İSTANBUL (AA) - Eating Planet araştırmasına göre, dengeli bir diyet ve bilinçli yiyecek tercihleriyle çevresel etkiler azaltılabiliyor, birçok hastalık önlenebiliyor ve sürdürülebilir bir yaşam tarzı küçük çabalarla mümkün oluyor.
Dünyada yiyecek ve beslenmeye ilişkin konuları analiz etmek amacıyla kurulan Barilla Gıda ve Beslenme Vakfı'nın (BCFN) 4 yıllık çalışmasının ardından tamamlanan 'Eating Planet, Gıda ve Sürdürülebilirlik: Geleceğimizi İnşa Ederken' araştırması yayımlandı.
Gıda ve beslenme ile ilgili önemli konulara somut çözüm önerilerinin sunulduğu araştırma, dengeli bir diyet ve bilinçli yiyecek tercihleriyle çevresel etkilerin azaltılabileceğini, birçok hastalığın önlenebileceğini ve sürdürülebilir bir yaşam tarzının küçük çabalarla mümkün olduğunu ortaya koyuyor.
Gezegen ve insan sağlığın korunması için atılacak ilk adımın Akdeniz Diyeti'ne geri dönmek olduğu kaydedilen araştırmada, 1960 yılından bu yana iklim değişikliğinde büyük etkiye sahip olan sera gazının ikiye katlandığı, besin gazlarının 1990'dan günümüze yüzde 20 arttığı vurgulanıyor.
Beslenme alışkanlıklarının hayvansal protein ve yağların ağır bastığı bir tercihe kaydığını belirten Eating Planet uzmanları, diyabet, kalp ve kronik rahatsızlıklar gibi kötü beslenme ile ilgili hastalıkların gelecekte artacağını tahmin ediyor.
-İklim değişikliğine en fazla etki eden faktör gıdalar
Yiyecekten ekonomiye, sağlıktan sürdürülebilirlik ve geleneklere kadar hayatın tüm yönlerini etkileyen unsurların kaleme alındığı araştırmada öne çıkan bulgular şöyle:
'İklim değişikliğine en fazla etki eden faktör yüzde 31 ile gıdalar. Bu rakamı yüzde 23,6 ile ısınma, yüzde 18,5 ile ulaştırma, yüzde 12 ile et ve yüzde 5 ile süt tüketimi emisyonu izliyor. Toplam yiyecek üretiminin üçte biri, yani dünya üzerindeki 795 milyon yetersiz beslenen insanı beslemek için gerekli miktarın 4 katı, israf ediliyor. Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) verilerine göre, dünyada toprağın yüzde 25'i ciddi şekilde zarar gördü. Sadece yüzde 10'u iyileşmeye dair işaretler veriyor. Son 40 yılda tarım arazilerinin yüzde 30'u çorak hale geldi.
10 yıldan kısa bir süre içinde, 2025 yılına gelindiğinde, 3 milyar kişinin içme suyuna erişimi olmayacak. Bugün kaynak sularının yüzde 70'i tarıma ve besin üretimine ayrılıyor. Bunlar toplam sera gazı emisyonunun yüzde 23'ünden de sorumlu. 2050 yılına kadar dünya nüfusu yaklaşık 9,5 milyara ulaşacak. Bu doğrultuda tarımsal üretimin yüzde 70 artması gerekecek. Her gün yemek yerine, hayvansal protein tüketimini haftada 2 kez ile sınırlandırarak günlük 2 bin 300 gram karbondioksit azaltılabiliyor. Bu, karbondioksit emisyonunda kişi başı yıllık 750 kilogram azalma anlamına geliyor ve bu miktar ortalama bir otomobil ile 5 bin 600 kilometre seyahatin oluşturduğu emisyonla eşit seviyede bulunuyor.
ABD nüfusunun üçte birinin kronik veya tedavi edilemeyecek hastalıklara yakalanacağı tahmin ediliyor. Kronik hastalıklar dünyadaki ölümlerin en büyük sebebi ve her yıl 35 milyon ölüme yol açıyor. Küresel ölçekte ölümlerin yüzde 60'ının nedeni kronik hastalıklar. Bu oranın yüzde 80'i ise düşük ve orta gelir düzeyindeki ülkelerde görülüyor. Obezite ve metabolik sendrom, bugün dünyada 392 milyonu aşkın kişinin çektiği, her yıl 7 milyondan fazla, her 5 saniyede ise 1 yeni vakanın teşhis edildiği diyabet hastalığının belirgin artışının nedeni.
-2009 yılında 196 milyar avro ekonomik kayıp
2015 yılında, yaklaşık 20 milyon ölüm, kalp ve damar hastalıkları ile ilgili olarak meydana geldi. Sadece Avrupa kıtasında, kardiyovasküler hastalıklar her yıl 4 milyondan fazla ölüme ve ekonomik kayıplara yol açıyor. Hastane hizmetleri, ilaçlar, evde bakım ve kayıp iş günleri gibi ekonomik kayıpların boyutu 2009 yılında 196 milyar avro olarak gerçekleşti. Bu kayıplar yılık kişi başı 200 avronun üzerinde seyrediyor.
İtalya'da her gün yüzde 24'ü ev dışında olmak üzere, yaklaşık 105 milyon öğün yiyecek tüketiliyor. Dışarıda tüketilen yemeklerin yüzde 53'ü öğle, yüzde 47'si akşam yemeği olarak öne çıkıyor. Hayatın hızı yemeklere de yansımış durumda. Ankete katılanlardan yüzde 9'u öğle yemeklerini çok hızlı, 10 dakikadan az bir sürede yediklerini, yüzde 14'ü de ayakta yediklerini belirtiyor. Avrupa vatandaşları her ne kadar sağlıklı bir diyet takip ettiklerini söyleseler de sağlıklı yemek yemenin zor olduğunu ifade eden insanların oranı Macaristan'da yüzde 54, Slovakya'da yüzde 52 ve Polonya'da yüzde 49 olarak belirlendi.'