AMMAN (AA) - Siirt Milletvekili ve Parlementolar Arası Birlik (PAB) Türk Grubu Başkanı Prof. Dr. Yasin Aktay, Türkiye'nin ulusal ve uluslararası siyasetinin yıkıcı girişimlere ve komplolara karşı bir imar siyaseti olduğunu belirtti.
Aktay, İslam İşbirliği Teşkilatı'nın (İİT) üyesi olarak merkezi Ürdünde faaliyet gösteren Uluslararası Ortayol Küresel Forumu'nun Ürdün'ün başkenti Amman'da gerçekleştirmekte olduğu ' İmar ve Yıkıcı Yöntemler Arasında İslam Dünyası' başlıklı konferansın açılış oturumunda konuştu. Aktay'ın konuşmasının başlarında Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Başbakan Ahmet Davutoğlu?nun selamlarını aktardığı sözleri coşkulu alkışlarla kesildi.
İmar ve yıkım arasında İslam dünyasının bir manzarasının ortaya konulmasını ve yeni bir siyaset arayışının yürütülmesini çok anlamlı bulduğunu söyleyen Aktay, bugün İslam dünyasının, dört bir yandan yıkıcı bir iradenin baskıları altında olduğuna dikkat çekerek 'Yıkıcılık belki de insanın tabiatında olan bir şey. Kur?an?ı Kerim yeryüzünü fesada boğan, şehirleri yıkan, nesilleri bozan ve dünyayı fesada boğan insanları, beşeri varlığın ezeli bir sorunu olarak ortaya koyar. Buna mukabil hayırlı insanları da dünyayı imar etmek üzere çalışan ve bu vasıflarıyla temayüz edenler olarak nitelendirir.' dedi.
'Görüyorum ki, yıkıcılık için bir eleştiri hedefi olarak kendimizi, yani Müslümanları seçiyoruz' diyen Aktay, DAEŞ gibi vahşi terör örgütlerinin görmekte olduğu rağbetin çok ciddi bir sorun olduğunu vurguladı.
- 'Tek sorumlu bu örgütler değildir'
Konuşmasında aşırılıkçılığa rağbetin önünü kesecek tedbirlerin alınması ve bu sorunla yüzleşmenin kaçınılmaz olduğunun altını çizen Aktay, bu eğilimlerin bahane edilerek İslam ülkelerine demokrasi ithal etmeye kalkışan ve şehirleri yakıp yıkanların da görülmesi gerektiğini şu sözleriyle aktardı:
'Bu sorunla yüzleşmemiz gerekiyor. Bizim içimizden böyle aşırılıkçılıklara rağbetin önünü kesecek tedbirleri almamız gerekiyor. Ancak bu tür örgütleri Sünni aşırılığın yaygın bir örneği olarak görüp kendimizi eleştirirken kantarın topuzunu kaçırıp gerçeği de gözardı etmeyelim. Bugün İslam dünyasını yıkıma götüren sorunun tek sorumlusu Müslümanların ve özellikle de Sünni dünyanın içinde bu şekilde ortaya çıkan örgütler değildir. Bu eğilimleri bahane edip uzak diyarlardan bizim ülkelerimize gelip demokrasi ithal etmeye kalkışan ve şehirlerimizi yakıp yıkanları da görmemiz lazım. Onların teröristleri bahane ederek ülkemize geldiklerinde gerçekleştirdikleri yıkımın bahane ettikleri teröristlerin yıkımından çok daha fazla olması bizi biraz o teröristler hakkında da başka türlü düşündürmeli. O terör örgütleri hangi mutfaklarda ilk etapta pişiriliyor da önümüze konuluyor ve onları bahane edip ülkelerimize şehirlerimize çökenlerin sonradan bizi kendimizi eleştirme konusunda adeta büyük bir suçluluk kompleksine sokanlar kimlerdir? Bunu da iyi düşünmemiz lazım. Onlara yeryüzünde bozgunculuk yapmayın denildiğinde, bizler sadece iyilikleri yapıyoruz diyorlar, yaptıkları kötülüğü, bozgunculuğu islah olarak, reform olarak sunuyorlar. Oysa onlar bozguncudan başkası değildir de onlar bunun farkında bile değillerdir. Diyor yüce Allah.'
- AK Parti'nin başarı hikayesinin sırrı
Aktay, konuşmasında AK Parti'nin Türkiye'deki başarı hikayesine de değinerek bu başarının sırrını şöyle açıkladı:
'Türkiye?de 14 yıldır devam etmekte olan Adalet ve Kalkınma Partisi yönetiminin ciddi bir başarı hikayesi olduğunu benden önceki konuşmacı ifade etti. Teşekkür ediyorum. Gerçekten de AK Parti 14 yıldır arka arkaya 4 ve hatta 5 genel seçimi birincilikle kazanarak tek başına iktidarda kalmayı başarıyor. Üstelik bunu nezih, dürüst seçim ortamında gerçekleştiriyor. Eskiden de Türkiye?nin demokrasisine her türlü eleştiri yapılabilse de seçimler gerçekten de kuralları belli ve denetlenen dürüst bir şekilde yapılıyor. Bu sandıklardan arka arkaya 4 defa çıkabilmek Türkiye demokrasisinin tarihinde hiç bir partiye nasip olmamıştır. Hatta Avrupa?da bile böyle bir şeyin hiç gerçekleşmemiş olduğunu söyleyebiliriz. Bunun sırrı bizim halkımızla kurduğumuz sözleşmeye karşı sergilemiş olduğumuz sadakattir.'
AK Parti olarak siyaseti halka hizmet ve halkı en iyi şekilde temsil olarak gördüklerinin altını çizen Aktay, verilen sözlerin samimiyetle yerine getirildiğini halka gösterdiklerini kaydederek bu sayede en iyi alternatifi yine kendilerinin oluşturduğunu belirtti.
Aktay, sözlerine şöyle devam etti:
'Biz 14 yıllık süre içinde halkımızın en iyi şekilde kullandığı ve kullandıkça bizim ülkeyi imar edici rolümüzü takdir ettiği yollar yaptık. Ülkenin gelir kaynaklarını artırdık ve gelirleri yine halka hizmete tahsis ettik. 20 bin km kadar yaptığımız duble yollar sayesinde ülkeyi imar etme noktasında somut bir yapı ortaya koyduk. Aynı şekilde biz iktidara gelmeden önce son derece utanılacak durumda olan Türkiye?nin sağlık yapısını 14 yılda değil sadece bir iki yıl içinde halkımızın tamamına en iyi şekilde sağlık hizmetini sunabilecek hale getirdik. Bu yaptığımız bir hizmet ve imar mucizesi gibiydi. Ondan önce herhangi bir Avrupa ülkesinde görülen sağlık hizmetine imrenerek bakan Türk halkı bugün o hizmetin çok daha alasını almaya başlamış oldu. Bu hizmetler büyük takdir topladı. Aynı şekilde eğitimde, bütün altyapı konularında halkımıza hizmeti esas aldık.'
Siyaset alanında da Türkiye'de devrim niteliğinde gelişmeler yaşandığını, yasal ve anayasal düzenlemelerle ülkede vatandaşlık seviyesini eşitlik ve insan onuru temelinde geliştirdiklerini belirten Aktay, Türkiye'de herkesin eşit sayılmasını ve devlet karşısında eşit muamele görmesini sağlayacak düzenlemeler yaptıklarını kaydetti. Aktay, Kürt meselesi ve diğer inanç mensupları meselesinde Türkiye devleti ile milletinin barışını tesis edecek bir imar faaliyeti ortaya koyduklarını vurgulayarak 'bunu da insana ve insan onuruna saygıyı esas alarak yaptık. Bizim için yaptığımız herşeyin esası insan onurudur.' dedi.
- 'Laikliği reddetmedik, yanlış anlaşılan boyutunu düzelttik'
Aktay, bu süre zarfında Türkiye'de belli hassasiyeti olan insanlarla çatışmamaya çalıştıklarını ifade ederek sözü laiklik konusuna getirdi. Türkiye'de laikliğin bir hassasiyet konusu olduğunu ancak uygulama biçiminin özellikle mütedeyyin insanlar üzerinde bir baskı kurmak şeklinde cereyan ettiğini kaydeden Aktay ' Biz laikliği reddetmedik ancak Türkiye'de yanlış anlaşılan boyutunu düzelttik. Onun insanlara özgürlük sunan, dinler arası barış ve özgürlük boyutuna vurgu yaptık. Biz laikliğin bu tanımını esas aldık ve bu tanımı şimdilerde diyebiliriz ki toplumda ciddi bir konsensüs haline gelmiş oldu. Böylece laikliği ülkemizde bir tartışma konusu olmaktan biz çıkarmış olduk. Laikliği yok etmeden, onu pozitif bir uzlaşma konusuna veya uygulamaya dönüştürerek yaptık.' şeklinde konuştu.
Konuşmasında ideolojiye değil, insana hizmet etmeyi esas aldıklarını vurgulayan Aktay, başkalarına saygıyı, ötekini tanımayı ve hakkını hukukunu vermeyi öne çıkararak demokrasiyi güçlü temeller üzerine oturttuklarını kaydetti. Aktay, bu yaptıklarının İslam'ın değerlerinden sapma olarak algılanmaması gerektiğinin altını çizerek şöyle konuştu:
'Üstelik bunu yaparken birileri İslam?ın değerlerinden sapıyor olduğumuzu asla düşünmesin. Aksine size bunun İslami referansını şu şekilde ifade edebilirim. Kuran, Müslümanlar için geleceği kurarken hep başkalarıyla ilelebet beraber yaşayacağımız şeklinde bir vizyon koyar önümüze. Mesela kıyamete kadar Yahudi ve Hıristiyanlar var olacak ve onlarla bir hukukumuz olacak diye bir düstur vazeder Kur?an. Bu konuda da bunu yapan tek kitaptır Kur?an. Diğer dinlerin veya siyasi ideolojilerin kitaplarına bakın bunu göremezsiniz. Komünizmin ütopyasında Komünist veya proleter diktatörlüğün bütün ideolojik şartlarına boyun eğemeyecek hiç kimseye yer verilmez. Hayal kurarken bile yer vermezler başkasına. Hıristiyan ve Yahudilerin kitaplarında da Mesihi geleceklerde bütün dünya inançsızlardan temizlenmiş bir Tanrı Krallığı olacak diye tanımlanmaktadır. Oysa bir tek Müslümanların kitabı geleceği bu şekilde başkalarına da yer vererek kurar. Bu da gelecekte bütün dünyaya huzur ve mutluluk verecek bir medeniyetin neden sadece Müslümanlar tarafından kurulabileceğini yeterince açıklıyor. İstikbal tam da bundan dolayı Müslümanlarındır. Uluslararası alanda da biz hep imarı temel ilke olarak gözettik. İlişki kurduğumuz bütün ülkelere kazandırdık.'
İslam dünyasının bir çok yerinden katılımcıların yer aldığı konferansın açılış oturumunda Tunus Nahda hareketinden Abdulfettah Moro ve Sudan Ortayol Hareketinden Sadık el-Mehdi de birer konuşma yaptılar.