BEYRUT (AA) - MAKRAM RABAH - Lübnanlılar her sene, iç savaşın (1975-1990) resmi başlangıç yıldönümü olan 13 Nisan geldiğinde karışık hislerle dolar ve vaaz kıvamına yakın bir tarzda birlik ve beraberlik çağrıları yaparlar. Muhtelif STK?lar ve sair sivil toplum örgütleri tarafından organize edilen bu etkinliklerin, savaşın mesuliyetini yozlaşmış hizip liderlerine veya buna benzer faktörlere yükleyen tüm mezheplerden bir ünlüler geçidinin olduğu kamusal etkinliklerden tutun da ara sıra yayınlanan, şu anda okumakta olduğunuzun benzeri görüş yazıları ve gazete makaleleri kadar uzanan bir çizgide daha geleneksel tezahürleri vardır.
Daha yeni tarzdaki diğer etkinlik şekilleri ve yeni icat edilmiş ifadeler sosyal medya mecralarını işgal etmeye başladı ve böylece her bir kullanıcının -bu kullanıcıların çoğunun savaştan sonra doğmuş olmasına rağmen- bu olay hakkında yorum yapmasına imkan sağlıyor. Yapılan bu yorumların çoğu savaşı ve şiddeti kınamakla birlikte, tartışmanın büyük bir kısmı, yahut argümanlarının en önemli noktası, savaş boyunca farklı fraksiyonlar tarafından kullanılan aynı mantığı tekrar ediyor veya benimsiyor.
Savaşın başlamasından bu yana 41 sene geçti ve Lübnan gençliğinin ulaşabildiği haberlerin ve yaşanmış dehşetlerin çoğu, kendi büyüklerinden dinledikleri hikayeler veya (Facebook & Youtube gibi) muhtelif internet medyası tarafından bir filtrelemeye uğruyor. Dinledikleri hikayeler ve seyrettikleri videolar ise ya savaşan kesimlerin savaş zamanı yaptıkları uydurmalar ya da bu uydurmaların güncel maksatlara hizmet edecek şekilde yeniden ısıtılıp ortaya konulan versiyonları.
Bu gençler bu görüntüleri ve onlara eşlik eden şarkıları, yeniden yaşama hasreti çektikleri ve hayatta bir gaye edinmek için aradıkları eski bir ihtişamın yadigarı olarak görüyor gibiler. Bu gaye ise kendi şahsiyetini öne çıkarmak, bir Kalaşnikof'un insana verebileceği güç şehvetini tatmak, daha büyük bir varoluşsal sebep aramak ya da kendi Lübnanlarını savunmak veya değiştirmek gibi şahsi sebeplere dayanabiliyor.
Kendilerini klasik mezhepçiliğin ve Lübnan'ın aşiret temelli ikiliklerinin dışında gören Lübnanlı gençler ve gruplar dahi, mevcut siyasi düzenin tamamen reddedilmesinden mutlak bir nihilistçi yaklaşıma uzanan bir kısır döngüde seyreden söylemlerin tuzağına düşmüş durumdalar. Bu fertlerin ve grupların uygun gördükleri herhangi bir şekilde kendi hedeflerine yönelik mücadele vermeleri caiz olmakla birlikte, mevcut sorun ve engellerden kendilerini uzakta tutmaları, neticede kendilerinin de yıkmayı umdukları hizipçi sistemin elini güçlendiriyor.
Mevcut haliyle Lübnan parlamentosu Mayıs 2014'ten beri cumhura bir başkan seçmekte başarısız oldu. O tarihten beri, Başbakan Temmam Selam'ın hükümeti, patlama noktasına gelmiş olan Lübnan devletine ilişkin bir saygınlık imajını diri tutmaya gayret etti ve fakat onda da feci şekilde başarısız oldu. Bu hükümetin en büyük fiyaskolarından biri de atık yönetimi gibi basit bir işi dahi yerine getirmekte gösterdiği acizlikle bütün ülkenin kendi çöplerine gark olmasına müsaade etmesi oldu.
Sonuç olarak, bu çöp rezaletine itiraz eden bir taban hareketi sokaklara çıktı ve evvela hemen bu soruna modern ve şeffaf bir çözüm talep etti. Ancak, ve bu hareketten beklendiği gibi, net bir planlarının olmayışı ve kendi içlerinde kavgaya tutuşmalarına ek olarak, iktidar cuntasının da 'işini bilmesi' sayesinde bu hareket yarı-anarşist bir fenomene dönüştürüldü ve bu da iktidar elitlerini güçlendirmeye yaradı.
Bu grupların işlediği büyük günah(lar) belki de Lübnanlı kitlelerin geleneksel liderlerini terk etmeyi kabul ederek, çökmekte olmasına rağmen kendi kayırmacılık eksenli ufak-tefek taleplerini karşılamakta mahir olan ilkel bir sistemi yok etmek için bilenmiş genç bir zümrenin peşinden gitmeye razı geleceklerine inanmak olmuştur.
Bu bağımsız aktivistler tarafından çöp meselesini protesto etmek için kullanılmış ve işe yaramamış metodun aynısının, yeni bir seküler ve liberal siyasi hareket toparlayabilmek için, savaşın resmen sona erdiği günden bu yana geçen son 26 senedir kullanılageldiğini, bu noktada tespit etmek ilginç olacaktır. İyi niyetli görünmesine rağmen bu hareket, mezhepçi aşiretçilik gerçeğini tanımayı reddettiğinden ve dolayısıyla bu problemi gereği gibi ele almakta başarısız olduğundan dolayı, yeterince halk desteği sağlayamadı. Bir hareket ortaya koyabilmek için savaşı ve savaşmış olanları kınamak tek başına yeterli değil.
Lübnan'ın, başarısız bir devlet, son derece kutuplaşmış mezhep temelli bir tıkanıklık ve Suriye sınırında süregiden ve yakıp-yıkan bir iç savaş olarak özetlenebilecek mevcut çıkmazına bakıldığında, daha beter bir kargaşaya sürüklenmemek için yukarıda bahsedilen tecrübeler dikkate alınmalıdır.
1970'lerdeki selefleri gibi şimdiki Lübnan gençliği de bir anarşizm ve saçmalık duygusunun hakim olduğu bir dünyada büyüyorlar. Diğer faktörlere ek olarak bu hal, farklılıklar içinde birlikte yaşamanın bir örneği olarak Lübnan'ı tahrip eden şiddet sarmalını şu veya bu şekilde [yeniden] tetikleyebilecek bir haldir.
O yüzden 18 resmi dini grup ve mezhebin bulunduğu ülkede, kendilerini bunların dışında sayan 19. mezhep de dâhil, bütün Lübnanlıların geçmiş tecrübelerden ders çıkarmaları, radikal bir devrim hayalini bırakmaları ve bunun yerine Lübnan'ın siyasi realitesinin mevcut şartlarına vakıf ve tedricen gerçekleştirilecek bir yaklaşımı benimsemeleri bütün taraflar için faydalı olacaktır. Belki bütün bunlar yapıldıktan sonra, Lübnanlıların iç savaştan bir şeyler öğrendikleri söylenebilir.