İSTANBUL (AA) - Bahçeşehir Üniversitesi (BAU) Mütevelli Heyeti Başkanı Enver Yücel, Suriye'deki iç savaştan dolayı oluşan mülteci soruna duyarsız kalan dünyanın sınıfta kaldığını belirterek, 'Ege'de çocuklar, batıyor, boğuluyor. Bana göre, insanlık okyanusun dibine batmıştır' dedi.
Bahçeşehir Üniversitesi Göç ve Kent Araştırmaları Merkezi (BAUMUS) tarafından Suriyeli Mülteciler İstanbul Zirvesi düzenlendi. Üniversitenin Beşiktaş'taki yerleşkesinde gerçekleştirilen zirveye kendi alanında uzman yerli ve yabancı bilim adamları katıldı.
Ankara'da dün akşam saatlerinde gerçekleştirilen terör saldırısında hayatını yitirenler için bir dakikalık saygı duruşuyla başlayan zirvenin açılış töreninde konuşan BAU Mütevelli Heyeti Başkanı Yücel, Türkiye'nin göç ve mülteciler konusunda büyük bir tecrübesi olduğunu ifade ederek, 'Türkiye'den 3 milyonu aşkın vatandaşımız 50 yıl önce Avrupa'ya işçi olarak göçüp gitti. Daha bir kaç yıl önce Almanya'daki göçmen işçilerinin 50. yılını kutladık. Bu işle uğraşan bilim insanları, 50 yılı inceledikleri zaman geçmişteki hataları çok rahat görebiliyor. Türkiye'nin de Avrupa'nın da burada hataları vardır. 50 yılın sonunda bazı noktalarına gittiğiniz zaman, adeta hepsi bir yerde. Bundan 40-50 yıl öncenin şartlarını devam ettirdiler. Avrupalıllaşamadılar. Türk kökenli Avrupalı olamadılar. Yani entegrasyon gerçekleşmedi. Hala üçüncü kuşakta, Türkçe ve Almanca tam değil' diye konuştu.
Gettolaşmaya gidildiğinde göçmenlerin geleceğin belası olmaya aday olduğunu vurgulayan Yücel, Bahçeşehir Üniversitesi olarak, Türkiye'nin büyük sorunu haline gelen ve gelecek olan Suriyeli mültecilere duyarsız kalamadıklarını ifade etti.
Üniversite bünyesinde bir göç merkezi kurduklarını ve bunun çalışmalarını sürdürdüğünü anlatan Yücel, 'Türkiye 2.7 milyon mülteci ile karşı karşıya. İstanbul'da 700 bini aşkın mülteci dolaşıyor. Bunların çoğu, çocuk ve genç denilebilecek yaştalar. En muzdarip olanlar da bebekler, çocuklar, kadınlar ve yaşlılar. Dört yılın sonunda bana göre daha büyük sorun, dünyanın bu meseleye nasıl baktığıdır. Özellikle de gelişmiş ülkeler bu işe nasıl bakıyorlar? Bugünün Avrupası'nın Amerikası'nın hatta hatta Birleşim Milletler'in bu işe yaklaşım biçiminin göçten daha acı olduğu kanaatindeyim' ifadelerini kullandı.
Bu göçe neden olan Suriye'deki iç savaşın; Türkiye, Lübnan ve Ürdün'ün sorunu olmadığını kaydeden Yücel, gelişmiş ülkelerin ne hikmetse sorunu çözme taraftarı gibi gözükmediklerini söyledi.
Hiçbir mülteciye, 'girmeyin, gelmeyin, ölün' denilemeyeceğini anlatan Yücel, şöyle devam etti;
'Avrupa 'bize kimse gelmesin' diyerek 3-5 milyar dolarla mülteci pazarlığı yapıyor. Almanya biraz farklı davranıyor çünkü orada bir milyon mülteci var. Ancak diğer ülkeler almak istemiyorlar ve Türkiye'ye 'sizde kalsınlar. Hatta para verelim' diyor. Ben bunu ayıplıyorum. Türkiye, mültecilerin toplandığı bir ülke değil. Türkiye sorunu sahiplenmek ve çözüm bulmak adına maddi ve manevi büyük kaynaklarını aktarmıştır. Mülteci konusuna duyarsız olan ve pazarlık yapan dünya bana göre sınıfta kalmıştır. Ege'de çocuklar batıyor, boğuluyor. Bana göre, insanlık okyanusun dibine batmıştır. Böyle bir dünya olabilir mi? O zaman Avrupa'ya soruyorum: senin gözünde bir mülteci kaç para eder? Bunları ayıplıyoruz. Ama bıkmadan bu sorunu dünyanın her tarafından anlatmaya devam edeceğiz.'
- 'İnsan bilimleri başarısız olmuştur'
Koç Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Çiğdem Kağıtçıbaşı ise insanlığın müthiş bir gelişme içinde olduğunu ancak buna paralel olarak büyük bir dengesizliğin yaşandığını söyledi. Hayat standartları yükselmesine ve tarzlar değişmesine rağmen insanların, insana el uzatma konusunda bir gerileme içine girdiğine dikkati çeken Kağıtçıbaşı, 'Dünyanın bugünkü durumu, insan bilimlerinin başarısızlığı gösteriyor' dedi.
İnsanların barış içinde yaşayabilmeleri için gereken - insanlar ve grupları arası - olumlu ilişkiler, empati, hoşgörü, paylaşım ve etik değerleri oluşturan yaklaşımların oluşmadığını anlatan Kağıtçıbaşı, 'İnsan bilimlerinin başarısızlığından rahatlıkla söz edebiliriz. Her düzeydeki eğitimde, insanı geliştirecek yeterli adımların atılmadığını görüyoruz. Sonuçta 21. yüzyılda hala savaş var. Her türlü savaş ilkelliktir. Hiçbir savaş mazur görülemez, kabul edilemez. İnsanın bu ilkel yönü en baştan itibaren hala devam ediyor. Bu ilkelliği sonucunda insanlar, mülteci olmuşlar. Bugün, savaşın yarattığı sorunlara eğilirken, insan bilimlerinin ciddi varlık göstermesi gerekir' değerlendirmesinde bulundu.
Yanlış işleyen sistemi değiştirmek için gerekli adımların atılmasının şart olduğunu ve bunun için de hala geç kalınmadığını aktaran Prof. Dr. Kağıtçıbaşı sözlerini şöyle tamamladı:
'Mültecilerin, özellikle de çocukların ve gençlerin, sağlık, eğitim ve psikolojik sorunların topluma uyum ve entegrasyonları, ekonomik ihtiyaçların ötesinde önemsenerek ele alınmalı ve destek olunmalıdır. Sadece mülteciler değil, bütün topluma insan olmayı öğretecek eğitime ihtiyacımız var. Bu bilimsel temelde olmalıdır. Empatiyi öğreten, başkasının davranışına atıfta bulunurken, pozitif bakmayı öğreten, insanı, insan olduğu için değerli olduğunu öğreten bir eğitim şarttır. Gruplar arası ilişkilerde diğerine hoşgörü ve kabulü bakabilmeyi öğreten ve bütün bunları yaparken de sorunları karşılıklı olarak konuşarak çözümlemeyi öğreten eğitime ihtiyacımız var. Bunu bütün dünyada ciddiyetle ele alırsak ve dünya uyanırsa bir yerlere varabiliriz.'
- 'Bu soruna gözlerimizi kapatamayız'
Eski Milli Eğitim Bakanı Nimet Baş da mülteciler denilen sorunun sadece ve sadece sınır komşusu ülkenin meselesi olarak görülemeyeceğini ifade etti. Bütün dünyanın soruna bakışını değiştirmediği sürece, mülteci sorunun yakıcı ve ortaya koyduğu şiddetli sonuçlarla herkesin karşı karşıya kalacağına dikkati çeken Baş, 'Evvelsi gün bir mülteci kampında soğukta doğum yapmış bir kadının orada bulunan bir pet şişedeki kirli su ile yeni doğan bebeğini yıkadığını gördük. Hangi insan bu tür görüntüler karşısında 'bu benim problemim değil, sizin probleminiz' diyebilir ki' diye sordu.
Sokakta ve soğukta çocuk ve kadınlar oldukları sürece hiç kimsenin güvende olamayacağının altını çizen Baş şunları kaydetti:
'Bu sadece Türkiye'nin problemi değil elbette. Batı'nın entegre bir şekilde probleme odaklanması, odaklandığı bu problem için bütçe ayırması ve sorunun çözümü için elini taşın altına koyması zorunludur, gereklidir. Bu tür toplantılar, yapılacaklara odaklanmak için önemlidir. BM verilerine göre savaşlarda oluşan mültecilerin yüzde 85'i kadın ve çocuklardan oluşuyor. Yani savunmasız ve korunmaya ihtiyacı olan insanlardan oluşuyor mültecilerin büyük çoğunluğu. Dolayısıyla hiçbirimiz gözümüzü kapatamayız.'