Tarih: 08.10.2022 09:05

Cem Yilmaz dünya stari olmali

Facebook Twitter Linked-in

ISTANBUL (IGFA) -  Türk Sinemasi’nin 70’li yillarinda yillarda bir film seyretmenin toplumsal bir ritüel gibi oldugunu ifade eden Yüksel Aksu, o dönemlerde yoksulluk olsa bile yoksunluk olmadigini söyledi. Aksu ‘’80 yasindaki ile sekiz yasindaki çocukla, genç kizlarin seyredip hayranlikla baktigi, yakistirdigi, yakistirmaya çalistigi ve ayni anda da elden ele onlarca çay bardaginin hemen akabinde adaçayi bardaklarinin elden ele dolastigi bir karnaval evreni gibiydi. Genel olarak Türkiye'nin her kesiminde yasadigi bir çocukluk yasadim o yillarda. Yoksulluk vardi ama yoksunluk yoktu o zamanlar. Yoksulluga çare bulunabiliyor ama yoksunluk biten bir sey degil. Daha travmatik bir sey. Özellikle kasabalarda, küçük mahallelerde olan olmayana, bilen bilmeyene, anlayan anlamayana yeterdi. Biri hasta olunca ambulanstan önce mahalle yetisirdi. O zamanlar mahallenin kendi diyalektigi vardi. Konagin yanina küçük müstemilat onun bir yerine digeri ayni okula gidip geliyorlar. Efendim ayni yerde top oynuyorlar, ayni sinemaya gidiyorlar. Bu kendiliginden bir esitlik. Kendiliginden bir dayanismayi da içeriyor. Benim filmlerimdeki kalabaliklik biraz oradan gelir. Bir de bizim ev çok kalabalikti.’’ dedi.

Küçükken dondurma sattigini ve esnafliktan ögrendigi seylerden birinin, kendi yemeyecegi seyi satmamak oldugunu söyleyen Yüksel Aksu ‘’Kendi seyretmeyecegim seyi de çekmem.  Keyif alarak çekmem gerekiyor. Isin ciddiyeti ya da önemi burada basliyor. Sinemanin bir zanaat boyutu, bir de sanat boyutu ya da ikisinin geçisimi var. Filmlerimin bana benzemesini istiyorum, onlar benim yavrularim. Ben Star Wars da çekebilirim. Bunun egitimini aldim. Istenilen bir savas filmini de çekerim. Bir meslegim olarak sinemacilik var. Bir de ontolojik olarak sinemaciligim var. Yedi yil dondurmacilik yaptim ve arkadaslarim basket oynarlarken yutkunurdum. Belki onun kompleksi neset etti, baska bir yere geldi. Belki öyküleri, oralardan topladim.’’ dedi.

Dondurmam Gaymak filminde, çocuklugunu resmettigini söyleyen ünlü yönetmen, duygularini seyirci ile paylasmak için çaba sarf ettigini belirterek ‘’Güzel mi olur, iyi mi olur, ödül mü alir, çok mu gise yapar, düsünmedim. Seyirci ile duygularimi paylasmak için azami gayreti sarf ediyorum.  Sunu yapmiyorum: Ask var mi ask? Yok. ‘’Iyi Kötü Çirkin’’de ask mi var abi?’’ diyorum yapimciya. Esas kiz, esas oglan var mi? Yok… Bizde ciger sote, taze fasulye, kuru fasulye, pilav, yogurt, mercimek çorba, tas kebap, paça, sütlaç, karpuz ve kavun var abi. Pizza yok. Simdi o var mi, bu var mi gibi bu düz ortalama akilli seylerden irite oluyorum. Simdi son filmime çalisiyorum. ‘’Kim oynuyor?’’ diyorlar. Ben 4 bin tane köylü ile bilmem ne kadar gise yapmis bir sinema filminin yönetmeniyim. Sen bana bunu sorma artik. Bana ‘’Ege'de mi geçiyor, sen mi çekeceksin, sen mi yazdin?’’ diye sor, eger ticari olarak düsünüyorsaniz tabi.’’ dedi.

Iftarlik Gazoz filminin en sevdigi filmi oldugunu söyleyen Yüksel Aksu ‘’Iftarlik Gazoz filmi kisisel olarak en sevdigim filmim. Ama filmlerim benim çocuklarim. Çocuklar arasinda insan ayirim yapamaz, kimisinin boyu kisa, kimisinin boyu uzun olabilir, sisman olur, yakisikli olur.’’ dedi ve Cem Yilmaz ile ilgili de övgü dolu sözler söyledi. Aksu ‘’Cem Yilmaz, özel bir oyuncu. Cem bana göre bin yilda bir gelir, bin yilda gelen yeteneklerden. Biraz acele edip dünya stari olmasi lazim. Bu kumas bu yetenek fazlasiyla var. Cem’in iki dünya filmi var. Bu potansiyel Cem’de var. mizah olarak, mimik olarak her türlü var.’’ dedi.  

Dijital mecralarin bir zenginlik oldugunu belirten Yüksel Aksu ‘’Anlatacaginiz sey oldugu sürece bütün bu mecralar zenginliktir. Dijitalin farkli çalismalara mecra olacagini düsünüyorum. Ulusal televizyonlarda reyting sultasi tirnak içinde hep bir estetigi bir ortalamaya zorluyordu. Simdi insanlar açip bakiyor. Yüksel Aksu filmi mi seyretmek istiyor, Spielberg mi izlemek istiyor, Çagan Irmak mi istiyor Hülya Hanim'i  mi istiyor. Dostoyevski uyarlamasi mi istiyor. Baksin… Dostoyevski uyarlamasini benim annem begenmez. Ben simdi reyting sultasiyla mecburen ona göre estetik kurmak durumundayim. Bu kendiliginden bir estetik demokratiklestirme yaratacaktir diye düsünenlerdenim.’’ dedi. 

 




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —