Egitim ve Bilim Isgörenleri Sendikasi Genel Baskani Kadem Özbay, “Gerici, piyasaci, kamusalciliktan uzak egitim yönetimi nedeniyle ögrencilerimiz adeta heba edilmistir. Bu egitim ögretim döneminde milli egitimin çöküsüne sahitlik etmis bulunuyoruz” dedi.
Egitim-Is, bugün sona eren 2021-2022 egitim ögretim yilina iliskin degerlendirme raporu hazirladi. Egitim-Is Genel Baskani Kadem Özbay, raporla ilgili sunlari söyledi:
“2021-2022 egitim ögretim yili, egitimin siyasi iktidar tarafindan ne hale getirildiginin en net gösterildigi yil olarak sürmüs ve bu sekilde sonlanmistir. Gerici, piyasaci, kamusalciliktan uzak egitim yönetimi nedeniyle ögrencilerimiz adeta heba edilmistir. Bu egitim ögretim döneminde milli egitimin çöküsüne sahitlik etmis bulunuyoruz.
Ögrencilerin geçen dönemlerde biriken ögrenme kayiplari ile ilgili hiçbir çalisma yürütülmemistir. Okullar bir siyasi partinin adeta bir propaganda merkezi haline gelmistir. Cumhurbaskanligi’nin yani sira AKP Genel Baskanligi unvanini da tasiyan Recep Tayyip Erdogan’in bütün mitinglerine, açilislarina ögrenciler, ögretmenler adeta zorlanarak tasinmak istenmistir. Üniversitelere tepeden inme atanan kayyum rektörlerin yöneticiliginde akademik bagimsizlik sona ermistir. Asgari ücretin altinda ögretmen çalistirilarak devlet eliyle suç islenmistir. Önü alinamayan bir sekilde yükselen enflasyon karsisinda yoksul ögrencilerin temel ihtiyaçlari üstlenilmemistir. Kamusal ve parasiz olmasi gereken egitim, siyasal iktidar tarafindan adeta satin alinabilir hale getirilmis, metalastirilmistir.”
Egitim-Is’in raporunda su degerlendirmeler yapildi:
“EGITIMDE ADALETI SAGLAMAK IÇIN HIÇBIR ADIM ATILMAMISTIR: Pandemi nedeniyle egitimin uzaktan sürdürüldügü bir önceki egitim ögretim döneminde milyonlarca çocugumuzun egitimden uzak kaldigi, teknik ve altyapisal imkansizliklar yüzünden magdur oldugu, derin bir ögrenme kaybi yasadigi MEB tarafindan defaten itiraf edilmesine karsin, pandemi sürdügü halde okullarda önlem almadan egitimin yüz yüze baslatildigi bu dönemde, söz konusu kayiplari gidermek ve imkanlari iyilestirmek, yani egitimde nispi de olsa adaleti saglamak için hiçbir adim atilmamistir. Kurucusu olan Basögretmen’in ‘Egitimde feda edilecek fert yoktur’ dedigi Türkiye Cumhuriyeti’nde; gerici, piyasaci ve kamusalciliktan uzak egitim yönetimi nedeniyle yoksul ögrencilerin nasil feda ve heba edildigi, bu egitim ögretim döneminde daha da netlesmistir.
KAMUSAL EGITIM ALANI DARALTILMISTIR: AKP iktidari döneminde, egitimde piyasa merkezli isletmeci anlayis yerlestirilmeye çalisilmis, özel okullara yönelik dogrudan tesvik uygulamalarinda ciddi adimlar atilarak kamusal egitim alani daraltilmistir. Kamusal kaynaklar, egitimin ticarilestirilmesi için özel sermayeye aktarilirken kamusal egitimin niteligi düsürülmüstür. MEB verilerine göre, 2020-2021 egitim ögretim yili itibariyla Türkiye’de 53 bin 620 resmi, 13 bin 501 özel okul bulunmaktadir. 2003’te özel okullarin resmi okullara orani yüzde 2 iken, bugün bu oran yüzde 19’a yükselmistir. Rakamlar AKP’nin egitimi kamusal bir hizmet olmaktan çikarma amacini ortaya koymaktadir.
MESLEKI EGITIM PIYASACI BIR ANLAYISLA YÜRÜTÜLÜYOR: Ülkemizde mesleki egitim AKP iktidarlari tarafindan gerici ve piyasaci bir anlayisla yürütülmektedir. MEB’e bagli Mesleki ve Teknik Egitim Genel Müdürlügü’nün ilgili kurumlara gönderdigi karar ile 2021-2022 döneminden itibaren ülke genelinde çok sayida mesleki ve teknik Anadolu lisesi (MTAL) bünyesinde mesleki egitim merkezi (MESEM) açilmasi öngörülmüstür. Cumhurbaskani Recep Tayyip Erdogan’in, 'Yil sonuna kadar bir milyon genci mesleki egitim merkezlerine dahil ederek, onlarin istihdamlarini saglamayi hedefledikleri' seklindeki açiklamasinin ardindan; Ilçe Milli Egitim Müdürlükleri tarafindan acele ve günlü olarak, Meslek Liselerine gönderilen yazi ile MESEM’lere ögrenci kaydi yapilmasi, okullarin bulundugu ilçe ve semtlerde ögretmenlerin, koordinatörlük görevlerini birakarak esnaflari gezmeleri ve bilgi toplamalari istenmistir.
DIN DERSLERI FIILI OLARAK ZORUNLU SEÇMELI DERS OLDU: 'AKP iktidarlari döneminde seçmeli derslerin sayisi, niteligi, derslerin seçimi konusunda yönlendirme yapilip yapilmadigi tartisma konusu olagelmistir. 2012 yilinda çikarilan ve 4+4+4 adiyla da bilinen 6287 no’lu kanun ile birlikte yalnizca din ile ilgili seçmeli dersler bizzat kanunda ifade edilmis ve diger dersler bakanlikça belirlenir seklinde ifade edilmistir.
'Ilkögretim kurumlari; dört yil süreli ve zorunlu ilkokullar ile dört yil süreli, zorunlu ve farkli programlar arasinda tercihe imkân veren ortaokullar ile imam-hatip ortaokullarindan olusur. Ortaokullar ile imam-hatip ortaokullarinda lise egitimini destekleyecek sekilde ögrencilerin yetenek, gelisim ve tercihlerine göre seçimlik dersler olusturulur. Ortaokul ve liselerde, Kur’an-i Kerim ve Hz. Peygamberimizin hayati, istege bagli seçmeli ders olarak okutulur. Bu okullarda okutulacak diger seçmeli dersler ile imam-hatip ortaokullari ve diger ortaokullar için olusturulacak program seçenekleri Bakanlikça belirlenir.'
Bu kanundan sonra seçmeli din dersleri konusunda ögrenciler daha fazla yönlendirilmeye baslanmis ve seçmeli din dersleri fiili olarak zorunlu seçmeli ders olmustur. Gerici ve piyasaci bir egitim anlayisini benimseyen iktidar ögrencilere minimum seçmeli ders olanagi tanimaktadir. Ortaokul düzeyinde 3 tane seçmeli ders alinabilmektedir. Ancak devlet okullarinda genelde matematik, fen ve din kültürü ile ilgili seçmeli dersler tercih edilmektedir.
EN ISTIKRARLI OLUNAN SEY BELKI DE LAIK EGITIME KARSI OLMAK: AKP iktidarlari döneminde en istikrarli olunan sey belki de laik egitime karsi olmak ve laik egitimi ortadan kaldirmak için her firsati degerlendirmek olmustur. 2021-2022 egitim ögretim yilinda da bu yöndeki çabalar artarak devam etmistir. Bilimsel bilgi sorgulayan, özgür düsünen bireyler tarafindan ortaya konulabilir. Degiskenler arasin- da dogru neden sonuç iliskisi kurabilme, problemi tespit edebilme, gözlem yapabilme, gözlemleri kayit altina alabilme, hipotez kurma, deney tasarlama, problem çözme, elestirel düsünme, yaratici düsünme vb. çok sayida beceriye çagdas ülkelerin ögretim programlarinda yer verilmektedir. Türkiye’de de 2003-2004 dönemiyle birlikte ögretim programlarinda bu yönde degisikliklerin yapilmaya baslanmistir. Ancak yeni program çalismalarinin uluslararasi sinav uygulamalarinda Türkiye’nin OECD ülkeleri arasindaki son siralarda yer almasi durumunda bir degisiklik saglayamamistir.
ZORUNLU DIN EGITIMI ILE ÖGRENCILERE SÜNNI ISLAM ANLAYISI VERILMEKTEDIR: Zorunlu din egitimi ile ögrencilere Sünni Islam anlayisi verilmektedir. Laik olan bir ülkede zorunlu din egitiminin olmamasi gerekir. Ayrica farkli inanislara sahip vatandaslarin çocuklari için seçenekler yer almalidir. Zorunlu din dersi ögrencilere bir bakis açisini dayatmaktadir. Bu dayatmanin sonucunda ögrencilerin ve ailelerinin dünyasinda Islam dini açisindan bile son derece muglak bir alan olan tarikatlar olaganlasmaktadir. Ögrencilerin normal anlayisi içinde tarikatlar dogal olarak yer almaktadir. Bunun sonucunda ögrenciler sorgulamadan, bilimsel düsünceden uzaklasmakta, belli dogmalara inanir hale getirilmektedirler. Daha sonra ögrenciler iktidar için makbul kabul edilen (Sünni Islam anlayisina sahip) tarikatlara kendiliginden yönlendirilmektedir. Tarikatlarin ne kadar etkili oldugu ile ilgili maalesef somut veriler bulunmamaktadir. Tabi hepimiz yasantimizda, gittigimiz kamu kurumlarinda, okullarda, yurtlarda bunlari hissediyoruz. Ancak net bir veri yok.'
“EGITIMDEKI TICARILESME, ÖZELLESTIRME VE DINSELLESTIRME HIZ KESMEDEN DEVAM EDIYOR”
Egitim-Is, 2021-2022 ögretim yilinin raporunda su sonuçlara varildi:
“Ögrencilerin geçen dönemlerden biriken ögrenme kayiplarinin giderilmesine yönelik çalisma yapilmamis,
- Ikili egitim, tasimali egitim garabetleri devam ettirilmis,
- Ihtiyaç duyuldugu sayida derslik ve okul insa edilmemis,
-Deprem gerekçesiyle yikilan okullar yapilmamis, bunun yerine bir sihirbazlik örnegi gösterilerek okul içerisinden okullar çikarilmis, konteyner ve prefabrik siniflarla yaraya pansuman yapilmis,
- Okullara kadrolu yardimci personel israrla atanmamis,
- Dernek, vakif maskesi takmis tarikatlar protokol köprüleriyle egitimde cirit atmis,
-Okullar bir siyasi partinin propaganda merkezi haline getirilmis,
-Ögrenciler ve egitim emekçileri açilislara ve törenlere zorla götürülerek siyasete dolgu malzemesi olarak kullanilmis,
- Üniversitelere tepeden inme sekilde getirilen rektör yöneticiler, akademinin özerkligini ve bagimsizligini ezmis,
- Ücretli ve sözlesmeli ögretmen ayibi sürdürülmüs,
-Ögretmenlik Meslek Kanunu ile ögretmenler ayristirilmis, çalisma barisi bozulmus, ögretmenlerin ekonomik ve özlük haklari sinav ve kariyer odakli hale getirilmis,
- MEB’in rakamlarindan ortaya dökülen ögretmen açigi kadar dahi ögretmen atamasi yapilmamis,
- Önü alinamayan sekilde yükselen enflasyonun karsisinda yoksul ögrencilerin beslenme, kirtasiye, barinma ve ulasim gibi ihtiyaçlarini sosyal devlet ilkesi geregince üstlenmek için bir adim atilmamis,
- Alim gücü korkunç derecede düsen, angaryalarla ve liyakatsiz yöneticilerle bogusan egitim emekçilerinin mesleki, maddi ve özlük haklari için gerekli adimlar atilmamistir.
-Egitimde yasanan yapisal sorunlar karsisinda MEB’in somut ve çözüme dayali politikalar gelistirmek gibi bir amacinin olmadigi, egitimde yasanan ticarilesme, özellestirme ve dinsellestirme uygulamalarinin hiz kesmeden devam ettigi görülmüstür.”