Merhum Prof. Dr. Turan Güven’in sağlığında yazdığı ancak vefatından sonra yayınlanan 'Hayatın Kaynağı İnsanın Kökeni Din ve Bilim' kitabının tanıtımı Hamamönü semtinde Taceddin Dergâhı yakınında bulunan Yüzdeiki Kitapevi’nd
Hacettepe/Hamamönü semtinde faaliyette bulunan Yüzdeiki Kitapevi önündeki alanda yapilan tanitim programinda Gazi Üniversitesi emekli ögretim üyesi merhum Prof. Dr. Turan Güven’in 'Hayatin Kaynagi Insanin Kökeni Din ve Bilim' adiyla bastirilan bilim kitabi tanitildi.
Yüzdeiki Kitapevi organizasyonunda, EKSEN Sendikasi Genel Baskani Dr. Ismail Yildiz’in moderatörlügünde yapilan Prof. Dr. Turan Güven’i anma ve kitap tanitim programina; Türk Ocaklari Genel Baskani Prof. Dr. Mehmet Öz, Ülkü Ocaklari Birligi’nin Genel Baskanligini yapmis isimlerden Dr. Ibrahim Dogan, Gönüllerde Birlik Vakfi Genel Baskani Mahir Damatlar, arastirmaci-yazar Hakki Öznur ile Haber Ajanda, Kültür Ajanda ve Haber Ajanda Net yazari Hasan Yakup Cangüven katildi.
68 kusaginin Ülkücü gençlik liderlerinden, bir dönem Selçuklu Vakfi’nin genel baskanligini yapmis isimlerden Prof. Dr. Turan Güven, programda rahmetle, minnetle ve dualarla anildi. Programa, ailesi, 68, 78 kusagina mensup Ülkücü kuruluslarin önde gelen isimleri, dava arkadaslari, ögrencileri ve çok sayida genç katildi.
ÜLKÜCÜLÜK VE BILIM YOLUNDA BIR ÖMÜR: TURAN GÜVEN
Turan Güven ile 1968 yilinda tanistiklarini söyleyen, 1969 yilinda kurulan Ülkü Ocaklari’nin, Ülkü Ocaklari Birligi’nin genel baskanligini yapmis olan Dr. Ibrahim Dogan, “Ben tip ögrencisi iken, Turan Hoca Yüksek Ögretmenler Okulu ögrencisiydi. O yillarda tanidik birbirimizi. Yigit, sözü mert bir insandi. Beraber cezaevine düstük, ayni cezaevinde yattik. Ben tahliye olduktan sonra Turan Hoca, tekrar cezaevine düstü. Ulucanlar Cezaevi’nde yatarken hiç unutamadigim sey, 80 cm'lik somyayi ikimiz paylasirdik. Turan, sirt üstü dümdüz yatar, mendilini dörde katlar, gözlerinin üzerine koyar ve öylece hiç kimildamadan sabaha kadar uyurdu' dedi.
12 Eylül 1980 öncesinden tanidigi Turan Güven’in vatanseverliginden, milliyetçiliginden ve Ülkücü tavrindan bahseden Gönüllerde Birlik Vakfi Genel Baskani Mahir Damatlar, “Ben, Turan Güven Hoca’yi gençlik yillarimda yakinen tanidim. Onun dürüstlügü, ilkeli bir insan olusu beni daima etkilemistir. Dün nasil tanidiysam vefatina kadar olan hayat çizgisinde hep düz yasadi, hep düz bir istikamette gitti, dünyevi ve uhrevi görüs ve ölçülerini hiç bozmadan muhafaza ederek hakkin rahmetine kavustu. Sagcisindan Solcusuna, bir baska ideolojik, siyasi veya inanç grubundan kim olursa olsun Turan Hoca’yi bu vasfiyla taniyanlar, hakkinda hiçbir kötü söz söylemediler” dedi.
Turan Güven’le pek çok hatirasi oldugunu ifade eden Damatlar, basindan geçen bir aniyi su sözlerle yâd etti: “Hastalandigini duydugumda çok üzüldüm. Turan Hoca’yi çok iyi taniyan bir arkadasimla yattigi hastanede ziyaret etmeye karar verdik. Hastane bahçesine girdigimizde yanimdaki arkadasa dönerek ‘Bak Turan Hoca bize pencereden el salliyor’ dedim. Yukari odasina çiktigimizda, her zamanki gülen yüzüyle ‘Mahir, seni uzaktan yürüyüsünden tanidim’ diye söyledi. Ben de kendisine ayni tonda tebessüm ederek ‘Tesekkür ederim hocam, bu sizin nezaketiniz’ dedim. Ancak yanimdaki arkadasim beni çok kiskanmisti”.
Ülkücü fikir ve siyaset adami, Ülkücü Hareket’in tarihini yazan arastirmaci yazar Hakki Öznur, 35 yildir yakindan tanidigi, ‘çok kiymetli dava büyügüm, agabeyim’ dedigi, kadim dostu Turan Güven Hoca’nin 69 yillik hayatindan bahsetti.
Turan Hoca’nin Milliyetçi-Ülkücü Hareketteki geçmisini, yapmis oldugu baskanliklari, siyasi mücadelesini, akademik hayatini bilim çalismalarini, dönemleriyle bir kronoloji halinde anlatti.
Hakki Öznur konusmasinda sunlari söyledi:
TURAN HOCA 68 KUSAGININ ÖNDE GELEN ÜLKÜCÜ GENÇLIK LIDERLERINDENDIR
Turan Güven Hocamiz, Kadirli’nin Saridanismanli köyünde, 1950 yilinda dogdu. Ilk ve ortaokulu Kadirli’de okudu. Ortaokulda Milliyetçiler Dernegi ile temas kurdu. Merhum Atsiz hoca’nin çikardigi dergiler ve kitaplarla o yillarda tanisti. Mersin Ögretmen Okulu’nda iki yil (1964-1966) okudu ve basarili ögrenciler arasina girerek Ankara Yüksek Ögretmen Okulu’na seçildi. Ankara Yüksek Ögretmen Okulu Hazirlik Lisesi’nde ögrenci iken (1967-1968) Ülkücü Harekete girdi. 68 kusagina mensup Turan Güven agabey Avrupa’da esen ögrenci hareketlerinin Türkiye’yi de etkiledigi bir süreçte, gayrimilli ideolojilere karsi safini; milli ve yerli bir hareket olan milletin hareketi, Anadolu hareketi vatanin ve milletin bölünmez bütünlügünü, birligi, beraberligi, kardesligi savunan vatanina, milletine, bayragina sevdali, vatansever, Ülkücü Hareketten yana seçti.
1968-1972 yillari arasinda, Ankara’da FKF/DEV-GENÇ, DDKO vb. Marksist-Leninist, Komünist ve bölücü örgütlerin üniversitelerde estirdigi kizil teröre karsi en önde mücadele eden, dönemin gençlik liderlerindendir. Komünistlerle hem sokaklarda hem de ögrencisi oldugu Fen Fakültesi’nde verilen o sanli mücadelede yüregiyle, bilegiyle ön saflardaydi. Sol terör örgütlerinin hedefinde olan Ülkücülerdendi. Ülkücü hareketin tarihinden önemli bir yeri olan Yüksek Ögretmen Okulu Ülkü Ocagi Baskanligi’ni yapti.
15 Mayis 1969 tarihinde Ankara’da Aytekin Yildirim’in Baskanliginda kurulan Ibrahim Dogan, Ramiz Ongun, Ali Güngör, Zeki Göncü, Ramazan Ceylan (Mirzaoglu), Mehmet Keles (Göktolga), Ismet Tuncer, Kürsat Özkan’la birlikte Ülkü Ocaklari Birligi’nin kurucularindandir.
68 kusagina mensup, dönemin Ülkücü gençlik liderlerinden, 1969 yilinda kurulan Ülkü Ocaklari Birligi’nin genel baskanligini yapmis dava büyüklerimizden, 12 Mart öncesi cezaevine düsen ilk kadrolarimizdan, ilklerden olan Ibrahim Dogan agabey gibi agabeylerimizle o tarihi destanlik mücadelede en önde dövüsen dava büyüklerimizdendir.
ÜLKÜCÜ SEHITLERIMIZDEN SÜLEYMAN ÖZMEN VE DURSUN ÖNKUZU’NUN ARKADASIYDI
Ilk Ülkücü sehitlerimizden Süleyman Özmen’in, Dursun Önkuzu’nun arkadasiydi, ülküdasiydi. Sehitlerimizin cenaze törenlerine katilan binlerce Ülkücüden biriydi. Turan Hoca ilk sehitlerimizden olan Dursun Önkuzu’nunda arkadasiydi
Yüksek Ögretmen Okulu ve Erkek Teknik Yüksek Ögretmen Okulu Türkiye’nin dört bir yanina ögretmen ve teknik adam olarak büyük hizmetler veren Ülkücüleri yetistirmistir.
Komünistler tarafindan çesitli iskencelere tabi tutulmus, kompresörle cigerlerine hava basilmis ve pencereden atilarak 23 Kasim 1970 günü sehit edilen ülküdasimiz Dursun Önkuzu’da Erkek Teknik Yüksek Ögretmen Okulu, ögrencisiydi. Turan Hoca Yüksek Ögretmen’de okumus bu okulun ögrencilerinin Erkek Teknik Yüksek Ögretmen Okulu’nun ögrencilerinin, Fen Fakültesi ögrencilerinin hem dava arkadasi hem baskanlari hem agabeyi olmustur.
TURAN HOCA CEZAEVINE DÜSEN ILK KADRODAN ILKLERDEN
Ankara’da Komünistlerin okullari isgal etmeleri, Ülkücü ögrencileri okullara sokmak istememeleri, ögrenim özgürlügünü engellemeleri, Ülkücülere silahli saldirilari nedeniyle çikan olaylardan dolayi üç kere cezaevine girdi ve bir ay da Ankara Sikiyönetim Komutanligi’nda gözetim altinda kaldi.
Turan Güven agabey 1970-1971 yillari arasinda medrese-i Yusufiye’ye giren ilk ülkücülerdendir. Dr. Ibrahim Dogan agabey, Turan Güven Hocamizi, 50 yil önce taniyan, onunla 50 yillik bir dava arkadasligi olan bir isim. 1968-1971 arasinda Ankara’da Ülkücü mücadelede nasil bir yigitçe mücadele verdiklerini, Turan Hoca’nin o mücadeledeki yigitligini, durusunu, tavrini, tarihe not düserek anlatti.
1970-1974 arasi 4 yil Ulucanlar Cezaevi’nde yatan ÜOB Genel Baskanligini yapmis dava büyüklerimizden olan Dr. Ibrahim Dogan Ulucanlar Cezaevi’ne giren ülkücüler arasinda, ÜOB mensuplarindan Turan Hoca’nin da oldugunu birkaç kez cezaevine girdigini konusmasinda ifade etti.
TURAN HOCA MHP GENÇLIK KOLLARI GENEL BASKANLIGI VE ÜNAY GENEL BASKANLIGI DA YAPTI
Turan Hoca, 1971 yilinda Basbugumuz Alparslan Türkes’in talimatiyla MHP Gençlik Kollari Genel Baskanligi yapti. Milliyetçi hareketin lideri Basbug Alparslan Türkes’in özel olarak ilgilendigi ve Ülkücü gençlik hareketi içerisinde çesitli alanlarda görevlendirdigi yigit bir Ülkücüydü. Türkmen Agasi, dava büyügümüz, Ülkücü hareketin tarihinde de büyük bir öneme sahip, büyük Ülkücü Dündar Taser agabeyin rahle-i tedrisatindan geçen, dönemin gençlik liderlerindendir.
Üniversite hayatinda hep basarili olan, hayati boyunca ilmi bir disipline sahip olan, ilme büyük önem veren Turan Güven Hoca, 1975 yilinda kurulan Üniversite, Akademi ve Yüksek Okul Asistanlari Dernegi’nin (ÜNAY) kurucularindandir. Bir dönem ÜNAY Genel Baskanligi da yapti. ÜNAY Baskanligini, 1979 yilinda o zaman Ankara’da asistan olan, bugün MHP Genel Baskani olan Devlet Bahçeli’ye devretti. 12 Eylül 1980 öncesi Ülkücü Ögretmenler ve Ögretim Üyeleri Denegi (ÜLKÜ-BIR) Genel Baskan Yardimciligi görevlerinde bulundu.
TURAN HOCA HEM FIKRIN HEM ILMIN HAKKINI VEREN ÜLKÜCÜ BIR AKADEMISYENDIR
1972 yilinda Fen Fakültesi’ni ve Ankara Yüksek Ögretmen Okulu’nu bitirdi. Mezuniyetten hemen sonra Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü’ne asistan olarak girdi. Yüksek Lisans, Doktora, Doçentlik unvanlarini Ankara Üniversitesi Fen Fakültesi’nden aldi ve bu kurumda 24 yil (1973-1997) hocalik yapti. 1997 yilinda Kirikkale Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi’ne Profesör olarak atandi ve burada dört yil Biyoloji Bölüm Baskanligi’ni yürüttü. Daha sonra Gazi Üniversitesi Gazi Egitim Fakültesi’ne Profesör olarak geçti. Yerli ve yabanci dergilerde çok sayida bilimsel makaleleri yayimlanmistir. Türkiye’de (1985-1997 yillari arasinda) 12 yil süreyle tüm liselerde kitaplari okutuldu.
Ülkemizin sayili 'Hücre/Hücre Biyolojisi' ve 'Elektron Mikroskop' üzerine çalisan uzmanlarindan olan bilim insani Prof. Dr. Turan Güven, Darvinci, ateist, materyalist akademisyenlerle “evrim teorisi” üzerine televizyon programlarinda tartismalara katilmis, millî ve Islami degerlere düsman bu sözde akademisyenleri perisan etmis, tezlerini çürütmüstür.
Biyolojide özel çalisma alani, “hücre/hücre biyolojisi” ve “elektron mikroskop”tu. Turan agabeyin yazilari, birçok ülkücü dergide yayinlaniyordu. 1976-1980 arasi “ÜLKÜ-TEK”de yazilari yayinlaniyordu. Ülkemizin sorunlari üzerine birçok bilimsel yayinlar yapmistir
2006 yilinda yayinlanan “Insan Gelecekte Yasar” adli otobiyografik kitabi, Anadolu irfanina sahip bir münevverin hayatidir. Ögretici bir kitaptir. Herkesin, özellikle genç kusaklarin mutlaka okumasi ve ders çikarmasi gereken bir hayat hikâyesidir. Bir idealistin, bir mefkurecinin, bir Ülkücünün hayat yolunda nelerle karsilastiginin, hangi zorluklardan, badirelerden geçerek akademik kariyere ulasmasinin, bugünlere gelmesinin nefis bir anlatimidir. Birçoklarimizin kendimizi buldugumuz, duygulanarak, gözyaslarimizi içimize akitarak okudugumuz bir hayatin yasanmisligidir anlatilan!
SIYASETTE MUHSIN BASKAN AKADEMI ÇEVRELERINDE TURAN HOCA 28 SUBAT SÜRECINDE BAAS ZIHNYETLILER ILE MÜCADELE ETTI DEMOKRASIYI VE ADALETI SAVUNDULAR
Yakin politik tarihe askeri vesayet tarafindan “Postmodern Darbe” olarak nitelenen 28 Subat sürecinin, öncesinin, sürecin ve sonrasinin çok iyi bilinmesi lazim.
9 Mart 1971’de darbe yapmaya kalkan devrimci Sol cuntalar, 28 Subat sürecinde karsimiza çikmistir. MDD’ci/BAAS’çi çizginin takipçileri, 28 Subat sürecinde sivil siyasete müdahale etmisler, BAAS’çi, otoriter, dikta rejimi kurmak istemislerdir. Sivil iradeye boyun egdirmisler ancak askeri bir müdahaleyi gerçeklestirememislerdir.
Sehit liderimiz Muhsin Yazicioglu, Amerikanci darbeler zincirine, ordu içindeki cuntalara, demokrasi disi arayislarda bulunan vesayetçi çevrelere, odaklara, millet adina, demokrasi adina karsi çikmistir. Her türlü vesayetçi çevrelerle mücadele etmistir.
Her zaman, hak, hukuk, adalet çizgisinde siyaset yapan, daima demokrasiyi, adaleti ve özgürlükleri savunan Muhsin Yazicioglu, 28 Subat sürecinde, BAAS tipi dikta rejimi kurmak isteyen, “demokrasiye balans ayari yaptik” diyen ordu içindeki BAAS zihniyetli cuntalara ve onlarin isbirlikçilerine, millet adina meydan okumus, oyunlarini bozmus, bir büyük liderdir.
Milletin adami ve vicdani olan Yazicioglu, “Namlusunu milletine çevirmis bir tanki asla alkislamam”, “Türkiye, Iran olmayacak, Cezayir olmayacak, Suriye yapilmasina da biz asla müsaade etmeyecegiz” diyerek, ABD-Israil muhibbani Çevik Bir ve sürekâsina, askeri vesayete, bürokratik oligarsiye ve besli çeteye karsi çikmistir.
Muhsin Yazicioglu, askeri vesayete ve onun her türlü isbirlikçilerine sunlari söylüyordu: “Ben 27 Mayis, 12 Mart, 12 Eylül, 28 Subat bunun moderni, bunun postmoderni hangisi olursa olsun hepsine karsiyim. Türkiye artik darbeler ülkesi olmayacak. Cuntalar ülkesi olmayacak. Mafya ülkesi olmayacak. Buna karsi hep beraber demokrasinin, temel insan haklarinin yaninda yer almak zorundayiz.”
BÇG’nin mimari Güven Erkaya, Deniz Kuvvetleri bünyesinde “Bati Çalisma Grubu” (BÇG) adiyla hukuk disi illegal yapilanmalar meydana getirmisti. Bu karanlik yapi daha sonra Genelkurmay Karargahi’na bagli olarak çalismis, 28 Subat kararlarina karsi çikan insanlari fislemis, topluma gözdagi vermeye kalkmistir.
BAAS ZIHNIYETLILER TSK IÇINDE “BÇG” VB. HUKUK DISI, KARANLIK YAPILAR OLUSTURDULAR
28 Subat MGK kararlari, vesayetçi çevreleri, milli ve manevi degerlere düsman “BESLI ÇETE”yi sevindirmisti. Otoriter zihniyetli, antiparlamentarist, Sol darbeci çizgi, 12 Mart muhtirasi öncesi ideolojik olarak kendini daha net göstermistir. Kökleri, 1930’larin Kadro dergisine dayanan bu Sol çizgi, 1960’larin basinda Yön dergisi, 1969-1971 arasinda da Devrim gazetesi etrafinda örgütlenmisler, devrim planlari hazirlamislar, asker-sivil karisimi bir Sol darbe yapmaya kalkmislardi.
27 Mayis 1960 sonrasi (22 Subat 1962-21 Mayis 1963) iki kalkismanin liderligini yapan Albay Talat Aydemir’in zihniyetiyle 28 Subat’in aktörlerinden Çevik Bir, Güven Erkaya, Erol Özkasnak, Dogu Aktulga, Dogu Silâhçioglu’nun zihniyeti aynidir.
1965-70 arasinda TSK içinde kurulan Sol/MDD’ci cuntalarla 28 Subat sürecinde Genelkurmay Karargâhi’nda Org. Çevik Bir ve Erol Özkasnak’in kurdugu demokrasi ve milli irade düsmani hukuk disi yapilanma, zihniyet olarak birbirinden farkli degildir. Milli Demokratik Devrim’ci (MDD) radikal subaylarla, 28 Subat sürecinde “BATI ÇALISMA GRUBU” kuran radikal subaylar, ayni siyasal zihniyete mensuplardir.
9 Mart 1971 günü, Hava Kuvvetleri karargâhinda devrim toplantilari yapan, devrim kabinesi hazirlayan, “Devrimci Çalisma Meclisi”, demokrasiye ‘balyoz’ vurmak isteyen antiparlamentarist radikal subaylarla, 28 Subat sürecinde “demokrasiye balans ayari yaptik” diyen Çevik Bir ve sürekâsi, demokrasi düsmani, BAAS zihniyetli, karanlik çevrelerdir.
ABD/Israil muhibbi zihniyetin hâkim oldugu, demokrasi düsmani BÇG, sehit liderimiz Muhsin Yazicioglu'nun ülkenin dört bir yanindaki gezilerini, düzenlenen toplantilarda, kongrelerde, sölenlerde vb. etkinliklerde demokrasiye sahip çikan askeri vesayeti elestiren, demokrasi disi arayislara karsi çikan konusmalarini fislemislerdi.
Bu atmosferde siyasette ve ilim çevrelerinde iki yürekli ses çikmistir. Sivil ve demokratik siyasetin savunucusu, sehit liderimiz Muhsin Yazicioglu ve milletin degerlerine bagli, gerçek bir ilim adami ve aydin olan Turan Güven Hocamiz, 28 Subat kararlarini “örtülü darbe” olarak nitelendirmislerdir. “Bu kararlar ancak demokrasi ve özgürlüklere düsman, otoriter, totaliter, dikta rejimlerinde uygulanir” diyerek karsi çikmislardi.
28 SUBAT SÜRECINDE “GÜNDÜZ” GAZETESINDE YAZDIGI YAZILARLA DEMOKRASIYI SAVUNMUS DARBE PESINDE KOSAN “BAAS” ZIHNIYETLILERI ELESTIRMISTIR
Turan Hocamiz Milliyetçi/Ülkücü dergilerin çogunda 1970 yilindan beri çok sayida fikri ve sosyal içerikli yazilar yazmistir. 28 Subat sürecinde günlük olarak yayinlanan Gündüz gazetesinde yazilar yazmistir. Yazilarinda demokrasiyi, hukukun üstünlügünü savunmus, her türlü vesayetçilige karsi çikmis, darbe pesinde kosan cuntalara karsi “ordu siyaset disi kalmalidir, ordunun siyasete bulasmasi dogru degildir, milli iradenin üstünde güç olamaz” demistir.
Milletin adami, “SEHIT LIDER” Muhsin Yazicioglu da bir ilim ve irfan adami olan Turan Güven hoca da yasamlari boyunca askeri vesayete, bürokratik vesayetlere, parti vesayetine, yargi vesayetine, hep karsi olmuslardir. Adaleti, demokrasiyi ve özgürlükleri savunmustur. Tek adam, tek parti rejimi pesinde kosan zihniyetleri, ülke ve demokrasi açisindan tehlikeli olarak görmüsler ve her türlü otoriter anlayisa ve otokratik siyasete, daima karsi çikmislardir. Sivil ve demokratik siyaseti savunmuslar, darbecilerle, darbe pesinde kosanlarla, cuntalarla, bürokratik oligarsi ile her türlü kriptolarla daima mücadele etmisler, demokrasiyi ve milli iradeyi savunmuslardir.
TURAN HOCA 28 SUBAT SÜRECINDE DIK DURUSUYLA MAZLUMLARIN SESI VE SÖZCÜSÜ OLDU
Dönemin birçok siyasileri, birçok siyasi çevreler, 28 Subatçilarla birlikte hareket ederken, askeri vesayeti savunurken, vesayetçi çevrelerin isbirlikçiligini yaparken, milletin adami “MUHSIN BASKAN”, ülkeyi felakete sürüklemek isteyen, tek partili rejim kurmaya çalisan Sol cuntalara, hukuk disi yapilara, meydan okuyor, demokrasiden taviz vermiyordu. Patronlar kulübü “TÜSIAD”in da içinde yer aldigi, “Besli Çete” denilen Genelkurmay Karargâhi ile irtibatli “sivil ihtilal kuvvetlerinin” ve ordu içindeki mezhepçi cuntalarin antidemokratik baskilari devam ederken Muhsin Baskan, Meclis’te ve meydanlarda, Turan Güven Hoca ve Turan Güven Hoca gibi ilim ahlakina sahip, milli ve Islami degerlere bagli bazi akademisyenler, gerçek aydinlar, üniversitelerde 28 Subatçilarla, Baas’çi zihniyetle tarihi bir mücadele ediyordu.
28 Subat, dogrudan halka ve onun yasam biçimine karsi yapilmistir. Türkiye’de basörtüsü yasaginin en fazla magduriyet ve tartisma yarattigi yer, üniversiteler oldu. Bir dönem baslari örtülü oldugu için birçok ögrenci yüksekögrenim hakkini kullanamadi. Yasaklarla ilgili uygulamalar, 1990'larin ikinci yarisindaki 28 Subat süreciyle zirveye çikti.
Askerin dolayli yoldan siyasete müdahale ettigi '28 Subat süreci', kamuda basörtüsü yasaginin zirveye çiktigi dönem oldu. 28 Subat 1997 yilinda yapilan Milli Güvenlik Kurulu toplantisinda 'irtica' ile mücadele adi altinda antidemokratik baskilar, dayatmalar basladi. Demokrasiye, temel hak hürriyetlere aykiri olan 18 fasist madde, uygulamaya sokuldu. Aslinda tavsiye niteliginde olmasi gereken fasizan kararlar, hayata geçirildi. Listenin en etkin bir sekilde uygulanan maddesi, basörtülülere karsi kamu kurumlarinda yaptirimlar içeren madde oldu.
O dönemde basörtüsü yasagi, zamanin Istanbul Üniversitesi Rektörü’nün basörtüsünü yasaklayan 23 Subat 1998 tarihli genelgesiyle basladi. Bu tarihte üniversitelerde egitim gören basörtülü ögrenci sayisi, on binlerle ifade edilmekteydi. Bu ögrenciler okula geldiklerinde güvenlik ekipleriyle karsi karsiya kaldilar. BÇG adli hukuk disi yapi üniversitelere müdahale etti. BÇG ile irtibatli laikçi-fasizan BAAS’çi zihniyete mensup kadrolar, üniversitelerde kurduklari 'ikna odalarinda' basörtülü ögrenciler, baslarini açmaya zorlandilar. Açmayanlar hakkinda davalar açildi. Ögrencilerin önünde iki seçenek vardi; ya baslarini açarak yüksekögrenime devam edecek ya da açmayarak üniversiteye veda edeceklerdi. Kimi evlerine döndü. Kimi, istemeyerek de olsa baslarini açarak ya da peruk, bere vs. yöntemlere basvurarak okullarina devam ettiler. Kimi de maddî imkânlar bulup yurt disinda okudular.
YÖK’ÜN BASKILARINA BOYUN EGMEDI BASÖRTÜLÜ ÖGRENCILERE SAHIP ÇIKTI
Iste bu süreçte Turan Hoca, görev yaptigi Kirikkale Üniversitesi’nde basörtülü ögrencilere sahip çikti, onlarin basörtülü olarak okula ve derslere girmesi için büyük mücadele verdi. Derslere soktu. YÖK ve üniversite yönetiminin baskilarina boyun egmedi, tehditlere boyun egmedi. BÇG ve YÖK’ten gelen basörtü düsmani kararlari çöpe atti, tanimadi. Mazlumlarin sesi ve sözcüsü oldu. Hüseyni sevdaya sahip Turan Hoca, Ülkücü durusuyla, yigit tavriyla üniversitede tarih yazdi. Muhsin Baskan siyasette, Turan Hoca üniversitede millî ve yerli duruslariyla gönüllerde taht kurdular.
Muhsin Baskan ve Turan Hoca, her zaman parti devletine, tek parti özlemcilerine otoriterlesmeye, otokrasiye, otoriter egilimlere karsi durmuslar, demokrasiyi, özgürlükleri savunmus, hak, hukuk, adalet mücadelesi vermislerdir.
MUHSIN BASKAN TURAN HOCA’YI, HOCA MUHSIN BASKAN’I ÇOK SEVERDI
Sehit liderimiz Muhsin Baskan da Turan Hoca’yi çok sever, sayar ve onun ilmi düsüncelerine, görüslerine çok büyük önem verirdi. Düzenlenen birçok istisari toplantilara Turan Hoca’yi da mutlaka çagirirdi. Hocamiz konusurken Muhsin Baskan ve dava arkadaslarimiz dikkatle dinlerdi. Hocamizin görüslerine Muhsin Baskan çok deger verirdi.
Muhsin Baskan’in davetiyle Turan Hoca, 28 Subat sürecinde Büyük Birlik Partisi’ne (BBP) katildi. 2002 yilinda BBP Genel Baskan Yardimcisi olarak görev aldigi bu partiden, 3 Kasim 2002 tarihinde yapilan genel seçimde BBP Osmaniye Milletvekili adayi oldu.
Turan Hoca, küresel bir tertiple Kes daglari’nda sehit edilen, milletin adami Muhsin Yazicioglu’nu, Muhsin Baskan’imizi çok severdi. Onunla 1974 yilindan beri hukuku vardi. Muhsin Baskan için “Yigit lider, istikameti, kiblesi dosdogru, dava adami” derdi.
Sehit liderimiz Muhsin Baskanin cenaze törenine es Fatma abla ve çocuklariyla beraber katilmis yüzbinlerce insanimizla beraber, Kocatepe Camiinden Taceddin dergahina kadar tekbirlerle yürümüstü. Muhsinlerle de hüznümüz Allaha’dir bizim . Allah Muhsinlerle beraberdir.
Muhsin Baskanin sehadetinden sonra Muhsin Baskan’la ilgili, düzenlenen bir çok programlara katilmis ve sehit liderimiz Muhsin Yazicioglu’nun milli ve yerli çizgisini, ilkeli, tutarli ve dik durusunu, milletten, hukuktan, demokrasiden ve özgürlüklerden yana olan yigit ve cesur tavrini hak, ,hukuk, adalet için verdigi tarihi mücadeleyi ve onunla olan dava ve yol arkadasliginin serefini anlatmistir.
Ülkücülük ve bilim yolunda bir ömür harcayan hayatinda da ülkücülügü yasayan vefakar , fedakar ,feragat sahibi , yüregi güzel, gönlü güzel, gönül insani, Bilim Adami Turan Hoca, her zaman sunu vurgulardi: “Türkiye’nin en önemli sorunu: kaht-i rical. Eskilerin kaht-i ricâl yani devlet adami kitligi dedikleri bir süreç yasaniyor ülkemizde. Millet önderlerine, gerçek devlet adamlarina ihtiyacimiz var.”
Ömrünü davasina ve ülküsüne adamis olan Turan Hocamiz Muhsin Baskanin can agabeyi dava arkadasi, ülküdasiydi. Muhsin Baskan’in sehadete yürümesi sonrasinda, ardindan yaptigi bir konusmada söyledigi su sözleri çok önemlidir:
“Türkiye, Türk dünyasi onun yoklugunu derinden hissedecek. Muhsin Baskan, bu aziz milletin vicdaniydi, sesiydi. Anadolu insaninin temsilcisiydi. Muhsin Baskan, milletin sevdigi, deger verdigi, güvendigi bir siyaset adamiydi. Onun yoklugu hem devlet nezdinde hem millet nezdinde derinden hissediliyor. Toplumun bütün kesimleri, onu özlemle ariyor. Birlestirici, bütünlestirici, yol gösteren, sagduyulu, itidalli tavriyla hep örnek olmustur.”
ILKELERIN VE DEGERLERIN ADAMI: TURAN GÜVEN
Çukurova’nin asil ve yigit evladi Turan Hocamiz’da Islam ahlaki vardi. Ahlakli, faziletli, dürüst, haysiyetli bir insandi. Daima fikirlerin ve ülküsünün adami oldu. Istikameti-kiblesi dosdogru bir dava adamiydi. Iman ve ahlak abidesi bir sahsiyetti. Kamil bir Müslümandi, feraset sahibi bir bilim adamiydi.
Ülkücü Hareketin kitabini yazan, büyük mütefekkir Seyit Ahmet Arvasi Hocamiz, 1980 öncesi Hergün gazetesinde “Türk–Islam Ülkücüsü Kimdir?” yazisinda, Türk-Islam Ülkücüsünün tarifini yapiyordu. Hepimiz sahidiz ki yasayisla, durusuyla, tavriyla Turan Hoca, tam bir Türk-Islam Ülkücüsüdür, Nizam-i Âlem Ülkücüsüdür.
Ülkücülük en güzel dava adamlarinda yasanir. Turan Hoca’da tam bir Ülkücü gibi yasadi. Davasindan asla taviz vermedi. Bir ilim, ahlak ve karakter adami olan Turan Hoca, bir Ülkücü gibi yasamistir. Turan agabey gönül insaniydi, dava adamiydi, bilim insaniydi. Hasbiydi, vefaliydi, kadirsinasti, kisacasi adam gibi adamdi.
Ilmi, fikrî ve felsefî derinligi olan bilim insani ülkücü aydinlarimizdan Turan Hoca deyince dava adamligi, davaya adanmislik, fazilet, fedakârlik, vefa, kadirsinaslik, hasbilik, beklentisizlik akla gelir.
Turan Hoca ,son nefesine dek Hakk’i zikretti ,hakki tavsiye etti. Hep dik durdu, düz yasadi. Inandigi degerlere hep bagli kaldi. 69 yillik ömrünü, hayatini, verdigi yüce ülküsüne, davasina adadi. Yüce Mevla’miz, bizi, ilimleriyle amel eden kullarindan eyleyip, hesabimizi müyesser eylesin.
ÜLKÜCÜ HAREKET’IN TARIHINDE KÖKLÜ BIR GEÇMISE SAHIP SELÇUKLU VAKFI’NIN GENEL BASKANLIGINI DA YAPMISTIR
Turan Hoca, 1979 yilinda Ülkücü sehitlerin aileleri ve cezaevlerinde yatan Ülkücüler için kurulmus olan ilk ismi SOGEV olan (Sosyal Güvenlik ve Egitim Vakfi, daha sonra Selçuklu Sosyal Güvenlik, Egitim, Kültür ve Dayanisma Vakfi olmustur) Selçuklu Sosyal Güvenlik, Egitim, Kültür ve Dayanisma Vakfi olan 1996 yilinda Selçuklu Vakfi adina alan bu kurumunda yillarca baskanligini yapti. SOGEV’de sehit liderimiz Muhsin Yazicioglu da baskanlik yapmistir.
Turan Hoca vefali, vefakâr hasbi bir ülkücüydü. Ülkücü sehitlerimizin aileleri ile cezaevlerinde yatan ülküdaslarimizin aileleri ve ülküdaslarimizin durumlari ile de daima yakindan ilgilenmis ve onlari ziyaret etmis sahip çikmistir.
Soyadi gibi “GÜVEN” di Güvenilir insandi. Problem çözücüydü. Durusu tavri ve karakteriyle çok sevilen saygi duyulan bir isimdi. Camiamizda, danisilan, fikirleri mutlaka alinan ve deger verilen bir sahsiyetti.
Turan Güven Hocamiz, 2006 yilinda Dr. Lütfü Sehsuvaroglu’ndan Selçuklu Vakfi Genel Baskanligi’ni devraldi. 2010 yilina kadar bu görevi yürüttü. Kisa bir süre sonra tekrar Selçuklu Vakfi’nin genel baskanligina seçildi. Bu ulvi görevi, 2017 yilina kadar sürdürdü. Bayragi halef-selef oldugu Dr. Lütfü Sehsuvaroglu’na devretti.
“ÂLIMIN ÖLÜMÜ ÂLEMIN ÖLÜMÜ GIBIDIR”
Peygamber Efendimiz (asm) buyuruyor: “Âlimler yeryüzünün kandilleridir.”, “Âlimin ölümü âlemin ölümü gibidir.” Rasulullah aleyhisselama “Ilim nedir?” diye sorulunca, “Amelin kilavuzudur.” buyurmustur.
Ilim; karanliklari aydinlatan nur, âmâlara rehber, insanliga mürsit, amel için kilavuz ve dünyada da ahirette de kurtulusun reçetesidir. Ilim, biz Müslümanlar için hayatimizi aydinlatan ve ahiretimize yön veren, en önemli vasiflardan biri olmalidir. Efendimiz aleyhisselam, yine ilim hakkinda söyle buyurmustur: “Ilimden bir mesele ögrenmek, bütün varligi ile dünyadan daha hayirlidir.”
Hz. Ali’nin su ikazi ne kadar ibretlidir: “Ey ilim sahipleri! Ilminizle amel edin; hakikaten ilim ehli sadece ilmiyle amel edendir.”
Efendimiz aleyhisselam, söyle buyurmustur: “Yalnizca su iki kisiye gipta edilir: Birisi, Allah’in kendisine verdigi mali Allah yolunda harcayip tüketen; digeri ise Allah’in kendisine verdigi ilimle amel eden ve onu baskalarina ögreten kimse.”
Âlimler, peygamberlerin vârisleridir. Seref, övünç ve deger olarak bu derece ve bu rütbe, insana yeter. Zira peygamberlik rütbesi üstünde hiçbir rütbe yoktur. Dolayisiyla bu rütbenin varisinin serefi üstünde de hiçbir seref yoktur.
Ilim ile ameli birbirine baglayan unsur ise hasyet, yani Allah korkusudur. Yüce Rabbimiz buyuruyor ki: “Kullari içinde ancak âlimler Allah’tan (geregince) korkar. Süphesiz Allah mutlak güç sahibidir, çok bagislayicidir. Ilim ile Allah korkusunun birbirinden ayrilmayacagini büyük Islam âlimleri söylüyor. Demek ki gerçek ilim, insani hasyete, yani Allah korkusuna sevk eden ilimdir. Hakiki hasyet ise mutlaka kisiyi salih amel islemeye tesvik eder. Iste Turan Hoca, ilmiyle amel edenlerdendi. Sürekli okuyan, arastiran, sorgulayan ve ilmi ahlaka sahip bir akademisyendi.
Turan Hoca’nin ardindan bizlerin söyleyebilecegi tek bir söz kaldi:
“Âlimin ölümü, âlemin ölümü gibidir.” Yüce Mevla’miz bizi ilimleriyle amel eden kullarindan eyleyip hesabimizi müyesser eylesin.”
Çok kiymetli, Ülkücü büyügümüz, agabeyimiz, örnek dava adami Prof. Dr. Turan Güven Hocamizi, rahmet, minnet ve saygiyla aniyorum. Ruhu sâd, mekâni cennet olsun.”
Prof. Dr. MEHMET ÖZ: TURAN HOCA FIKIR VE MÜCADELE ADAMIDIR
Prof. Dr. Mehmet Öz, Turan Güven hocanin fikir ve mücadele adami oldugunu vurguladigi konusmasinda Turan Güven'in hayatta iken yazdigi Hayati Kaynagi Insanin Kökeni Din ve Bilim kitabi hakkinda önemli bilgiler verdi.
Din ve bilim hakkinda, özellikle Darwinizm konusunda yapilan tartismalara güzel bir cevap niteliginde olan kitabin Turan Güven hocanin iç dünyasini yansittigini, ifade eden Prof. Öz; bir bilim adami ve inançli bir insanin iç dengesini nasil kurdugunu bu kitapta görmenin mümkün oldugunu söyledi.
Sagliginda kitabi yayina hazirlamasini vasiyet ettigi, anneden kardesi olan, Haber Ajanda Net yazari Hasan Yakup Cangüven de kitabin hazirlanis sürecini su sözlerle anlatti. “Abimle, sik sik telefonla birbirimizi arar hal-hatir sorardik. Yine telefonda görüstügümüz bir gün, sesi çok kötü geliyor, cigerden gelen bir sesle öksürüyordu. Önemli bir seyin olmadigini, biraz üsüttügünü söyledi. Ziyaretine gelecegimi ve kendisini doktora götürecegimi israr ettim. Batikent’te üst ölçekte saglik hizmetleri veren özel bir saglik kurulusuna gitmeye razi ettim. Muayene ve yapilan tetkiklerin ardindan doktor tam tesekküllü bir hastaneye hiç vakit kaybetmeden gitmemizi tavsiye etti. Bunun üzerine hemserimiz olan Gögüs Hastaliklari Uzmani Prof. Dr. Irfan Tastepe’nin Balgat semtinde bulunan özel muayenehanesine gittik. Tastepe, yapilan muayene ve çikan sonuçlari incelediginde hastaneye yatmasi konusunda agabeyime tavsiyede bulundu ve hemen Gazi Üniversitesi Gögüs Hastaliklari Servisi’ni aradi ve yatisini sagladi. Daha sonra, burada yapilan muayene, tetkik ve kontrollerin sonunda akciger kanseri teshisi konuldu.
Hiç vakit kaybetmeden tedavisine baslandi. Düzenli araliklarla Gazi Hastanesi ile üst ölçekte saglik hizmeti sunan özel bir hastanede saglik kontrollerini yaptirmaya devam etti. Yine Gazi Hastanesi’nde yattigi ve tedavisinin devam ettigi günlerde, uzun zamandir üzerinde çalistigi kitabi tamamladigindan bahisle, revize etmesi gereken birkaç küçük husus kaldigini, kendisini toparlar toparlamaz bunlari tamamlayacagini söyledi. Tedavinin uzun sürmesi, durumunun agirlasmasi ve buradan çikamamasi halinde (kitapta geçen bazi teknik konularda isin uzmani ismini verdigi bazi akademisyen arkadaslarini arayip bulmami) kitabi yayina hazir hale getirmem konusunda gerekli prosedürleri tamamlamam için bana vasiyette bulundu. Sonra, evinde istirahat ettigi bir zamanda kitaba ait dokümanlarin bir kopyasini bir hafiza kart içinde bana teslim etti.
Agabeyim hastaligin teshisinden sonra iki yil yasadi. Hastalik yapilan tibbi müdahalelere, alinan ilaçlara ve uygulanan tedavilere cevap vermedi. Agabeyim, 23 Kasim 2019 tarihinde vefat etti.
Vefatindan hemen sonra vasiyeti üzerine, kitabi ince bir tasnif, dikkat ve titizlikle okudum. Görüslerine basvurulmak üzere ismini verdigi akademisyen arkadaslarini bulup, onlarla görüstüm. Kitaba ve bölüm basliklarina uygun; ulusal ve uluslararasi hakemli, bilimsel, akademik ve kültürel dergilere, vakif ve çesitli internet sitelerinde yayinlanan makaleleri ile yazilarini taradim.
Yaptiklarimin “Bir Redaksiyon Çalismasi” oldugunu söyleyemem. Küçük yazim hatalarini tashih etmenin, mükerrer yazilanlari çikarmanin, konu basliklarini tasnif etmenin disinda; bir okuyucu olarak yaptiklarim kitapta orijinal metne sadik kalarak ilmi dokusunu bozacak, anlam bütünlügünü dagitacak bir kelime, bir söz veya bir cümle ilavesinde bulunmadan, kompozisyonun felsefi akisini korumak ve prova okumasi yapmaktan ibaret kaldi. Gözümden kaçan noktalar kaldiysa bu benim dikkatsizligimin ve ihmalimin bir sonucudur. Bunlarin da okuyucularca hos karsilanacagini ümit ederim.
Yaptigim uzun okuma, arastirma ve çalismanin sonunda bugün, Turan Hoca’nin vasiyetini ve üzerime yükledigi bu agir sorumlulugu yerine getirmenin, emaneti teslim etmenin ve bana duydugu güvene layik olmanin sevincini yasiyorum.”
Agabeyi Turan Güven’in imrenilecek bir hayat yasadigini ifade eden Cangüven; “Agabeyim, düsünceleriyle, fikirleriyle, çalisma ve hayat tarziyla imrenilecek bir hayat yasadi. 70 yillik ömründe ayni dili konustu, ayni çizgiyi korudu, ayni tavri sürdürdü, inandigi yolda yalpa yapmadan yürüdü. Hiçbir siyasi ve ekonomik nemalanma pesinde kosmadi. Makam-mevki kapmak için yag çekme basitligine tamah etmedi. Dünya malinin ve esyanin kölesi olmadan yasadi. ‘Fikrin de bir namusu vardir’ diyerek hep kendisi oldu, hep insan kaldi. Günlük hayatinda Allah’in koydugu maddi ve manevi ölçülere bagli yasamaya çalisti. O, yüksek ahlak ve yüksek karakter vasfina sahip örnek bir sahsiyetti.
Agabeyi Turan Güven Hoca’nin, teskilatçiligi ve sosyal nezaketi ile her çesit dünyevi ve siyasi düsüncelere sahip olanlarin da saygisini kazandigini ve bunun ölümlü her insana nasip olmayacak çok önemli bir haslet oldugunu kaydeden Cangüven; “Agabeyim, görev aldigi çesitli sivil toplum kuruluslarinda önemli hizmetlerde bulundu. Her kesimden, her görüsten insanlarin adil olmasi, dürüst olmasi ve emin bir kisi olmasi bakimindan sevgilerini kazandi. Cemiyet insani olma vasfiyla, hayatini devletine, milletine, vatanina adamis, ülkesinin gelismesi ve büyümesi için kafa yormus bir idealist, ülkü ve dava adamiydi” dedi.
Turan Hoca’nin çok kitap okudugunu belirten Cangüven; “Akademik ve bilimsel çalisma alani disinda sosyoloji, psikoloji, felsefe, mantik, siyaset, arastirma, dünya klasikleri ve aktüel alana dair çikan yeni kitaplarin ekseriyetini alip okurdu. Türkiye ve dünyayi yakindan takip eder-izlerdi. O, olaylari bilimsel ve tarihsel gelismelerle birlikte yorumlama derinligine haiz bir entelektüel, profili yüksek bir münevver ve fikir insaniydi.” diye konustu.
Hastaligin teshisinden son nefesini Hakk’a teslim ettigi ana kadar ailesi, çocuklari ve torunlariyla yaninda bulundugunu ifade eden Hasan Yakup Cangüven, “Allah, her mümin ve Müslümana imaninin koruyarak son nefesini teslim etmeyi nasip etsin. Agabeyim Turan Güven, Islam esaslarini ortaya koyan, rahmet ve hikmet kapisini aralayacak “AMENTÜ” duasini son nefesine kadar okuyarak imanini muhafaza etmeye çalismis, hayatin öbür dünya boyutunu bu dünyada iken idrak etmis, bu hayattan baki âleme göçüp giden mümin bir insandi. Allah rahmet eylesin mekâni cennet olsun” dedi.