'54 savcı ve hakim hakkındaki iddianame' (5)

İddianameden: 'Fetullah Gülen'in sahiplendiği ve talimat gönderdiği suça konu işlemleri gerçekleştiren kamu görevlilerinin de gerçekleştirdikleri bu eylemleri sistemli ve örgütsel çalışma içerisinde yürüttükleri, kamu yetkisini kull

İSTANBUL (AA) - Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması'nın (FETÖ/PDY) 'Selam Tevhid' soruşturmasında kumpas yaptığına ilişkin yürütülen soruşturma kapsamında, o dönemde görev yapan 54 hakim ve savcı hakkında hazırlanan iddianamede, ''Fetullah Gülen'in sahiplendiği ve talimat gönderdiği suça konu işlemleri gerçekleştiren kamu görevlilerinin de gerçekleştirdikleri bu eylemleri sistemli ve örgütsel çalışma içerisinde yürüttükleri, kamu yetkisini kullanan devlet görevlileriyle aynı amaca hizmet ederek suça konu işlere iştirak eden diğer şüphelilerle birlikte örgütün nihai amacına ulaşmak için planlı ve örgütsel bir hiyerarşi içerisinde hareket etmişlerdir'' denildi.

Bakırköy Cumhuriyet Başsavcıvekili Ömer Faruk Aydıner tarafından tamamlanarak gönderildiği Bakırköy 2. Ağır Ceza Mahkemesince kabul edilen iddianamede, Çetin Emeç, Turan Dursun ve Sinan Ercan'ın öldürülmesi olaylarıyla dosyanın arasında hiçbir irtibat bulunmamasına karşın, bu olaylarla ilgili fezlekenin soruşturmayı yürüten şüphelilerce bu soruşturma dosyasına konulduğu, bu şekilde ölümlerle hiçbir irtibatı bulunmayan ve soruşturma kapsamında hiçbir şiddet eylemi tespit edilemeyen kişileri ölüm olaylarıyla irtibatlandırmak, uydurma gerekçelerle soruşturma kapsamına dahil edilen çok sayıda kişiyi ölüm olaylarından sorumlu tuttuğu belirtildi.

'Kudüs Ordusu Eylem İçin Türkiye'de' başlıklı 2012'de yazılan haberde 28 Şubat'a giden süreçte olduğu gibi basın üzerinden kamuoyu oluşturulmaya çalışıldığı, soruşturmayı yürüten şüpheliler tarafından kamuoyunun yapılacak operasyonlara hazır hale getirilmek istendiği anlatılan iddianamede, şunlar anlatıldı:

''Sözde Kudüs Ordusu Terör Örgütü soruşturması kapsamında gerek soruşturma savcılarının talimatı, gerekse iletişimin tespiti, dinlenmesi ve kayda alınması tedbirine ilişkin yasal mevzuat ve evrensel hukuk kuralları çerçevesinde; haklarında iletişimin tespiti, dinlenmesi ve kayda alınması tedbiri uygulanan kişilerin, içeriğinde suç unsuru bulunan görüşmelerinin iletişim tespit tutanağı haline getirilmesi gerekirken, mağdur ve müştekiler üzerinde baskı kurmak, bu kişileri itibarsızlaştırmak, toplum nezdinde küçük düşürmek ve kendini savunamaz hale getirmek amacıyla içeriğinde herhangi bir suç unsuru bulunmayan, ailevi, mesleki, ticari ve özel hayat kapsamında kalan görüşmelerle ilgili binlerce sayfa iletişim tespit tutanağı düzenlendiğinin tespit edildiği anlaşılmıştır.''

İddianamede, ''Başbakanlık Çalışma Ofisi'ne gelen İran Meclis Başkanı'nın söz konusu görüşmeden önce Suriye Devlet Başkanı Beşar Esed ile görüşmesi, ardından Türkiye tarafından Suriye sınırına Patriot füzeleri yerleştirilmesini eleştiren açıklamalarda bulunması, devamında ülkesine geçmeden Türkiye'ye gelerek Sayın Başbakan (Cumhurbaşkanı Erdoğan) ile görüşmesi, görüşmede MİT Müsteşarı Hakan Fidan'ın da bulunması, bu görüşmenin ardından Sayın Başbakan'ın (Cumhurbaşkanı) Suriye Ulusal Konseyi Lideri Muaz El Hatip ile görüşmesi göz önünde bulundurulduğunda, söz konusu görüşmenin Suriye politikasıyla ilgili önemli bir görüşme olduğunun anlaşılmasına rağmen tespit edilerek kayıt altına alındığı'' ifadelerine yer verildi.

Fetullah Gülen'in devlet kadroları içerisine kümelenmiş örgüt üyelerinin yürüttükleri adli soruşturmaların talimatını örgüt lideri şahıstan almakta ya da yürütülen soruşturmalarla ilgili örgüt liderine bilgi vererek talimatlarına göre hareket ettikleri bildirilen iddianamede, Türkiye ve dünya gündemini meşgul eden önemli olaylardaki harekat tarzının hep aynı olduğu, Fetullah Gülen'in talimatı ya da bilgisi dahilinde yürütülen soruşturmalarda, medya organı olan gazete ve televizyonlarda soruşturma konusu halkın duygu ve düşüncelerine yavaş yavaş enjekte edilerek tepki ve duyguların yönetilmesine ön ayak olunduğu, yine televizyonlarda yayınlanan dizilerde işlenen konuların ve köşe yazarlarının işledikleri konuların birbiriyle paralel gitmesinin tek bir amacının olduğunun görüldüğü belirtildi.

- Fetullah Gülen'den ''dimdik durun'' talimatı

Yürütülen soruşturmaların operasyona dönüşmeden önceki safhalarında bu grubun gazetelerinde köşe yazarlığı yapan Emre Uslu ve Mehmet Baransu gibi kişiler tarafından ilerleyen dönemde gerçekleşen operasyonları bilmelerinin manidar olduğu tespitlerine yer verilen iddianamede, soruşturmayı yürüten kişi ya da kişiler tarafından aynı amaca hizmet eden grup üyelerine bilgi belge aktarımının yapıldığı, Fetullah Gülen tarafından yapılan 'utanılacak iş yapmadınız, dimdik durun ve ahirete alacaklı gidin, hiç utanmayın, daima dimdik durun' söylemleriyle sahiplenilmesi ve nasıl davranmaları gerektiği konusunda talimat verildiğinin anlaşıldığı kaydedildi.

İddianamede, şu ifadelere yer verildi:

'Ülkemizde İran ajanlarının bulunduğu ve bu ajanların devletin tüm kurumlarında, hatta başbakanın, bakanların, MİT Müsteşarı'nın danışmanlarıyla çok yakın çevrelerinde mevcut olduğunun iddia edilerek bu kişilerin cep telefonlarıyla yaptıkları iletişimin kayıt altına alınması, özellikle Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, Başbakan olduğu dönemde Dış ilişkiler ve Ortadoğudan Sorumlu Başdanışmanı Sefer Turan'ın şahsi telefonundan Başbakan Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın Filistin Devlet Başkanı ve Başbakanı ile yaptığı görüşmelerin kayıt altına alınarak Türkiye'nin Ortadoğu politikası hakkında fikir ve bilgi sahibi olunması, 2010 yılında gerçekleşen ve Mavi Marmara olayı olarak bilinen olayda gözaltına alınan İHH İnsani Yardım Vakfı Genel Başkanı Bülent Yıldırım'a İsrailli yetkililer tarafından Selam Örgütü'nün sorulması, devam eden süreçte Türkiye'de kamuoyunda sözde Kudüs Ordusu Terör Örgütü adlı soruşturmanın yürütülmesinin bir tesadüf olamayacağı, İran ve ülkemiz arasındaki ilişkiler üzerinden devlet büyüklerinin, devletin önemli kurumlarının hedef alınarak ajanlık yapıldığı iddiasıyla yapılan soruşturmanın İsrail'in Orta Doğu politikasındaki çıkarlarının gözetilerek yapıldığı ve gelişen bu olayların İsrail'in çıkarlarıyla örtüştüğü anlaşılmaktadır. Fetullah Gülen'in sahiplendiği (Fethullah Gülen olay sırasında İsrail lehine 'Otoriteye baş kaldırılmaz, otoriteden izin alınmalıydı' şeklinde açıklama yapmıştır) ve talimat gönderdiği suça konu işlemleri gerçekleştiren kamu görevlilerinin de gerçekleştirdikleri bu eylemleri sistemli ve örgütsel çalışma içerisinde yürüttükleri, kamu yetkisini kullanan devlet görevlileriyle aynı amaca hizmet ederek suça konu işlere iştirak eden diğer şüphelilerle birlikte örgütün nihai amacına ulaşmak için planlı ve örgütsel bir hiyerarşi içerisinde hareket etmişlerdir.''

Dinleme işlemlerinin Teknik Büro Amirliği dışında hiçbir yerde yapılmaması yönünde yasal zorunluluk bulunmasına rağmen bir tanesi Amerika Birleşik Devletleri'nde olmak üzere birçok farklı yerden dinleme işleminin gerçekleştirildiğinin anlaşıldığı ifade edilen iddianamede, şüphelilerin eylemlerini, resmi hiçbir sıfat ve görevi bulunmayan Fetullah Gülen liderliğinde, yasal resmi hiyerarşinin dışındaki ast-üst ilişkisi içerisinde bilinçli, sistematik ve koordineli biçimde, eylem ve fikir birliği içinde gerçekleştirdikleri, kamuoyunda 17 ve 25 Aralık soruşturmaları ile eş zamanlı olarak operasyon düzenlemek niyetiyle amaç birliği içerisinde hareket ettikleri, nihai hedef olarak başta Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti Başbakanı (Cumhurbaşkanı Erdoğan) ve Bakanları ile Milli İstihbarat Teşkilatı Müsteşarı olmak üzere çok sayıda devlet yetkilisini, gazeteci ve yazarları, öğretim üyelerini, iş adamlarını, vakıf ve dernek yetkililerini sözde Kudüs Ordusu Terör Örgütü soruşturması kapsamında terörle ilişkilendirerek gözaltına almayı planladıkları aktarıldı.

- Evraklarda usul hükümlerine aykırılık

İddianamede, teknik araçlarla izleme kararının en çok 4 haftalık süre için verilebileceği, bu sürenin gerektiğinde bir defaya mahsus olmak üzere uzatılabilmekte olduğu ancak, örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlarla ilgili olarak gerekli görülmesi halinde bir haftadan fazla olmamak üzere sürenin müteaddit defalar uzatılmasına karar verebildiği, teknik takibin kesintisiz olarak devam ettirilip, teknik araçlarla izleme tedbirine de ancak şüpheli veya sanık durumundaki gerçek kişiler hakkında başvurulabileceği hususları göz ardı edilerek dinlemelerin yapıldığı bildirildi.

Dolaylı görüşmelerin tespit edilerek kayıt altına alındığı, dosya içerisindeki yer alan tape haline getirilmiş pek çok sayıda görüşme kayıtlarının da bunu açıkça ortaya koyduğu belirtilen iddianamede, tedbire konu kişilerle ilgili gerek iletişimin tespiti gerekse de teknik araçlarla izleme tedbirleri bakımından kolluğun sunmuş olduğu dayanak belgeler incelendiğinde delil durumunun elvermemesine karşın, gelinen aşama itibariyle herhangi bir delil elde edilemediği ve edilme ihtimali de bulunmadığı halde, tekrar tekrar uzatma kararlarının alındığı, üstelik bir kısım evrakta bir önceki tedbir kararına kıyasla kesintinin de gerçekleşmesine rağmen tedbirin uzatılmasına dair kararlar verildiği ifade edildi.

İddianamede, bazı evrakta ilgili usul hükümlerine aykırı olarak tedbire konu kişilerin kimlik bilgilerine yer verilmediği, bazen soyisim yazılmaksızın sadece isminin bazen de pasaport numarasının yazıldığı, kimi zamanda X, Y, Z şeklinde ifade edildiği, pek çok kişinin 5 yıl ve daha geriye dönük bir zaman dilimi için herhangi bir gerekçe sunulmaksızın sadece soruşturmada ihtiyaç duyulduğu belirtilmek suretiyle HTS dökümlerinin temin edilmesine karar verilmesinin, soruşturmada maddi hakikate ulaşılmasının amaçlanmadığı ve delillerin toplanmasına ilişkin çerçevenin dışına çıkıldığının teyit ettiği tespitlerine yer verildi.

(Sürecek)