ANKARA (AA) - FERDİ TÜRKTEN - AYLİN SIRIKLI DAL - Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, Ankara'daki terör saldırısının ardından yaptığı 'terörün ve teröristin tanımı değiştirilmeli' açıklaması, Türk hukuk mevzuatındaki 'terör' tanımını gündeme taşıdı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, 'Elinde silahı, bombası olan teröristle konumunu, kalemini, unvanını amacına ulaşabilmesi için teröristin emrine verenin de hiçbir farkı yoktur' sözlerinin ardından yeni bir tanım yapılması da gündeme geldi.
Konuyu AA muhabirine değerlendiren Hukukçular Birliği Vakfı Başkanı Alaaddin Varol, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın sözlerine kesinlikle katıldığını bildirdi.
Mevcut yasal düzenlemede teröre destek olanlar için de cezalar öngörüldüğünü belirten Varol, buna karşın bazı eylemlerin hakimler tarafından terör suçu kapsamında değerlendirilmediğine dikkati çekti.
Varol, 'Öyle bir hale geldik ki kanunda kelime kelime yazmıyorsa hakimler geniş yorumluyor. Bu manada kanunlarımız terörle mücadele için yetersiz kalıyorsa yeniden tanım yapılmalı' dedi.
Kanuna göre teröre destek olanların yardım ve yataklık suçundan cezalandırılabileceğine değinen Varol, bu tür suçlarda öngörülen cezaların artırılması gerektiğini vurguladı.
Varol, uluslararası düzenlemelerde hangi eylemlerin nasıl cezalandırıldığına da bakılması gerektiğini aktardı. Varol, 'Benim şahsi düşüncem Sayın Cumhurbaşkanı ile kesinlikle bir. Gerekiyorsa tanım yeniden yapılmalı, cezalar artırılmalı. Bu tür suçlarda cezalar fazlaydı, düşürüldü. Kesinlikle yeniden artırılmalı' ifadesini kullandı.
- 'Toplam kamu faydası açısından gerekli'
Hukukçular Derneği Başkanı Mehmet Sarı, hangi amaçla yapılırsa yapılsın yasalarda terörün suç olarak belirlendiğini, terörü övmenin, teşvik etmenin, terör faaliyetleri konusunda telkinde bulunmanın da soruşturma konusu yapılabildiğine işaret etti.
Cumhuriyet gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar hakkındaki tutuklama kararına atıfta bulunan Sarı, ister sosyal medyada ister yazılı basında olsun, terörü öven, destekleyen, arka çıkan eylemlerin her zaman bir soruşturmaya konu olabileceğini söyledi.
Konunun son dönemde gelişen toplumsal olaylar çerçevesinde yeniden ele alınmasında fayda olduğunu dile getiren Sarı, şöyle devam etti:
'Terörle mücadelede, farklı boyutlarda yeni yöntemler belirlenmesi lazım. Yasalarda aksayan yönler varsa giderilmesi lazım. Terör, kapalı devre şeklinde çalıştığı için terörle mücadelede yasal düzenlemenin aksayan yanları varsa bunların giderilmesi gerekmekte. Kamu güvenliği konusunda yaşanan sıkıntılar toplumun tamamının özgürlük alanını daraltan bir hale dönüştü. Bu nedenle terörle mücadelede daha etkin yöntemler belirlenmeli. Yasal mevzuat bu kapsamda yeniden şekillenmeli. Batı'daki mevzuatta da aynı şeyleri görürsünüz. Kamu özgürlük alanı daraltılıyorsa devletin müdahale alanlarının genişlemesine imkan tanınmalı. Elbette özgürlüklerden yanayız ama kamu otoritesi sarsıldığı anda bireysel özgürlüklerin anlamı kalmıyorsa yasal mevzuattaki aksayan yanlar güçlendirilmeli. Bu, toplam kamu faydası açısından gereklilik arz etmektedir.'
- 'Yasal düzenleme tek başına yeterli olmayabilir'
Yargıtayın uzun yıllar terör suçlarına bakan 9. Ceza Dairesi Başkanlığını da yürüten eski Yargıtay Başkanı Hasan Gerçeker, teröre destek vermenin terör suçu kapsamına girdiğini belirtti.
Bu suçun yardım ve yataklık, manevi destek, propaganda şeklinde olabileceğini anlatan Gerçeker, yasadaki terör tanımının genişletilmesinin terörist eylemlerin önüne geçmede etkili olup olmayacağının değerlendirilebileceğini ifade etti. Gerçeker, yasada düzenleme yapmanın tek başına yeterli olmayabileceğini, asıl önem taşıyan hususun terörle mücadele kararlılığı olduğuna işaret etti.
Gerçeker, 'Terörle Mücadele Kanunu'nda çok geniş kapsamlı bir terör tanımı var. Ülkenin içinde bulunduğu koşullar bunu gerektirebiliyor. Çünkü terör, amacına ulaşmak için her türlü vasıtayı kullanabilir. Bir suç, terör örgütlerinin amacı doğrultusunda işlenmişse zaten o suç terör suçu kapsamındadır' dedi.
Teröristlerin teşebbüs aşamasında kalan eylemlerine ağır cezaların verilmesi yönündeki görüşü değerlendiren Gerçeker, bunun kanun koyucunun takdirinde olduğunu, şike suçunda olduğu gibi bazı suçlarda teşebbüs halinin tam suç olarak kabul edildiğini aktardı.
Hasan Gerçeker, 'Bazı suçlarda icra hareketlerine başlanmışsa tamamlanmış gibi cezalandırılıyor. Bu, kanun koyucunun bileceği bir iş. Terör suçlarında teşebbüs halinin tam suç olarak değerlendirilmesi gibi bir düzenlemenin terörle mücadeleye yararı olacağı düşünülüyorsa olabilir' ifadesini kullandı.
Terörle mücadelenin kolay olmadığını vurgulayan Gerçeker, şunları kaydetti:
'Asıl olan terörle mücadele kararlılığı. Terörle Mücadele Kanunu etkili bir yasaydı ona rağmen Türkiye'nin koşulları çok farklı, bulunduğu yer, konumu çok farklı. Onun için yasalar yetmeyebiliyor. Sadece yasayla olmuyor. İstediğiniz kadar idam cezası da koysanız olmuyor, insanlar kendilerini patlatıyor.
Bizler hukukçuyuz. Hukukçular, önüne gelen dosyada suçun unsurlarına bakar. Mesela, kasıt önemlidir. Propaganda amacıyla bunları yapıyorsa zaten suçtur ancak bu amaçla yapmıyorsa eylem basın özgürlüğü kapsamına giriyorsa ayrı suç oluşturuyorsa ancak o suçtan sorumlu tutabilirsiniz. Bu geniş bir konu. Sadece yasalarımız yetmiyor. Yasaların üzerinde anayasa var. Onun üzerinde uluslararası sözleşmeler var. Bütün bunları gözetmek zorundayız. Devletin güvenliği elbette önemli ama bireyin temel hak ve özgürlükleri de önemli.'
- Türk hukuku mevzuatında terör tanımı
'Yıldırmak, dehşet saçmak, sindirmek, ürkütmek, çok korkutmak' anlamlarına gelen Latince 'terrere' sözcüğünden türetilen 'terör' sözcük, Türkçe'de 'toplumda genel bir dehşet, korku, yıldırı, yılgınlık yaratan şiddet/zor eylemi' anlamında kullanılıyor.
'Terörizm' ise Arapça 'tedhişçilik' olarak bilinen, ?şiddet kullanarak yıldırıcılık, yıldırmacılık' olarak tanımlanıyor.
Türk hukuk sisteminde terörün tanımı Terörle Mücadele Kanunu'nun birinci maddesinde yapılıyor. Buna göre terör, 'Cebir ve şiddet kullanarak, baskı, korkutma, yıldırma, sindirme veya tehdit yöntemlerinden biriyle, Anayasada belirtilen Cumhuriyetin niteliklerini, siyasi, hukuki, sosyal, laik, ekonomik düzeni değiştirmek, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmak, Türk devletinin ve Cumhuriyetin varlığını tehlikeye düşürmek, devlet otoritesini zaafa uğratmak veya yıkmak veya ele geçirmek, temel hak ve hürriyetleri yok etmek, devletin iç ve dış güvenliğini, kamu düzenini veya genel sağlığı bozmak amacıyla bir örgüte mensup kişi veya kişiler tarafından girişilecek her türlü suç teşkil eden eylemler' olarak tanımlanıyor.
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun içtihatlarında da 'yeterince ayrıntılı' kabul edilen bu tanıma göre, bir suçun terör suçu olarak kabul edilmesi için üç zorunlu unsur kategorisi yöntem (suçun işleniş biçimi), amaç (suçun ideolojik saiki) ve örgüt (suç failinin kriminal bağlantısı) gerekiyor.
Terör suçlarına bakan Yargıtay 9. Ceza Dairesi içtihatlarında ise terör örgütü olmanın koşulu, 'cebir ve şiddet kullanarak baskı, korkutma, yıldırma, sindirme ve tehdit yöntemlerinden birini kullanmak' olarak sayılıyor.
Türk ceza hukukunun kurucularından Ordinaryüs Prof. Dr. Sulhi Dönmezer ise terörü, '.... şiddetin, sosyal, ulusal, ırkı, dinsel, fesat çıkarıcı ve benzer diğer maksatlarla ve sosyal sınıflar arasında çatışma, savaş tahrik etmek üzere planlı ve hukuk dışı olarak kullanılmasıdır' şeklinde tanımlıyor.