Tarih: 20.04.2016 13:18

'Terörizmle Mücadelede Parlamenterlerin Rolünün Geliştirilmesi' çalıştayı

Facebook Twitter Linked-in

İSTANBUL (AA) - TBMM Başkanvekili Ahmet Aydın, Türkiye'nin özellikle çatışma bölgelerine giden yabancı terörist savaşçıların seyahatlerinin önlenmesi için etkili önlemler aldığını belirterek, 'Bu bağlamda yaklaşık 38 bin kişi ülkemize girişi yasaklılar listesine alınmış, 3 binden fazla kişi sınır dışı edilmiştir. Ayrıca güvenlik güçlerimizin son dönemde yürüttüğü operasyonlar çerçevesinde DEAŞ ile ilişkileri nedeniyle bu yılın nisan ayı başına kadar bin 203'ü yabancı uyruklu toplam 2 bin 727 kişi gözaltına alınmış, 941 kişi tutuklanmıştır.' dedi.

Aydın, Uluslararası Adalet ve Hukukun Üstünlüğü Enstitüsü ile Avrupa Komisyonu tarafından düzenlenen 'Hukukun Üstünlüğü Çerçevesinde Terörizmle Mücadele Sistemlerinin İnşasında Parlamenterlerin Rolünün Geliştirilmesi' başlıklı çalıştayın açılışında, sadece bir milleti veya dini değil tüm insanlığı hedef alan bir kötülük olan terörizmle mücadelede başarıya ulaşmanın, uluslararası camianın ortak çabasını gerektirdiğini söyledi.

Toplumsal iradenin ve aklın somutlaştığı parlamento temsilcilerine düşen görevi, 'kendi toplumlarının ve uluslararası toplumun vicdanını seslendirmek' şeklinde açıklayan Aydın, Türkiye'nin uzun yıllardır terörle mücadele ettiğine değinirken, 'Bir yandan PKK, DHKP-C, PYD ve YPG terörüyle mücadele eden Türkiye, diğer taraftan DEAŞ terör örgütü ile de kararlı bir şekilde mücadele etmektedir. Türkiye, Bakanlar Kurulu kararı ile öncelikle 2009'da Irak El Kaidesi olarak bilinen yapılanmayı terör örgütü olarak tanımış olup, isim değiştiren söz konusu örgütü 2013'te IŞİD adı altında yine Bakanlar Kurulu kararı ile terör örgütü ilan etmiştir. Bu kapsamda Türkiye, DAEŞ'i terörist olarak tanımlayan ülkelerin başında gelmektedir' diye konuştu.

Suriye ve Irak'ta ortaya çıkan çatışmaların, geçmiş yönetimlerin yanlış politikalarının DEAŞ'ın bölgede kök salmasına neden olduğunu dile getiren Aydın, Suriye krizinin yakın zamanda çözülememesi durumunda DAEŞ ile mücadelenin kalıcı bir çözüme kavuşamayacağını aktardı.

Aydın, bölgedeki otorite boşluğundan istifade eden terör örgütlerinin ürettiği şiddet ve kaosun etkilerinin bölge ile sınırlı kalmadığını ve uluslararası sistem ve insanlığın ortak değerlerine zarar verdiğini belirterek, ülkelerin kendilerini ve istikrarlarını doğrudan etkilemeyen terör örgütlerine karşı da uluslararası mekanizmaların verdiği kararları desteklemek zorunda olduğunu vurguladı.

DAEŞ'le mücadele adına diğer terör örgütlerini desteklemenin, yanlış ve terörü destekleyen bir politika olduğunu ifade eden Aydın, şöyle devam etti:

'Sonuçları uzun vadede kullanıcılarına da dönecektir. Kısa vadeli sonuçlar adına uzun vadede büyük tahribat yaratma potansiyeli taşıyan terör örgütlerinin, başka terör örgütlerinin tasfiyesi için kullanılması ve bu yolla ona meşruiyet kazandırılmaya çalışılması çok vahim sonuçlara yol açacaktır. Kuruluşlarının ana felsefesi olarak amaçlarına ulaşmada şiddet kullanan ve en temel insan hakkı olan insanların yaşam hakkına kast eden bu terör örgütlerinin barışçıl ve istikrarlı bir iklim yaratılmasına herhangi bir katkısı olacağın düşüncesi çok yanıltıcı olacaktır. Tarih, bu tür yanlış hesaplamalar ve politikalar sonucu ortaya çıkan insani trajediler ve toplumsal istikrarsızlık örnekleriyle doludur.'

- 'İnsanlık, ortak acılara ortak tepkiler geliştirebildiği sürece terörün zararlarından korunabilecek'

Ahmet Aydın, terörle mücadelenin adli boyutunun, güvenlik boyutu kadar önem taşıdığının ve bu konuda BM çerçevesinde 'iade et ya da yargıla' ilkesinin uygulanmasını etkin hale getirecek mekanizmalar oluşturulması gerektiğinin altını çizdi.

Türkiye'nin gösterdiği çabaların diğer ülkelere örnek olabileceğini ifade eden Aydın, şu bilgileri verdi:

'Ülkemiz özellikle çatışma bölgelerine giden yabancı terörist savaşçıların seyahatlerinin önlenmesi için etkili önlemler almaktadır. Bu bağlamda yaklaşık 38 bin kişi ülkemize girişi yasaklılar listesine alınmış, 3 binden fazla kişi sınır dışı edilmiştir. Ayrıca güvenlik güçlerimizin son dönemde yürüttüğü operasyonlar çerçevesinde DEAŞ ile ilişkileri nedeniyle bu yılın nisan ayı başına kadar bin 203'ü yabancı uyruklu toplam 2 bin 727 kişi gözaltına alınmış, 941 kişi tutuklanmıştır. Çeşitli havalimanı ve otobüs terminallerinde teşkil edilen Risk Analiz Gruplarınca yaklaşık 9 bin 500 şahıs kontrole tabi tutulmuş, bunlardan 2 binden fazlasının ülkemize girişine izin verilmemiştir.'

Aydın, insan haklarına saygı ve hukukun üstünlüğünün, terörizmle mücadelenin ayrılmaz bir parçasını oluşturduğunu, terörizmle mücadelenin bu değerler çerçevesinde yürütülmesinin, toplumsal desteğin sağlanması ve potansiyel insan kaynaklarının kurulmasında vazgeçilmez bir yöntem olduğunu anlattı.

Terörün temel amacının, kitleler ve toplumlar üzerinde korku yaratmak suretiyle toplumlar arası barış, iş birliği ve terörle mücadeleye ilişkin uluslararası platformlardaki ortak bilincin tahrip edilmesini sağlanmak olduğunu dile getiren Aydın, 'Bu ölçüde 'Je suis Paris ve Bruxelles' diyebildiğimiz ölçüde 'Je suis Ankara ve İstanbul', 'Je suis Bağdat', 'Je suis Lahor', 'Je suis Kabul' diyemediğimiz zaman terörle mücadeleye ilişkin küresel etkin sonuçlar almak mümkün değildir. İnsanlık, ortak acılara ortak tepkiler geliştirebildiği sürece terörün zararlarından korunabilecektir' değerlendirmesinde bulundu.

- 'Gerçekler, bizleri terörle mücadelede yeni yaklaşımlar ve yeni araçlar geliştirmeye zorlamaktadır'

Dışişleri Bakanlığı Araştırma ve Güvenlik İşleri Genel Müdürü Tunç Üğdül de terör eylemlerine uluslararası toplumun birlikte ve güçlü şekilde mütemadiyen aynı mesajı vermesi gerektiğini vurgulayarak, 'Bu, adaletten kaçamayacakları mesajıdır. Terör eylemlerinin cezasız kalmaması, aynı zamanda devletlerin terör eylemlerinin kurbanlarına yönelik en büyük sorumluluğudur. Bu yüzden evrensel düzeyde 'Yargıla ya da iade et' ilkesinin uygulanmasını sağlamalıyız' dedi.

Terör örgütlerinin korkunç eylemlerini meşrulaştırdıkları koşulların düzeltilemediği takdirde terörizmle mücadelede başarı sağlanamayacağını belirten Üğdül, terörizmin yeşerdiği olumsuz şartların, çoğu zaman büyük yapısal sorunlardan kaynaklandığını söyledi.

Üğdül, sorunlardan bazılarını, 'sosyo-ekonomik istikrarsızlık', 'demokratikleşme sorunu', 'etnik, dini veya mezhepsel aidiyet sorunları, bundan kaynaklanan ötekileşme ve devlete yabancılaşma hisleri', 'istihdam ve eğitimde eşitsizlikler' ve 'insan hakları ihlalleri' şeklinde sıralayarak, şunları söyledi:

'Dünyanın birçok bölgesinde yaşananlar, devlet kurumlarının başarısız kaldığı veya zafiyete uğradığı durumlarda toplumsal kutuplaşmaların iç çatışmalara dönüştüğü hallerde terör örgütlerinin ne denli çabuk palazlandıklarını da göstermektedir. Bu gerçekler, bizleri terörle mücadelede yeni yaklaşımlar ve yeni araçlar geliştirmeye zorlamaktadır. Bir yandan teröristlere karşı sert güvenlik önlemlerini almayı sürdürürken, diğer taraftan terörle mücadele politikalarımızın farklı mağduriyetler yaratarak bizleri bir kısır döngüye sürüklemesine de izin vermememiz gerekmektedir. Hiçbir bahane terörizmin eylemlerini meşrulaştıramaz ancak bu grupların insan hakları ve demokratikleşme eksikliklerini sömürerek yeni teröristler devşirmelerinin de önüne geçilmelidir. Başka bir deyişle terörizmle mücadele anlayışımız, gerekli güvenlik tedbirlerinin yanı sıra vatandaşlarımızın devlete ve toplumun geneline karşı güven ve aidiyet duygularını geliştirmeyi hedefleyen yumuşak önlemlerle tamamlanmalıdır.'

- 'Temel hak ve özgürlüklere riayet etmek gerekiyor'

Avrupa Birliği Türkiye Delegasyonu Temsilcisi Ireneusz Fidos ise terör örgütlerinin hukuki zayıflıkların peşinden gittiğini, insanlığa karşı suç işlenirken, azınlık, çocuk, kadın haklarının ihlal edildiğini belirterek, bu konuda parlamentoların harekete geçmesi, anti-terör yasalarının yapılması, uluslararası düzenlemelerin de ulusal boyuta taşınması gerektiğini ifade etti.

Fidos, şiddetin ve radikal hareketlerin engellemesi için parlamenterlerin aldığı anti-terör aksiyonlarının, hukukun üstünlüğüne ve insan haklarına saygı göstermesi gerektiğine işaret ederek, 'Terörle mücadele ederken, temel hak ve özgürlüklere riayet etmek, hukukun üstünlüğünü gözetmek gerekiyor' değerlendirmesinde bulundu.




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —