıkan öğretmenlere de selam olsun diyorum.

AY: Teşekkürler…

KAHRAMAN: Bu güzel buluşma teklifiniz için ve duygu-düşüncelerimi paylaşma imkanı verdiğiniz için teşekkür ederim. Başöğretmen Mustafa Kemal Atatürk’ün dediği gibi, “Vatanını en çok seven görevini en iyi yapandır. İçtenlikle, görevini en iyi yapmak gayesinde olan eğitim paydaşlarına selam olsun. Sağ olun …Var olun…


Cuma 15.6 ° / 10 °
Cumartesi 16.1 ° / 9.6 °
Pazar 13.7 ° / 2.7 °