Mersin Üniversitesi Öğretim Görevlisi Psikolojik Danışman Yrd. Doç. Dr. Nurcan Gökçakan ebeveynlere, ?Çocuğunuzu cezalandırdığınız kadar ödüllendirin? tavsiyesinde bulundu.
Mersin Üniversitesi Öğretim Görevlisi Psikolojik Danışman Yrd. Doç. Dr. Nurcan Gökçakan ebeveynlere, ?Çocuğunuzu cezalandırdığınız kadar ödüllendirin? tavsiyesinde bulundu.
Mersin Üniversitesi Kadın Sorunlarını Araştırma Merkezi (MERKAM) ve Mut Meslek Yüksekokulu işbirliğiyle, ?Okul Başarısında Aile İçerisinde İletişimin Önemi? konulu konferans düzenlendi.
Mersin Üniversitesi Öğretim Görevlisi Psikolojik Danışman Yrd. Doç. Dr. Nurcan Gökçakan, konferansta, toplumsal ve aile içi iletişim, çocuk ve ergen gelişimi konularında bilgiler aktardı. Gökçakan, ?Biz ne kadar güzel iletişim kurabilirsek, o kadar da birbirimizi anlarız. Eğer biz ev içinde birbirimizi anlamıyorsak, dışarıdakilerin bizi anlaması ya da bizim onları anlamız çok faydalı değil. İnsanın önce, sığınacak limanı olarak tanımladığımız evde mutlu olması gerekiyor. Biz yıllarca sevgiyi, mutluluğu, iyilik halini, yaşama enerjimizi ya da sevinçlerimizi, evde, arabada, iyi kıyafette, saçta, kaşta vb. aradık. Aslında doğrusu sevgi, bizim sığınacak limanımız olan ve çokta kutsal olan ailenin içindedir. İletişimde aslında dinleyerek başlar? dedi.
Ebeveynlere öğütler veren Gökçakan sözlerine şöyle devam etti:
?7 yaşındaki çocuğun ileride göstereceği bütün kişilik özelliklerinin yüzde 75?ini almakta. Atalarımız ne demiş, bir çocuk 7?sinde neyse 70?inde o. Ama maalesef atalarımız Amerikalı olmadığı için çok ciddiye almamışız. Başka şeyleri almışız. Mesela kızını dövmeyen dizini döver. O işimize gelmiş almışız. Ama bir insan 7?sinde neyse 70?inde odur lafını hiç ciddiye almamışız. Karşınızda ilkokula giden çocuğunuz varsa, bilin ki o çocuğunuz 80 yaşında da olsa, o yüzde 75?lik sizden aldığı değişmeyecek. Geriye ne kalıyor yüzde 25, o da ergenlikte, yetişkinlikte, yaşlılıkta şekilleniyor. O nedenle sizden ricam çocuklarınızın yanında her aklınıza gelen cümleleri kullanmayın. Özellikle sıfat söylemeyin. Bize çocukken ana babamızın söylediği, daha doğrusu atfettiği o sıfatlar elbise gibi üstümüze yapışıyor. Çocuklarımıza bir takım sıfatlar takmayalım ve asla birbirleriyle kıyaslamayalım. Evleri etüt merkezi haline getirmeyelim. O çocuklar nerede nefes alacaklar? Onların ödev yapmalarına çok fazla acele etmeyin. Aşırı baskı, gereksiz konuşmalar, çocuğu sürekli fanus içinde tutmalar, ergenlik çağındaki çocuğu patlatıyor. Her genç çocuk sporla ilgilenmeli. Sakın ola ki, sınava hazırlanıyor diye o çocuğu spordan, tiyatrodan, halk oyunlarından asla alıkoymayın. Hazır gıdaların en büyük özelliği de çok fazla hormonlu. Çocuklar ergenlik çağına girince hormonlar fırlar. Çocuklar hormonları, sporla, sanatla, yürüyüşle aktaramaz, atamaz iseler, normal olmayan şekillerde gideriyorlar. Örneğin internetle. Lütfen siz de dahil, hemen hemen her gün yarım saat yürüyün. En iyi antidepresan yürüyüştür. İnsanlar yürüyüş yaptıklarında vücutta tek salgılanan hormon olan, mutluluk hormonu seratonin salgılarlar. Çocuk Fen Lisesini kazansın, ama Fen Lisesini kazanırken de obezite olmasın. Obezite çok arttı. Çocuklar çok güzel yiyorlar, ama sağlıklı yemiyorlar, yürümüyorlar. O nedenle biyolojik sağlıklarını en az üniversiteyi kazanmaları kadar ciddiye alın. Bugün size, psikolojik sağlığı da ciddiye alın diyorum. Çünkü insanın sağlık hali bütündür. Unutmayın evde çocuklar sizi gözlemleyerek büyürler. 2 ile 6 yaş arasındaki çocuğun öğrenmesi, gözlem ve taklitledir. Çocuklarınızın genel yapmaları gerekenleri siz yapmayın. Bırakın, kendileri yapsın. Her ergenin otoriteye ihtiyacı vardır. Ama bu otorite, çocukla konuşularak olur. Çocuğunuzu cezalandırdığınız kadar, ödüllendirin de.?