Kadınlar, 'yaşanabilir bir dünya için' bir araya geldi

Kadınlar,

İKADDER Yönetim Kurulu Başkanı Akyol: 'Toplumsal barış için kamu yönetimi ve sivil toplumun birlikte çalışabileceğine inanıyor, bu noktada ülkemizde bir iş birliği modelinin inşası için hem kamuoyu hem de STK'ları bu alanda hizmet ü

İSTANBUL (AA) - İstanbul Kadın ve Kadın Kuruluşları Derneği (İKAD-DER) Yönetim Kurulu Başkanı Funda Akyol, toplumsal barış için kamu yönetimi ve sivil toplumun birlikte çalışabileceğine inandıklarını belirterek, 'Bu noktada ülkemizde bir iş birliği modelinin inşası için hem kamuoyu hem de STK'ları bu alanda hizmet üretmeye davet ediyoruz. Acilen ihtiyaç duyduğumuz sivil anayasanın hazırlanma sürecinde de bu ortaklığın önemli bir rolü olacaktır.' dedi.

İKAD-DER'in 'Öncü Kadınlar Öncü Sivil Toplum Kuruluşları' projesi kapsamında, yaşanan terör olayları nedeniyle toplumsal barışı ve huzuru konuşmak amacıyla düzenlediği 'Yaşanabilir Bir Dünyanın İnşası İçin Kadın Sivil Toplum Kuruluşları Konferansı'nın açılışını yapan Akyol, terörün karanlık yüzünün, medeniyetin en önemli şehirlerini, yapılarını ve insanlarını kana boyadığını, güven ve huzurun tehdit edildiği günlerin en acımasızının yaşandığını söyledi.

Akyol, dua ve vahyin birleştirici, harekete geçirici gücüyle ülke ve dünya adına güzellikler için mücadele eden tarafta olduklarını ifade ederek, 'Terörün hakim kılmaya çalıştığı korkuya, sözde siyasetçi, gazeteci ve sanatçıların hayat adına, bu ülke adına herhangi bir üretim içinde olmadan sadece toplumu parçalamaya yönelik eylem ve tavırlarına, kandan, gözyaşından beslenen herkese ve her yapıya 'Hayır' diyebilen kuruluşlar olarak bugün buradayız. Biliyoruz ki terör sadece canları almıyor, ruhları da yalnızlaştırmaya ve korkuya teslim kılmaya çalışıyor ama biz buna meydan okuyabilecek güçte ve inançtayız.' dedi.

Derneğin çalışmaları hakkında bilgi veren Akyol, sivil toplum kuruluşlarının (STK) bir arada olduğu, bunun pekiştirilmesi ve altının çizilmesinin zorunlu olduğu bir dönem yaşandığını vurguladı.

Akyol, 'Toplumsal barış için kamu yönetiminin ve sivil toplumun birlikte çalışabileceğine inanıyor ve bu noktada ülkemizde bir iş birliği modelinin inşası için hem kamuoyu hem de STK'ların bu alanda hizmet üretmeye davet ediyoruz. Acilen ihtiyaç duyduğumuz sivil anayasanın hazırlanma sürecinde de bu ortaklığın önemli bir rolü olacaktır.' değerlendirmesini yaptı.

Mültecilerle toplumun entegrasyonu için yol haritalarının acilen kamuoyuyla paylaşılması gerektiğini belirten Akyol, bu konuda STK'ların projeleri olduğunu ancak ulusal bir eylem planının kapsayıcı ve stratejik hedeflerin belirlenmesiyle olası sorunların kalıcı olarak çözülebileceğine inandığını kaydetti.

Aile ve Sosyal Politikalar İstanbul İl Müdürü Önal İnaltekin de son yıllarda gönüllülük kavramının çok kullanıldığını anlatarak, bakanlığın bu alandaki faaliyetlerinde çalışan STK'ların yüzde 80'inin kadınlardan oluştuğunu söyledi.

Türkiye'de STK'ların 90 bine yaklaştığını, bunun, nüfusun 6-7'de biri olduğunu aktaran İnaltekin, Türkiye'deki örgütlerin çoğunun ise hemşehri dernekleri olduğuna işaret etti.

İçinde sadece kadınların bulunduğu STK'ların ise sayılamayacak kadar az olduğunu dile getiren İnaltekin, kadınların bu kurumlardaki örgütlenmesinin önemine değindi.

- Mülteci kadınların sorunları

Konferansta, 'Türkiye'de yaşayan mülteci kadınların sorunları, entegrasyonu ve çözüm önerileri' konusunda sunum yapan Kadın ve Demokrasi Derneği (KADEM) Başkanı Sare Aydın Yılmaz da Suriye'de savaşın yaşandığı ilk dönemde 470 bin kişinin hayatını kaybettiğini, 12 milyon Suriyeli'nin evini terk etmek zorunda kaldığını ve 5 milyonu aşkın kişinin de Suriye'nin komşu ülkelerine sığındığını anlattı.

Yılmaz, bunun 2. Dünya Savaşı'ndan sonra yaşanan en büyük göç ve dram olduğunu, dünyanın kayıtsız kalmasını beklemenin de insafsızlık ve adaletsizlik olacağını vurgulayarak, ancak 5 yıldır da sorunun çözülemediğini kaydetti.

Savaşın acılarını, yükünü çeken kadın ve çocukların görüldüğünün altını çizen Yılmaz, mültecilerin gelmemeleri için Avrupa'nın güvenlik kaygısıyla ya kapılarını kapattığını ya da ülkelerine girmelerini engelleyecek farklı metotlar geliştirdiğini dile getirdi.

Yılmaz, Türkiye'nin ise mültecilere yönelik, kapılarını açtığını, tüm yükü üstlendiğini ifade ederek, Türkiye'nin mülteciler için 2011'den günümüze kadar 10 milyar dolara yakın harcama yaptığını, AB ile yapılan anlaşma sonucundaki 3 milyar avronun da henüz gelmediğini söyledi.

Türkiye'nin tarih boyunca mağdur insanlara kapılarını açtığını belirten Yılmaz, şöyle devam etti:

'Türkiye'de 3 milyona yakın Suriyeli mülteci var. Bunun 260 bini AFAD'ın 10 ilde kurduğu 25 barınma merkezinde kalıyor. 2,5 milyon kişiyi kampların dışında, hayatın içinde görebilirsiniz. Suriyeli kardeşlerimizle birlikte yaşamayı öğrenmek, aynı hayatı ve lokmayı paylaşmak zorundayız çünkü bizler inanan insanlarız. Bizler bu entegrasyonu, birlikte yaşamayı öğrenmek zorundayız. Mültecilerin yüzde 80'i kadın ve çocuklar, yüzde 57'si sadece kadınlardan oluşuyor. Kadın olmalarından kaynaklı cinsiyet temelli ayrımcılık, cinsel istismar, cinsel şiddet, aile içi şiddet ve geleneklerle ilişkili sosyokültürel sorunlarla, ön yargılarla da uğraşmak zorunda kalıyorlar. Gerek kaldıkları kamplarda gerekse kampın dışında bu kadınların yaşadığı çok ciddi sorunlar var. Çocukların ise, güvenlik, sağlık ve eğitim, birebir karşılaştığı sorunlar olarak karşımıza çıkıyor. Mülteciler, aile üyelerinden ayrılma, yakın kişilerin kaybı, finansal, sosyal, fiziksel ve eğitimsel koşulların değişimi, ev kadını gibi öncelikli rollerin kaybı ya da değişimi, toplumsal desteğin kaybı, travma, stres bozukluğu, psikososyal uyum bozukluğu gibi birçok sorun yaşıyor. Bu sorunları entegrasyon politikalarıyla çözmek, sivil toplum örgütüyle devletin kurum ve kuruluşlarının üreteceği politikalar sonucunda gerçekleşecek.'

KADEM Başkanı Sare Aydın Yılmaz, mültecilerin, hayatta kalma çabası içinde olduklarını, ekonomik ve fiziksel mücadele verdiklerini ifade ederek, savaşı kaybeden olmanın verdiği ezikliği de yaşadıklarını dile getirdi.

Bu sorunlar nedeniyle pek çok kadının erken yaşta evlilik yaptığını veya ikinci, üçüncü eş olduğunu vurgulayan Yılmaz, 'İkinci eş olma ya da erken yaşta evlilik, bizlerin mücadele ettiği sorunlardır. Mülteci kadınları ikinci evliliğe ya da erken evliliğe iten sorunlar ezilmişlik, şiddet yaşamak, eşini ailesini, babasını kaybetmek ve cinsiyet temellidir. Öyleyse bu kadınların, kendi başına ayakları üzerinde durabilmeleri için mesleki donanıma, eğitim donanımına kavuşturulması, dil entegrasyonunun sağlanması, hayata tutunmalarında önemli çözüm önerileridir' dedi.

Birleşmiş Milletler'in ise bu sorunların çözümü için, sığınmacıların ülkelerine geri gönderilmesini, üçüncü ülkelere gitmelerinin ve bulundukları ülkeye entegrasyonun sağlanmasını önerdiğini belirten Yılmaz, ülkelerine geri gönderilmelerinin, kabul edilmesi zor bir öneri olduğunu kaydetti.