Azerbaycan’in seçilmis ilk Cumhurbaskani, Türk dünyasinin ve Azerbaycan halkinin unutulmaz lideri Ebulfez Elçibey, hakka yürüyüsünün 22. yildönümünde rahmet ve minnetle aniliyor. Ülkücü Hareket’in kanaat önderlerinden, Arastirmaci- Yazar Hakki Öznur, Türk dünyasinin bilge sahsiyetlerinden, Türk dünyasinin ve Azerbaycan halkinin unutulmaz lideri Ebulfez Elçibey’in vefatinin 22.. Yildönümünde büyük liderle ilgili bir yazi kaleme aldi.
Öznur yazisinda, Azerbaycan'in bagimsizligini, Türk milletinin tek bayrak altinda toplanmasini savunan Ebulfez Elçibey’in tarihi kisiligini, Türkiye ve Türk dünyasindaki önemini, Atatürk sevdasini ve sehit lider Muhsin Yazicioglu ile olan kadim dostlugunu ve aralarindaki derin sevgiyi, saygiyi ve Elçibey’e yapilan küresel komployu, isbirlikçi , zalim, despot, diktatör Aliyev ailesini anlatmistir.
Kendini ATATÜRKÜN ESGERI” olarak gören bilge lider, büyük bozkurt, Türklügün büyük liderlerinden Ebulfez Elçibey hakkinda Hakki Öznur’un kaleme aldigi yazinin tam metni:
ADI ÜLKESININ TARIHINDEN ÇIKARILMAK ISTENEN KAHRAMAN : EBULFEZ ELÇIBEY
Azerbaycan'da Mehmet Emin Resulzâde’nin açtigi bayragi yükselten ve Türk dünyasinin abide sahsiyetlerinden, liderlerinden biri olan Ebulfez Elçibey’in ebediyete intikalinin üzerinden 22 yil geçti. Türk Dünyasinin ve Azerbaycan halkinin unutulmaz lideri Ebulfez Elçibey, 62 yillik hayati boyunca hep dik durdu, inançlarindan taviz vermedi. Kizil zalimlere, Sovyet diktatörlügüne boyun egmedi. Çileli bir hayat sürdü, acilar çekti, ihanetler de gördü ama ideallerinin pesinden kosmaktan hiç vazgeçmedi.
Elçibey. yüksek bir tarih suuru ve derin bir Türklük sevgisine sahiptir. Elçibey, Türk milleti için yasayan, yüregi milletimizin yükselmesi ve mutlulugu için çarpan bir büyük liderdir. Elçibey, 20. yüzyil insanlik tarihinde, halkinin ve ülkesinin üzerine tanklarla gelen kizil emperyalizme karsi halkinin önünde sadece inanci ve imaniyla dikilen büyük bir kahramandir.
Azerbaycan'in Rusya'ya bagli oldugu dönemlerden itibaren bagimsizlik yanlisi bir tutum takinan, bagimsizlik sonrasi ise ülkesinin Türkiye ile birlesmesini isteyen Ebulfez Elçibey, hayati boyunca, Türk dünyasinin birlesmesi ve kardesligi için mücadele etti. Elçibey, Türk Dünyasinin Türk gibi düsünen liderlerinden biridir. Hayatini, “Büyük Türk Birligi Ülküsüne” adadi.
20. Yüzyilda Azerbaycan’in yetistirmis oldugu önemli devlet adamlarindan, Azerbaycan direnis ve bagimsizliginin sembol isimlerinden birisi olan Elçibey Azerbaycan milli azatlik hareketinin ve milli devletinin kurucu lideridir. Bütün ömrünü bagimsiz ve demokratik Azerbaycan’i kurmak ugrunda tüketmistir.
Ebulfez Elçibey, Azerbaycan’in ve Türk dünyasinin meseleleriyle ilgilenmis ve bir tarihçi bakis açisiyla meselelere çözüm önerileri getirmistir. Üniversite yillarindan itibaren Kuzey Azerbaycan’in bagimsizligi, Karabag meselesi, Güney Azerbaycan’in istiklali ve bütünlesmesi, Türk dünyasi birligi ve Türk dünyasinin siyasi, askeri, sosyo-ekonomik ve kültürel problemleri üzerinde tespitler yapmaya baslamistir.
“MEN ATATÜRK’ÜN ESGERIYEM”
70 yillik Sovyetler Birligi esaretinden sonra, “Bizim yolumuz Mehmet Emin Resulzade ve Atatürk yoludur” diyerek Azerbaycan Halk Cephesi lideri olarak düzenlemis oldugu mitinglerde “Ya Istiklal Ya Ölüm” anlayisiyla hareket eden Elçibey, halkin ordu-millet anlayisiyla yeniden hareket edebilmesi için Milli Mukavemet Hareketi’ni meydana getirmistir
Hayatini, Azerbaycan’in bagimsizligi ve Türk Dünyasinda birligin saglanmasina adayan büyük lider Elçibey, yürüttügü milli politikalar ve Türk milliyetçiligi ülküsüne sairsilmaz bagliligiyla, Türk milletinin gönlünde taht kurdu. Türk dünyasinin bagimsizligina o kadar tutkuluydu ve o kadar önem veriyordu ki, Kibris Harekâti yapildigi zaman üniversitede koridorda, 'Hey usaklar gözünüz aydin; Kibris'i aldik!' diye bagirmistir.
Ömrünü Can Azerbaycan'in bagimsizligina adayan ve bagimsizlik mücadelesinin öncüleri arasinda yer alan Elçibey, sadece ülkesinde degil, basta Türkiye olmak üzere tüm Türk dünyasinda daima saygiyla, sevgiyle hatirlaniyor.
Fikirleriyle, eylemleriyle ve yasamiyla her zaman Türk Milleti’nden yana duran Elçibey, tam manasiyla Türk’tü, Türkçüydü,. Ülkücüydü. Türk Milliyetçiligi felsefesinde , ülküsünde, Türk dünyasini görüyordu. Türkiye onun için kutup yildiziydi. O bir Bilge Kagan’in emanetçisi, Hoca Ahmet Yesevi’nin takipçisiydi. O çagimizin bir Horasan ereni, Türk beyleri için de bey oglu beydi. Ömrünü ülkesinin bagimsizligina ve Türk Birligi’ne adadi. Milletine yol gösteren liderdi.
62 yila, 620 yil sigdiran Türkçü önder Elçibey, hayatini, ülkesinin bagimsizligi ve Türk dünyasinda birligin saglanmasina adayan bir lider ve bilge kisilik olarak gönüllerde taht kurdu. Son nefesine kadar canindan aziz bildigi Türk milleti için çalisan Ebulfez Elçibey’i Türkiye ve Türk dünyasi her zaman büyük bir sevgi, saygi ve sükranla kalbinde yasatacaktir.
7 Haziran 1992’de yapilan seçimlere AHC adayi olarak katilmis ve Cumhurbaskani seçilmisti. Seçildikten sonra ilk yurtdisi ziyaretini 24-27 Haziran 1992’de Türkiye’ye yapti. TBMM’de yaptigi konusmada , takip ettigi yolun “ Gazi Mustafa Kemal’in yolu oldugunu vurguladi.
Tarihçi Dr. Elçibey büyük bir Gazi Mustafa Kemal hayraniydi. Ankara'ya geldigi ve Anitkabir'i ziyaret ettigi zaman Anitkabir Özel Defteri'ne 'Ey büyük Türk'ün büyük komutani, seni ziyaret etmekle özüm ve bütün milletim adina seref duydum. Senin askerin, Ebulfez Elçibey.' yazmistir ve hala kullanilan 'Atatürk'ün askerleriyiz' sözünün altina imzasini atmistir.
Türkiye ve Mustafa Kemal Atatürk sevdalisi “Men Atatürkün esgeriyem” diyen Elçibey’in rol modeli Gazi Mustafa Kemal’di. Elçibey, Sovyet döneminde uzun yillar Komünist diktatörlügün zindanlarinda kaldi. Bir konusmasinda sunlari söylüyordu:
“KGB zindanlarinda çok iskence gördüm, çok çektirdiler, hiçbirine yanmam da Atatürk rozeti vardi yakamda. Onu aldilar elimden ona yanarim.”
‘Men Atatürk’ün Esgeriyem’ sözü ve ölümünden sonra Bakü’deki mütevazi evinde, derme çatma esyalari arasinda sahip oldugu tek takim elbise üzerinden çikan Atatürk rozeti, onun bu sevdasinin en güzel örnegi olmustur.
ELÇIBEY : YOLUMUZ ATATÜRKÜN YOLUDUR
Azerbaycan Türklügünün Sovyet tahakkümü altinda yasadigi buhranli yillarda Elçibey, emperyalistlere karsi yürütülen bagimsizlik mücadelelerinden dersler çikarmis, bu nedenle de Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün fikir ve düsüncelerini çok iyi bir sekilde idrak etmistir. O, Atatürk’e olan hayranligini; “…Atatürk’ü ve Türk dünyasinin büyüklerini ögrendim ve gördüm ki, Atatürk Türk dünyasinin son iki yüz yilda yetistirdigi en büyük sahistir. Atatürk yeni ve çagdas bir devletin temelini atmistir” sözleriyle ifade ederek, bagimsiz, milli ve demokratik Azerbaycan için, Türkiye modelinde bir çagdaslasma hareketini benimsemistir.
Türklük ülküsüne bagli Elçibey’in Türk dünyasi meselelerine bakisinda, Türkiye Cumhuriyeti Devleti önemli bir tutmaktadir. Elçibey’e göre Cumhuriyet’in uzun yillar Bati Türklügünün temsilcisi olarak hayatini sürdürmesi, Atatürk’ün çagdas temeller üzerine kurdugu milli devlet ile ilgilidir. Türkiye’nin saglam temeller üzerinde uzun yillar ayakta kalabilmesi, Türk dünyasi için yol gösterici olmustur. Elçibey, yeniden kurulus döneminde Türkiye’yi model aldigini “Azerbaycan’in yolu Türkiye’nin yoludur, Azerbaycan’in yolu Atatürk’ün yoludur.” sloganiyla duyurmus ve cumhurbaskani seçildikten sonra ilk resmi ziyaretini Türkiye’ye gerçeklestirmistir.
Tavizsiz Türk milliyetçisi Elçibey; Azerbaycan elçiligi açilis töreninde
“Bütün Türklük adina özgürlügünü koruyup muhafaza etmis ve bütün Türkler, Orta Asya Müslümanlarina ümit isigi olan Türkiye Cumhuriyeti’ne minnettariz ve bu büyük cumhuriyeti kuran, hepimizin atasi olan Mustafa Kemal Atatürk’ün karsisinda egiliyoruz” sözleriyle Azerbaycan ve Türk dünyasi için Türkiye’nin önemini bir kez daha ifade etmistir. Sovyetler Birligi esaretinden kurtulan Türk dünyasinin temsilcileri, Türkiye’nin tecrübesinden esinlenerek bagimsizlik mücadelesi vermisler ve Atatürk’ün kurmus oldugu çagdas devletten ilham almislardir. Elçibey bu durumu “Büyük Türk dünyasinin altin köprüsü Azerbaycan olmalidir. Cenubî ve Simalî Azerbaycan birlesirse, Türkiye medeniyet ve terakkiyattaki öncü rolünü Orta Asya’ya ulastirir, Her bir Türk bunu arzu eder” seklinde ifade etmistir.
Bütün tarihî gelismelerin yaninda Ebulfez Elçibey gerek Azerbaycan’in gerekse Türk dünyasinin siyasi, askeri, iktisadi ve kültürel meselelerinden dolayi Türkiye’nin olumsuz bir durumla karsilasmasini onaylamamistir.
Özellikle, Amerika ve Rusya’nin destekledigi Ermenistan’in Karabag’daki isgali karsisinda Türkiye’nin güç durumda kalmasini istememistir. “Koca Türk dünyasinda sadece bir güçlü devlet var. O da Türkiye. Bu nedenle Türkiye’yi korumamiz lazimdir” ve “Türkiye’nin de birçok problemleri var. Kosova problemi var. var. Kuzey Irak var. Bizim basimiza ne gelir se gelsin Türkiye’nin basini belaya sokmamaliyiz. Türkiye Bütün Türk dünyasinin çiragidir. Biz uzun süre esarette yasamisiz, olsun biz daha ezilebiliriz. Biraz daha dövülebiliriz. Ama Türkiye’nin basini belaya sokmayalim. Çünkü Türkiye büyük devletlerin kavgasina düser. Ben Türkiye’deki devlet adamlarina eger durum iyi degilse kendinizi Kafkasya’ya sokup ta perisan etmeyin dedim. Bati Trakya, Kuzey Kibris, Kuzey Irak’a yardim yapin. Onlarin sayisi azdir. Güçleri azdir. Siz bu sayisi az olanlari orada desteklerseniz, yeter. Bizim gücümüz çoktur. 7 milyonuz. Bir defa dövülecegiz” diyecek kadar digergam oldugunu göstermistir.
HOCALI KATLIAMI SONRASI AZERBAYCAN’A GIDEN
TEK LIDER MUHSIN YAZICIOGLU’YDU
26 Aralik 1992’de Hocali katliami oldugunda Ermenistan’a ve onun hamisi olan Rusya’ya en sert tepkiyi koyanlarin basinda o zaman Sivas milletvekili olan sehit lider Muhsin Yazicioglu gelmistir.
Ermeniler, Hocali'da katliam yaparken, Karabag'i isgal ederken, TBMM'de gür bir seda ile Azerbaycan'in hakliligini haykiran, Azerbaycan Türkünün sesi solugu olan, yine Muhsin Yazicioglu idi.
Muhsin Yazicioglu hem mecliste hem meydanlarda Azerbaycan Türküne sahip çikmis, hatta BBP kurulduktan kisa bir süre sonra Azerbaycan’da, cephede savasan Azerbaycan Türkünün yanina kosmus, yarali askerleri hastanelerde ziyaret etmistir. Sehit düsen Azerbaycan Türkü kardeslerimizin evlerine taziye ziyaretinde bulunmuslardir.
Azerbaycan Türkünün “harbi hastane” dedikleri, Merkez Harbi Hastanesi’nde yaralilari ziyaret ederken Muhsin Yazicioglu ve beraberindeki arkadaslarimiz çok duygulanmislardi. Bu ziyaret, Azerbaycan Türküne büyük moral olmustu. DYP – SHP hükümeti Azerbaycan Türküne duyarsiz kalirken, Muhsin Yazicioglu cephedeydi.
MUHSIN BASKAN EBULFEZ ELÇIBEY ILE GÖRÜSTÜ
Muhsin Yazicioglu ve beraberindekiler, cepheden Bakü’ye gelerek büyük lider Azerbaycan Cumhurbaskani Ebulfez Elçibey’le 1993 Mart sonunda görüsmüslerdir. Her iki lider bu görüsmede çok duygulanmislardi. Muhsin Yazicioglu, Azerbaycan'da meydana gelen gelismeler konusundaki genel görüsme önergeleri üzerindeki ön görüsmede fikirlerini dile getirmistir. 23 Eylül 1993 günü yaptigi konusmada, devletimizin ve isbasinda bulunan iktidarin, derhal Azerbaycan’a sahip çikmasini, Rus emperyalizmine ve onun destekledigi Ermeni çetelere karsi büyük lider Elçibey’e ve can Azerbaycan’a destek vermesini istemistir. Muhsin Yazicioglu, 28 Subat 2007 yilinda Alperen Ocaklari Genel Merkezi tarafindan düzenlenen “HOCALI KATLIAMI” adli panelde “Küresel güçler, Hocali katliamini unutturmak istiyor” demistir.
Yazicioglu konusmasinda, “Dün Hocali’da, bugün Telafer’de yasanan katliamlardan kimse bahsetmiyor. Bati, iki yüzlülügünü sürdürüyor. ABD ve Bati, Türk düsmani Ermenistan’a destek vermeye devam ediyor. TBMM, 26 Subat tarihini ‘Azeri Türk Soykirim Günü’ olarak ilan etmelidir. 26 Subat ‘Azeri Türk Soykirim Günü’ olsun.” demistir.
Muhsin Yazicioglu, katliamin 16. yili dolayisiyla yayimladigi mesajda, 26 Subat 1992’nin Türk dünyasi ve Azerbaycan için en acili günlerden biri oldugunu belirtti. Sehit lider Yazicioglu, sunlari söyledi:
“Hocali’da katledilen soydaslarimizin hakkini takipte sadece dünya sessiz kalmamistir, maalesef bizim milletimizin duyarsizligi ve takipsizligi de kahredicidir. Birileri yüz yil öncenin hâlâ hesabini sormaya çalisirken, biz Türkler daha 16 yil öncekini neredeyse unutma noktasina getirildik”.
MUHSIN YAZICIOGLU EBULFEZ ELÇIBEY’IN ÇOK YAKIN DOSTUYDU
Hakka yürüyüsünden kisa bir süre önce BBP lideri Muhsin Yazicioglu, beraberinde Divan Üyeleri Prof. Dr. Orhan Arslan, Orhan Kavuncu, Recep Kiris ile Ankara Hastanesi'nde tedavisi tamamlandiktan sonra Sheraton Otel'e yerlesen Ebulfez Elçibey'i ziyaret etmislerdi.
Muhsin Yazicioglu, burada yaptigi konusmada, Elçibey'in Türk dünyasinin yetistirdigi bilge bir sahsiyet oldugunu vurgulayarak, "Hayatiniz mücadele içinde geçti. Azerbaycan'da devlet baskani olarak büyük hizmetleriniz oldu. Sizi Türkiye'ye gelmisken, ziyaret edip, hastaliginiz dolayisiyla geçmis olsun demek istedik" demisti.
Ebulfez Elçibey ise BBP liderine hitaben yaptigi konusmada, "Azerbaycan'a olan dikkatiniz, ilginiz takdire sayandir. Biz özgürlük, bagimsizlik hareketini baslatirken, çok yardiminiz oldu. Ben köyüme çekildigimde de yardimlarinizi devam ettirdiniz. Bunlar için çok tesekkür ediyorum" ifadelerini kullanmisti. Elçibey, rahatsizligina ragmen Muhsin Yazicioglu ve yanindakilerini, otel asansörünün kapisina kadar yolcu etmisti.
MUHSIN YAZICIOGLU: NE YAPMAK ISTIYORSUNUZ? BU ACELECILIK NIYE?
Azerbaycan’in 2. Cumhurbaskani, siyasetçi ve yazar, büyük dava ve devlet adami Ebulfez Elçibey, 22 Agustos 2000 günü 62 yasinda Ankara’da Hakk’a yürümüs sonsuzlugun sahibine kavusmustur. Büyük lider Elçibey, zor zamanlarinda, Muhsin Yazicioglu'nun hep yaninda oldugunu, kendisine destek verdigini ve yardimi dokundugunu, her zaman her yerde anlatmistir. Bu hususta tarihe bir not daha düsmek lazim:
Elçibey’in naasi, vefat ettigi gün apar-topar ülkesine gönderildi. BBP’ye ambargo koyan basina yansimasa da Muhsin Yazicioglu’nun tarihi öneme sahip bir açiklamasi vardi. Söyle diyordu milletin adami, sehit lider Muhsin Yazicioglu:
“Ne yapmak istiyorsunuz. Bu acelecilik niye? O, Türk dünyasinin birligi için çalisan büyük bir devlet, fikir ve dava adamiydi. Türk milleti onun cenaze namazini kilmali, vatanina öyle yolcu etmeliydi. Hükümet ortaklari, Türk devlet anlayisina yakismayan bir sekilde olagan üstü bir acelecilik ve panik içinde Elçibey’in naasini Azerbaycan’a gönderdiler. Yaziklar olsun kiniyorum… Elçibey, tavizsiz bir Türk milliyetçisidir. Bütün hayatini Türklügün mukadderatina ve Türk dünyasina adamistir.”
Muhsin Baskan, her konusmasinda, Elçibey'in dünya Türklerinin birligini savunan bir lider oldugunu söyledi. Elçibey, basta Azerbaycan olmak üzere Türk dünyasinin tamamini ilgi alani olarak kucaklamis, büyük bir Türk milliyetçisi idi.
TÜRKIYE’DEN ELÇIBEY’IN CENAZESINE KATILAN TEK LIDER, MUHSIN BASKAN’DI
Türklü mefkuresine bagli, Ebulfez Elçibey’in naasinin Türkiye’den Azerbaycan’a nakledilmesinde de sadece sehit liderimiz Muhsin Yazicioglu Türkiye’den katilan tek Türk milliyetçisi liderdi. Müslüman Türk’ün hafizasi asla bu durumu unutmayacaktir. Muhsin Yazicioglu Elçibey’in vefatindan sonra su mesaji yayinlamisti:
“ Çok degerli fikir ve devlet adami, ömrünü hürriyet mücadelesine adamis, Türk dünyasina büyük hizmetleri olan, dost insan, Azerbaycan eski devlet baskani Ebulfez Elçibey’in vefati sadece Azerbaycan’i degil ömrünü istiklaline adadigi Türk dünyasini üzmüstür. Can Azerbaycan’in Türklerinin engin sagduyusu, Elçibey’in tasidigi Türklük, bagimsizlik ve birlik atesini yasatmaya ve tasimaya devam edecektir. Bu vesile ile büyük dava adami Ebulfez Elçibey’e Cenab-i Allah’tan rahmet temenni eder, sahsim ve partim adina kardes Azerbaycan halkina ve tüm Türk dünyasina bassagligi dilerim.
Muhsin YAZICIOGLU BBP Genel Baskani”
25-31 Agustos 2000 tarihli Muhalif gazetesinin 32. sayisinin kapaginda Muhsin Yazicioglu ile Ebulfez Elçibey’in birlikte çekilmis, samimi, içten resimleri vardi. Resimlerin üstünde ise “Türkistan Yasta. Türk dünyasinin Dede Korkut’u Ebulfez Elçibey Hakk’a yürüdü” diye sözleri mansetten verilmisti.
BIRLIK AKADEMISI “DOGUMUNUN 70. YILINDA EBULFEZ ELÇIBEY” ADLI ANMA TOPLANTISI DÜZENLEMISTI
Baskanligini yaptigim ‘Birlik Akademisi’ “Dogumunun 70. yilinda Ebulfez Elçibey” konulu bir anma toplantisi düzenlemisti. 25 Haziran 2008 Çarsamba günü, TOBB konferans salonunda yapilan anma programina çok sayida davetli katilmisti. Toplantinin açilis konusmasini BBP Genel Baskan Yardimcisi ve Birlik Akademisi Baskani olarak ben yapmistim.
Anma programinda, BBP Genel Baskani ve Sivas Milletvekili Muhsin Yazicioglu, Ankara Üniversitesi Ögretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Kafali ve Azerbaycan Kadin Hukuklari Müdafaa Cemiyeti Baskani Doç. Dr. Hanim Halilova birer konusma yapmisti. Toplantinin baskanligini Türk Ocaklari Genel Baskani Nuri Gürgür yapmisti.
YAZICIOGLU: ELÇIBEY’LE GÖRÜSTÜM, “TÜRKIYE YARDIM ETSIN” DEDI
Tarihe not düsülen anlami ve maneviyati yüksek bu muhtesem anma programinda Sehit liderimiz milletin adami Tavizsiz Türk milliyetçisi Muhsin Yazicioglu tarihi bir konusma yapmisti. Yaptigi konusmada Elçibey'i ''Büyük devlet adami, tavizsiz Türk milliyetçisi, bilge bir lider ve insan'' olarak nitelendirmis ve onunla ilgili hatirasini anlatmisti. Muhsin Baskan konusurken duygusal sahneler yasanmisti. Elçibey'i 1991 yilinda sahsen tanidigini belirten Yazicioglu, Elçibey'in Azerbaycan'in bagimsizligina kavusmasindaki mücadelesinin kimse tarafindan yadsinamayacagini söylemisti.
Elçibey'in, Azebaycan'in birligi için fedakarlik yaptigini belirten Yazicioglu, “SSCB dagilinca Çeçenistan ve Azerbaycan bagimsiz devletler topluluguna katilmamisti. Bu sindirilemeyince Azerbaycan ve Çeçenistan dogrudan hedef seçildi. Azerbaycan parmak isirtacak büyük bir direnis yapti. Bu direniste Azerbaycan kadinlarinin mücadelesini de hayranlikla hatirliyorum'' dedi.
Azerbaycan'in Türkiye için ''dürbün'' oldugunu ve bu dürbünden bakinca Çin Seddi'ne kadar görüldügünü ifade eden Yazicioglu, Hocali Katliami’nin ardindan Azerbaycan’a gittiginde Elçibey’le bir araya geldiklerini anlatan Yazicioglu, “Daha sonra iletisim eksikliginden kaynaklanan bir kopukluk üzerine bir araya gelemedik. Hemen Disisleri yetkilileri araciligiyla bize haber gönderdi ve üzerinde kamuflaj elbiseleri, helikopterle cepheden yanimiza geldi. Kucaklastik, savasin gidisi ile bilgiler verdi, bizden de bazi istekleri oldugunu ve Türkiye’ye ulastirmamizi rica etti” seklinde bir anisini paylasti.
Toplantinin oturum baskanligini yapan, Türk Ocaklari Genel Baskani Milliyetçi camianin önemli isimlerinden, kanaat önderlerinden Nuri Gürgür, BBP lideri Muhsin Yazicioglu’nun söylediklerine katildigini belirterek, dar günlerde milletlerin büyük önderler çikardigini hatirlatarak, Mustafa Kemal’in de karanlik günlerde ortaya çiktigini belirtti. Azerbaycan’in da buna benzer bir dönem yasadigina dikkat çeken Gürgür, Elçibey’i de yine böyle karanlik günlerde ortaya çikan bir dava adami olarak niteledi. Azerbaycan’da SSCB’nin her türlü baskisina ragmen Elçibey ve dava arkadaslarinin ortaya koydugu azmi öven Gürgür, “80’li yillarin sonunda yaktiklari mesaleyi alev halinde dalgalandirdilar ve Azerbaycan’in bagimsizligini gerçeklestirdiler” seklinde konusmustu.
21.YÜZYIL TÜRK ASRI OLACAKTIR
Nuri Gürgür, sunlari söylemisti:
“Gecenin sabaha en yakin oldugu an en karanlik oldugu andir. Bu zamani, aydinlanacak bir gelecegin bir habercisi olarak algilamaliyiz. Gerçeklesebilecegine inaniyorsaniz ve gücünüz varsa tüm hayaller gerçek olur. Nitekim bundan 20 yil önce böyle bir salonda insanlarin bir araya gelerek, Türkiye ve Azerbaycan marslarinin birlikte söylenecegini ve bayraklarin birlikte dalgalanacagini söyleyenlere çildirmis gözüyle bakiliyordu. Böyle söyleyen insanlara tabutluklarda eziyet ediliyordu. O yüzden, bugünün degerini bilmek ve hakkini vermek zorundayiz. 7 bagimsiz Türk Devleti’nin bayragi dalgalaniyorsa, bunun siyasal, sosyal, ekonomik ve kültürel zeminlerini hazirlamak yeni neslin görevidir. Iki devlet bir millet slogani hepimizi heyecanlandiriyor, bunun geregini yaparsak 21. yüzyil, Türk asri olacaktir.”
Azerbaycan Kadin Hukuklari Müdafaa Cemiyeti Baskani Doç. Dr. Hanim Halilova ise, 19 yasindan beri Elçibey’i tanidigini belirterek sunlari söylüyordu:
“Burada oturanlarin hepsi vefali Türkler’dir. Ben sizin karsinizda bas egerim. Çünkü Elçibey yasarken herkes geliyordu. Onunla görüsmek için günlerce sira bekleyen insanlar vardi. Nerede simdi onlar? Bu salonda bulunanlar vefalidir, beni nereye çagirirlarsa artik gelirim”
Elçibey’in çok degerli bir Türk milliyetçisi oldugunu vurgulayan Halilova, Kibris Baris Harekati oldugunda çok sevindiklerini ifade ederek, Elçibey’in gözlerinden yaslar akarak, “Hanim, Türk ordusu kardeslerini kurtardi, yarin bizi de kurtaracak” dedigini anlatiyordu.
HANIM HALILOVA: MUHSIN BASKAN SADECE TÜRKIYE’NIN DEGIL, BÜTÜN TÜRK DÜNYASININ DA SEHIDIDIR
Muhsin Yazicioglu, Türk dünyasinin birligini istiyordu. Yazicioglu’nun Ankara’da yapilan, milyonlarca insanin katildigi o hüzünlü maneviyati yüksek cenaze törenine, Türk dünyasinda büyük katilim olmustu.
Büyük lider Elçibey ile birlikte omuz omuza "azatlik" mücadelesi vermis danismani, akademisyen Hanim Halilova, "Muhsin Bey, bizim degerli bir liderimizdi. Tüm dünya ayaga kalkti. Özbekistan'da, Çeçenistan'da, Kazan'da, Kirgizistan'da, nerede Türk var, hepsi agliyor" diyerek diger Türk devletlerinin de taziyelerini iletmisti.
Istanbul’da yapilan 1. Uluslararasi Muhsin Yazicioglu Sempozyumu’nda konusan, toplantiya Azerbaycan'dan katilan Doç. Dr. Hanim Halilova da konusmasinda Yazicioglu'nun sadece Türkiye de degil, bütün Türk dünyasinda çok sevilen bir lider oldugunu söyledi. Halilova, "O sadece Türkiye'nin degil, ayni zamanda Türk dünyasinin da sehididir.” dedi.
Azerbaycan Kadin Hukuklari Müdafaa Cemiyeti Baskani, merhum Ebulfez ELÇIBEY ve Alparslan TÜRKES'in danismani Hanim Halilova, yine Muhsin Yazicioglu’nun sehadeti ile ilgili yazmis oldugu bir yazida onunla ilgili anilarini söyle anlatmistir:
“Türk dünyasi çok sevdigi ve deger verdigi liderini, Muhsin Yazicioglu'nu kaybetti. 1997'de Alparslan Türkes’i, 2000'de Ebulfez Elçibey'i yani 12 yil içinde üç büyük milliyetçi liderlerimizi kaybettik. Muhsin Bey'in kalbi Türk sevgisiyle çarpar, gönlü ise her zaman Türklük atesiyle yanardi. Onun ideallerinden biri de Türk dünyasinin birlik ve beraberliginin olmasiydi. O, milli uyanisin, millete hizmet ülküsünün canli bir abidesiydi. Türk insaninin dünyanin neresinde yasiyorsa yasasin çagdas normlardan yararlanmasini, insan haklarina sahip olmasini istiyordu.
Muhsin Bey, siyaseti oldugu gibi degil olmasi gerektigi gibi yürüttü. Bu yönteminde ilkeli, kararli ve o kadar da açik sözlüydü. Mücadeleye basladigi ilk günden hayatla vedalastigi güne kadar düsüncelerini açik yüreklilikle ifade etti. Muhsin Bey, engin kültüre sahip, aydin bir Türk milliyetçisiydi. Türk dünyasinda bir olay çiktiginda Muhsin Bey, oradaki insanlarimizi yalniz birakmazdi. Ister Karabag isgalinde, isterse Kazan Tatarlarinin, Çeçenlerin veya Güney Azerbaycanlilarin meselelerinde onlara sahip çikar, açiklamalar yapardi. Muhsin Bey'in ismini ilk olarak, Sovyet isgali altinda oldugumuz zamanlarda Elçibey'den duydum. O zamanlarda Elçibey'le birlikte Sovyet Bloguna karsi özgürlük mücadelesi vermekteydik. Elçibey, Muhsin Bey'in ve arkadaslarinin komünizme karsi mücadele verdiklerini, bu nedenle cezaevine atildiklarini söylemisti. Ben bu kahraman kardeslerimi görmeyi çok istemistim.
Muhsin Bey'le ilk kez 3 Nisan 1993 tarihinde Bakü'de Azerbaycan Halk Cephesi’nin binasinda görüstük. Kelbecer'in Ermeniler tarafindan isgal edilmesinden hemen sonra bize destek vermek için Bakü'ye gelmisti. Kelbecer, isgal edildigi gün rehberi oldugum Kadin Hukuklari Müdafaa Cemiyeti kadinlari ile devlet televizyonuna çiktik. Azerbaycan'da ve Türk dünyasinda ilk olarak Ermeni isgaline karsi Kadin Taburunu kurdugumuzu açikladim. Ondan önce de kadinlarimiz Ermenilere karsi savasmis ve birçok kadin sehit düsmüstü. Yalniz Kelbecer'in isgal edilmesinden sonra biz resmi olarak Kadin Taburunun kuruldugunu açikladik. Ben asker kiyafetimle Muhsin Bey’le görüstügümde o bana önce merakla bakti, ben de ona durumu izah ettikten sonra bana: ‘Tarihimizde Türk kadini, en agir günlerde ister erkegi ile birlikte isterse de tek basina düsmana karsi mücadele vermistir’ dedi. Bizim Muhsin Bey'le ilk tanismamiz agir sartlar altinda olmustur. O zaman Elçibey Cumhurbaskani idi. Muhsin Bey'in Bakü'de oldugunu duydugunda hemen görüsmüs ve görüsme sicak ortamda geçmisti.
Muhsin Bey, çok vefali insan idi. Elçibey, Cumhurbaskani oldugunda birçok kisi onunla görüsmek için can atiyordu. Kendilerini ona yakin göstermekteydiler. Elçibey'e darbe olduktan sonra o insanlar Elçibey'i hiç sormadi bile. Muhsin Bey ise Elçibey Keleki köyünde sürgündeyken sik sik telefonla onu aramaktaydi. 2000 yilinda Elçibey, Ankara Hastanesi'nde yattiginda Muhsin Bey onunla görüsmek için randevu istemisti. Elçibey'e Muhsin Bey'in aradigini söylediklerinde "hayir önce benim onu aramam gerekir, önce ben arayayim sonra randevu verelim" demisti. Elçibey, telefonda, Muhsin Bey'e "önce benim sizi aramam lazimdi, çünkü siz en zor zamanlarda daima yanimizda oldunuz" dedi. Elçibey vefat ettiginde Muhsin Bey Türkiye'den bir grup insanla Bakü'ye gitti. Onu Azerbaycan halki ile topraga verdi. 2003 yilinda Azerbaycan Kadin Hukuklari Müdafaa Cemiyeti, Türkiye'den birkaç lideri Azerbaycan'a davet etti. Onlarin arasinda Muhsin Bey, Türk Ocaklari Baskani Nuri Gürgür, MHP Milletvekili Mehmet Ceylan da vardi. Onlari ben Azerbaycan'a götürdüm. Bakü'ye geldigimizde Muhsin Bey, "hemen Elçibey'in mezarina gidelim" dedi. Biz Elçibey'in mezarina gittigimizde orada bizi gençlerimiz ve kadinlarimiz beklemekteydi. Muhsin Bey onlardan Elçibey'in gösterdigi yola devam etmelerini istedi.
Muhsin Bey'in vefasini Elçibey'in dogumunun 70 yilini geçirmek istedigimde birçok teskilat duymazliktan geldi. Muhsin Bey'e dedigimde ‘hemen yapilmasi gerekir’ dedi ve teskilatina talimat verdi. Oturum baskani Nuri Gürgür idi. Birlik Akademisi’nin düzenledigi toplantida açilis konusmasini Muhsin Bey yapti. Ben konusmamda Muhsin Bey'in ve salonu dolduran kisilerin vefali oldugunu, geçmis tarihini, liderlerini unutan milletin gelecegi olmadigini söyledim. Muhsin Bey, bana her zaman "Hanim Abla" diye seslenirdi. Ben de Muhsin Bey gibi serefli bir kardesim oldugu için gurur duyuyordum. Muhsin Bey'in ruhunun sad olmasini istiyorsak onun ideallerini yasatmali, arzularini gerçeklestirmeliyiz. Türk ve Islam dünyasi için verdigi hizmetlerden dolayi tarih Muhsin Bey'i daima saygiyla ve takdirle yad edecektir. Çünkü Muhsin Bey, Türk dünyasindaki insanlarin kalplerinde, gönüllerinde layik oldugu yere oturmustur.”
TAVIZSIZ TÜRK MILLIYETÇISI: ELÇIBEY
Türklük sevdalisi Elçibey, milliyetçilik çizgisini “Ben Türk milliyetçisiyim ve bununla gurur duyuyorum. Ancak bizim Türk milliyetçiligimiz sovenizme, irkçiliga karsi olan bir fikirdir. Bizim milliyetçiligimiz milli kendini savunma, Türk milli ruhunun korunmasi, onun yüceltilmesi, dünyaya ulastirilmasi ve Türk Birligine nail olmak için mücadeledir” sözleriyle açiklamistir.
Müsavatçilik anlayisiyla hareket eden Elçibey, her bir Türk devletinin bagimsiz ve demokratik bir sekilde olmasi gerektigini savunmus, Türk Birligi fikrini daha çok siyasi, askeri, ekonomik, kültürel isbirligi açisindan degerlendirmistir: “Bizim ideolojimiz demokrasidir. Pantürkizm, Panislamizm halklari ezmek için uydurulmus bahanelerdir. Bizim hareketimiz demokrasi hareketidir. Bu ayni zamanda milletin özünün müdafaasi içindir. Bütün Türkler eger bir dayanismaya girerlerse, iktisatlarini ve medeniyetlerini birlestirirlerse baskilara dayanabilirler. Türkler kendi bagimsiz devletlerini kurar, demokrasi içinde alakalarini gelistirecek bir komisyon, Avrupa parlamentosu gibi, ilerde kurabilir. Türkler dünyada 20 ayri ülkede yasiyor. Bunlarin ahlaklarinin birlesmesinden kimseye zarar gelmez. Avrupalilarin ittifakindan kime zarar geliyor. Tarihten Türk devletleri ayri gidiyor, bunlari bir devlet bayragi altinda toplamak olmaz. Arap birligi gibi ortak bir teskilat olabilir. Sonrasini tarihin akisina birakalim. Bizim yapabilecegimiz egemenliklerini genisletmek ve Türkler arasindaki alakalari kuvvetlendirmek, ortak kuruluslar olusturmaktir” diyerek Pantürkizm’e olan mesafesini açiklamistir.
TÜRK DILINI VE TÜRKÇEYI SAVUNDUGU IÇIN
KIZIL ZINDANLARDA YATTI
Elçibey, 1968 -1975 yillarinda Bakü Devlet Üniversitesi Tarih Fakültesi Asya ve Afrika ülkeleri tarihi kürsüsünde basögretmen olarak göreve baslamistir. Elçibey üniversitede ders verirken; ögrencilerine milli bir ruh vermenin, vatan, millet ve bayrak sevgisi asilamanin gayreti içinde olmustur. “Biz Türk’üz ve Türklügümüzle gurur duymaliyiz. Kendi ana dilimizden baska bir dille konusmamaliyiz. Bu ana dilimizi tahkir etmektir.” diyen Elçibey, üniversiteyi milli amaçlari yönünde bir mahfil haline getirmistir.
Ruslar, Gaspirali Ismail Bey’in ortaya koymus oldugu “Dilde, Fikirde, Iste Birlik” anlayisini ortadan kaldirmak amaciyla Türk dilli topluluklar üzerinde çalismalar yürütmüslerdir. Bu çalismalarin sonucunda Sovyet halki ve yurtseverliginden olusan bir Sovyet Milleti meydana getirmek amaciyla Ruslar, Türk dünyasinda alfabe meselesini gündeme getirmislerdir. Azerbaycan ve Türkistan Türklerini, Türkiye’nin tesirinden kurtarmak için, hâkim olduklari Türk yurtlarinda Rusçanin egitim ve bilim dili olmasini mecbur tutmuslardir. Sonrasinda bütün Türk dünyasinin kullanmakta oldugu Arap alfabesi yerine Latin alfabesine geçmislerdir
Ancak Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün; Türkiye’nin çagdaslasmasi yaninda, Türk dünyasinda dil birligini saglayabilmek adina 1 Kasim 1928 tarihinde Latin alfabesine geçmesi, Türkiye’nin Kafkaslarda ve Türkistan’da nüfuzunun artmasina sebep olmustur. Bu gelisme üzerine Komünist Parti hem Türkiye’nin Türk dünyasindaki nüfuzunu kirmak hem de Türkler arasindaki alfabe birligini bozmak için Onlara ayri ayri Kril alfabesi hazirlamistir
Bu mecburiyet Türk dünyasinda egitim ve kültür alaninda menfi bir rol oynamis, Sovyetlestirme politikasini hizlandirmistir. Çarlik Rusya’si gerekse Sovyetler Birligi dönemlerinde Türk dünyasi üzerinde milli suuru ortadan kaldiracak bir egitim ve kültür politikasi takip etmislerdir.
Dilin, kültürün en önemli ögesi oldugunu tespit eden Elçibey, daha ögrencilik ve hocalik yillarinda ana dilinin tebligini yapmis ve Türkçenin, Rusçadan bir eksiginin olmadigini, ayni zamanda bilim ve sanat dili olabilecegini etrafindakilere anlatmis, özellikle gençlere ana dillerine sahip çikmalarini ögütlemistir.
Elçibey’in Sovyet aleyhtari söylemlerde bulunmasi ve ortaya koymus oldugu Türkçülük fikirleri sonucunda kendisine, 19 Mart 1975 tarihinde dava açilmistir. Elçibey çiktigi mahkemede dil meselesi ile ilgili ifadelerde bulunmustur. O Azerbaycan’daki anadil gerçegini; "...Ben ögrencilerimden ana dillerinde okumalarini, ana dillerini unutmamalarini rica ettim. Onlara, ana dilini bilmeyip Rus Dilinde tahsil alan Azerbaycanlilarin ahmak olduklarini söyledim… Azerbaycan halki Ruslastiriliyor, buna karsi mücadele etmemiz gerekiyor. Azerbaycan Dili'nin asimile edilmesi hakkinda olan sohbetlerimi talebe ve yoldaslarima karsi 1970 yilindan beri yapiyorum… Ben ögrencilerime geçmiste oldugu gibi (Çar Rusya'si zamani) simdi de Azerbaycan'in Rus müstemlekesi oldugunu söyledim…”
Bilge lider Elçibey Sovyetler Birligi’nin çökecegini, ve esaret altindaki Türklerin bagimsizliklarini kazanacaklarini siklikla dile getirmis, Atatürk’ün “Milletlerin esareti üzerine kurulmus müesseseler, her tarafta yikilmaya mahkûmdurlar” telakkisiyle ile mücadelesini sürdürmüstür.
Ögrencilerine Divânü Lügâti't-Türk’ten, Göktürk Kitabelerinden kisimlar okuyan Elçibey, KGB tarafindan ögrenciler arasinda Sovyet karsiti milliyetçi propaganda yapmak suçundan 1975 yili ocak ayinda yargilanip tutuklanmistir. 17 Temmuz 1976 tarihine kadar Bakü taraflarindaki Karadag Tas Ocagi Isletmesi’ne bagli islah ve çalisma kampinda tutulan ve “Ey Ulu Allah’im Türklügümü benden esirgeme” diye dua etmistir. “Türkler okuyunca Türk olduklarini bilirler” diyen Elçibey tarihten baslayarak dil, edebiyat, ekonomi, siyaset, sosyoloji, kültür ve sanata dair eserleri okuyarak, düsünce dünyasini gelistirmistir.
Çarlik Rusya’si ve Sovyetler Birligi döneminde Azerbaycan’da Türklük suurundan uzaklasmayi ve ortaya çikan kimlik sorununu; “En çok konustugumuz mevzu, biz kimiz, hangi milletiz meselesiydi. Azerbaycan sair ve yazarlari hakkinda çok konusurduk. O yillarda konustugumuz bir baska konu; biz Azerbaycanlilar Türk müyüz, degil mi? Ben 18-19 yaslarindayken resmi ideolojinin etkisiyle “Türk degiliz, Azeri’yiz, onlar Osmanli” diyordum. Bende okudukça gördüm ki, 1939?a kadar bize “Azeri Türkü” deniliyordu. Biz bilmiyorduk ki 1939’a kadar Türk’müsüz de 1939’dan sonra Stalin istedigi için Türk degil olmusuz!” diye izah etmis, Ruslar tarafindan kültürel olarak ayristirildiklarini anlatmistir.
Elçibey Cumhurbaskani olduktan sonra, Türklük suurunu canlandirabilmek için “Biz Azerbaycan Türkleriyiz. Bizim dilimiz Azerbaycan Türkçesidir. Dinimizin kitabi Kur’an’dir. Peygamberimiz Hz. Muhammed’dir. Edebiyatimizin kitabi Dedem Korkut’tur” diyerek Sovyetlerin takip etmis oldugu egitim ve kültür politikasina siddetle karsi çikmistir.
Elçibey, Azerbaycan’da milli dilin Rusça olmasina karsi çikti. Azerbaycan milli degerlerinin Moskova tarafindan sömürülmesine karsi mücadele etti. Elçibey, egitimde Türk dili dersi verilmesi için çalisti, ortaokullar için Türk dili kitaplarinin basilmasina öncülük etti. Bu düsünceleri yüzünden Sovyet gizli servisi KGB tarafindan Sovyet karsiti milliyetçi propaganda yapmakla suçlandi, tutuklandi , hapislerde yatti.
Büyük lider Elçibey, SSCB çöktükten sonra Azerbaycan bagimsizliga kavustuktan sonra Türk dünyasinda birlik kurabilmek için ortak alfabenin kabul edilmesi gerektigini belirtmistir. Türk dünyasi arasinda alakalar ancak ortak alfabe ile artacaktir. Türk dünyasinin temsilcileri arasinda zamanla felsefe, sanat ve teknik dili olarak Türkçe olusturulmali; ilimde, fikirde, teknikte ve medeniyette bir Türki atmosfer meydana getirilmesini dile getiren Elçibey, Gaspiralinin mefkûresini yorumlayarak günün sartlarina uygun hale getirmistir.
Azerbaycan Türklügünü Ermeni saldirilarindan korumak amaciyla olusturulan halk hareketinin liderlerinden biri de bizzat Ebulfez Elçibey’dir. Kuzey Azerbaycan’daki Rus politikalarina son vermek, Azerbaycan Türklerini Ermeni saldirilarindan korumak için birçok dernek, birlik vb. olusumu bir araya getiren Elçibey, 16 Temmuz 1989 tarihinde Azerbaycan Halk Cephesi’ni resmi olarak kurmustur.
ELÇIBEY: “KARABAG TÜRK TOPRAGIDIR”
Büyük lider Elçibey’in üzerinde hassasiyetle durdugu temel sorun, Türk dünyasinin kanayan yarasi Karabag meselesi olmustur. Ermeniler, uluslararasi hukuku hiçe sayarak, Karabag cografyasini isgal ve istilaya baslamis, ayni zamanda bölgedeki Türklere baski kurarak göç ettirmis ve binlerce Türk’ü katletmistir. 25-26 Subat 1992 tarihinde eski Sovyet zirhli birliginin destegini alan Ermeniler; uluslararasi baris görüsmelerini tek tarafli bozarak Hocali, Susa, Laçin, Zengilan ve Kelbecer gibi yerlesim birimlerinde binlerce sivile soykirim uygulamis, Azerbaycan’in %20’sini ele geçirmek suretiyle 1 milyondan fazla Türk’ü zorunlu göçe tabii tutmuslardir.
Rusya’nin askerini, Bati’nin maddi ve manevi destegini eksik etmedigi Ermenistan, Karabag’i Büyük Ermenistan’in bir parçasi görmüstür Ermenilerin Karabag cografyasinda gerçeklestirmis olduklari katliamlar karsisinda, Azerbaycan Türklerinin hakliligini savunanlarin en basinda Ebulfez Elçibey gelmektedir.
Elçibey, hukukî olarak bir Azerbaycan topragi olan Karabag’in Ermenistan’in isgalinden kurtarilmasi gerektigini ifade etmistir. Kuzey Azerbaycan’in Güney Azerbaycan ile birlesmesinin yani Bütün Azerbaycan’in ancak Karabag’in Azerbaycan topraklarina dâhil edilmesinin ardindan gündeme gelebilecegini öngörmüstür.
Elçibey bu düsüncesini; “…Biz önce Karabag’in kurtulusunu, sonra Bütöv Azerbaycan’i düsünüyoruz. Bütöv Azerbaycan uzun yoldur, yillarca sürebilir Karabag’i ise, hemen çözüme kavusturmak gerek; bu, ertelenmesi mümkün olmayan bir meseledir. Bazilari benim, önce Azerbaycan’in bütünlesmesini, sonra Karabag’in kurtarilmasi fikrini savundugumu iddia ediyor. Bu, tamamen yanlis bir düsüncedir...” sözleriyle dile getirmistir.
“YA ISTIKLAL YA ÖLÜM”
Elçibey’in bu düsüncesi tarihî gerçeklerle de örtüsmektedir. Çarlik Rusya’si Kuzey Azerbaycan’i isgal ettikten sonra, Bati Türklügünün iki siyasi temsilcisi yani Türkiye ve Azerbaycan arasina Ermeni tampon devleti kurdurmus, böylelikle Karabag’in Ermeniler tarafindan isgal edilmesiyle Bütün Azerbaycan’in önü kapatilmaya çalisilmistir. Bunun yani sira Elçibey, Güney Azerbaycan’daki Türklerin Karabag meselesine verecekleri destegin, problemin çözümüne büyük yardimi olacagini öngörmüstür. Bu durumu; "Tebriz’deki Türkler ayaga kalksa, Ermenilere büyük destek veren Iran bu destegini çekecek ve Ermeniler zor durumda kalarak geri çekilecekler…” ve “Karabag'da Tebriz demeliler, Tebriz'de Karabag demeliler. Karabag’in açari (anahtari) Tebriz' dedir.” sözleriyle ifade etmistir
Elçibey, Güney Iran Türklerinin Karabag’a destek vermeleri durumunda, Ermenistan’a yardim eden Iran’in bundan vazgeçecegini ve böylece Ermenilerin de Karabag’dan çekilmek zorunda kalacagini düsünmüstür. Totaliter ve kozmopolit bir imparatorlukta milli ve demokrat bir lider olarak ortaya çikmayi basarabilen Ebulfez Elçibey, bütün yasananlara ragmen Karabag meselesinin baris ile çözülmesi gerektiginibunun mümkün olmamasi halinde savasin kaçinilmaz oldugunu; “…Biz bütün meselelerin baris yoluyla halledilmesini istiyorduk. Ama Susa, Laçin ve diger meseleler sulh yoluyla halledilemeyecekse, o zaman Azerbaycan halki topraklarini savas yoluyla kurtarmak zorunda kalacaktir…” sözleriyle ifade etmistir.
Elçibey Karabag sorununun çözülmesini, siyasi bagimsizlik ve ekonomik gelismenin saglanmasindaki temel kosul olarak görmüstür. Azerbaycan Türklerinin Sovyetlerden ayrilarak bagimsizlik yoluna girdigi dönemde, Ruslarin destegiyle Karabag’da saldirilarda bulunan Ermenilere karsi Elçibey, Bu mesel ile bulur cümle düvelfevz-ü felâh /Hazir ol cenge egeristerisen sulh-ü salâh anlayisiyla hareket etmek zorunda kalmistir.
Elçibey, Ermeni isgalini durdurmak için milli ordunun kurulmasi gerektigini; “Azerbaycan' da sosyal ve siyasi durumun düzeltilmesi için Karabag ve sinir bölgelerinde istikrarin saglanmasi sarttir. Muhaceretteki Ermenilerin Karabag meselesine uluslararasi bir hüviyet vermeye yönelik çabalari büyük tehlike olusturmaktadir. Hâlbuki Azerbaycan kendi iç meselesi olan Karabag problemini halledebilir ve etmelidir de. Azeri Türkleri Karabag'daki Ermeni tecavüzünü, yalniz kendi milli ordusuyla durdurabilir. Bunun için ordu kurulmasina yönelik çalismalara hiz verilmelidir” sözleriyle anlatmistir.
Cumhurbaskanligi görevine geldigi dönemde Karabag meselesinin yol haritasini; “Ermeniler bu savasi neden yaptiklarini belirlemelidir. Eger onlar Karabag'i Azerbaycan'dan almak için savasiyorlarsa, Kafkaslarda hiçbir zaman sulh olmayacak. Biz, Karabag'in bizim olmadigini hiçbir sekilde kabul etmeyiz. Karabag'in Azerbaycan topragi oldugu hukuki bir gerçektir. " diyerek Azerbaycan’in Karabag’dan asla vazgeçmeyecegini ifade etmistir.
Elçibey, hukukî olarak bir Azerbaycan topragi olan Karabag’in Ermenistan’in isgalinden kurtarilmasi gerektigini iktidari sürecinde siklikla dile getirmistir. Bati kamuoyunun Ermenistan, uluslararasi hukukun ise Azerbaycan’dan yana oldugu Karabag meselesinde, Elçibey kismen basariya ulasabilmistir. Karabag meselesi ile Güney Azerbaycan’in istiklalini tarihçi bakis açisiyla çözüme kavusturmaya çalismistir.
ELÇIBEY TÜRK DÜNYASI ILE YAKINDAN ILGILENMISTIR
Elçibey’in Türk dünyasi ile ilgili üzerinde durdugu bir baska mesele Dogu Türkistan davasi olmustur. Türk dünyasinin birlesmesi ve kardesligi için mücadelesini sürdüren Elçibey, ülkesiyle benzer kaderi yasayan Dogu Türkistan meselesiyle ilgilenmeyi ihmal etmemistir. Karadeniz Ekonomik Isbirligi zirve toplantilarina katilmak üzere, Türkiye’ye yaptigi ikinci ziyaret esnasinda, Türk dünyasina yönelik ilgilendigi konulardan biri de Dogu Türkistan meselesi olmustur. Gazeteci Servet Kabakli,( 28 Agustos 2015 te vefat etmistir) Azerbaycan Cumhurbaskani Elçibey’i Çiragan sarayinda ziyaret etmis ve uygun görmesi halinde Isa Yusuf Alptekin’in Dogu Türkistan davasi için bilgi vermeye gelecegini, iletmistir. Bu istegi duyan Elçibey: “Olur mu? O Aksakalin ayagina bizim gitmemiz lazim gelir diyerek” itiraz etmistir. Fakat Servet Kabakli, Alptekin’in evinin çok mütevazi oldugunu, Çiragan Sarayi’nda basinin da davet edilecegi bir görüsmenin Dogu Türkistan davasi adina daha çok ses getirecegini söyleyerek Elçibey’i ikna etmistir.
Çin mezalimi altinda inleyen Dogu Türkistan Türklerinin lideri Isa Yusuf Alptekin ile Bilge lider Elçibey, Çiragan sarayinda oldukça duygusal bir görüsme gerçeklestirmislerdir. Iki büyük lider, iki büyük dava adami, dakikalarca aglamis, Elçibey Alptekin’in yüzünü, Alptekin ise Elçibey’in sakalini gözyaslariyla islatmistir. Yapmis oldugu konusmada Elçibey: “Isa Yusuf Bey dedi. Sizin de ifade buyurdugunuz gibi, kurtulus sirasi artik Dogu Türkistan'a geldi Rus imparatorlugu nasil yikildiysa, Çin imparatorlugu da öyle yikilacaktir. Bati Dünyasi neden Dalay Lamaya sahip çikiyor da size ilgisiz kaliyor? Bati'nin bu gayri insani, gayri medeni tavri, sizin Türk ve Müslüman olmanizdan kaynaklaniyor!" diye öngörüde bulunmustur.
Ömrünü Türklük Ülküsüne, Dogu Türkistan davasina adayan Isa Yusuf Alptekin; 17 Aralik 1995’te hakka yürüdü . Gençlik yillarinda baslayan mücadele hayati hicretler, eziyetler, türlü sikintilarla sürmüs, hürriyet aski bir asra yaklasan ömrünün son günlerinde dahi canliligini korumustur. Dava ve Mücadele adami Büyük Lider Alptekin “Bir Dogu Türkistanli olarak Dogu Türkistan davasi, bir Türk olarak Türklük davasi, bir müslüman olarak Islâm davasi ve bir insan olarak insanlik davasi için hizmet edin” tavsiyesinde bulunmustur.
Cumhurbaskani Elçibey, Karadeniz Ekonomik Isbirligi zirve toplantilarindan kisa bir süre sonra, Türk Zirvesi’ne katilmak üzere Cumhurbaskani Turgut Özal’in davetlisi olarak yeniden Türkiye’ye gelmistir. Elçibey, Dogu Türkistan’dan gelerek Kayseri’ye yerlesen Dogu Türkistan Türklerini ve Dogu Türkistan derneklerini ziyaret etmek için 3-5 Kasim 1992 tarihinde Kayseri’ye gitmistir.
Elçibey, Kayseri’de halkin yogun bir sevgisiyle ve “Bozkurt Elçibey” sloganiyla karsilanmis, Elçibey gördügü ilgiden çok etkilenerek yaptigi konusmada; Azerbaycan’da yükselen bayragin bir daha inmeyecegini, 70 yillik kizil diktatörlükten kurtulundugunu, siranin Çin ve Iran diktatörlügüne geldigini, belirtmistir. Bunun yaninda Kara Ocak (Kara Yanvar) olarak bilinen 20 Ocak1990 tarihinde Kizilordu’nun Bakü’de gerçeklestigi katliamlara ilk tepkiyi veren Kayseri oldugu için, Onlara tesekkür etmistir.
Elçibey’in Dogu Türkistan davasina olan ilgisi Çin Halk Cumhuriyeti’ni rahatsiz etmistir. Çin’in Ankara Büyükelçisi Elçibey’e; Dogu Türkistan konusundan uzak durmasini, karsiliginda Çin’in Karabag sorununda destek verecegini belirtmistir. Ancak Elçibey Çin yönetimine: “Karabag’da 50 bin Türk var, Dogu Türkistan’da ise 25 milyon Türk var. Söyleyin kendilerine, Karabag’dan vazgeçtim”. diyerek açik ve net bir cevap vermistir. Elçibey, Dogu Türkistan’in yaninda, Güney Azerbaycan’in bir devami ve Büyük Türk dünyasinin ayrilmaz ve taviz verilmez bir parçasi olarak gördügü Irak Türkmenleriyle de ilgilenmistir.
Irak Türkmenlerinin siyasi, sosyo-ekonomik ve kültürel problemleri üzerinde çalismalar yapan ve aslen Kerküklü olan Prof. Dr. Mahir Nakip ile bölge sorunlari ile ilgili üç defa görüsme yapmistir. Elçibey, Irak Türklügünü sadece Türkiye ve Azerbaycan’in müsterek meselesi olarak degil, Türk Dünyasi’nin temel meselelerinden olarak kabul etmektedir. Kisacasi Elçibey Azerbaycan Devleti için Kerkük’ün, Güney Azerbaycan kadar hayatî bir mesele oldugu kanaatinde olmustur.
ELÇIBEY : KERKÜK TÜRKTÜR TÜRK KALACAK
Hakka yürüyüsünden kisa bir süre önce vermis oldugu röportajda Elçibey, 21. Asrin Türk Dünyasi’nin ön plana çiktigi bir çag olacagini ifade ettikten sonra Irak Türkmenlerinin meseleleri üzerinde durmustur. Elçibey: “Irak Türkleri meselesi vardir. Irak, Türklerin geçmis mekâni ve yurdudur… Kerkük, Erbil Türkmen asiretlerinin yurdudur. Arap sovenizmi buna nasil etki gösteriyor. Kürtler burayi nasil kendisinin gösteriyor? Türkmenler, kaldi ki, geçmis bütün Türk medeniyetinin varislerdir... Benim nefret ettigim insanlardan bir tanesi Saddam Hüseyin’dir. Diktatördür. Türklere kendi dilinde bir yazi yazmaya bile müsaade etmiyor. Onlar bizim kadinimizi, çocugumuzu katlediyor. Bu adam acimasizdir. Bu adamdan nasil dost olur? Tipki, özür dilerim, bir yirtici yaratik gibidir. Gücü yetenleri yiyor. Gücü çatmayanlarin karsisinda diktatörlük yapiyor. Bunlari ben diyebilirim. Ama bir Kerkük Türk’ü dedigi zaman, O’nun orada bir akrabasina zarar gelebilir. O, ben Cumhurbaskaniyken bana mesaj gönderdi, Irak’a davet etmek istedigini belirtti. Ben gitmem dedim. Bana demezler mi, bu diktatörle ne yüzle oturuyorsun? Senin bu acimasizla ne sohbetin olur? Saddam ile oturmak bizim milletimize bir lekedir. Sen benim 3 milyon kardesimi, özümü keseceksin, medeniyetimi ezeceksin, beni ülkemden disari atacaksin, ben de seninle oturacagim?... Millet öz katiliyle görüsür mü?...” Ifadesiyle Irak Türkmenlerine bakisini ve milli durusunu göstermistir.
AZERBAYCAN HALKI VE TÜRK DÜNYASI YOKLUGUNU DERINDEN HISSEDIYOR
Müsavatçilik fikirlerini Birlesik Azerbaycan teziyle zenginlestiren Elçibey, Bütünlesme, Milletlesme ve Devletlesme politikasini uygulamaya koyarak, Iran’in hâkimiyetinde bulunan Güney Azerbaycan ile birlesmeyi hedeflemistir. Bu maksatla Birlesik Azerbaycan Cemiyeti’ni kurmus ve baskanligini üstlenmistir. Türk dünyasinda ise Dilde, Fikirde ve Iste Birlik mefkûresiyle; siyasi, askeri, ekonomik, kültürel isbirligine dayali Türk Birligi üzerinde durmustur. Türk Birligi’nin saglanmasi için ortak alfabenin, milli ordunun ve Türk-Islam suuruna sahip yöneticilerin iktidara gelmesi gerektigini ifade etmistir. Türk Dünyasi Birligi Elçibey, Kuzey Azerbaycan’in bagimsizligi, Karabag’daki Ermeni isgali, Güney Azerbaycan’in bagimsizligi ve kuzey ile bütünlesmesi, Dogu Türkistan ve Irak Türkmenlerinin durumu yaninda genelde Türk dünyasinin Birligi üzerinde durmustur.
Elçibey, Karabag’in Ermeni isgalinden kurtarilmasini, Azerbaycan’in güneyinin bagimsizligini elde etmesini ve Bütöv Azerbaycan’in ortaya çikmasini Türk gençligine vasiyet etmistir.
Elçibey yakin arkadaslarindan Hanim Halilova “Ebulfez sen Türkiye’yi mi yoksa Tebriz’i mi daha çok seviyorsun?” Diye sordugunda “Hanim, Türkiye bizim aziz kardesimiz ve ümidimiz olan ülkemizdir. Azerbaycan bagimsizligi kazandiginda, Türkiye’ye gidecegim ve topragini öpecegim. Tebriz ise yarali kardesimdir. Tebriz bagimsiz olunca oraya ayakkabisiz gidecegim” seklinde cevap vermistir.
Gerçekten 24 Haziran 1992 tarihinde, Türk dünyasinin kalbi olarak gördügü Istanbul’a gerçeklestirdigi ilk ziyaretinde topragi öpmüstür Yapmis oldugu konusma da topragi öpmesini; “Men Anadolu torpagina ilk defe gelirem. Türkiye'nin kültürü, edebiyyati, tarihi, dili ve Kemalci'larin azatlik hareketi ile tanismamdan sonra gelbimde (kalbimde) bu torpagin göze! obrazi (tasviri) yaranmisti (olusmustu). Sakarya ve Inönü döyüslerinin (savaslarinin) tarihini öyrenerken, bu yerlere gelmeyi, özümü vetenin (vatanin) istiklali ugrunda mübarizlerin (mücadelecilerin) sirlarinda his etmeyi arzulayiram ... Bir çoh görkemli din ve devlet hadimlerinin (adamlarinin), Mustafa Kemal Atatürk'ün, Mehmet Emin Resulzade'nin, Zeki Velidi Togan'in ve azatlik ugrunda diger mübarizlerin uyudugu Anadolu torpagi mügeddestir (mukaddestir)” seklinde açiklamistir.
Ömrünün son günlerinde GATA’da tedavi gördügü esnada, doktorlarin kemoterapi uygulamasina; “Istemem! Bu kemoterapi uygulamasinda insanin saçi sakali dökülüyor, ben yemin etmistim. Tebriz bagimsizliga kavusmadan, Güney Azerbaycan ile kuzey Azerbaycan birlesmeden sakalimi kestirmeyecegim demistim. Yeminimden vazgeçemem! Bu bakimdan kemoterapi istemiyorum” diyerek Tebriz’e olan duygularini dile getirmistir.
RUSYA, ABD, INGILTERE VE ALIYEV AILESI, EBULFEZ ELÇIBEY’E KOMPLO KURDULAR
Elçibey Türk dünyasinin problemlerine Kuzey Azerbaycan’in bagimsizligi, Karabag’in Ermeni isgalinden kurtarilmasi, Güney Azerbaycan ile birlesme ve Türk Birligi’ne geçme seklinde yaklasmistir
7 Haziran 1992 seçimlerinde demokratik bir seçimle Elçibey cumhurbaskani olmustur. Petrol, bagimsizlik, ordu ve ekonomi konularinda taviz vermemistir. Rus , Amerikan, Bati emperyalizmine boyun egmemistir. Küresel petrol tekellerine meydan okumustur. Azerbaycan menfaatlerinden taviz vermemistir.
Elçibey Sovyetler döneminde de, Azerbaycan cumhurbaskanligi döneminde de Türkiye'ye ve Türklere karsi negatif politika izleyen devlet temsilcilerine her zaman tepkisini göstermis ve bu faaliyetlerinden dogacak yaptirimlardan asla korkmamistir.
Öyle ki Rusya'nin Azerbaycan büyükelçisi, 'Eger Elçibey üç yil daha cumhurbaskani olarak kalirsa Türkiye tipli bir ordu kuracak, daha da güçlü bir ekonomiye sahip olacak ve biz Kafkaslar'i kaybedecegiz.' demistir.
Elçibey, bagimsizliktan taviz vermedigi ve devletini satmadigi için küresel emperyalizmin ve is birlikçilerinin tezgahiyla, kumpasla, cumhurbaskanligindan uzaklastirildi.
Elçibey’e küresel bir darbe yapildi ve bu darbenin yapilma sebebi de hem Elçibey'in bu faaliyetleri hem de cumhurbaskanligi döneminde izledigi milliyetçi politikalardir. Rusya, ABD, Ingiltere Ebulfez Elçibey’in, Türk Milliyetçisi olmasindan ,Türkiye sevdalisi olmasindan, milli durusundan, milli politikalarindan ve Ülkücü fikirlerinden çok rahatsizdilar. Elçibey’in, Rusya ve Iran'la yildizi hiç barismadi.
Ise bu yüzden Elçibey hedef olmustur. DYP-SHP hükümetinin destekledigi ve ABD, Ingiliz, Rus petrol sirketlerin adami Haydar Aliyev, Cumhurbaskani seçildi. Tek adam rejimi insa edildi. Aliyev ailesi, Azerbaycan’i otoriterizmle yönetmeye devam ediyor.
AZERBAYCAN ALIYEVLERIN ÇIFTLIGI DEGILDIR!
Azerbaycan'da ise koltugu babasindan devralan Ilham Aliyev, ülkeyi karisiyla birlikte ailece yönetiyor. Can Azerbaycan Aliyevlerin çiftligi degildir. Zalim Aliyev klanina Zulme, yolsuzluga ve yoksullastirmaya direnen Hüseyni durusa sahip Elçibey çizgisi mutlaka kazanacaktir Azerbaycan’i soyan , halka zulmeden, diktatör Aliyev klanina ve isbirlikçilerine direnenler, bir gün mutlaka, Azerbaycan da iktidara gelecek ve zalim Aliyevlerden hesap soracaktir.
Ebulfez Elçibey, “Biz parçalanmis Oguz halklari, kalkip çok uzak bir yolculuga çikmisiz. Bu yolculuk vatan topraklarinin birlesmesiyle son bulacaktir” diyordu. Kendisinden sonra yönetimi üstlenen Aliyev ailesi basta olmak üzere is birlikçiler, adini tarihten silmeye kalkmis iseler de hem can Azerbaycan’da hem Türkiye’de ve bütün Türk dünyasinda seviliyor, saygi duyuluyor.
Ebulfez Elçibey, Türk dünyasinda bir destandir, bir kahramandir, bilge bir kisiliktir. Elçibey tam idealistti. Tam bir dava, inanç, ahlak ve karakter adamiydi. Politikaci olamayacak kadar açik sözlü, mert bir liderdi. Hayati boyunca hiç politikaci olmadi. Bu anlamda o, siyasete de uzakti, siyaset de ondan hep uzak kaldi.
Millet önderiydi, büyük idealleri vardi, bunlar Azerbaycan ile sinirli degildi. Çünkü Elçibey istikameti, çizgisi dogru milletine sevdali, milli suur sahibi, meseleleri Azerbaycan ile sinirli düsünmeyen, engin ufuklara sahip gerçek ülkücüydü. Gerçek bir dava adamiydi. Türk tarihinin büyük liderlerinden, tavizsiz, Türk Milliyetçisi Ebulfez Elçibey'i 22. vefat yildönümünde rahmet ve minnetle aniyoruz. Ruhu sad mekani cennet olsun ..