Ülkücü Hareketin önde gelen isimlerinden “6 Ciltlik Ülkücü Hareket, 3. ciltlik Muhsin Yazıcıoğlu Külliyatı, 2. Ciltlik Ortadoğu’nun Cahşları “ kitapları başta olmak üzere bir çok eserleri bulunan, Türkiye’nin önde gelen araştırmacı yazarlarından Hakkı Öznur, Ülkü Ocakları Birliği Genel Başkanlarından ve Ülkücü Hareketin kanaat önderlerinden Dr. İbrahim Doğan’ın vefatı dolayısıyla bir yazı yayımladı. İbrahim Doğan’ın 60 yıllık ülkücü siyasi geçmişini ve vermiş olduğu tarihi mücadeleyi anlattı.
Yazının tam metni:
“İnnâ lillahi ve innâ ileyhi râciûn.” (Bakara Suresi, 156) (Hepimiz Allah’tan geldik, tekrar O’na döneceğiz.)
Zaman geçtikçe yalnızlaşıyoruz. Destanlaşan mücadelemizin kahramanları teker teker bu fani dünyadan ebedi âleme göç ediyor, sonsuzluğun sahibine kavuşuyor.
Şahsi ikbal peşinde koşmadan bir ömrü ülkü denen nazlı geline sevdalanarak, ülküsünün yolunda hiç durmaksızın yürüyen Ankara Ülkü
Ocakları Birliği’nin kurucularından ,Medrese- i Yusufiyeli ağabeyimiz, 68 kuşağının efsanevi Ülkücü Gençlik liderlerinden Dr. İbrahim Doğan hakka yürüdü. Sonsuzluğun sahibine kavuştu.
Dava büyüklerimizden İbrahim ağabey döneme damgasını vurmuş bir mücadele ve kavga adamıydı. Her türlü emperyalizme ve küfrün uşaklarına, karşı verilen o tarihi, soylu, destanlık kavgamızda hareketimizin gençlik liderlerindendi.
Ömrünü aziz Türk milletine, Türk milliyetçiliği ülküsüne, Ülkücü Hareket’e vakfetti. Ülkücü hareketin çilesini, cefasını çekti. Bu aziz millet kendisine hizmet edenlerini şehitlerini kahramanlarını asla unutmaz. İbrahim Doğan ağabey çileli yollardan geçmiş bir büyüğümüzdü.
1965 yılında Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi’ne başlamıştır. Marksist öğrenci hareketlerinin üniversitelerde ve sokaklarda etkili olmaya başladığı o yıllarda ,Türklük Ülküsüne bağlı olan İbrahim Doğan ağabey Başbuğumuz Alparslan Türkeş’in liderliğindeki CKMP saflarında çalışmalara başlamış ve CKMP gençlik kollarında yerini almıştır.
Türkeş tarafından Ülkücü Gençlik hareketinin teşkilatlanması ve Ülkü Ocaklarını kurulmasıyla ilgili görevlendirilen, Gençlik müşaviri CKMP Gençlik Kolları Genel Başkanı, rahmetli ,dava büyüklerimizden Sadi Somuncuoğlu ağabeye bağlı olarak bir dönem Gençlik kollarında çalışmalara başladı.
Dündar Taşer büyüğümüz ve Sadi ağabeyin direktifleri doğrultusunda Tarihi Türk Ocağı binasında, Üniversitelerde Ülkü Ocaklarının kurulma çalışmalarını başlattı.
1968 başlarında A.Ü TIP Fakültesinde Ülkü Ocaklarını kurdu. Tıp Fakültesinde talebe seçimlerine milliyetçi gençleri organize ederek “Anadolu” ismiyle girmelerini sağladı. Anadolu grubu 169 oy almıştı. Bu azımsanmayacak bir oydu. Mücadele azmiyle kısa sürede Tıp Fakültesinde hem gençliğe hem üniversite yönetimine kendini kabul ettirdi.
Muazzam teşkilatçılığı ve güven veren tavrıyla etrafına ciddi bir gençlik kitlesini çekmişti. Sevilen ve saygın kişiliğiyle Ankara da Üniversite gençliği içinde Ülkücü Gençlik lideri olarak ön plana çıkmıştı.
ÜLKÜ OCAKLARI BİRLİĞİ’NİN KURULUŞUNDA EMEĞİ BÜYÜKTÜR
Ülkü Ocaklarının ilk kuruluş döneminde Ankara’daki bütün Üniversiteleri, Fakülteleri bir grup ülküdaşıyla dolaşarak çalışmalar yaptılar. Kısa zamanda SBF , Hukuk , DTCF, Ziraat ,ODTÜ, Gazi Eğitim vb. yerlerde Ülkü Ocaklarını kurdular. Kurulan Ülkü Ocaklarını 15 Mayıs 1969 yılında Ülkü Ocakları Birliğine dönüştürdüler.
Ülkü Ocakları tarih sahnesine böylece çıkıyordu. İbrahim ağabey de Tıp Fakültesi Ülkü Ocaklarını temsilen Ülkü Ocakları Birliği’nin kurucularından olmuştu.
Ankara ÜOB ’nin ilk Başkanı SBF’ de Ülkü Ocaklarını kuran Aytekin Yıldırım’dı. İbrahim Doğan, Muhittin Çolak, Salih Dilek, Aytekin Yıldırım, İlhan Kesici, Turan Güven ( Rahmetli), Ramazan Ceylan, Sami Bal, Ramiz Ongun, Hasan Ali Arıkan, Ali Güngör ( rahmetli), Şevket Bülent Yahnici ve bir çok dönemin önde gelen ülkücüleri Ankara’daki Üniversitelerde çok büyük mücadeleler verdiler .
Devrimci Sol’un azgınlaştığı ve kitlesel olarak çok güçlü olduğu ( 1968- 1971) yıllarında Ülkü Ocakları Birliği, Genç Ülkücüler tarih yazdılar.
ÜLKÜCÜ MÜCADELEMİZDE , İBRAHİM DOĞAN BAŞKAN HER YERDE
1968 -1970 yıllarında Türk Ocağı tarihi binasında toplanan ülkücüler okullarda çatışmaların yoğunlaşması üzerine sürekli bir arada bulunuyorlardı Ülkücülere yönelik saldırıların şiddete dönüşmesi üzerine Ocak binasında mutlaka 50 -100 civarında öğrenci bulunuyordu. Ankara ÜOB yöneticileri duruma göre hareket ediyor, gelen saldırı haberleri üzerine anında Ankara Ocak başkanı başta olmak üzere ÜOB yöneticileri ve ÜOB’li gençler harekete geçiyor, ülküdaşlarına yardıma koşuyorlardı.
Ankara’da, nerede mücadele, nerede kavga varsa İbrahim Başkan oradaydı. İbrahim Başkan ODTÜ’de , SBF’de, Hukuk’ta , Hacettepe’de, DTCF’de , Fen Fakültesinde, Yüksek Öğretmen Okulunda, Ziraat Fakültesinde her yerdeydi. Kızılay ,Beşevler, Cebeci, Dışkapı bölgesinde mekik dokuyordu.
Turan Güven ( rahmetli), Sami Bal, Hasan Ali Arıkan, Ramazan Mirzaoğlu Fen Fakültesi ve Yüksek Öğretmen okulu ve çevresinde …
Ramiz Ongun, Ali Güngör( rahmetli) Orhan Kavuncu, Orhan Arslan, Ziraat Fakültesi ve Veteriner Fakültesi çevresinde (Dışkapı- Yıldırım bölgede) …
İbrahim Doğan, ağabey Aytekin Yıldırım ( rahmetli) ve onların etrafındaki ülkücü gençler de A.Ü.Tıp Fakültesi, SBF, Hukuk Fakültesi, Hacettepe Üniversitesi ve çevresinde … ( Cebeci –Kızılay)
Muhittin Çolak ve Salik Dilek etrafındaki ülkücü gençler DTCF-‘de (Ulus , Sıhhıye, Beşevler, Kızılay bölgesinde) …
Bu grup diğer bölgelerdeki ülkücü öğrencilere de hızla yardıma giden ekipti. Kızılay ve Sıhhıye bölgesinde mutlaka sol gruplarla karşılaşmalar ve taşlı sopalı çatışmalar yaşanırdı.
“Rüzgarın Oğlu” lakaplı Muhittin Çolak, “Komando Salih” lakaplı Salih Dilek üniversiteli, liseli genç ülkücülerle sol grupları dağıtır, hakim oldukları SBF ve Hukuk fakültesine kadar kovalarlardı.
1969 yılı sonlarında dönemin Gençlik Müşaviri Sadi Somuncuoğlu ağabey yanında İbrahim Metin ağabeyle DTCF önünde çıkan kavgaya şahit olurlar. Salih Dilek Başkan bir grup Ülkücü gençle, kendilerinden kat kat fazla olan Dev- Genç militanlarıyla çatışıyorlar. Duruma şahit olan iki büyüğümüz genç ülküdaşlarını kavgada yalnız bırakmazlar. Onlarda kavgaya girerler. DTCF’de başlayıp Kızılay da biten arbedede yiğit GENÇ ÜLKÜCÜLER Dev- Genç militanlarını perişan etmiştir.
ÜOB , DEV-GENÇ TERÖRÜNE BOYUN EĞMEDİ
1968 -1970 yıllarında FKF/ Dev- Genç militanları Ülkücü gençleri Üniversitelere sokmak istemiyordu. Ülkücülerin öğrenim özgürlüğünü engellemeye çalışıyorlardı. Üniversite ve Fakültelerde kurulan Ülkü Ocakları kulüplerini kapatmaya, Ülkü Ocakları panolarını indirmeye çalışıyor ve ülkücü gençlere yönelik şiddete başvuruyorlardı. Taşlı sopalı saldırıların yerini silahlar aldı. Dev-Genç militanları Ülkücülere silahlı saldırı düzenliyordu. Bazı üniversitelerde yalnız yakaladıkları ülkücüleri kaçırıyorlar ve işkence yapıyorlardı.
ÜOB yöneticileri , Ülkücülere yönelik saldırılara karşı nerede saldırı varsa oraya koşuyorlardı. Komünistlere gereken cevabı sayıları az olmasına rağmen veriyorlar, geri adım atmıyorlardı. Hızla teşkilatlanılıyor, üniversitelerde yoğun faaliyetler gösteriliyordu. Ülkücü mücadele hem üniversitelerde hem sokaklardaydı.
BAŞBUĞ TÜRKEŞ’İN TARİHİ ODTÜ KONFERANSI
MHP Genel Başkanı Başbuğumuz rahmetli Alparslan Türkeş ODTÜ Ülkü Ocakları tarafından bir konferans vermesi için ODTÜ’ye davet edilmişti. Türkeş’in ODTÜ’ de konferans vermesi FKF’ye bağlı ODTÜ ÖTK’yi çok rahatsız etmişti. Bu Konferansı engellemek istediler.
Yusuf Aslan, Hüseyin İnan, Sinan Cemgil, Ertuğrul Kürkçü gibi dönemin sol gençlik liderleri Türkeş’in, ODTÜ konferansını engellemek için ellerinden geleni yapmışlar ama başarılı olamamışlardı.
Ülkücü Hareket’in Kurucusu ve lideri Başbuğumuz konferansa parti yöneticilerinden Dündar Taşer ve Gençlik Kolları Genel Başkanı Sadi Somuncuoğlu ile beraber gelmişti.
31 Mart 1969 günü yapılan konferansın konusu “ Dış Politikadaki Gelişmeler Ve Türkiye”. Konferansın açış konuşmasını ODTÜ Ülkü Ocakları Başkanı İlhan Kesici ( Şimdi İstanbul CHP Milletvekili) yapmıştı. İbrahim Doğan, Muhittin Çolak, Salih Dilek , Aytekin Yıldırım, Ramiz Ongun, ,Turan Güven, Ramazan Ceylan gibi dönemin Ülkücü Gençlik başkanları , çok sayıda Ülkücü genç ODTÜ’ye gelmişti.
ODTÜ’ye gelen Ülkü Gençler salonda düzeni sağlamıştı. Üçlü Amfi salonunu işgal etmek isteyen FKF militanlarına izin vermediler. Konferansın olaysız ve başarılı bir şekilde geçmesini sağlamışlardır.
Milliyetçi Hareketin lideri Alparslan Türkeş ve CKMP/ MHP yöneticilerinden Muzaffer Özdağ SBF ve Hukuk Fakültesinde de konferans vermişlerdir. FKF mensubu kızıl militanlar yine bu konferansları da engellemek istemişler ancak karşılarında Ülkü Ocakları Birliği mensuplarını görünce, kirli emellerine ulaşamamışlardı.
Sosyalist Fikir Kulüpleri Federasyonunun ( FKF) başkanlarından daha sonra THKP-C Kurucularından olan Yusuf Küpeli liderliğindeki Komünist militanların SBF’ de ülkücü gençlere saldırılarına İbrahim Doğan, İlhan Kesici, Aytekin Yıldırım gibi bir grup Ülkü Ocaklı sert bir şekilde cevap vermiş Yusuf Küpeli ve bazı sol militanlar yaralanmış bir çoğu da kavgadan kaçarak toplum polisine sığınmıştı.
11 ŞUBAT 1970 GÜNÜ ÜLKÜ OCAKLARI BİRLİĞİ BAŞKANI OLDU
İbrahim ağabey hem Başbuğumuzla hem de gençlikle yakından ilgilenen Türkmen Ağamız Dündar Taşer büyüğümüzle sürekli istişare halindeydi. Aytekin Yıldırım ağabeyimizin görevi bırakmasından sonra 11 Şubat 1970 tarihinde Türk Ocağı binasında yapılan ÜOB kongresinde İbrahim Doğan Ağabey Ülkü Ocakları Birliği ( ÜOB) Başkanlığına seçildi. İki adaylı kongre son derece demokratik bir ortamda geçmişti. Adaylardan diğeri Bahri Zorlu’ydu . Seçimden sonra her aday ülküdaşlarını beraber selamlamışlardı.
Ülkü Ocakları Birliği bütün Anadolu da şubeler açmak istiyordu. Ülkü Ocakları Birliği Genel Merkez gibi görülüyor çalışmalar o doğrultuda devam ediyordu.
Gayri resmi olarak Ankara ÜOB tarihimizde Genel Merkez olarak bilinir. Ancak bunu resmi boyuta sokmak için İbrahim ağabey arkadaşlarıyla Plan ve program yaptı. ÜOB’nin merkezileşmesi ve Türkiye’nin bütün üniversite ve fakültelerinde kurulması için sistemli çalışmalar devam ederken İbrahim Doğan başkanımız bir karanlık tertiple cezaevine düşmüştür.
İbrahim Doğan başkanımızın yiğit ve taviz vermeyen duruşu Ülkü Ocakları Birliğini bütün üniversitelerde teşkilatlandırmaya çalışması FKF/ Dev-Genç militanlarının dikkatini çekmişti. Sol Örgütler, İbrahim Doğan başkanımızı hedef almışlardır.
13 NİSAN “KOMPLO”SUYLA CEZAEVİNE DÜŞTÜ
Tıp Fakültesi üçüncü sınıf öğrencisiyken, 13 Nisan 1970’te elim bir olay meydana gelir. Hacettepe Tıp Fakültesi öğretim üyesi ve asteğmen Dr. Necdet Güçlü nereden geldiği belli olmayan bir kurşunla hayatını kaybetmişti. Bu olay üzerine düzenlenen bir “komplo” ile ÜOB Başkanı İbrahim Doğan gözaltına alındı. Ankara Emniyet Müdürlüğü İkinci Şube de işkencelerden geçirildi. İbrahim Doğan ağabey alakası olmadığı bu ölüm olayından dolayı 4 yıl cezaevinde yattı.
Olayın aslı şudur: 13 Nisan günü Dev- Genç militanları çeşitli üniversitelerde olaylar çıkarmıştır. Beşevler bölgesinde Ülkücülere saldırmışlardır. Tıp Fakültesi öğrencisi Ülkücü Süleyman Oral’ı kaçırmışlar ve ona işkence yapmışlardır.
Bunun üzerine İbrahim ağabey kaçırılan ülkücü arkadaşını kurtarmak maksadıyla okuduğu TIP fakültesine gider. Okulu işgal eden Dev- Genç militanları üzerine ateş açarlar. Kurtulmak için okulun dışına çıkmaya çalışırken mermilerden biri tesadüfen yoldan geçmekte olan bir tabip teğmene Necdet Güçlü’ye isabet eder.
Polis hemen olaydan sonra Türk Ocağını basar. Binadaki 57 Ülkücü genci Ankara Emniyet müdürlüğüne götürürler. ÜOB başkanı İbrahim Doğan’da polis tarafından gözaltına alınanlardandır. Olay kamuoyunda büyük yankı yapar. Merkez medya ve solcu basın olayı Ülkücülerin üzerine yıkmaya çalışmıştır. ÜOB Başkanı İbrahim Doğan’ı “katil ilan” ettiler. İtibar suikasti yaptılar.
İÇİŞLERİ BAKANI EMNİYETE GELEREK BASKI YAPMIŞTIR
Yetmedi. AP iktidarının İçişleri Bakanı Haldun Menteşeoğlu, Ankara Emniyetine gelerek İbrahim Doğan’ ağabeye “cinayeti kabul et bu dosya kapansın, bizi uğraştırma “ diyerek baskı yapmıştır. Bir İçişleri Bakanı işkenceci polis şeflerinin yanında suçsuz bir ülkücüye cinayeti yıkmak istemesi görülmüş bir şey değildir.
İbrahim ağabey, Ülkücü düşmanı Bakanın tehditlerine boyun eğmemiş ve bu olayla ilgisi olmadığını sert bir şekilde Menteşe’ye ifade etmiştir. AP iktidarı olayı Ülkücülerin üzerine yıkarak solculara şirin gözükmeye çalışıyordu.
İçişleri Bakanı gittikten sonra İbrahim ağabeye tekrar işkence yapılmıştır İbrahim Doğan işkenceli sorgulardan sonra iki ülküdaşıyla beraber tutuklanarak Ulucanlar cezaevine 6 koğuşa kondu Bazı sol görüşü yalancı tanıklar İbrahim Başkan aleyhine ifade vermişlerdi. Kurşunun başka bir silahtan çıktığı belirlenmesine rağmen, İbrahim başkan 4 yıl tutuklu kaldı.
MUZAFFER TÜRKEŞ , ASUMAN TAŞER ,HALİDE YAHNİCİ ANNELERİMİZ ULUCANLAR CEZAEVİNDEKİ ÜLKÜCÜ GENÇLERİ SIK SIK ZİYARET EDERLERDİ
MHP Genel Başkan Yardımcısı Dündar Taşer ağabeyimiz ve Başbuğumuzun ilk eşi Muzaffer Türkeş annemiz yine Dündar Taşer büyüğümüzün eşi Asuman Taşer annemiz Şehidimiz Ercüment Yahnici’nin ve Şevket Bülent Yahnici’nin annesi Halide Yahnici annemiz, Galip Erdem , Sadi Somuncuoğlu gibi dava büyüklerimiz ve dönemin MHP Gençlik Kolları, Genç Ülkücüler, Ülkü Ocakları mensupları Ulucanlar cezaevini ziyaret ederek yalnız bırakmazlardı.
Muzaffer Türkeş , Asuman Taşer ve Halide Yahnici büyüklerimiz evlerinde yatıkları yemekleri, pasta, ve börekleri görüş günlerinde getirir ve cezaevindeki Ülkücülerin Başkanı olan İbrahim Doğan’a ağabeyimize teslim ederlerdi. Ulucanlar cezaevindeki ülkücüler getirilen yemekleri hep beraber yerlerdi.
TAHLİYE OLAN ÜLKÜCÜLER İÇİN ÜLKÜ OCAKLARI GECE DÜZENLEDİ
İbrahim Doğan, Mahir Özsoy, Hasan Ali Arıkan, Sami Bal ve Sabri Can gibi Ulucanlar cezaevinde yatan ülkücülerin tahliyesi üzerine, Ülkü Ocakları Derneği 21 Mayıs 1974 günü Ankara Yıba düğün salonunda bir gece düzenlemiştir.
Tahliye olan 5 Ülkücüye genç Ülkü Ocaklılar büyük sevgi gösterilerinde bulunmuşlardır. ÜOD Genel Başkanı Muharrem Şemsek bir bir konuşma yaparak Ülkücü Gençlik adına geçmiş olsun demiştir. Tahliye olan ülkücüler adına konuşan İbrahim Doğan başkan “Bizi zindanlar, bizi işkenceler yıldıramaz. Geçen beş senede Ülkücü Hareketin çok büyüdüğünü gençliğin Ülkü Ocaklarına koştuğunu gördük. Bundan çok mutluyuz” demiş ve Ülkü Ocakları genel merkezine teşekkür etmiştir.
İbrahim ağabey cezaevinden çıktıktan sonra kaldığı yerden fakültesine devam etmiş ve geçen zamanı telafi ederek 1979 yılında Uzman Tıp Doktoru ve KBB uzmanı olmuştur.
ZİNDANLARI YUSUFİYE’YE ÇEVİRENLER ÖTELERİN ÖTESİNDE BULUŞTULAR
Zaman içerisinde zindan, mahpushane, hapishane, cezaevi, taş medrese ve nihayet Yusufiye adını alarak Ülkücülerin dilinde farklı bir mana kazanan hapishanelerde 1970’lerin sonlarından 1992 yılına kadar binlerce Ülkücü çile doldurmuştur.
Ülkücüler zindanları, ilim ve irfanla 'Medrese-i Yusufiye'ye çevirdiler. Ve hapishaneler bir nevi Medrese-i Yusufiye olmuştur. Kendilerine "Yusufi" ismini verenlerin Hz. Yusuf misali zindanları Medrese-i Yusufiyeye çeviren ülkücülerin hikâyesidir.
İbrahim ağabey “Medrese-i Yusufiyeler,” de ilk yatanlardandı. Yusufiye medreselerinde İbrahim Doğan gibi nice güzel insan okudu. İbrahim Başkanımız Cezaevlerini Taş Medreseye, Yusufiye’ye çevirenlerden, Ülkücülerin ilk taş medrese genel başkanıdır. aynı zamanda .Ankara Ulucanlar Merkez Cezaevi’ndeki ülküdaşlarımıza başkanlık, ağabeylik yapmıştır. Kendisinden sonra Ulucanlar Cezaevi başkanlığını Dr. Ahmet Tevfik Ozan, Selahattin Arpacı, Selahattin Şenliler ağabeylerimiz yapmıştı.
İbrahim ağabey Ülkücü Hareket'in Türkiye ve Türk Milletine armağan ettiği efsanelerden biridir. Ceza ve Tutukevlerinin birer Yusufiye ve Taş Medrese haline gelmesinde ilk harcı koyanlardandır. Dr Ahmet Tevfik, Ozan, Selahattin Arpacı, Selahattin Şenliler ile birlikte, bu hususta büyük emek sarfetmiştir. Bu dörtlü, ebedi yolculuklarında da birbirini takip etmişler; adeta peşpeşe rahmeti rahmana kavuşmuşlardır. Ulucanlar cezaevinin simge isimleri bugün ötelerin ötesinde buluştular.
İBRAHİM AĞABEY ULUCANLAR CEZAEVİNDEKİ PROGRAMLARA MUTLAKA KATILIRDI
Ankara Ulucanlar Cezaevi’ndeki programları kaçırmaz, orada olmaya gayret ederdi. Geleneksel hale gelen “Geleneksel Türk Milliyetçileri 12 Eylül Buluşmaları” (EKSEN Sendikası ve Selçuklu Vakfı) programına mutlaka katılırdı.
Binlerce Ülkücü, Ulucanlar Cezaevi önünde bir araya gelir, sonra toplu halde cezaevinin içi gezilir. İbrahim ağabey yıllarca yattığı, başkanlık da yaptığı Ulucanlar Cezaevi’nin her karışını iyi bildiği için gruba öncülük ederdi. Ülkücülerin kaldığı koğuşlar gezilirken, burada hangi dava arkadaşımızın, ülküdaşımızın kaldığını, yapılan eğitim çalışmalarını anlatırdı. Ulucanlar Cezaevi’nde yatmış olan yüzlerce ülküdaşımızla hem hasret giderir hem kucaklaşır hasbihal ederdi. Kaldıkları koğuşları ziyaret sırasında günün mana ve önemine binaen kısa bir açıklama yaptıktan sonra tarihe tanıklık eden isimler Ulucanlar Cezaevi’nde yaşadıklarını anlatırlardı.
En son, EKSEN Sendikası tarafından 12 Eylül 2021 günü düzenlenen programa katılmıştı. Bu gün aramızda olmayan çok kısa aralıklarla hakka uğurladığımız, Ulucanlar Cezaevinin simge isimleri Dr Ahmet Tevfik Ozan ( 15 Ocak 2021) , Selahattin Arpacı ( 27 0cak 2000) ,Selahattin Şenliler’de ( 26 Aralık 2021) düzenlenen programlara katılır ve onlarda birer konuşma yaparlardı.
Yüzlerce dava arkadaşımızla cezaevi avlusunda hep birlikte söylediğimiz marşlar, attığımız sloganlar gözümün önünde. 55-45 yıl öncesine gitmiş, hatıralar canlanmıştı.
12 Mart öncesi ve sonrasında (1970-1974) yine 1975-1979 yılları arasında Ankara Ulucanlar Cezaevi’nde yatmış 68 ve 78 kuşağı Ülkücüler, o büyük anlamlı tarihi mücadelede tarihe not düşmüş, tanıklık etmiş, mukaddes bir davanın ve kavganın yiğitleriydi. Ulucanlar Cezaevi’ni gezerken, resimlere bakarken, gözlerimizin önünden şehitler alayı geçiyordu. Gözlerimizin önünde bir koca tarih akıyordu.
HAYATINI ÜLKÜCÜ HAREKETE ADADI
Hayatını ülkücülüğe, Ülkücü harekete adamıştı. Ülkücü gençlerin, eğitiminde emeği, hizmeti büyüktür. Hareketin ağabeylerinden biri olarak her zaman yol gösterdi, fikirleriyle tavırlarıyla bir ağabey olarak üstüne düşen tarihi rolü, layıkıyla yerine getirdi. Her zaman birliği, beraberliği, kardeşliği savundu. Ülküdaşlık hukukuna hep bağlı kaldı.
Bizler dünyalık menfaati, şahsi ikbâli ayaklar altına almış, hakikaten hakikâte râm olmuş bir hareketin müntesipleriyiz. Allah’ın davasının davacısı olmanın şerefiyle şereflenmiş hareketimiz, gücün değil hakkın yanında olmayı kendine her daim vazife bilmiştir.
Vefa, bizi biz yapan, bizi ayakta tutan önemli bir hasletimizdir. Güzel bir duygu, uygulanması şart olan büyük ehemmiyete haiz âli bir düstur, yüce bir sıfat, terk edilmemesi ve mutlaka yaşatılması elzem olan ulvî bir vasıftır.
Vefa, bir mü’min vasfıdır. Vefa, sadâkat, samimiyet, kadirşinaslık gibi değerlerimiz, yüce dinimizin de yaşanmasını istediği ve terk edilmesinin Gayretullah’a dokunduğu ulvî hasletlerdir.
Vefa samimiyettir, vefa doğruluktur, vefa sadâkattir, vefa ahdinde durmak, ahde bağlı olmak, emanete riayet etmektir. Vefası olmayanların davası da yoktur, geleneği de yoktur; geçmişi, geleceği de yoktur.
ÜLKÜCÜLÜK, EN GÜZEL DAVA ADAMLARININ HAYATINDA YAŞANIR
Dava adamlarının vefası vardır. Büyük davalar, davaya adanmışlık ve vefa üzerinde yükselir ve zaferle taçlanır. Onlar, sonsuzluğun sahibinin yolundadırlar. Ve ötelerin ötesini düşlerler, düşünürler.
Ülkücülük, davaya adanmışlıktır, vefadır, kadirşinaslıktır. Ülküdaşlık hukuku çiğnenmeyecek, çiğnetilmesine göz yumulmayacak büyük, tarihi ve kutlu bir bağdır. Bu bağ kırılmaz, kopmaz, koparılamaz.
Dava adamı zor zamanların adamıdır. Ülkücülük en güzel dava adamlarının hayatında yaşanır. Ömrü, yaşanmaya değer kılan şey dava adamı olmaktır. Dr İbrahim Doğan ağabey de bir dava adamıydı. Hasbiydi. Hesap adamı değil, dava adamıydı.
“ÜLKÜCÜ HAREKET” KİTABIMA FOTOĞRAFLARLA, BELGELERLE, ÇOK KIYMETLİ KATKILARDA BULUNDU
Dr. İbrahim Doğan ağabey ile 1985 yılında tanıştım. Biz 78 kuşağız o ise 68 kuşağı. Gençlik yıllarımızda onun ismini zaten her ülkücü gibi biliyorduk ve dava büyüğümüz olarak çok seviyorduk.
Ülkü Ocakları Derneğinin kurultaylarında, Ülkücü gençliğin bir ağabeyi olarak Divan Başkanlığını yapardı. Toplantılara katılarak Ülkücü gençlere hitap ederdi. Onlara Ülkücü dünya görüşünü ve Ülkücü Gençliğin vazifelerini ve tarihsel sorumluluklarını hatırlatır ve kendilerini her alanda iyi yetiştirmelerini söylerdi.
Ülkücü camiada hemen herkes onu samimiyeti ve açık sözlülüğünden dolayı “ağabey” olarak tanıdı, ona saygı duydu.
İbrahim Doğan, altmışlı yıllardan bu güne sürdürdüğü ülkü mücadelesini, cezaevi dönemi ve sonrasında da kesintisiz olarak sürdürmüştür. Onun kararlılığı ve ülküsüne olan bağlılığı, birçok genç için ilham kaynağı olmuştur.
Panama Yayınlarından çıkan “Akıldan Kaleme” adlı 447 sayfalık Kitabı mutlaka okunmalıdır. 1968 öğrenci olayları ve ülkücülerin yaşadıkları ve kendisinin tutuklandığı olay geniş bir şekilde yazdığı kitapta anlatılmaktadır.
KOMÜNİST ÖRGÜTLER 12 EYLÜL SONRASINDA DA ONU HEDEF ALDILAR
12 Eylül sonrası bizler Başbuğun mesajıyla MP/ MÇP’ de siyaset yaptık. Dr. İbrahim Doğan 1990’ların başından itibaren Meclis’te kulak, burun, boğaz uzmanı olarak görev yaptı. Dönemin TTB Başkanı Solcu ve Ülkücü düşmanı Füsun Sayek, Doğan ağabeyin Meclis’te çalışmasına karşı çıkarak, gündeme getirmiş ve hedef göstermişti. Dönemin Meclis Başkanı Mustafa Kalemli, İbrahim Doğan'ın Meclis'te çalışması konusunda yasal bir engel olmadığını savunmuştu.
Ülkücü Hareket düşmanı sol örgütler Dr. İbrahim Başkan’a saldırıya geçtiler. Onu itibarsızlaştırmaya çalıştılar. Onunla İlgili “Devrimci Katili Dr.” - “Katilin Mecliste ne işi var” gibi tamamen gerçek dışı , alçakça yayınlar yaptılar. Merkez Medya ve solcu gazeteler sürekli yargılandığı davayı gündeme getirerek onu sol örgütlere tekrar hedef gösterdiler.
DEV-SOL vb. sol örgütler, İbrahim ağabey ile ilgili onu hedef alan bildiriler yayımladılar. Bu örgütlerin yayın organlarında ve Cumhuriyet, Milliyet gibi gazeteler de, sürekli İbrahim ağabeye saldırdılar. İftiralara devam ettiler. İbrahim ağabey bu iftiralara karşı metanetini, sağduyusunu korudu. Ülkücü duruşunu bozmadı ve Ülkücülükten taviz vermedi.
VEFAT ETMESEYDİ ELAZIĞ TÜRK OCAKLARINDA DÜNDAR TAŞER AĞABEYİMİZİ ANLATACAKTI
Çok kıymetli büyüğümüz, Dr .İbrahim Doğan ağabey ile Ülkücü kuruluşların düzenlediği bazı programlara birlikte katıldık ve konuşmalar yaptık. 2024 yılının Mart ayında Yeni Ufuk dergisinin düzenlediği Türk Dünyası ile ilgili programa katılmıştık. Yanında muhterem eşi de vardı. İbrahim abi Türk Dünyası ile ilgili çok kıymetli bir konuşma yapmıştı. Programın sonunda ülkücü gençlerin okuduğu ülkücü marşlara birlikte katılmıştık. Eşi ile beraber Bozkurt işareti yaparak gençlere eşlik ediyordu. Çok duygulanmıştı. Mazi gözünde canlanmıştı. Hatıralar gözünün önüne gelmişti Hepimiz duygulanarak programdan ayrılmıştık. Gençlere teşekkür etmiş her zaman yanlarında olduğunu ve çalışmalara devam etmelerini istemişti.
Arada sırada telefonla görüşür, hasbihal ederdik. Son görüşmemiz bu program olmuştu.
Ancak , bundan iki hafta önce Elazığ Türk Ocakları Başkanı Prof. Dr. Yavuz Haykır hoca beni aradı: “Abi, Dündar Taşer ağabeyimizin vefatının 52. Yıl dönümü ile ilgili bir program yapmak istiyoruz” dedi. Benden bu konuda Dündar ağabeyimizi yakından tanıyan bir isim önermemi istedi. Bende, Dündar Taşer büyüğümüzü yakından tanıyan onunla çok yakın hukuku olan ve Ülkü Ocakları ile ilgili o yıllarda sürekli istişare ettiği, tavsiyelerini aldığı, ÜOB Başkanlığı yapmış olan ağabeyimiz Dr. İbrahim Doğan’ın ismini ve telefon numarasını verdim . “Benim de selamlarımı ,sevgilerimi söyle görüş. Bir programı yoksa mutlaka katılır” dedim. Yavuz hocamız çok mutlu oldu.
“Komando Recep” olarak bilinen davamıza, hareketimize unutulmaz hizmetlerde bulunmuş olan ,1980 öncesi Diyarbakır Ülkü Ocakları başkanlığı yapan Recep Alyamaç ağabeyde aramıştı. İbrahim Doğan ağabeyin konferansa katılacak olmasından dolayı, Elazığ ülkücüleri olarak çok mutlu olduklarını ve heyecanla İbrahim Başkan’ı beklediklerini söylemişti.
Kıymetli kardeşim Yavuz hocamız, Dr. İbrahim ağabeyi hemen aramış ve görüşmüşler. İbrahim başkanda seve seve Katılacağını ifade etmiş. Elazığ Türk Ocakları hemen harekete geçerek Dr. Ahmet Tevfik Ozan ağabeyimizin isminin verildiği salonu tutmuş.
Dr. İbrahim ağabey kendisinden sonra 1974 sonunda Ulucanlar cezaevine gelen Ulucanlar Cezaevi Teşkilat başkanlığını yapan çok sevdiği ülküdaşı, kardeşi, Dr. Ahmet Tevfik Ozan’ın isminin verildiği salonda konuşacağını öğrenince çok mutlu olmuş. Ancak programla ilgili daha sonra Yavuz Arkadaşımız kendisini arayınca hastanede olduğunu, tedavi gördüğünü, eğer doktorlar izin verirse katılacağını söylemiş, ancak doktorlar sağlığının ciddiyetinden dolayı izin vermemişler.
Elazığ Türk Ocakları mensubu kardeşlerimiz ve bütün Ülkücü Camia İbrahim ağabeyin sağlık durumunu yakından takip etmişlerdir . Hepimiz dualar ettik. Rabbim onu bizden çok seviyormuş. Vefat etmeseydi Elazığ programına katılacaktı.
ÜLKÜCÜ HAREKET ADLI KİTABIMA ÇOK KIYMETLİ KATKILAR SAĞLADI
Üzerimizde emeği büyük olan, bizde hakkı bulunan, bu büyük mücadele ve dava adamı, yiğit ÜLKÜCÜ ile çok güzel bir ağabey kardeşlik hukukumuz vardı.
Bundan 25 yıl önce 1999 yılının Mayıs ayında yayınlanan “6 Ciltlik Ülkücü Hareket” adlı çalışmamda görüştüğüm dava büyüklerimdendi. Ülkü Ocakları Birliği’nin Kuruluşunu, Üniversitelerde verilen ülkücü mücadeleyi , 68’li yılları, öğrenci hareketlerini, 12 Mart öncesini ve sonrasını, düzenlenen komployla, atılan iftiralarla cezaevine girişini, cezaevi yıllarını, çıktıktan sonra yaşadıklarını tek tek anlatmıştı.
Ülkücü Hareket’in İkinci Cildinde Ülkü Ocaklar Birliği ve 5. Ciltte yer alan “Cezaevleri”ni anlattığım bölümlere çok kıymetli katkılar sağladı. Sadece bilgiler, belgeler vermedi. 1970-1974 yılında Ulucanlar cezaevinde yatan ülkücülerin yer aldığı, tarihi öneme sahip bazı fotoğrafları da, özel arşivinden çıkararak, kitapta ilk defa yer almasına sağladı. Sahasında tek olan Ülkücü Hareket kitabıma çok kıymetli katkılar sağladı.
Dr. İbrahim Doğan ağabey gibi bir çok dava büyüklerimize hatırlarını yazmalarını ve bunların yakın politik tarihimiz açısından çok önemli olduğunu, gelecek kuşaklarında yayınlanacak hatıralardan çok istifade edeceklerini, daima söyledim.
Rahmetli büyüğümüz Dr İbrahim Doğan hatıralarını iki yıl önce yayınladı. Çokta iyi yaptı. “Akıldan Kaleme” adıyla yayımladığı hatıratında sadece yaşadıklarını değil, Ülkücü-Milliyetçi Hareket’in dününü ve bu gününü anlatıyor; ömrünün altmış yılını gecesiyle gündüzüyle adarcasına içerisinde geçirdiği bu Hareket’le ilgili fazla bilinmeyen birçok olaya, bildiklerinin tamamını anlatmasa da ışık tutuyor.
ÜLKÜCÜLÜK, İBRAHİM DOĞAN AĞABEY GİBİ YAŞAMAKTIR
“Sevmedim ülküden başkasını” diyen bir ülkü eri, bir mücadele ve kavga adamıydı.
Makam, Mevki, İkbal peşinde koşmadı. Hesap adamı değil, dava adamıydı.
Hayatı boyunca Ülkücülerin birliğini, beraberliğini ve kardeşliğini savundu.
Ülkücü gibi yaşadı ve Rabbine uğurlandı.
1991 yılında dava arkadaşlarıyla “Türkiye Sağlık Çalışanları Eğitim ve Dayanışma Vakfı”nı kurdu başkanlığını yaptı.
Siyasete girmedi. Düzen partilerinden gelen teklifleri kabul etmedi. Sisteme boyun eğmedi.
58, 68, 78, 88, 98 kuşağı olmak üzere 5 kuşak Ülkücü Karşıyaka Mezarlığındaki cenazesinde bir araya geldi.
Siyasi duruşlarından dolayı, yan yana gelemeyen ülkücüler onun cenazesinde bir araya geldiler. Ülküdaşlık hukukunun ve Ülkücü kardeşliğinin ne kadar kıymetli ve değerli olduğunu cenazeye katılan binlerce Ülkücü görmüş oldu.
Ülkücülük İbrahim ağabey gibi davayı yaşamak ve davaya adanmışlıktır.
İbrahim ağabeyin vefat ettiği gün uzun süredir akciğer kanseri ile mücadele eden 80 sonrası hareketimizin Ankara’da ki gençlik kesiminde öncülüğünü yapan isimlerden Bizim Ocak dergisi etrafında toparlanma çalışmalarını yürüten dava arkadaşımız, ülküdaşımız, kardeşimiz Şenol Uzunmehmetoğlu, Hakka yürümüştür.
Dava büyüğümüz Dr. İbrahim Doğan ağabeyimizin ve can ülküdaşımız Şenol Uzunmehmetoğlu’nun Ruhları şad, mekânları cennet olsun.