Bogaçhan Sözmen; “Dil bir ulusun kisiligini yansitan hatta olusturan temel unsurlardan biri.dir..(3)”

Devlet Tiyatrosu Sanatçisi, Oyuncu, Müzisyen ve Seslendirme Emekçisi Bogaçhan Sözmen ile yaptigimiz söylesiye devam ediyoruz…

Güncel 13.10.2022 12:07:00 0
Bogaçhan Sözmen; “Dil bir ulusun kisiligini yansitan hatta olusturan temel unsurlardan biri.dir..(3)”

Devlet Tiyatrosu Sanatçisi, Oyuncu, Müzisyen ve Seslendirme Emekçisi Bogaçhan Sözmen ile yaptigimiz söylesiye devam ediyoruz…

AY: Sergilediginiz Müzikli Türkiye Takvimi’nde ne mesajlar veriyorsunuz? 
https://www.youtube.com/watch?v=qnrKbFsi8ww
SÖZMEN: Osmanli’nin son günlerinden günümüze kadar Türkiye’nin yasadiklarini müzikteki dönüsüme kosut olarak anlattigim, öyküler, anilar ve sarkilarla bezeli bir müzikli sahne gösterisi MTT. Biraz animsiyoruz, biraz özlem gideriyoruz, biraz özelestiri yapiyoruz. Çokça gülüyoruz, hep bir agizdan sarkilar söylüyoruz, bazen gözlerimiz biraz doluyor. Hep birlikte biz oldugumuzu animsiyoruz aslinda. Birimiz yoksak çok eksigiz. Ayrintilari https://www.bogachansozmen.com/projeler/muzikli-turkiye-takvimi/ adresinde bulabilirsiniz.
AY: “Güzel konusma, Türkçeyi koruma, diksiyon” sadece; bir programci, sunucu, konusmaci vb. için mi geçerli?
SÖZMEN: Elbette herkes için geçerli. Konusmayi egitimlerde söyle tanimliyorum: “Biz insan toplulugu tarafindan ayni anlamlarin yüklendigi sesler, heceler ve sözcüklerle kurulan iletisim yöntemi”. Demek bir grup insan bir araya gelecek, birtakim sesler çikaracak, bu çikan seslerin de aralarinda karar verilmis ortak anlamlari olacak ki iletisebilsinler. O zaman bunun becerisi, nasil yapilabildigi de birbirini dogru anlamak, kendini dogru anlatmak için yasamsal. Türkçeyi korumak ise basli basina bir konu. Dil bir ulusun kisiligini yansitan hatta olusturan temel unsurlardan biri. Dilinizi ne kadar korur, gelistirir ve dogru kullanirsaniz, yabanci dillerin baski ve etkisinden yalitirsaniz toplumsal kisiliginizi o kadar yansitir ve gelistirirsiniz. Daglarca bosuna dememis, “Türkçem, benim dil bayragim.”



AY: Kiziniz, çok istedigi  Bilkent Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi'nin yetenek sinavini basariyla geçmis ve önemli de bir burs oraniyla ögrencilige hak kazanmis. Sevindiniz mi?
SÖZMEN: Elbette çok mutlu oldum. Ülkemiz gibi tesadüfen isletmeci, bir soru farkiyla avukat, beklenmedik bir siralama hatasiyla ziraatçi vb dolu bir yerde, seçtigi ve istedigi alanda yetenegini kanitlayarak sevdigi ise yönelmis olmasi bence çok önemli. Her ne olursa olsun, seçimini yasayacak ve yeteri kadar çalisir, kendini alaninda gelistirirse isiyle mutlu olma sansini elinde tutacak. O konuda asil sorun bir özel üniversitenin benim gibi devlet kurumda güvenceli çalisan bir kisi için bile epeyce zorlayici fiyatlara gelmis olmasi. Umarim mahcup olmadan onun egitim sürecini tamamlatabilirim.
AY: Genis bir arsiviniz var; “40 yil önce yazdigim notalar kitapligimda duruyor. Daktilo edilmis metinler de. Müzedeki Sumer tabletleri binlerce yillik. Yarin google, facebook, bulut depolar fisi çekse çogumuzun büyük dedemin duvardaki silik fotografi kadar izi kalmayacak. Kasitli silinmeleri de birakin, elimizdeki medyayi, 3.5 disk örnegi gibi, okuyacak aygit kalmayinca bitiyoruz.” diyorsunuz…Ne yapilmasi gerek?
SÖZMEN: Zor soru. Teknoloji karsi konulmaz bir biçimde yasamlarimizin orta yerinde. Kaçinmak olanaksiz gibi. Öte yandan bu “sanallik” çok ürkütücü. Bir yerlerde basili, yazili belgelerin oldugu kütüphaneler tutmak sanirim çok yararli olur. Elektrik kesildiginde Orhun Yazitlari kadar hükmümüz kalmiyor.
AY: Bir meslek grubuna üye misiniz? Hangisi? Sizin ve müzisyenlerin haklarini koruyor mu?
SÖZMEN: Evet, MSG üyesiyim. Ülke kosullarinda ellerinden geleni yapiyorlar. Ama onun bile baskaninin aslen bir tip doktoru oldugunu düsünürsek bence almamiz gereken çok yol var.
AY: 1982 YÖK Yasasi ile Konservatuvarlarin üniversitelere baglanmasi ve herkesin yabanci dil ve unvan pesinde kosmasi ile, her alandaki sanatçiligin/üretimin ikinci hatta üçüncü plana atildigina dair elestiriler var. Siz ne düsünüyorsunuz?
SÖZMEN: YÖK yasasinin ülkedeki yüksek ögretime verdigi zararlarin en agirlarindan birini sanat egitimi yasadi. Bugün 40 yilin sonunda artik yikici sonuçlarini çok net görüyoruz. Konservatuvarlar, güzel sanatlar akademileri Kültür Bakanligi’na bagli egitim kurumlari iken alaninda deneyimli ve üst düzey sanatçilar buralarda gelecekteki meslektaslarini yetistiriyordu. Üniversite sisteminin kurallari içine girince devlet sanat kurumlari ile okullarin organik bagi koptu. Kadro politikalari, akademik unvan gereklilik ve kurallari ya aktif sanatçilarin buralarda çalismasini engelledi ya da akademik alanda istihdam edilenlerin sahneyle bagini kopartti. Sahneye neredeyse hiç çikmamis, bir oyunu bastan sona oynamamis, 40-50 temsil tekrarlamamis arkadaslar bunu yapmak üzere ögrenci yetistiriyor. Bu hiç araba sürmemis birinin direksiyon dersi vermesine benziyor ve meslek açisindan ayni orandan ölümcül bence. Bu arada akademik unvan zorunluluklari konservatuvarlara tip doktorlarinin müdür oldugu, zamaninda Cüneyt Gökçer’lerin, Lemi Bilgin’lerin oturdugu idari koltuklara Tiyatro ile hiç ilgisi olmayan ya da azicik zorlamayla yan dallarindan gelmis diyebilecegimiz dr, doç, prof’larin oturdugu günleri getirdi. Olanagim olsa, sanat okullarini üniversitelerden bagimsizligini saglamak isterdim.

AY: Sizin de “hayatimda aldigim en güzel elestirilerden biridir” dediginiz paylasim da “Sevdigimiz Türküler” derken, türküleri; neye/kime göre seçiyorsunuz?

 

SÖZMEN: “Sevdigimiz Türküler” benim bir projemin adi. Eski dostlarim olan meslektaslarimla sevdigimiz halk türkülerini, kendi bildigimiz yöntemlerle düzenledigimiz, çalip söyledigimiz bir proje. Dolayisiyla, “Kedimize göre” seçiyoruz Sevdigimiz Türküler’i. Ben sanatin ayagini kendi topragina basmasi, sonra çagdas yöntemlerle dünyaya yönelmesi gerektigine inaniyorum. Bu alinti yaptiginiz elestiriyi söyle anliyorum; halk müzigini çok sevmeyen, büyük olasilikla bati müzigi yegleyen bir dinleyici, bati müzigi yöntemleriyle harmanlanmis halk türkülerinden zevk beklemedigi sekilde zevk almis. Bu çok mutlu edici.
https://www.bogachansozmen.com/projeler/sevdigimiz-turkuler/ 


AY: Belediyelerin ve MEB Halk Egitim Merkezleri’nin açtigi tiyatro kurslarina tepkiler var…Hem ücretsiz olmasi hem kalitesiz kisilerin ders vermesi gibi…Ne dersiniz?
SÖZMEN: Okullarin halinden söz ettik. Oralar bu haldeyken, kurslara güvenmek iyiden iyiye zor. Elbette genellenemez. Ama bu durumda da sansa bagli bir hale geliyor dogru bir egitimle karsilasma olasiligi. Vazgeçilmemeli bu destek ve çabalardan ama, keske bir ölçütü olsa. Tipki sokaktan geçen herhangi birinin oyuncu ya da müzisyen olarak anilmasinin bir ölçütü olmamasi gibi bir sorun bu.
AY: Kültür ve Turizm Bakanligi’nin sanatçilara desteginin (ek gösterge, emeklilik, özlük haklari v.b.) yeterli oldugunu düsünüyor musunuz?
SÖZMEN: Elbette iyilestirmeler, daha iyi kosullar istiyor gönül. Sanatçinin, gündelik yasamini sürdürebilmek ve ailesine, çocuklarina nitelikli bir yasam, egitim, saglik vb saglamanin yani sira, alaninda daha iyiyi yapabilmesi, kendini gelistirebilmesi için de olanaklara gereksinimi var. Örnegin yeni alanlarda egitimler almak, dünyada yapilan isleri izleyebilmek, baska kaygilar olmadan, salt üretmek üzere düsünüp çalisabilmek ciddi maliyeti olan konular. Simdiki olanaklarimiz bu açidan bizi tam karsilamaya yeterli mi? Sanirim çok meslektasim buna evet yaniti vermeyecektir. 
AY: Çok tesekkür ederiz…..
SÖZMEN: Ben tesekkür ederim. 


Pazar 13.7 ° / 2.7 °
Pazartesi 5.3 ° / 0.9 °
Salı 5.3 ° / 2.8 °