Nobel Edebiyat Ödüllü iki yazar Orhan Pamuk ve Vargas Llosa, Madrid'de Amerikan Evi'nde düzenlenen seminerde buluştu Orhan Pamuk: 'Yaratıcılığı, Borges başta olmak üzere Latin Amerikalı yazarlardan öğrendim' 'Hayatımın en büyük ayrı
MADRİD (AA) - Nobel Edebiyat Ödüllü iki yazar Orhan Pamuk ve Vargas Llosa, 'Vargas Llosa: Kültür, Fikirler ve Özgürlük Semineri'nde buluştu.
Orhan Pamuk, Perulu yazar Mario Vargas Llosa'nın 80. doğum günü dolayısıyla Madrid'deki Amerikan Evi'nde düzenlenen seminerin kapanışında yaptığı konuşmada, sığınmacılar konusuna değindi.
'Avrupa Birliği'ni seven biri olsam da sığınmacılarla ilgili tavırlarından dolayı Avrupa Birliği'ni eleştiriyorum. Avrupa liderlerine biraz kızgınım' diyen Pamuk, şöyle devam etti:
'Bir sürü toplantı yaptılar ama hiçbir çözüm bulamadılar, sonuçta sadece duvar yarattılar. Dışarıdan bakıldığından tabii ki Angela Merkel'e yakın olmak Kuzey Kore'den daha iyi ama Avrupa şimdi radikal İslamcılara karşı Türkiye'yi filtre olarak kullanmak istiyor. Avrupalı liderler, Türk hükümeti ile arasını iyi tutup, onların kirli işlerine göz yumuyor. Bu ahlaki açıdan çok kötü bir şey. Avrupa Birliği, bir yandan ırkçılık ve önyargılara karşı mücadele etmeliyiz derken diğer yandan göçmenleri istemiyor. Bu Avrupa'nın temel ilkelerine, medeniyete uyan bir görüş değil. Avrupalı liderler birbirlerini eleştirmekten başka bir şey yapmıyorlar.'
2010 Nobel Edebiyat Ödülü sahibi Vargas Llosa da sığınmacıların sorunu eski önyargılarla bağlantılı olduğunu belirterek, şunları kaydetti:
'Göçmenleri başkalarından farklı, tehlikeli ırk olarak gören eski şeytani görüşler tekrardan uyandı. Avrupa'da kalktığını düşündüğümüz duvarlar tekrardan yükseliyor. Bu konuda kötümserim ve çok hızlı bir şekilde ortadan kalkacağını düşünmüyorum. Afrika ve Ortadoğu'dan büyük bir kalabalık Avrupa'ya gelmek istiyor. Şunu herkes bilmeli ki, göçmenler kimsenin işini elinden almaya gelmiyor, sadece hayatlarını devam ettirmek istiyorlar. Ben liberal biriyim. Kompleksiz bir şekilde sınırların kalkmasını düşünüyorum. Eğer göçmenleri gettolarda yaşatmaya devam ettirirsek o zaman sosyal sorunlar başlar. Oysa ABD'deki gibi entegrasyonları sağlanmalı.'
- 'Şimdi 30 yıldır not aldığım bir şeyi yazıyorum'
Öte yandan yaklaşık 2 saat süren söyleşi sırasında Orhan Pamuk, burjuva ve solcu bir aileden geldiğini, çocukluğundan itibaren Fransız solcu yazarlar başta olmak üzere çok geniş bir kütüphaneye sahip olduğunu anlattı.
'Her zaman söylerim, benim için 4 büyük romancı var. Dostoyevski, Tolstoy, Proust ve Mann' diyen Pamuk, 'Özellikle Dostoyevski'yi bugün hala New York'ta verdiğim derslerde öğretiyorum ama yaratıcılığı, Borges başta olmak üzere Latin Amerikalı yazarlardan öğrendim. Borges, zihnimdeki ışığı açan insan oldu. Dostoyevski hayranı olsam da Borges bana daha çok yardım etti.' dedi.
Pamuk, 1970'li yıllarda yazar olmaya karar verdikten sonra kendisine bir yol bulmak için yurt dışına çıkmayı hiçbir zaman düşünmediğini, tam tersine evde kalıp yazmaktan çok daha büyük bir haz aldığını ifade ederek, 'Hayatımın en büyük ayrıcalığı 63 yılımın 60'ını İstanbul'da geçirmek oldu. İstanbul'un yaşadığı büyük değişikliği birebir anbean gördüm. Balkonumdan bakınca sanki mantar gibi gökdelenler üredi.' şeklinde konuştu.
Şu anda yeni bir kitabın yazımına başladığını aktaran Pamuk, 'Roman yazarken benim yaptığım, hikayenin bir ağaç gövdesine ve dallarına sahip olmak ve daha sonra kendimi denize atmak gibidir. Mühendis bir aileden geldiğim için başladıktan sonra 'bu olmadı' diyerek yarıda bıraktığım kitabım olmadı. Şimdi 30 yıldır not aldığım bir şeyi yazıyorum. Ve kendime neden bu notları 30 yıldır yanımda taşıdım diye de soruyorum' dedi.
Pamuk, resim yapmayı kitap yazmaktan çok daha fazla sevdiğini de belirterek, 'Resim yaparken dışta şarkı söyleyen biri gibi mutluyum ama ressam olarak başarısızım.' ifadelerini kullandı.
'Birçok kişi için Türkiye'ye açılan kapısın' şeklinde Pilar Reyes'den gelen bir yoruma tepki gösteren Pamuk, 'İyi niyetli de olsa bundan çok sinirliyim. Böyle bir itibar yaratmayı asla istemiyorum. Ben, Kafka olmak istiyorum.' cevabını verdi.
Son olarak 80. doğum gününü Madrid'de kutlayan Perulu yazar Llosa da gençlik yıllarını geçirdiği Paris'e çok şey borçlu olduğunun altını çizerek, şöyle konuştu:
'Çocukken Peru ve Latin Amerikalı yazarlara karşı çok önyargılıydım. Kendimi Latin Amerikalı hissetmiyordum. Hep Fransa düşleri kuruyordum ama Paris'e gidip Fransızca öğrenince fikrim çok değişti. Fransa benim için çok ilginç oldu. Ben Gabriel Garcia Marquez'i ilk Fransızca okudum. Ve kendimi Fransız değil latin Amerikalı bir yazar olarak hissetmeye başladım. Latin Amerikalı olduğumu Paris sayesinde öğrendim.'