Sehit lider Muhsin Yazicioglu’nun dava ve yol arkadasi, Ülkücü fikir ve siyaset adami, arastirmaci-yazar Hakki Öznur, 15 Temmuz kalkismasinin 6. yil dönümü dolayisiyla, 15 Temmuz kalkismasini, ele alan genis bir yazi kaleme aldi. Hain, 15 Temmuz kalkismasiyla ilgili ikinci yazisinda, soru isaretleriyle dolu, halen tam aydinlatilmayan kalkismanin önü ve arkasini, ordu-siyaset iliskilerini, darbeleri, kalkismalari, muhtiralari, geçmisten günümüze ordu içindeki cuntalari, darbe çalisma gruplarini ve 15 Temmuz kalkismasinin arkasindaki küresel güçleri anlatti.
Öznur yazisinda ABD, Rusya, Ingiltere vb. bazi ülkelerin kalkismadan haberdar olduklarini, kalkismanin merkezlerinden birinin “Fitne üssü Incirlik üssü” oldugunu, kalkismaci hainlerin NATO/ ABD ile iliskileri oldugunu yazmistir.
Öznur yazisinda yine sunlari söylüyor:
“ABD Baskani Donald Trump döneminde Ulusal Güvenlik Danismani olarak görev yapan ABD’deki Neocon olarak bilinen Israil yanlisi ekibin bir parçasi olan görev yaptigi dönemde ve bugün de terör örgütleri PKK/YPG'yi destekleyen John Robert Bolton, kalkismayi planlayanlardan olduklarini itiraf etmistir.
Yine Putin'in danismani, Rus Fasisti Aleksandr Dugin Kalkismadan 1 gün önce AKP milletvekillerine, güvenlik bürokrasisine TSK’da hareketlik var darbe yapacaklar” diyor. 15 Temmuz 2016 kalkismasini ABD’nin Orta Dogu’daki istasyon sefleri olan CIA mensuplari, NATO’daki Amerikan subaylari, Rusya’nin Türkiye ile ilgili ajanlari, Putin’in özel danismanlari biliyor. Bilmeyen yok!.. Bolton , Dugin vb. CIA ve Rus istihbaratçilar Türkiye’de olup bitenden bilgi sahibiler.”
Öznur yazisinda, Hulusi Akar ve Komuta kademesinin zafiyetini, Istihbarat zafiyetini de, anlatmistir. Öznur yazisinda yine tarihe not düsen su sözleri söylüyor:
“ Küresel emperyalist ABD'nin ‘Our boys-bizim çocuklar’ dedigi, NATO’cu zihniyete sahip, Ruhlarini iblise satmis hain kalkismacilar , milletin evlatlarina bomba ve kursun yagdirmis 252 vatan evladini sehit etmistir.
Demokrasi ve millet düsmani hain kalkismayi, aziz milletimiz engellemistir. Devlet içine girmis kriminal, kripto yapilarin ve onlarla is birligi yapan kliklerin kalkisma girisimini bosa çikarmis, demokrasiye, cumhuriyete kaniyla, caniyla sahip çikmistir.”
Öznur yine yazisinda çare ve çözüm “demokratik hukuk devleti, tam demokrasi ve sivil demokratik anayasa” demis ve sunlari söylemistir:
“Türkiye Otokratik bir yönetim altindadir. Parti-devlet bütünlesmesi, otoriter ve totaliter rejimlerde olur. Ne Askeri demokrasi Ne Otokratik Demokrasi! Ne Askeri Vesayet Ne Parti vesayeti.! Ne Parti devleti ne Cemaat Devleti! Ne Oligarsi Ne Otokrasi! Ne Otoriter Rejim Ne Totaliter Rejim ! Ne Tek Adam Rejimi Ne Dikta Rejimi!
Dün askeri vesayet vardi bugün Saray vesayeti Açik veya örtülü darbe ve muhtira dönemleri, artik son bulmalidir. Dün de bugün de çare, daima demokratik hukuk devleti ve özgürlükçü demokrasidir.. Dogru olan savunulmasi ve sahip çikilmasi gereken, demokratik hukuk devletidir. Her türlü otoriter ve totaliter rejimlere karsi çikmak, tavir almak, demokrasiyi ve hukuku savunmak, her vatan evladinin tarihi görevidir.”
Hakki Öznur’un tarihi öneme sahip 15 Temmuz kalkismasini ele alan genis yazisinin tam metni:
15 TEMMUZ KALKISMASINI PLANLAYANLAR, YAPANLAR, “CIA’NIN BIZIM ÇOCUKLARI”DIR
Türkiye’nin demokrasi ve demokratiklesme serüveni, ugradigi bes ayri askeri darbe ve müdahale, yakin zamanda gördügümüz “post modern darbe”, bir gece yarisi gelen “e-muhtira” ve ardindan yasanan “15 Temmuz 2016 kalkismasi” ile hâlâ sancili bir sekilde devam ediyor. Yakin çag siyasi tarihimize baktigimizda ülkemiz, 27 Mayis, 12 Eylül gibi iki askeri darbe, 12 Mart’ta da yari darbe (memorandum) gördü. 22 Subat 1962, 21 Mayis 1963’te Albay Talat Aydemir’in liderliginde kalkisma girisimlerini yasadi. Albay Talat Aydemirin liderligindeki 22 Subat-21 Mayis ayaklanmalari olarak geçen kalkismalar, kalkismaya kalkanlarin ilk defa idam edildigi girisimler olarak yerini almaktadir.
Demokrasinin sancili yillarini ve yakin politik tarihimizde yasanan kanli süreçlerin çok iyi bilinmesi için sunlari bilmemizde büyük fayda vardir:
15 Temmuz 2016 Cuma günü, Türkiye’de parlamenter demokrasi kesintiye ugratilmak istendi. 15-16 Temmuz 2016 tarihleri arasinda TSK bünyesinde yer alan ve kendilerini “Yurtta Sulh Konseyi” olarak tanimlayan cuntaya bagli askerler, kalkismada bulunmuslardir. Millet ve demokrasi düsmani bu hain kalkisma, 12 Eylül 1980 askerî darbesinin ardindan 36 yil sonra gerçeklestirilmis olan ilk dogrudan tesebbüs olarak kayitlara geçmistir.
15 Temmuz hain kalkismasi ülkedeki darbeler ve darbe girisimleri zincirinin bir halkasidir. Türkiye, 21. yüzyilin ilk çeyreginde bir kalkisma daha yasamis, parlamentosu bombalanmis, istihbarat örgütü kusatilmis, özel hareket merkezi vurulmus, Genelkurmay Baskani basta olmak üzere 20 generali derdest edilmis ve milletin direnisiyle kalkisma basarisizlikla sonuçlanmis, ülkemiz felaketin esiginden dönmüstür.
15 Temmuz 2016 ihanet kalkismasinin 6. yil dönümündeyiz. TSK içinde yuvalanan, ABD/NATO ile irtibatli cuntalar, kriminal gruplar, 15 Temmuz gecesi hain bir kalkisma ortaya koydular. TSK içine sizmis hainlerin merkez üssü kalkismanin yönetim merkezi Akinci üssüydü. 8 binin üzerinde askeri personel, 35 uçak, 29 gemi, 37 helikopter, 74'ü tank 246 zirhli araç ve 4 bine yakin hafif silahin kullanildigi kalkisma, Türkiye Cumhuriyeti tarihine kara bir leke olarak düstü.
Kalkismaci hainlerin kullandiklari araçlarin orani genel olarak ortalama yüzde 1.5 seviyesinde kalmistir. Kalkismaya katilan 8651 askerden 1676'sinin erbas/er, 1214'ünün de askeri ögrenci oldugu TSK açiklamasinda ifade edilmistir. Baskent semalarinda alçak uçus yapan savas uçaklari o karanlik gecede, TBMM, Cumhurbaskanligi Külliyesi, Ankara Emniyet Müdürlügü, Özel Harekât Baskanligi ve TÜRKSAT'i bombaladi.
Ayrica kentin farkli yerlerindeki birçok birlikteki tank ve zirhli araçlar da kisla disina çikti. Kalkismada yer alan pilotlarin havalandirdigi uçaklar, Ankara semalarinda alçak uçusa basladi. Polatli 58. Topçu Er Egitim Tugayi ve Topçu Füze Okulu, Mamak 28. Mekanize Piyade Tugayi, Beytepe Jandarma Egitim ve Okullar Komutanligi, Kara Havacilik Komutanligi, Harp Okullari Komutanligi, Etimesgut Zirhli Birlikler Okulu ve Egitim Tümen Komutanligi, Genelkurmay Özel Kuvvetler Komutanligi ve Cumhurbaskanligi Muhafiz Alayindaki darbeciler de harekete geçti. Birçok tank, zirhli personel tasiyici ve diger araçlarla binlerce asker kislalarin disina çikti. Kuvvet Komutanliklarindaki kalkismacilar da hareketlendi.
Ankara ve Istanbul’da, cumhurbaskanligi, parlamento, emniyet ve kamu binalari savas uçaklariyla bombalandi. Akinci Üssü’nden havalanan F-16’larla, Gölbasi’ndaki Özel Harekât Daire Baskanligi’na saldirdilar. Kahraman Özel Harekât polislerinin üzerine hunharca bomba ve kursun yagdirdilar. Açilan ates ve atilan bombalar sonrasi Gölbasi Özel Harekât Merkezi'nde 51 canimiz, vatan evladimiz, sehit oldu. O gece kahramanca sehadete yürüyen sehitlerimizin büyük çogunlugu, hendek operasyonlarinda gazi olmustu.
15 Temmuz kalkismasinda Akinci Üssü’nde görev alan F-16 pilotlari ve diger merkezlerdeki kurgulanmis alçaklar, birer robot gibi, verilen emirleri mekanik bir sekilde yerine getirmislerdir. Kendilerine ‘Yurtta Sulh Konseyi’ adini veren, küresel ser odaklarla iliskisi ve irtibati olan ihanet konseyinin komuta ettigi kalkisma sonucunda 252 vatan evladi sehit düstü. 2000’den fazla vatan evladi yaralandi.
Genelkurmay’da, özel kuvvetlerde, jandarmada, emniyette, meydanlarda birçok vatan evladi, silahli kalkismada bulunan hainlere karsi hayatlari pahasina direnmisler ve sivil kahramanlarimizla beraber destan yazmislardir. Vatanin has evlatlari, gözlerini kirpmadan, kendilerini feda ettiler. Vatan için, millet için sehit düsmüslerdir.
Türkiye, 27 Mayis'ta, 12 Mart'ta, 12 Eylül'de tank sesiyle uyanmisti. 15 Temmuz 2016 gecesi ise sokaga çikan, namlusunu millete çeviren tanklarin yolunu, milletin evlatlari kesmis, tanklarin üzerine çikmis, yagan bombalara, kursunlara ragmen kalkismaya boyun egmemistir. Milletimiz; tarih yazmis, destan yazmis, hain kalkismayi durdurmustur.
Demokrasi ve millet düsmani kalkismayi, aziz milletimiz engellemistir. Devlet içine girmis kriminal, kripto yapilarin ve onlarla is birligi yapan kliklerin kalkisma girisimini bosa çikarmis, demokrasiye, cumhuriyete kaniyla, caniyla sahip çikmistir.
SEHIT ASTSUBAY ÖMER HALISDEMIR, SEHIT ALBAY SAIT ERTÜRK HAIN KALKISMA GIRISIMININ SEYRINI DEGISTIRDILER
Ruhlarini iblise satmis hainlerin, milletin evlatlarinin üzerine acimasizca hem de sogukkanli bir sekilde tereddüt etmeden nasil bombalar ve kursunlar yagdirdiklarini, 15 Temmuz kalkismasinda gördük. 15 Temmuz gecesinin en kidemli ve etkili kahramanlarindan biri 66’nci Zirhli Mekanize Tugayi’nda sehit düsen Kurmay Albay Sait Ertürk... 15 Temmuz gecesi sehit düsen, en rütbeli askerimiz oldu. Rütbesi Albay ama kendisi ‘Mehmetçik’ idi. Peygamber Ocagi’nin serefli bir mensubuydu.
Sehit Ertürk, 15 Temmuz gecesinde Istanbul’daki darbe girisimine mani olan gerçek kahramanlarindan biri. Kalkismaci hainlerin Istanbul’daki girisimine, tanklarin ve zirhli araçlarin, mühimmat yüklü helikopterlerin ve tugaya yuvalanmis hainlerin Istanbul sokaklarina dagilmasina mani oldu.
15 Temmuz 2016 gecesi gerçeklestirilen hain kalkismada kilit isimlerden biriydi Ömer Halisdemir... 15 Temmuz kalkismasinin seyrini degistiren ve kalkismaya karsi direnisin temsili haline gelen Ömer Halisdemir, Özel Kuvvetler Komutanligi karargâhinda sehit edilmistir.
Hain kalkismanin seyrini degistiren, sehit edilen Astsubay Ömer Halisdemir'i, Albay Sait Ertürk’ü, o gece vatani ve milleti için sehit düsen aziz sehitlerimizi, büyük Türk milleti asla unutmaz!
HULUSI AKAR VE KOMUTA KADEMESI KALKISMA IHBAR EDILMESINE RAGMEN HIZLI HAREKET ETMEMIS, ZAFIYET GÖSTERMISTIR
15 Temmuz kalkismasinda kilit isimlerinden biri Kara Havacilik Komutanligi’nda Pilot Binbasi ( O.K.), Ankara'da bir taksiden inip, MIT yerleskesine girdiginde tarih 15 Temmuz 2016, saat 14.45 idi. MIT’e giderek o gece yapilacak kalkismayi haber verdi ve kalkismanin seyrini degistirdi.
15 Temmuz Cuma günü saat 14.00’te Genelkurmay Karargâhinda bir toplanti var. Toplantiya Genelkurmay Ikinci Baskani Orgeneral Yasar Güler baskanlik ediyor. Toplanti devam ederken saat 16.15 siralarinda MIT Müstesari Yasar Güler’i arayarak “Komutanim bugün MIT Müstesarligina bir tane subay geldi. Çok önemli seyler söyledi. Ben simdi size yardimcim Sebahattin Bey’i gönderiyorum, O size teferruatini anlatacak” diyor.
MIT Müstesar yardimcisi Genelkurmay karargâhina giderek Genelkurmay 2. Baskani Org. Yasar Güler’e gelen ihbar ile ilgili bilgi veriyor. Yasar Güler durumdan Genelkurmay Baskani Hulusi Akar’i bilgilendiriyor “Önemli bir durumun oldugunu degerlendiriyorum, uygun görürseniz Hakan Beyi hemen buraya çagiralim” diyor.
17:30'da gerçeklestirilen ayrintili bilgi paylasimi sonrasinda durumun ciddi oldugu degerlendirmesinde bulunulmus ve Hakan Fidan Genelkurmay Baskani Org. Hulusi Akar tarafindan telefonla aranarak Genelkurmay Baskanligi'na davet ediliyor.
Saat 18:00 sularinda Hakan Fidan; Genelkurmay Baskani Hulusi Akar ve komuta kademesiyle görüsmek için karargâha gidiyor. MIT Müstesari Hakan Fidan Genelkurmay Baskani Org. Hulusi Akar, Kara Kuvvetleri komutani Org. Salih Zeki Çolak, Genelkurmay Ikinci Baskani Org. Yasar Güler, Genelkurmay karargâhinda, gizli bir toplanti yapmislardir.
MIT, saat 16.00’da bildiriyor. Kalkismadan haberi olan Genelkurmay Baskani Org. Hulusi Akar, Hava ve Jandarma komutanlarini niye karargâha çagirmadi? Üst düzey komutanlarin dügünde dernekte olmasina niye müsaade etti? Böyle komutanlik olmaz! Komuta kademesinin yönetim zafiyeti ortadadir. “Saga sola emirler gönderdik” diyerek kendilerini aklamaya çalismasinlar.
15 Temmuz kalkismasi ile ilgili saatler, olaylar, açiklamalar ve ifadelerdeki çeliskiler, ayan beyan ortadadir. Planlanan kalkisma, baslamasindan 12 buçuk saat önce açik açik ihbar edilmistir. Yapilan kalkisma ihbarinin, ciddiyetle degerlendirilmemesi ve önlenememesi, tam bir aymazliktir.
Kalkisma bastirildiktan sonra Genelkurmay Baskani Org. Hulusi Akar Basbakanlik tarafindan kullanilan Çankaya Köskü'nün bahçesine 16 Temmuz 2016, saat 8.32' de helikopterle inmis ve milletin direnisiyle engellenen hain kalkismadan sonra makamina gitmis; sanki kalkismayi kendi engellemis gibi makamina oturmus; saga, sola talimatlar vermeye kalkmistir.
GENELKURMAY KARARGAHI “KALKISMA” ILE ILGILI BULGUYA RASTLAMAMIS!
Genelkurmay Baskani Org. Hulusi Akar Kara Kuvvetleri Komutani Salih Zeki Çolak’i Kara Havacilik Komutanligina göndererek durumu arastirmasini ister. Salih Zeki Çolak, Kara Havacilik Komutanligi Karargahina gitmis, yaptigi inceleme ve temaslarin ardindan telefonla Akar’i arayarak, Kara Havacilik komutanliginda herhangi bir hareketlilik gözlemlenmedigini, durumun sakin oldugunu söylemistir.
Kara Havacilik Komutanliginda denetim yaklasik iki buçuk saat sürmüs, Çolak’in gözünde denetim tamamlanmis ve ihbari teyit eden bir bulguya rastlanmamis..
Ihbarci subayin “darbenin karargahi” dedigi, Etimesgut’taki Kara Hava Komutanligina giden heyet; darbe hazirligi olup olmadigini kontrol etmis; karargaha, “her sey normal ,süpheli bir durum yoktur hersey kontrolümüz altinda” raporunu vermistir. Su hale bakin: Kalkisma açikça gözüküyor karargah ise birkaç göstermelik denetim disinda hiçbir sey yapmiyor.
Hava Kuvvetleri Komutani Abidin Ünal, 15 Temmuz aksami Moda Deniz Kulübü'nde rehin alinan 17 general arasinda yer aliyordu. O gece Muharip Hava Komutani Korgeneral Mehmet Sanver'in kizinin dügününde bulunan Ünal, esinin aramasiyla kalkismayi ögrendigini söylüyor.
Uçaklarin kalkis yapmaya basladigi 21.45’e kadar Hava Kuvvetleri Komutani Abidin Ünal ne yapiyordu? Abidin Ünal niye konusmuyor? Dügün gecesi hep birada olan 17 General’in hiç birinin bu hain kalkismadan ve kalkisma emarelerinden haberdar olmamalari da çok manidar.
Her sey normal denilirken, Hakan Fidan'in Genelkurmay'dan ayrilmasindan sonra karargahtan yaklasik 50 kilometre uzakliktaki Akinci 4. Ana Jet Üs Komutanliginda Kalkisma hazirliklari için toplanan 33 Özel Kuvvetler Komutanligi (ÖKK) personeli Genelkurmay'a dogru otobüsle yola çikiyor.
Genelkurmay Stratejik Daire Baskani ve kalkismaci hainlerin en basinda olanlardan biri olan Tümgeneral Mehmet Disli, saat 21.00'de makam odasina girdigi Genelkurmay Baskani Orgeneral Akar'a, "Komutanim operasyon basliyor, herkesi alacagiz, taburlar, tugaylar yola çikti." sözleriyle hain kalkismayi teblig etmistir. Karargaha dönen Kara Kuvvetleri Komutani Orgeneral Salih Zeki Çolak, beraberindeki Kara Kuvvetleri Kurmay Baskani Orgeneral Ihsan Uyar ve emir subayi Yunus Can, Akinci Üssü'nden gelen kalkismaci ÖKK personelince derdest edilmis.
Dönemin Genelkurmay Baskani Akar, saat 23.03'te Genelkurmay Baskanligi bahçesinde bulunan helikopterle Akinci Üssü'ne götürüldü. Derdest edilen Cumhurbaskanligi Genel Sekreteri Fahri Kasirga ile Genelkurmay 2. Baskani Orgeneral Yasar Güler, Jandarma Genel Komutani Orgeneral Galip Mendi, Kara Kuvvetleri Komutanligi Kurmay Baskani Orgeneral Ihsan Uyar, Kara Kuvvetleri Egitim ve Doktrin Komutani Orgeneral Kamil Basoglu'nun da aralarinda bulundugu birçok general Ankara, Hava Kuvvetleri Komutani Orgeneral Abidin Ünal ve bazi komutanlar ise Istanbul'dan alinarak Akinci Üssü'ne götürüldü.
Kalkismacilar tarafindan rehin alinan Genelkurmay Baskani, Kara, Hava, Deniz, Jandarma, Donanma komutanlari, saatlerce kurtarilmayi beklediler. Deniz Kuvvetleri komutani ise Istanbul sokaklarinda sik sik yer degistirerek kaçmistir.
HULUSI AKAR, SARAY’A OLAN DERIN HIZMETININ KARSILIGINI MILLI SAVUNMA BAKANI OLARAK ALDI
Hulusi Akar’in Genelkurmay Baskanligi sürecinde Türkiye Cumhuriyeti’nin en kanli kalkismasi oldu. Genelkurmay karargâhinda görev yapan Harekat Baskani, Istihbarat Baskani, Personel Baskani, yaverler ve üst düzey bir çok general, kalkismada yer aldiklari için tutuklanmislardir.
Basta Genelkurmay Baskani Org. Hulusi Akar olmak üzere diger kuvvet komutanlari, görevlerini kurtarildiklari gün birakmaliydilar. Derdest edilen, isgal ettikleri makamlarin altindaki subaylarinin kalkisma girisiminden haberdar olamayan, gereken önlemleri almayan bu generallerin o makamlarda oturmamalari gerekiyordu. TSK’nin itibarina zarar veren bu komuta kadrosunun tekrar TSK’yi yönetmelerine izin vermek, büyük bir yanlis olmustur.
15 Temmuz kalkismasinda TSK’da cuntalar, kriptolar, klikler, cirit atarken, ordunun kalbine girilmisken, Genelkurmay Baskani Akar ve komuta kademesi, TSK içindeki cuntalari seyretmis, seyirci kalmis ve sonunda bu hain kalkisma yasanmistir. Genelkurmay Karargahindaki önemli görevlerdeki subaylarin çok büyük bölümü, Kalkisma girisimine katildi. Yine Özel Kuvvetler Komutanliginda ve bir çok yerde o gece neler yasandi? tam bilinmiyor. Anlatilanlar birbirini tutmuyor. Gerçeklerim tam olarak ortaya çikmasi istenmiyor.
Genelkurmay Baskani Org. Hulusi Akar, karargahindaki subaylarin agirlikli olarak Cemaat mensubu askerler oldugunu bilmiyordum diyerek geçistiremez. Elinde, devlet kayitlarina “bunlar Cemaat mensubu askerler” diye verilen istihbarat raporlari var.
Cumhurbaskanligi Hükümet Sisteminin devreye girmesiyle birlikte, Baskan-bakan iliskisinden hareketle Milli Savunma Bakanligin’dan çok Milli Savunma Bakani’nin sahsini öne çikaran bir uygulama modeli gelismistir. Cumhurbaskani-bakan arasinda kisiye endeksli bir bagimlilik ve sadakat iliskisi görüntüsü almistir. Nitekim Akar, Erdogan’a sadakatini her yönüyle devam ettirerek konumunu muhafaza etmektedir.
TARIH KALKISMACI HAINLERI , KORKAK GENERALLERI DEGIL, VATAN IÇIN SEHIT DÜSEN KAHRAMAN HALISLERI YAZAR
TSK içinde yuvalanan cuntalari seyreden, kalkismaya kalkan hainleri engelleyemeyen, altini tutamayan, komuta kademesi kalkismadan kendilerini siyiramaz. Zafiyetleri açikça ortadadir. TSK’da, darbe ve kalkisma çalismalarini, planlarini göremeyen kliklerin ve kriptolarin ordunun kalbine kadar sizmalarini seyreden, seyirci kalan ve kalkisma sonrasi bir de kalkismacilar tarafindan makamlarindan alinarak ters kelepçe takilarak götürülen generaller, kahraman gibi gösterilemez.
15 Temmuz’un ardindan kahraman payesi giydirilmis Hulusi Akar ve bazi Generaller asla kahraman olarak gösterilemez!. Devlet, millet, ve demokrasi düsmani hainlere dik duramayan, teslim olan, boyun egen, kalkismayi göremeyen, korkak ve basiretsiz generallerin; demokrasi kahramani gibi gösterilmeleri asla kabul edilemez ve dogru degildir.
Tarih, korkak ve altini tutamayan, teslim olan, boyun egen, generalleri degil; vatan için, millet için, bayrak için, gözünü kirpmadan sehadete yürüyen ve sehit düsen kahraman Halis’leri yazar. O hain gecede, kalkismaci hainlerin üzerine yürüyen, kalkismaci hainlerin siktiklari kursunlara aldirmadan, ve korkmadan sikilan kursunlarin üzerine cesaretle yürüyen yigit , kahraman , Fatih’leri yazar.
CEMAAT TSK’YA YERLESIRKEN, KILIT MEVKILERI ELE GEÇIRIRKEN, GENELKURMAY BASKANLARI, KOMUTA KADEMELERI, ALAYI IZLEMIS VE SEYRETMISTIR
TSK içinde Gülenist klik, sistem içinde bir iktidar momenti yakalamis ve bu momenti AKP hükümetiyle koalisyon kurarak degerlendirmistir. Gülenistler, TSK’da ordulasirken, kilit noktalari ele geçirirken devlet, hükümetler, istihbarat kurumlari seyretmis, cemaat, cemaat olmaktan çikmis, ordulasmistir. TSK içindeki kadrolariyla kalkismanin içinde yer almistir.
Yargi, Yargitay ve HSYK, cemaate teslim edilmeseydi, kumpas davalari yasanmazdi. Kumpaslarla görevinden edilen askerlerin yerine Gülenist askerler gelmese, 15 Temmuz kalkismasi yasanamazdi. Türkiye’de devletin tüm stratejik kurumlarina sizan, devletin gizli bilgi ve belgelerine ulasan, paralel bir yapilanmaya giden cemaat, TSK içinde çok özel ve çok gizli bir örgütlenmeye gidip cemaat cuntasi olusturdugu, yasananlardan bellidir. Gülen cemaati, adeta kendi kurmay kademesini TSK’da olusturmayi basarmistir.
Cemaat, TSK’da görevli örgüt üyelerinden kadro olusturarak ordu da, cemaat cuntasi hazirlamistir. TSK içerisinde yer alan mensuplariyla kalkismada kilit bir rol oynamistir. Cemaat mensuplari, TSK’da ordulasirken, kilit noktalari ele geçirirken devlet, hükümetler, istihbarat kurumlari seyretmis, cemaat, cemaat olmaktan çikmis, ordulasmistir. TSK içindeki kadrolariyla kalkismanin içinde yer almistir. Cumhurbaskani, genelkurmay baskani, kuvvet komutanlari, en üstte kim varsa hepsinin yaverleri Gülenist çikti. Genelkurmay karargâhinin kalbine kadar girmisler, yaverleri, özel kalemleri, darbe kalkismasinin içinde yer aliyor.
Türk Silahli Kuvvetleri içindeki Gülenist yapilanma, endise verici boyutlara ulasirken görmelerine ragmen komuta kademesi seyretmistir. Gülenist yapi, kadrolarini general ve amiral yapmak, TSK’nin üst yönetimini ele geçirmek için sorusturma ve davalar açtirmistir. Bu örgütten olmayan albay, amiral ve general kadrosunu tasfiye etmisti. Gülenist yapi mensuplarini albay ve general kadrolarina terfi ettirilmis ve bu yolla önleri açilmistir.
Cemaatin, Türk Silahli Kuvvetleri’nde (TSK) kalkisma girisiminde bulanacak kadar yapilanmasinin sorumlusu, TSK komuta kademesidir. TSK’de sayisal varligini her yil artiran cemaat, gücünü artirmak amaciyla “kumpas”lar kurarken, onlara dokunulmazlik zirhi giydiren de onlari himaye eden de 20 yildir ülkeyi yöneten siyasal iktidarda bu ihanetin bas sorumlusudur.
15 Temmuz kalkismasini AKP'nin atadigi generaller, AKP'nin terfii ettirdigi albaylar yapti. Cemaatin TSK’ya sizma ve içinde gelisme ve nihayetinde ele geçirme stratejisi belli olmasina ragmen beklediler. Kalkismanin merkez üssü Akinci Üssü idi. Kalkismayi yönetecek sivil imamlar ile asker yöneticilerin çogu burada. Genelkurmay karargahi yaverlerden özel kalem müdürlerine kadar alayi Cemaatçi…
15 Temmuz kalkismasi, AKP ile Cemaat arasinda 2013’den o yana yasanan büyük bir iktidar kavgasinin son asamasi olarak ortaya çikmistir. Gülenciler mensuplari vasitasiyla orduyu sahaya sürmüstür. 15 Temmuz öncesi 360 olan general ve amirlerden yüzde 40’inin Kalkismaci çikmasi korgeneral, tümamirallerin çogunun Gülenizme bagli olmasi TSK açisindan son derece vahim bir durumdur. 150 general ve amiral kalkisma sonrasi ordudan ihraç edilmistir.
15 Temmuz kalkismasinda TSK’da cuntalar, kriptolar, klikler, cirit atarken, ordunun kalbine girilmisken, komuta kademesi çok önceden görülen ve herkesin gördügü cuntalari hep seyretmis, seyirci kalmis ve sonunda bu hain kalkisma yasanmistir.
TSK’da Türk milliyetçisi subaylar, küreselci, Amerikanci/NATO’cu yapi tarafindan tasfiye edilirken cemaat mensubu askerlerin önü açilirken, TSK içinde kilit noktalara yerlesen Gülenist cuntayi ve ortaklarini koruyan, kollayan, AKP iktidaridir.
15 Temmuz kalkismasinda TSK’da cuntalar, kriptolar, klikler, cirit atarken, ordunun kalbine girilmisken, komuta kademesi çok önceden görülen ve herkesin gördügü cuntalari hep seyretmis, seyirci kalmis ve sonunda bu hain kalkisma yasanmistir.
Özel Kuvvetler, Hava Kuvvetleri ve Kara Havaciligin pilot kadrolarinin önemli bir kisminin Gülenist askerler oldugu ihraçlardan bellidir. Deniz ve Deniz Piyade personelinin bir kismi da kalkismaya istirak etmistir 15 Temmuz gecesi, Türkiye’nin Deniz gücünün yüzde 70’ni olusturan 29 gemi saat 21. oo itibariyla denize açilmistir. 15 Temmuz kalkismasi sonrasi 24 bin 395 personel ihraç edilmis, 2 bin 567 personelin rütbeleri geri alinmis. Son bir yilda ise 1980 personel ihraç edilmis, 561 personelin de rütbesi geri alinmis. Ihraç edilenler arasinda 150 general ve amiral vardir.
MEHMET PARTIGÖÇ VE MEHMET DISLI GIBI KALKISMACI HAINLER KORUNMUS VE HIMAYE EDILMISTIR
Hain Kalkismanin planlayicilarindan olan Mehmet Partigöç, Mehmet Disli gibi kalkismaya liderlik eden hainlerin hangi zihniyete mensup olduklarini TSK komuta kademesi ve üst düzey generaller ve bir kisim AKP önde gelenleri biliyordu. Bilmemeleri imkansiz! Kimseyi kandiramazlar.
Cemaat mensubu denilen Partigöç’ten baslayalim: Genelkurmay Karargahi'nda 15 Temmuz kalkismasini organize eden Genelkurmay Baskanligi Personel Plan Yönetim Daire Baskani olan Tuggeneral Mehmet Partigöç….
Genelkurmay Karargahi'ndan "Atama", "Katilislar" ve "Sikiyönetim" direktifi konulu olan, "harekete geçme" emri niteligi tasiyan yasa disi nitelikteki üç kalkisma mesaji birliklere gönderildi. Saat 21.43 ile 21.55 arasinda birliklere ulasan mesajlarin altinda Partigöç denen hainin imzasi vardi.
Sözde "Yurtta Sulh Konseyi" üyeleri arasinda oldugu belirlenen Partigöç'ün ismi, örgütün hazirladigi atama listesinde, "Genelkurmay 2. Baskan Yardimcisi" olarak gösterildi. Genelkurmay Baskanligi Stratejik Dönüsüm Dairesi Baskani Tümgeneral Mehmet Disli ise Karargah'ta yasanan kalkismanin fitilini atesleyen isimlerden biriydi. Iki hain, kalkisma ve o gece ile ilgili gerçekleri bilerek anlatmiyorlar. Hala birilerini korumaya devam ediyorlar. Kalkismadaki rollerini inkar etmeye çalisiyorlar.
Genelkurmay Baskani Hulusi Akar'in odasina ilk giren kisi olan Disli, ,Akinci 4. Ana Jet Üssü'nde yasananlarda da rol aldi. Darbe girisimi gecesinin en kritik isimlerinden birisi kuskusuz Mehmet Disli'dir. Iki kez ifadesi alindi. Sir vermedi. 15 Temmuz aksami. Genelkurmay Baskani Orgeneral Hulusi Akar'i, Kalkismaya katilan bazi askerlerle birlikte Akinci Üssü'ne götüren de, girisimin sonuç vermeyecegi ortaya çikinca, Akar'la helikopterle Çankaya Köskü'ne gelen de yine “Kalkismanin Tebligcisi” Tümgeneral Mehmet Disli'ydi.
Kalkismada zaafiyeti açik olan Hulusi Akar’in, Genelkurmay Karargahi'ndan çikarilirken yaninda Mehmet Disli de vardi. Kalkismanin bastirilmasinin ardindan Genelkurmay Baskani Hulusi Akar, bir helikopter ile Çankaya Köskü'ne geldi. Kendisini, Akinci Üssü'ne götürenlerden biri olan Mehmet Disli de yanindaydi ve Akar, helikopter inince Disli'nin tutuklanmasini niye istemedi?.
Hem Genelkurmay davasinda hem de Akinci davasinda yargilanan saniklarin Hulusi Akar hakkinda çok ciddi ifadeleri var . Gazeteci Müyesser Yildiz bu konuyla ilgili sunlari söylüyor:
"Biz Türk milleti olarak henüz 15 Temmuz gününün ham görüntülerini görmedik. Yani sadece belli görüntüler mahkemelere gönderildi. Devletin elinde bu görüntüler var. Yani bilmesi gerekenler bunlari biliyor. Hatirlayin dönemin Hava Kuvvetleri Komutani Abidin Ünal da itiraf etti. Abdül Kadir Selvi'ye yaptigi açiklamada 'Akinci'da neden sadece benim görüntülerim yayinlaniyor baska görüntüler yayinlanmiyor' dedi. Genelkurmay'in her yerinde kameralar var. Biz sadece Hulusi Akar'in merdivenlerden indirilisini görüyoruz. Yaninda Mehmet Disli, önünde Firat Alakus ve özel kuvvetler, arkadan koruma subayi Abdullah geliyor. Genelkurmay baskani derdest edilmis güya dönüyor 'Abdullah sapkami getir' diyor Abdullah da kosa kosa sapkasinin getiriyor. O Abdullah müebbet hapis cezasina çarptirildi. Bir ilginç görüntü daha var. Disli ve Akar helikoptere dogru ilerliyor. Mehmet Disli dalgin biraz helikopterin pervanesi çalisiyor Hulusu Akar kendisini derdest eden Disli'yi kafasini egerek pervaneden koruyor. Madem darbeci birak çarpsin pervane."
Millet ve demokrasi düsmani Mehmet Disli'nin 15 Temmuz kalkismasindan önceki Yüksek Askeri Sura'da "mutlaka emekli edilmesi" konusunun gündeme geldigini, bunun engellendigini" AKP den tasfiye edilen eski Basbakan Ahmet Davutoglu, henüz AKP ile yollari ayrilmadan önce açiklamisti. Mehmet Disli, dönemin Basbakani Ahmet Davutoglu ve MIT Müstesari'nin israrina ragmen 2015 Yüksek Askeri Sura'sinda (YAS) emekliye sevk edilmemisti. Mehmet Disli, AKP milletvekilligi, Cumhurbaskanligi Basdanismanligi, halen de Büyükelçilik görevinde bulunan Saban Disli'nin kardesidir.
6 YILDIR YANITINI BULAMADI
Evet hain kalkisma milletimizin direnisiyle bastirildi. Ancak aydinlatilmasi gereken birçok nokta var. Kalkisma ile ilgili Ilk haber, MIT müstesari Hakan Fidan'a geliyor, darbeden çok kendisinin yok edilecegi üzerine. Ancak çok ilginç MIT Müstesari Hakan Fidan, Diyanet Isleri Baskani ile yemekte. Ülkede bir kalkisma olacagi her yönüyle belli. MIT müstesari ise rahat bir sekilde yemekten yemege gidiyor. Kalkisma olmus, Basbakan, Cumhurbaskani kendisine ulasamiyorlar. Fidan telefonlarina çikmiyor.
Cumhurbaskani Recep Tayyip Erdogan, 20 Temmuz aksami El-Cezire'ye verdigi röportajda 15 Temmuz'da basarisizlikla sonuçlanan kalkismayi girisimini enistesinden (Ziya Ilgen) ögrendigini söyledi. Erdogan, “ kalkisma” bilgisini MIT’ten ya da öteki istihbarat örgütlerinden degil “enistesi”nden, Basbakani Binali Yildirim ise “yakinlari”ndan, ögrenmisti!
Tipki Türkiye’nin diger milyonlarca siradan vatandasi gibi!
Erdogan gibi o dönem Basbakan olan Binali Yildirim’in da o gece Hakan Fidan’a ulasamadigi ortaya çikmistir. Binali Yildirim, kalkismayi saat 21.00’dan önce Bogaziçi Köprüsü’nden geçerken hissetmis, MIT müstesarini aramis ancak ulasamamis.
Binali Yildirim bir gazetecinin “Darbeyi nereden ögrendiniz?” sorusuna " Arkadaslari tabii Darbe girisiminin basladigini biz hemen hemen 15 dakika sonra ögrendik. Kimden ögrendik, yakin korumalarimizdan ve vatandastan, esimizden, dostumuzdan ögrendik. Ondan önce bize tehdidin boyutu hakkinda bir bilgi gelmis degil." cevabini vermisti.
Genelkurmay Baskani Orgeneral Hulusi Akar’i arayip saat 16.00’da toplanti düzenleyen ve önlemleri görüsen Fidan’in ondan sonraki süreçte Cumhurbaskani Tayyip Erdogan ve Basbakan Binali Yildirim’i aramakta gecikmesi, ‘görev ihmali’ tartismalarini ve baska sorulari da beraberinde getirmistir. 6 yildir halen Hakan Fidan’in bu tutumu kamuoyunda tartisilmakta ve konusulmaktadir. Kalkisma basladiktan sonra Hakan Fidan’in nerede oldugu, neden telefonlara yanit vermedigi sorusu 6 yildir yanitini bulmadi.
12 Mart 1971 de Muhtira verildi. Ordu Muhtira verdiginde basbakan Süleyman Demirel'di ve "MIT Muhtirayi bana haber vermedi..." dedi...
12 Eylül 1980 darbesi oldu, basbakan Süleyman Demirel'di ve "MIT darbeyi bana haber vermedi..." dedi...
15 Temmuz 2016 kalkismasi oldu, basbakan Binali Yildirim'di ve "MIT darbe girisimini bana haber vermedi..." dedi...
15 Temmuz 2016 Kalkismasi oldu, cumhurbaskani Recep Tayyip Erdogan'di ve "MIT darbe girisimini bana haber vermedi..." dedi…
MIT Müstesari, Genelkurmay Baskani, kuvvet komutanlari Genelkurmay karargahinda gizli toplanti yapiyorlar. Kalkisma olacagi bilgisine sahipler ancak, Cumhurbaskani Erdogan’i bilgilendirmiyorlar. Bildirdikleri ile ilgili kamuoyuna bu güne kadar yansiyan bir sey yok!
AKP Genel Baskani Erdogan kalkismayi sahip çiktigi, devamli korudugu, Akar- Fidan ikilisinden degil enistesi Ziya’dan Basbakani da akrabasi, esten dosttan, korumalardan ögreniyor. Erdogan’in “Sir küpüm” dedigi Hakan Fidan hem Erdogan’i hem Basbakan’i neden bilgilendirmedi? Telefonlarina niye çikmadi?
AKP Genel Baskani Erdogan 15 Temmuz kalkismasinin ardindaki gerçekleri ögrenmek için en küçük bir adim bile atmadi. TBMM Komisyonu'nu çalistirtmadi, Akar ve Fidan gibi kamu görevlilerinin bu komisyona ifade vermeleri için israrci olmadi.
MIT, Genelkurmay ve Akinci Üssü arasinda yasanan trafik soru isaretleri ile dolu. Kalkisma olacagini herkes biliyor, ögrenmis ancak; Hulusi Akar cemaat mensubu subaylarla karargahta. MIT Baskani yemekte Komutanlar dügünde Bu nasil is? Alayi görevlerini ihmal etmis gelen kalkismayi görmezden gelmisler.
MIT Müstesarinin, Genelkurmay Baskaninin ve TSK komutasinin. Bir çok seyi sakladiklari ortadadir. MIT, Genelkurmay, hükümet kanadinda ve AKP içinde birçok ismin bu kalkismada parmagi oldugu, haberlerinin oldugu her yerde konusulmaktadir.
15 TEMMUZ KALKISMASININ “SIR KUTUSU” FIRARI ADIL ÖKSÜZ YAKALANIRSA
15 TEMMUZ’UN ÖNÜ VE ARKASI ORTAYA ÇIKAR
15 Temmuz 2016 kalkismasinda halen açikta kalan, cevabini bekleyen soru isaretleri vardir. Bu hain kalkisma, diger darbe ve kalkismalardan bir yönüyle farklidir. Bu ihanet kalkismasinin merkezinde sivil mankurtlar da vardir. Kalkismaya öncülük yapan bu cemaat mensuplari, cemaatin asker mensuplarina emir veriyordu. Yani, kalkismaci askerler sivil mankurtlardan emir aliyordu. Genelkurmay karargahinda ve Akinci Üssü’nde yasananlar, bunu göstermektedir.
Içinde birçok karanlik yan barindiran kalkismada cemaatin rolünü kimse yadsiyamaz. Cemaatin TSK yapilanmasindan sorumlu imamlari olan Adil Öksüz, Harun Binis, Kemal Batmaz, Nurettin Oruç, Hakan Çiçek ve digerleri, kalkismanin merkezi olan Akinci Üssü’nde kalkismaci askerlerle birlikte ve beraberler.
Kalkismanin merkezinde yer alan sivil mahrem imamlari ile cemaat cuntasinin TSK'daki birim imamlari Adil Öksüz, Kemal Batmaz, Nurettin Oruç, Hakan Çiçek ve Harun Binis, kalkismanin yönetim merkezi Akinci 4. Ana Jet Üs Komutanligi’nda ve civarinda yakalanmislardir. En büyük soru isareti, Adil Öksüz’le ilgilidir. Digerleri tutuklanirken ve simdi hapisteyken Adil Öksüz, sirra kadem basmistir.
Akinci Üssü’nde yakalanan dört cemaat mensubu, yargilamalar da gerçekleri gizlemeye devam ediyor. Adil Öksüz ve diger cemaat mensuplari, Akinci Üssü’ne nasil girdi? Ne yapiyorlardi? Digerleri yakalanirken Adil Öksüz’ü kim birakti? Kim saldi? Kim çikisina yol verdi? 16 Temmuz sabahi Akinci Üssü civarinda yakalanan, 18 Temmuz günü delil yetersizliginden saliverilen, göz göre göre kaçmasina izin verilen Adil Öksüz’ü kimler korudu? Kimler himaye etti? Ve simdi bu hain nerede? Hangi ülkede?
Savcilik sorusturmasinda cemaatteki kod adi “Namik” olarak ortaya çikan Adil Öksüz’ün Türkiye’den nasil çiktigi, kimlerin himayesinde çikarildigi, hala muammadir. Gizemini korumaktadir. TSK’daki kriptolar, gizli yapilanmalar ve 15 Temmuz kalkismasinin planlari, Adil Öksüz denen “kripto” vb. ele geçirilirse ortaya çikar. Adil Öksüz, kalkisma öncesi Gülenist yapinin imamlari, generaller ve askeri hakim ve savcilarla toplantilar yapip kalkismanin merkezinde yer alan kilit bir isimdir.
Adil Öksüz için çok yönlü çalisan bir eleman oldugu söylenmektedir. Öksüz’ün sadece cemaat ile degil, istihbarat servisleriyle de baglantili olan çok yönlü eleman olarak kullanildigi da yaygin bir kanaattir. Her yönüyle karanlik bir eleman olan firari Adil Öksüz bulunur, yakalanir, ortaya çikarilirsa 15 Temmuz kalkismasinin bilinmeyen birçok yönü ortaya çikar. Kalkismanin önü arkasi belli olur.
Bu bir koalisyon olan 15 Temmuz “kokteyl” kalkismasinin 1 numarasi kim? Bu karanlik yapilanma kimlerden olusuyor? Yurtta Sulh Konseyi adli cuntaci yapi, bu hain kalkismayi nerede planlandi? Bu sifreli ismi kimler verdi? Kalkismaya katilan askerlerin ifadelerinde hala birilerini koruduklari tam olarak desifre olmadiklari, çeliskili ifadelerden bellidir.
Kendilerine “Yurtta Sulh Konseyi” adini veren cuntanin kesinlikle dis mihraklarla irtibati vardir. Bunlarin kirli ve karanlik emellerinde en önemli hedef, iç savas çikarmakti. Türkiye’yi iç savasa sürüklemek, kardesi kardese düsürmekti. Kesinlikle bu karanlik ve hain cunta yapilanmasinin küresel ser odaklarla iliskisi ve irtibati vardir. Bunlar zamanla sorusturmalar derinlestikçe ortaya çikacaktir.
ABD/NATO, 15 TEMMUZ KALKISMASINI BILIYORDU
15 Temmuz 2016 kalkismasini ABD’nin Orta Dogu’daki istasyon sefleri olan CIA mensuplari, NATO’daki Amerikan subaylari, Rusya’nin Türkiye ile ilgili ajanlari Putin’in özel danismanlari biliyor. Bilmeyen yok!
Türkiye’de görevli ABD’li ajan-diplomatlar, CIA mensuplari, 27 Mayis, 12 Mart, 12 Eylül, 1993 süreci, 28 Subat, 27 Nisan e-muhtira dahil olmak üzere, Türkiye’deki siyasi gelismeleri, ordu içindeki kaynamalari, cuntalari, askeri müdahaleleri, muhtira hazirliklarini ve komuta kademesinin siyasi egilimlerini, Washington ve Pentagon’a düzenli bir sekilde rapor etmislerdir. NATO komutanlari, kurduklari iliskiler agiyla Türkiye’de olup biten birçok siyasi olaydan, gelismeden, aninda haberi olmustur ve yönlendirmeler yapmistir.
27 Mayis ve 12 Eylül darbesinde, isiklari sabaha kadar yanan ve sürekli hareketliligin yasandigi tek yer, ABD Büyükelçiligi ve JUSMAT (ABD askeri yardim kurulusu) binasiydi. ABD elçiligi, 27 Mayis, 12 Eylül darbesini ve 12 Mart muhtirasini, 28 Subat sürecini, 27 Nisan e-muhtira haberlerini Washington’a ve Pentagon’a nasil haber vermisse, 15 Temmuz kalkismasinin öncesi ve sonrasini da mutlaka vermis ve bilgilendirmistir.
Bir disisleri diplomati, bundan 50 yil önce sunu söylüyordu: “CIA Brüksel’deki NATO paravani altinda ardinda aglarini, Türk hükümetlerini kontrol etmek, tehlike sezdigi anda devirmek için kurmustur.”
KÜRESEL, EMPERYALIST ABD, IKIYÜZLÜ SIYASETINI DEVAM ETTIRMISTIR
15 Temmuz gecesi gerek Amerika gerekse Avrupa ülkeleri bekle-gör politikasini tercih etmislerdi. Ne zaman ki kalkismayi milletimiz püskürttü, kalkismaya kalkan hainler, geri çekildi ve demokrasi disi arayis, basariya ulasamadi. Iste o zaman ABD ve NATO’dan açiklama geldi: “Hükümetin yanindayiz” dediler. Bu açiklamada kesinlikle inandirici degildir. Kalkisma girisimi esnasinda Amerika'dan ilk gün "nötr", hatta kalkismacilari onaylayan açiklamalar gelmesi bir baska göstergedir. Amerika kalkismayi bir gün sonra sözde kinamistir.
ABD Disisleri Bakani John Kerry'nin "Washington yönetiminin darbe ile iliskisi olmadigi" yönünde açiklamasi ikiyüzlü bir tavirdi. ABD Disisleri Bakanligi sözcüsü John Kirby, "kalkismacilar" için endiselendiklerini belirtiyordu. CNN Türk'ün yer verdigi haberde Kirby, "ABD-NATO dostu generallerin tutuklanmalarini endise verici bir gelisme olarak görüyoruz.” diyordu.
ABD Ulusal Istihbarat Direktörü James Clapper, “Darbe girisimi ve geri tepmesi, Türkiye’deki ulusal güvenlik aygitinin tamamini etkiledi. Bizim bazi muhataplarimiz ya tasfiye edildi ya da tutuklandi” açiklamasinda bulundu.
2016 baslarinda eski Pentagon yetkilisi, Michael Rubin, “Hükümet darbeyle devrilirse ABD’nin darbe yönetimiyle çalismaya devam edecegini” söylemistir. Pentagon, Türkiye'deki askeri kalkismayi önceden biliyordu. Ancak gelismelere göre tavir belirledi. ABD kendisine, darbe basarili olursa bunu iyi bir sey olarak kabul etme, basarisiz olursa da tarafsiz kalma seklinde bir tutum belirledi.
Soguk Savas yillarinda ABD’nin darbelerle iliskisini özetleyen bir soru vardi. “Amerika’da neden hiç askeri darbe olmaz?” Cevabini ise Bolivya Devlet Baskani vermisti. “Darbe olmayacak tek ülke ABD, çünkü orada ABD Büyükelçiligi yok.” Delaware eyaletinin senatörü, Baskan Yardimcisi, dalavereci Biden, diplomatik çevrelerde tükürdügünü yalamakla taninan biridir. Orta Dogu’da, Israil politikalarina en büyük destek veren isimlerin de basinda gelir.
JOHN BOLTON, ABD OLARAK BIRÇOK ÜLKEDE DARBE GIRISIMLERINE DESTEK VERDIKLERINI ITIRAF ETMISTIR
Beyaz Saray eski Ulusal Güvenlik Danismani John Bolton, bir televizyon programinda kendisini, "baska ülkelerde darbe planlamalarina yardimci olmus biri" olarak tanimladi.
CNN televizyonunun, 6 Ocak 2021 kongre baskinina iliskin özel yayinina konuk olan Bolton, darbe itiraflarinda bulundu. Eski ABD Baskani Donald Trump'in seçim sonuçlarina kabul etmeyip 6 Ocak'ta darbe yapmaya kalkisip kalkismadigi konusunda CNN sunucusu Jake Tapper ile Bolton arasinda tartisma yasandi.
Bolton, 6 Ocak olaylarinin "dikkatlice planlanmis bir darbe" olarak nitelenmesine yönelik, Trump'in böyle çalismadigini, bir fikirden baska bir fikre kolay atladigini söyledi. Tapper'in "Darbe yapmak için son derece zeki olmaya gerek yok." diye karsilik vermesi üzerine Bolton, su ifadeleri kullandi:
"Burada degil de baska ülkelerde darbe planlamalarina yardimci olmus biri olarak buna katilmiyorum. Bu, çok çalisma gerektirir. Onun yaptigi bu degildi. Bir fikirden baska bir fikre atliyordu. Sonuç itibariyle o, bu isyancilarin kongreye girmesinin önünü açti ama anayasayi ortadan kaldirmak için degil."
Sunucu Tapper, Bolton’a hangi girisimlerden bahsettigini sordu. Bolton Venezuela’yi kastederek “Ayrintilara girmeyecegim.” dedi ve su ifadeleri kullandi: “Sonunda basarili olamadi. Tamamen bizimle ilgili de degildi. Ama yasadisi bir sekilde seçilmis bir baskani devirmek için ne yapilmasi gerektigini gördüm ve basarisiz oldular.” Bolton ayrica 2020 yilinda yayimlanan “Beyaz Saray: Her Seyin Gerçeklestigi Oda” isimli kitabinda bu meseleyi anlattigini söyleyerek konuyu geçistirmek istedi.
Tapper, Bolton’dan açik bir yanit istemekte israr ederek, “Bana Venezuela’nin ötesinde söylemediginiz baska seyler de oldugunu da hissediyorum.” dedi. Bolton ise Tapper’in sözlerine “Eminim vardir.” diyerek manidar yanit verdi.
Daha sonra Tapper, Bolton’a hangi girisimlerden bahsettigini sordu. Bolton Venezuela’yi kastederek, “Ayrintilara girmeyecegim” dedi ve söyle devam etti: “Bir muhalefetin yasa disi olarak seçilmis bir baskani devirmeye çalismasi için ne gerektigini gördüm ve basarisiz oldular.”
Tapper, “Bana Venezuela’nin ötesinde söylemediginiz baska seyler de oldugunu da hissediyorum” deyince Bolton buna, “Eminim vardir” karsiligini verdi.
Bolton, 2019 yilinda Trump’in Ulusal Güvenlik Danismani olarak Venezuela’da Devlet Baskani Nicolas Maduro’yu devirme girisiminde etkin rol oynamisti. ABD’nin Guaido’yu “geçici baskan” olarak ilan etmesinden sonra Bolton, bir toplantida not defterinde yazanlarla gündeme gelmisti. Bolton, sari kagitli not defterini gazetecilerin yaziyi görebilecegi sekilde tutmustu. Defterde ise Venezuela’yi isgal etmesi öngörüldügü iddia edilen "Kolombiya'ya 5.000 asker" yazdigi görülmüstü.
Bolton’un yayinda söylemedigi, “Venezuela’nin ötesindeki” darbe girisimlerinden birinin 15 Temmuz’da yasanan ABD/NATO destekli kalkisma oldugu biliniyor. Bolton, 15 Temmuz 2016 günü yapilan kalkisma girisimiyle ilgili olarak, aksam Fox’ta yayina katilarak “Türk ordusuna anayasayi koruma yetkisi verildigini” söylemis ve “kalkismanin basariya ulasmasini” istemisti.
Bolton, kalkismacilarin “Yurtta Sulh Cihanda Sulh” bildirisini kastederek “Bu, Mustafa Kemal'in vizyonuna bagli olanlarin laik anayasa ve laik toplum için gösterdigi son bir çaba. Anayasanin orduyu devletin laik dogasini korumakla görevlendirmesi, diger Bati hükümetlerinde olmayan nevi sahsina münhasir bir özelliktir.” diyerek onlara açik destek vermistir.
Hatta 1994 yilinda, ‘Dünyada bizden baska güç kalmadi, Birlesmis Milletler (BM) önemsiz, ABD ne derse o olur’ seklinde bir açiklama yapmisti.
Aslinda herkesin bildigi gerçegi ABD’nin dünyanin bir çok ülkesinde darbecilere, kalkismacilara iç savas tahrikçilerine verdigi destegi, ABD üst düzey yönetiminde görev almis Donald Trump döneminde 9 Nisan 2018 ve 10 Eylül 2019 tarihleri arasinda Ulusal Güvenlik Danismani olarak görev yapan John Robert Bolton, teyit etmistir.
Bolton, ABD’deki sahin kanat ve neocon (yeni muhafazakar) olarak bilinen Israil yanlisi ekibin bir parçasi. Görev yaptigi dönemde ve bugün de PKK/YPG'yi destekleyen Beyaz Saray eski Ulusal Güvenlik Danismani John Bolton, tam bir Türkiye düsmanidir.
NATO: BIZIM ÇOCUKLARA DOKUNMAYIN
15 Temmuz 2016 kalkismasi sonrasi ABD Ulusal Istihbarat Direktörü James Clapper, kalkisma girisimi sonrasi yapilan operasyonlarla ilgili olarak, Türkiye’deki bazi muhataplarinin tutuklandigini söyleyerek bir skandala imza atmisti. Clapper sunu diyor; “Bizim çocuklar bu sefer basaramadi, lütfen üzerlerine fazla gitmeyin.”
CENTCOM Komutani General Votel, kalkisma girisimi sonrasi tutuklanan kalkismacilarin "ABD ordusunun yakin müttefikleri" oldugunu söylemistir. CENTCOM Komutani, açikça sunu diyor: “Kalkismaya kalkan askerler bizim adamlarimiz, ABD ve NATO çizgisindeki generaller.”
NATO'nun Avrupa Müttefik Kuvvetler Komutani Orgeneral Curtis Scaparrotti de 15 Temmuz kalkisma girisiminin ardindan Türkiye'nin Brüksel'de görevli subaylari görevden uzaklastirmasinin ittifaki "zayiflattigini" söylüyordu. Kalkismaci askerlere sahip çikan Scaparrotti, Brüksel'de yaptigi açiklamada, “Bu subaylar, NATO'ya önemli hizmetler verdi.” diyordu.
NATO, PENTAGON, CENTCOM, her zaman ülkemizdeki darbe girisimlerine destek vermis, darbeyi yapanlarla her zaman iliskili olmustur. Darbelerin, ABD baglantisi açiktir. Müdahalelerin, dis boyutunu kimse inkâr edemez. ABD için piyonlarin, masalarin ideolojisi ve kimlikleri önemli degildir. Onlar için önemli olan ABD’ye hizmet edip etmedikleridir.
FITNE ÜSSÜ INCIRLIK ÜSSÜ’NDEN KALKISMACILARA DESTEK VERILMISTIR
15 Temmuz kalkismasinda Incirlik Üssü’nün aktif olarak kullanilmasi, ABD’li askeri yetkililerin süreç öncesinde ve sonrasinda Türkiye’de olmasi, Ankara ve Istanbul’u bombalayan F-16’larin yakit ikmalini yapan tanker uçaklarin Incirlik’ten kalkmasi, basta ABD olmak üzere Bati dünyasinin en basta kalkismaya karsi tavir almamasi, olup biteni daha iyi anlamamizi sagliyor.
ABD emperyalizmi, 1950’li yillardan beri bölgedeki tüm operasyonlari Incirlik Üssü’nden planlamistir. Bu Incirlik Üssü, 15 Temmuz kalkismasini organize eden cunta mensuplarinin hareket üslerinden biri olmustur. Incirlik’e son 2 ayda olaganin disinda ve sikça yabanci heyetler geldigi de 15 Temmuz sorusturmasinda dikkat çekmistir. ‘Nezaket ziyareti’ ya da ’turistik gezi’ görünümündeki bu gelisler, kalkismayla ilgilidir.
Incirlik'ten kalkan uçaklar, Ankara'yi bombalayan F-16'lara yakit ikmali yapti. O gece Incirlik Hava Üssü’nden yani NATO üssünden F-16 savas uçaklarinin yakitlarini havada dolduran ve ardindan da Türkiye’nin baskentini bombalayan çok sayida ikmal uçagi havalandi.
NATO, darbeye verdigi destegin üstünü örttü… 15 Temmuz kalkisma tesebbüsünden bulunanlarin, küresel operasyon üslerinden biri olan Incirlik Üssü’nü kullanmalari, ABD’nin bu iste parmagi oldugunu göstermektedir. NATO'nun 15 Temmuz girisimindeki rolü, NATO'da görevli bazi subaylarin kalkismadaki yerleri ile açikça ortaya çikmistir.
DARBECI GELENEGIN KÖKLERI ITTIHAT VE TERAKKI’YE KADAR UZANIR
Mesrutiyetin ilânindan sonra, ordu-siyaset iliskisi açisindan olusan sosyal hareketler incelenecek olursa, günümüze kadar etkilerinin devam ettigi görülmektedir. Türkiye’de darbeci gelenegin kökleri, Ittihat ve Terakki’ye kadar uzanir. Ittihat ve Terakki’den günümüze hala ordu içinde darbeci bir damar bulunmaktadir. Kimi zaman bu damara basilarak çesitli biçimlerle darbeler, müdahaleler yapilmistir. Halen bu darbeci gelenek, demokrasiyi kesintiye ugratmak için demokrasi disi, hukuk disi yöntemlere basvurmaya devam etmektedir.
99 yillik cumhuriyet tarihimiz darbelerle, darbekoliklerle doludur. Hala demokratiklesemeyen, hala darbe sendromlarini üzerinden atamayan bir ülkeyiz. Bu ülkede sagda solda cuntalar cirit atmaya devam ettigi müddetçe, bu ülkede demokrasinin köklesmesi uzun bir zaman alacaktir. Darbeci gelenek ordu içinde damarini korurken, halen gece yarilari gelen e–muhtira ve bildirilerle Türkiye nasil demokratiklesecek?
Türkiye darbeciligin, komitaciligin ve cuntaciligin bedellerini çok agir ödemis bir ülkedir. Artik Türkiye’de bu çag disi hastalikli anlayis ve zihniyetin dönemi kapanmalidir. Türk demokrasi tarihinde darbe dönemleri karanlik dönemler olarak hatirlanmali, bir daha bu dönemlerin yasanmamasi için herkesin demokrasiye sahip çikmalidir.
Ihtilal ve muhtira öncesinde ordu ve sivil bürokrasi içindeki darbeci egilimler, kendilerini belli etmis, cuntacilarla is birligi yapan kadrolar, askeri darbe sürecini hizlandirmaya yönelik kiskirtici–provokatif söylemler kullanmislar, orduyu darbeye, devrime çagirmislardir. Bu karanlik mahfiller önce fisilti gazetesi vasitasiyla toplumda korku havasi yaymislar, ihtilal sartlarini olgunlastirmak için kaosu tirmandirmislar, çatismalari yayginlastirmislar, demokrasi disi arayislara zemin hazirlamislardir. Bu süreçlere bakildiginda sunu açikça görürüz. Kamuoyunda yakinda darbe olacak, asker yönetime el koyacak söylentileri konusulmaya baslamasinin ardindan askeri darbeleri muhtiralari getirmistir.
Türkiye’de askeri darbelerin nedenlerinden birisi, Türk Silahli Kuvvetleri mensuplarinin kendilerini devletin asli unsuru olarak görmeleridir. TSK’nin 1960, 1971, 1980, 1997 ve 2007 yillarinda olmak üzere toplamda bes kez yönetime müdahale ettigini, gündelik yasamda çogu kez “siyasal yargiçliga” soyundugunu, bir kurum olarak "vesayet düzeni”nin temel aktörü ve silahli koruyucusu haline geldigini görüyoruz.
Ordu, askeri müdahaleler yoluyla dogrudan devlet yönetimine el koyarken, yönetimin sivil siyasetçilere birakildigi dönemlerde, devlet yönetimine müdahil olma durumu Milli Güvenlik Kurulu (MGK) araciligiyla devam etmistir.
CUNTALAR VE CUNTACILIK GÜNÜNÜMÜZE KADAR VARLIGINI SÜRDÜRMÜSTÜR
1859 Kuleli Vakasi'ndan beri degisik örneklerini gördügümüz "cuntacilik" ve cuntalar ise günümüze kadar varligini sürdürmüstür. Osmanlidan günümüze Orduda “komitacilik” bir virüs gibi yayilmistir. TSK içinde cuntalarin iktidar kavgalari yaptiklari geçmisten günümüze bilinen bir vakadir. Bugün, “darbe ile yönetimi ele geçirmek üzere ordu içinde kurulan gizli örgüt” anlaminda da kullanilan cunta, Türkiye siyasetine Ittihat ve Terakki’nin bir armaganidir. Aslen “heyet/komite” anlamina gelen Ispanyolca kökenli (junta) cunta zamanla siyaset literatüründe “darbeci” generallerin yönetimi” anlamini kazanmistir.
TDK'ye göre cunta kelimesi anlami su sekildedir: Bir ülkede yönetime el koyan kimselerden olusan kurul. TSK'da sürekli darbe ve cuntacilik zihniyeti islenmisse, bu devletin ve devlet kurumlarinin tam anlamiyla demokratiklesmedigini askeri bürokrasinin sivil iradenin tam anlamiyla emrinde olmadigini göstermektedir.
Darbecilik ve cuntacilik, demokratik hukuk devletinde yönetimi ele geçirmek için basvurulan en ahlaksiz, en pespaye bir yöntemdir.
TSK IÇINDE “DEVRIMCI SOL CUNTALAR” CIRIT ATIYOR
Ordu içinde bildigimiz ilk cunta hareketi çok partili siyasi hayata geçis döneminde, 1946’da karsimiza çikmistir. 1946 ortaya çikan cunta yapilanmasi, 1954’te daha belirgin halde görülecek, 27 Mayis darbesini bu cunta yapilanmasi ve yapiyla ittifak eden yapilar gerçeklestirmistir. 1960 sonrasi cuntalar tarihidir. 9 Mart-12 Mart 1971 olayi bunun sonucudur.
9 Mart’ta darbe yapmaya kalkan Sol cuntalar, 28 Subat sürecinde karsimiza çikmistir. 9 Mart zihniyetinin, Sol/Kemalist-MDD’ci Kemalist-Marksist ittifakin ve çizginin takipçileri, 28 Subat sürecinde sivil siyasete müdahale etmisler, Baasçi otoriter, dikta rejimi kurmak istemislerdir. Sivil iradeye boyun egdirmisler ancak askeri bir müdahaleyi gerçeklestirememislerdir.
Devrimci Sol cuntalarin olusumu, 12 Mart darbesine giden süreç, 12 Mart’in baslangici 1968 kabul edilir. Ülkenin 12 Mart muhtirasina sürüklenmesinde cuntalarin rolü büyüktü. Kemalist-Sol cuntalar, yeni bir askeri darbe hazirliklarina 1965 yilinda Harp Akademileri’nde baslamislardi. Alti yil boyunca fikirlerini olgunlastirmis, örgütlenmelerini gelistirmislerdi. Askeri cuntanin diger bir uzantisi “sivil Sol cunta” da basin yayin organlari ve kitle örgüleri vasitasiyla kadro çalismalarina baslamisti. 1969-1970 yillarinda Dev-Genç adli Marksist gençlik örgütüyle temas kurularak, devrimci ögrenci gençligin destegi de saglanmaya çalisilmisti. Bu çalismalar, 1971 baslarina kadar ciddi sekilde sürdürülmüstü.
SOL CUNTALARIN BELKEMIGINI 27 MAYIS CUNTASI TESKIL EDIYORDU
Otoriter zihniyetli, antiparlamentarist, Sol darbeci çizgi, 12 Mart muhtirasi öncesi ideolojik olarak kendini daha net göstermistir. Kökleri, 1930’larin Kadro dergisine dayanan bu Sol, Kemalist çizgi, 1960’larin basinda Yön dergisi, 1969-1971 arasinda da Devrim gazetesi etrafinda örgütlenmisler, devrim planlari hazirlamislar, asker-sivil karisimi bir Sol darbe yapmaya kalkmislardi.
Ordu içindeki bir kisim subaylarla 27 Mayis’i yapan ve bunlardan parlamentoda “Tabii Senatör” olarak bulunan emekli ihtilalci subaylar, Kemalist askeri darbe için MDD’ci Marksist çevrelerle de temasa geçtiler. Ülkücü hareket düsmani, demokrasi düsmani, Türk milliyetçiligi ülküsüne düsman olan Sol cuntalarin belkemigini 27 Mayis cuntasi teskil ediyordu. 27 Mayis’ta hizini alamayan, ihtilal yapmaya alismis 27 Mayisçilar, ordu içindeki kendileriyle ayni fikre sahip subaylarla birlikte yeni bir darbe için cunta olusturdular.
Devrimci/radikal subaylar, 27 Mayis türünden, ordunun hiyerarsi zincirini yok sayan bir darbe düslemektedir. 1971’in radikal darbesi, tipki 27 Mayis’in orgeneral Cemal Gürsel’i gibi, darbeciler tarafindan seçilmis birkaç korgeneral ya da orgeneral disinda, ordunun yüksek kademesini fiilen kenara itmeyi hedeflemektedir. Bu gerçeklik, dogal olarak ordu komutanlarini, ordunun hiyerarsik düzenini korumak için hemen harekete geçmeye yöneltecektir.
YÖN, DEVRIM DERGILERI SOL CUNTALARIN SESI VE SÖZCÜSÜ OLMUSTUR
1961-1971 yillari arasinda yayinlanan Yön, Devrim dergileri, Sol Kemalistlerin “yukaridan devrim” özlemlerinin sözcüsü olmustur. “Yukaridan devrim” özlemleri, askeri darbe hayalleri denildiginde akla 1961-1967’nin Yön’ü, 1969-1971’in Devrim’i gelmelidir. 1930'larda Kadro dergisi etrafinda örülen Kemalist anlayis, 27 Mayis 1960 darbesini takiben bir araya gelen Kemalist-Sosyalist aydinlarin çikartmis oldugu “Yön” dergisi etrafinda siyasi bir kimlik kazandirilmaya çalisilarak aksiyonlasacaktir.
Yön dergisinin kapanmasindan sonra 21 Ekim 1969’da çikan haftalik “Devrim” dergisi, Sol, Kemalist çizgiyi devam ettirmistir. Çok partili parlamenter sisteme ve çogulcu demokrasiye kökten karsidirlar. Tam demokrasiyi ve demokratik hukuk devletini savunanlar, onlara göre; “karsi devrimciler”dir. Kadro dergisinin ardillari olan Yön-Devrim taraftarlari, küçük burjuva aydinlari bünyesinde barindiran bir avuç elitist zümreye dayanan jakoben harekettir.
TÜRK BAASÇILARI 9 MART’TA SOL DARBEYI YAPSALARDI DIKTA REJIMINI KURACAKLARDI
Sol, Kemalist cuntaci radikalizmin programi önce Yön’de islendi. Devrim dergisi etrafinda olusturulan asker-sivil karisimi kadroyla da MDD'ci darbe gerçeklesecekti. Dogan Avcioglu'nun tabiriyle “kadife eldiven içinde demir yumruklu” totaliter bir dikta rejimi kurulacakti.
Yön, Devrim dergileri çevresinde ve Dogan Avcioglu’nun önderliginde gelisen siyasi olusum, 12 Mart’a giden sürecin önemli bir aktörü olmustur. Asker-sivil, aydin zümrenin öncülügünde gerçeklestirilebilecek bir “devrim”i savunuyorlardi. Özellikle YÖN- Devrim dergisi bu düsüncenin öncülügünü yapmis, devletçiligi, merkeziyetçiligi esas alan böyle bir yapinin düsünsel zeminini hazirlamistir; fakat onunla kalmis, ordu içinde bazi istihbarat ve ittifaklar olusturarak, düsünceyi eyleme dönüstürmeye çalismis, bunda da bir hayli yol almistir.
Baas tipi devrim ve rejim pesinde kosan antiparlamentarist laikçi-Baasci/Fasist anlayis, ülkemizi 12 Mart’a sürükleyen olaylarda basrolü oynamistir. Yön dergisinin fikirleri ile Arap Baas hareketi arasindaki benzerlikten dolayi Yön–Devrim çizgisine “Türk Baasçilari” denilmekteydi.
Kemalizm’in öz evlatlari olan Yön-Devrim çevresi, siyasette tek partili sistem ve otoriter yönetimi savunan, çogulcu demokrasiyi reddeden asker-sivil aydin el ele verip çok partili rejimi silahli bir devrimle yikip, devrimci bir diktatörlük kurmayi amaçlayan laikçi-fasizan kisilerden olusmaktadir.
Bu cuntanin sivil kanadini Dogan Avcioglu’nun basini çektigi “Yön-Devrim grubu” teskil ediyordu. Madanoglu cuntasinin teorisyeni ve beyni olan Dogan Avcioglu, askeri bürokrasiyle çok yakindan ilgileniyor, devrim planlarini da ona göre yapiyordu. TSK’yi darbe yapacak bir güç olarak görüyordu. Dogan Avcioglu, Devrim gazetesinde “devrimci ordu gücü” namiyla bir güç yaratti. Askerleri kiskirtarak darbe ortami hazirlamayi kendine amaç edindi.
TSK’DA “DARBE ÇALISMA GRUPLARI” HEP VAR OLMUSTUR
Çok partili siyasete geçtigimiz yillardan günümüze demokrasi ve milli irade düsmani, darbe çalisma gruplari, hep var olmustur. 27 Mayis 1960 öncesi, ordu içinde “darbe çalisma gruplari” olusturulmustur. 27 Mayis darbesini yapan darbe çalisma gruplari, daha sonra kendi içlerinde fikri ve siyasi ayrismalar yasamis, süreçten memnun olmayan Albay Talat Aydemir ve kendisiyle birlikte hareket eden bir grup asker iki kez kalkismada bulunmustur (22 Subat 1962-21 Mayis 1963). 12 Mart sürecinde ise Sol cuntalar, ordu içinde “Devrim Çalisma Gruplari” kurmuslardir.
1970’lerin sonlarina dogru NATO merkezli gladyonun elemanlari, Türkiye için planlanan “ihtilal sartlarini olgunlastirma” senaryosunu, Amerikanci bir askeri darbe yapma operasyonunu aynen yerine getirmistir. Temmuz 1978’de Genelkurmay karargâhinda Kenan Evren’in talimatiyla olusan “Darbe Çalisma Grubu”, tamamen NATO merkeziyle birlikte çalismistir. Orgeneral Haydar Saltik’in basinda bulundugu, adina “SALTIK ÇALISMA GRUBU” denen karanlik yapi, ihtilal sartlarini olgunlastirmak için her seyi planlamis ve uygulamislardir. Ülkücü düsmani Haydar Saltik’in baskanligindaki “DARBE ÇALISMA GRUBU”nda bulunanlar, Washington’un “Bizim Çocuklari”dir.
Otoriter zihniyetli, antiparlamentarist, Sol darbeci çizgi, 12 Mart muhtirasi öncesi ideolojik olarak kendini daha net göstermistir. Kökleri, 1930’larin Kadro dergisine dayanan bu Sol çizgi, 1960’larin basinda Yön dergisi, 1969-1971 arasinda da Devrim gazetesi etrafinda örgütlenmisler, devrim planlari hazirlamislar, asker–sivil karisimi bir Sol darbe yapmaya kalkmislardi.
27 Mayis 1960 sonrasi iki kalkismanin liderligini yapan Albay Talat Aydemir’in zihniyetiyle 28 Subat’in aktörlerinden Güven Erkaya, Erol Özkasnak, Dogu Aktulga, Dogu Silâhçioglu’nun zihniyeti aynidir.
1965-70 arasinda TSK içinde kurulan Sol/MDD’ci cuntalarla 28 Subat sürecinde Genelkurmay karargâhinda Org. Çevik Bir ve Erol Özkasnak’in kurdugu demokrasi ve milli irade düsmani hukuk disi yapilanma, zihniyet olarak birbirinden farkli degildir. Milli Demokratik Devrim’ci (MDD) radikal subaylarla, 28 Subat sürecinde “BATI ÇALISMA GRUBU” kuran radikal subaylar, ayni siyasal zihniyete mensuplardir.
9 Mart 1971 günü, Hava Kuvvetleri karargâhinda devrim toplantilari yapan, devrim kabinesi hazirlayan, “Devrimci Çalisma Meclisi”, demokrasiye ‘balyoz’ vurmak isteyen antiparlamentarist radikal subaylarla, 2003 Mart’inda 1. Ordu’da yine “darbe” planlari hazirlayanlar arasinda zihniyet farki yoktur. 9 Mart 1971 günü MDD’ci darbe yapmak isteyen generallerin en radikallerinden Tümgeneral Celil Gürkan’in aynadaki yansimasi 2003 sürecinde Org. Çetin Dogan’dir.
9 Mart cuntasi, 28 Subat’ta, e-muhtirada (27 Nisan 2007) hortlamistir. 12 Mart öncesi Hava, Kara ve Deniz Kuvvetleri’nde kurulan “BATUR ÇALISMA GRUBU” ile (12 Eylül öncesi) Temmuz 1978’de Genelkurmay’da kurulan “SALTIK ÇALISMA GRUBU”, 28 Subat’ta TSK içinde kurulan “BATI ÇALISMA GRUBU” ve devaminda 1. Ordu’da kurulan “DOGU ÇALISMA GRUBU” arasinda hiçbir fark yoktur.
9 Mart 1971 günü, Hava Kuvvetleri karargâhinda devrim toplantilari yapan, devrim kabinesi hazirlayan “Devrimci Çalisma Meclisi”, demokrasiye ‘balyoz’ vurmak isteyen antiparlamentarist radikal subaylarla, 28 Subat sürecinde “demokrasiye balans ayari yaptik” diyen Çevik Bir ve sürekâsi; demokrasi düsmani, BAAS zihniyetli, karanlik çevrelerdir.
12 Mart öncesi, darbe sartlarini olgunlastirmak için, “Anitkabir’in bombalanmasini” bile planlayan MDD’ci Sol cuntalarla, 15 Temmuz 2016 kalkismasinda “ÖZEL HAREKET MERKEZI”ni bombalayarak 50 vatan evladini sehit eden vatan hainleri arasinda hiçbir fark yoktur.
Bati Çalisma Grubu ile “Saray Çalisma Grubu” arasinda, izledikleri yol ve yöntemler açisindan bir fark yoktur. Fasist, militarist, totaliter zihniyete sahip kirli, karanlik ve antidemokratik çalisma gruplarinin hepsi, demokrasi düsmanlaridir. MGK toplantilarina konu olanlar, sistemin kirmizi kitapçigina yerlestiriliyor. Bütün bu illegal çalisma gruplari hukuk disidir, demokrasi düsmanidir.
DARBELERIN PANZEHIRI TAM DEMOKRASI, ÖZGÜRLÜK, DEMOKRATIK HUKUK DEVLETIDIR
Darbelerin panzehiri, otoriterlesme, hukuksuzluk degil, demokrasi ve özgürlüktür! Darbelerin ve yarattigi tahribatin panzehiri, demokraside aranmalidir.
Darbelerin panzehiri, demokrasi ve özgürlüklerin genisletilmesidir.
Darbelerin panzehiri, sartsiz demokrasi, hukukun islerligidir. Ancak bugün darbe ile mücadele demokrasi ile mücadeleye dönüstü.
Darbelerin panzehiri, sivil anayasa, demokratik siyasetin ve toplumsal adaletin güçlendirilmesidir.
Darbeyle, kalkismalarla, cuntalarla mücadele, güçlü bir demokrasiyle beraber seffaf ve hesap verebilir, siyasi ve idari bir sistemin insasiyla mümkündür.
Demokrasiden, anayasal özgürlüklerden korkanlar, otoriter zihniyete sahip çevrelerdir. Apoletli ya da sivil darbelerin önüne geçmenin yolu, kesintisiz demokrasi ve hukuk devletidir.
Darbelerin panzehiri daha güçlü hukuk, demokrasi ve güçlü parlamenter demokratik sistemdir. Yasadigimiz yüz yilda hiçbir otoriter ve darbeci zihniyetin yeri yoktur, halkin iradesi esastir.
Demokrasinin tesisi ve hukukun egemen kilinmasi, darbe ve darbecilere ‘Bir daha asla’ demenin yolu adalete, demokrasiye ve çogulculuga sahip çikmaktan geçiyor. Darbe demek, demokrasi düsmanligi demektir. Darbe demek, insan hak ve özgürlüklerinin yok sayilmasi demektir.
Askeri darbelerin panzehiri, gerçek bir demokrasi, adil bir hukuk devleti, fikir ve ifade özgürlügü, güçler ayriligi ilkesi, güçlü bir parlamenter demokrasidir.
Demokrasiden bahsetmek, hukuk istemek hukukun üstünlügünü savunmak “suç” olarak görülemez. Darbelere, otoriter yönetim anlayislarina karsi demokrasiyi ve özgürlükleri savunmak zorundayiz. Ülkemizin meselelerini demokratik siyasetle ve diyalogla çözmeliyiz. Hukuka ve demokrasiye bagli herkes, bütün darbe girisimlerini lanetlemeli ve darbe firsatçilarini da sürekli ‘teshir’ etmelidir.
15 Temmuz'un sehitlerini rahmetle aniyoruz. Kabirleri nur, mekânlari cennet, ruhlari sad olsun!