Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, 'Barış İçin Akademisyenler İnisiyatifi'nin yayımladığı bildiriyi imzalayan akademisyenlerle ilgili evrakı, yetkisizlik kararıyla İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına gönderdi
ANKARA (AA) - Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, 'Barış İçin Akademisyenler İnisiyatifi'nin yayımladığı bildiriyi imzalayan akademisyenlerden, 'Ankara yargı çevresinde olanlar' hakkındaki dosyayı, yetkisizlik kararı vererek İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına gönderdi.
AA muhabirinin savcılık kaynaklarından edindiği bilgiye göre, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, bildiriyi imzalayan akademisyenlerden, 'Ankara yargı çevresinde olanlar' hakkında TCK'nın 'Türk Milletini, Türkiye Cumhuriyeti Devletini, Devletin Kurum ve Organlarını Aşağılama' başlıklı 301. maddesi kapsamında soruşturma yapmak üzere Adalet Bakanlığından izin istedi.
Adalet Bakanlığı, başsavcılığa, 'dosyanın usul ekonomisi açısından İstanbul'daki dosya ile birleştirmesinin daha uygun olacağı' yönünde görüş bildirdi.
Bunun üzerine başsavcılık, dosyayı yetkisizlik kararıyla İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına gönderdi.
'Ergenekon' davası sanıklarından Mahir Akkar, 'Barış İçin Akademisyenler İnisiyatifi'nin yayımladığı bildiriyi imzalayan akademisyenlerden, 'Ankara yargı çevresinde olanlar' hakkında 'terör örgütü propagandası yaptıkları' ve 'Türk milletini, Türkiye Cumhuriyeti devletini, devletin kurum ve organlarını aşağıladıkları' iddiasıyla suç duyurusunda bulunmuştu.
TCK'nin 'Türk Milletini, Türkiye Cumhuriyeti Devletini, Devletin Kurum ve Organlarını Aşağılama' başlıklı 301. maddesinin ilk fıkrasında, 'Türk milletini, Türkiye Cumhuriyeti devletini, Türkiye Büyük Millet Meclisini, Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ve devletin yargı organlarını alenen aşağılayan kişinin, 6 aydan 2 yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılacağı' belirtiliyor. Maddenin son fıkrasında ise 'Bu suçtan dolayı soruşturma yapılması, Adalet Bakanının iznine bağlıdır' ifadesine yer veriliyor.
Barış İçin Akademisyenler İnisiyatifi adıyla bin 128 akademisyenin imzaladığı bildiride, güvenlik güçlerinin terörle mücadele çalışmaları ve sokağa çıkma yasakları bahane edilerek 'kasıtlı ve planlı kıyım yapıldığı' öne sürülmüştü.