Tarih: 07.04.2016 22:24

'54 savcı ve hakim hakkındaki iddianame' (4)

Facebook Twitter Linked-in

İSTANBUL (AA) - Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması'nın (FETÖ/PDY) 'Selam Tevhid' soruşturmasında kumpas yaptığına ilişkin yürütülen soruşturma kapsamında, o dönemde görev yapan 54 hakim ve savcı hakkında hazırlanan iddianamede, ''MİT yöneticileri ile ilgili soruşturma sözde 'Kudüs Ordusu Terör Örgütü' soruşturma dosyası üzerinden yeniden canlandırılarak, Çözüm Süreci kapsamında yapılan çalışmaları yürüten MİT yetkililerinin, PKK terör örgütü lideri Abdullah Öcalan'ın kardeşi Mehmet Öcalan üzerinden PKK/KCK terör örgütü ile irtibatlandırılmaya çalışıldığı'' belirtildi.

Bakırköy Cumhuriyet Başsavcıvekili Ömer Faruk Aydıner tarafından tamamlanarak gönderildiği Bakırköy 2. Ağır Ceza Mahkemesince kabul edilen iddianamede, şüpheli hakim ve savcıların FETÖ/PDY kapsamında yargılanan şüphelilerle telefon görüşme kayıtlarının olduğu aktarıldı.

'Selam Tevhid'de kumpas soruşturması kapsamında Kamile Yazıcıoğlu'na ait olduğu iddia edilen ifadelerin, şüpheliler tarafından planlanan kurgu doğrultusunda soruşturmaya yön verilmesi için önceden hazırlandığı anlatılan iddianamede, soruşturma kapsamına alınacak kişi ve kurumların isimlerinin Yazıcıoğlu'ndan öğrenildiği intibası verilmek amacıyla tutanağa yazıldığı, bu ifade tutanaklarının da yardım adı altında para verilerek Yazıcıoğlu'na imzalatıldığı bildirildi.

Sözde ''Kudüs Ordusu Terör Örgütü'' soruşturmasını yürüten şüphelilerin, soruşturma bahanesiyle uydurma gerekçe, sahte delil ve ihbarlarla MİT yöneticisi ve mensupları ile sivil toplum kuruluşu mahiyetindeki 'İHH Vakfı' yönetici ve çalışanlarının telefonlarını dinlemek suretiyle bu kişi ve kurumları terörle irtibatlandırmaya çalıştıkları vurgulanan iddianamede, ''MİT Müsteşarı Hakan Fidan'ın da mesnetsiz biçimde terörle ilişkilendirildiği, soruşturma savcısı tarafından 17 Aralık 2013 tarihi itibarıyla soruşturmanın sonlandırılması ve dosyanın savcılığa getirilmesinin istenmesi göz önünde bulundurulduğunda Milli İstihbarat Teşkilatı Müsteşarı hakkında da gözaltı işlemi uygulanmasının planlandığı' kaydedildi.

İddianamede, şu tespitlere yer verildi:

''İran'ın nükleer programı hakkında, İran ile Birleşmiş Milletler arasında arabuluculuk görevi üstlenen ve 17 Mayıs 2010 tarihli Tahran Deklarasyonu'nu imzalayan Brezilya'da, 2008 yılında başlatılan bir soruşturmanın 2011 yılı itibarıyla kapsamı genişletilerek devlet başkanlarını da içine alan bir yolsuzluk soruşturmasına evrildiği, Brezilya'yla aynı zamanda, ülkemizde de 2010 yılında sözde 'Kudüs Ordusu Terör Örgütü' soruşturmasının, bağlantılı olduğu 17 Aralık soruşturmasıyla beraber üst düzey devlet görevlilerini hedef alan kurgusal bir çalışmaya dönüştürüldüğü, ülkemizde ''Gezi Olayları'' olarak bilinen ve 2013 yılı Mayıs-Haziran ayında meydana gelen gösterilerle eş zamanlı olarak Brezilya'da da 2013 Haziran ayında aynı büyüklükte kitlesel protesto eylemlerinin organize edildiği anlaşılmıştır. Türkiye ile eş zamanlı olarak yürütülen Brezilya'daki soruşturma da Türkiye'deki 17/25 Aralık olarak bilinen girişimden 3 ay sonra 17 Mart 2014 tarihinde operasyona dönüştürüldüğü ve aynen Türkiye'de olduğu gibi iş adamlarından başlanarak devlet yetkililerine doğru yönelen bir seyir izlediği anlaşılmaktadır. FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütü'nün güdümünde faaliyet yürüten Cihan Haber Ajansı Brezilya Muhabiri tarafından yazılan 29 Ağustos 2015 tarihli yazıda da açıkça anlaşıldığı üzere, Türkiye'deki 17 Aralık girişimi, Brezilya Federal Cumhuriyeti'nde yaşanan soruşturmayla eş zamanlı yürütülmüştür. Girişim Türkiye'de amacına ulaşamamış, her iki soruşturmanın başlatılma gerekçelerinin aslında Türkiye, İran ve Brezilya arasında yürütülen ve 'Tahran Deklarasyonu' adıyla anılan 17 Mayıs 2010 tarihli anlaşma olduğu, anlaşmanın tarafları olan Türkiye Cumhuriyeti devletinin de dahil olduğu ülkelerin İsrail ve küresel güç odakları tarafından hedef alındığı anlaşılmıştır. FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütü lideri, yöneticileri ve üyeleri de bu girişimin taşeronluğunu/işbirlikçiliğini yapmışlardır.''

- 'FETÖ/PDY intikam aracı olarak kullanıldı'

Şüpheliler tarafından soruşturmanın başlatılmasında ve devam ettirilmesinde kullanılan gerekçe ile FETÖ/PDY silahlı terör örgütü yöneticisi konumunda bulunan şüpheliler Fetullah Gülen ve Emre Uslu'nun konuşma/yazılarının İsrail merkezli yayınlarla uyumlu olduğuna dikkat çekilen iddianamede, soruşturmanın Türkiye dışındaki uluslararası güç odakları ve bölge ülkelerinin siyasi, ekonomik ve bölgesel politikaları ile eşgüdümlü olarak enerji/politik çıkarları doğrultusunda başlatıldığı ve devam ettirildiği, FETÖ/PDY'nin de Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin dış politikaya ilişkin tercihleri nedeniyle intikam aracı olarak kullanıldığının anlaşıldığı ifade edildi.

İddianamede, şüphelilerin, kamuoyunda '7 Şubat MİT dosyası' olarak bilinen ve takipsizlik kararıyla sonuçlanan soruşturma kapsamında MİT yöneticileri ile ilgili soruşturmayı sözde 'Kudüs Ordusu Terör Örgütü' soruşturma dosyası üzerinden yeniden canlandırarak, Çözüm Süreci kapsamında yapılan çalışmaları yürüten Milli İstihbarat Teşkilatı yetkililerini, PKK terör örgütü lideri Abdullah Öcalan'ın kardeşi Mehmet Öcalan üzerinden PKK/KCK terör örgütü ile irtibatlandırmaya çalıştıkları anlatıldı.

- ''Devlet güvenliğine ilişkin konuşmalar kaydedildi''

İddianamede, sözde 'Kudüs Ordusu Terör Örgütü' soruşturması kapsamında o dönem Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı olan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Başmüşaviri olarak görev yapan Sefer Turan'ın kullandığı telefon numaralarının iletişiminin tespitine karar verildiği, Turan'ın görevi dolayısıyla kullandığı telefon hatları üzerinden yapılan ve devlet güvenliği açısından önem arz ettiği düşünülen görüşmelerin bulunduğu ve Erdoğan'ın başka ülke devlet büyükleri ile yaptığı, devlet güvenliği açısından gizli kalması gerektiği düşünülen birtakım görüşmelerin kayıt altına alındığı bilgisine yer verildi.

Şüphelilerin amacının siyasi iradenin yürüttüğü Çözüm Süreci'ni takip etmek, süreçte görev alan kişileri terör örgütleriyle ilişkilendirerek sürecin sonlandırılmasını sağlamak olduğu bildirilen iddianamede, MİT Müsteşarı'nın görüşmelerinin dinlenip kayda alınabilmesi için Faruk Koca hakkında hiçbir delil olmadığı halde 'terör örgütü üyesi' olarak karar alınıp dinlenildiği, bu sayede MİT Müsteşarı'nın görüşmelerinin dinlenilerek kayıt altına alındığı ''Emin' kod adıyla hakkında iletişim tespit tutanaklarının düzenlendiği belirtildi.

(Sürecek)




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —