TARAFTAR GÖZÜYLE SÜPER LİG 10. HAFTA (25-28 Ekim 2024)
CUMHURİYET 101 YAŞINDA
Kutlu olsun, mutlu olsun
Derbi haftası
Bütün stadyumlarda Cumhuriyet Bayramı kutlamaları haftanın en güzel yanı oldu.
Bu kutlamalarda şehitlerimiz unutulmadı…
TERÖR… 23 Ekim 2024, Ankara/Kahramankazan, TUSAŞ tesislerine terör saldırısı sonucunda canımız yandı, 5 insanımız hayattan koparıldı.
Şehitlerimiz Cengiz Coşkun, Zahide Güçlü, Hasan Hüseyin Cambaz, Şahin Erdoğan ev Murat Arslan’a rahmet, ailelerine sabır diliyorum. Yaralanan vatandaşlarımıza acil şifalar diliyorum.
Terörü ve teröristleri lanetliyorum…
DERBİ… İki takım futbolcularının birlikte “Yaşasın Cumhuriyet” pankartıyla çıkması harikaydı. Bando tribünleri coşturdu. Kutlamalarla çok güzel başlayan Galatasaray-Beşiktaş derbisi sakin ve olaysız geçti. Olaylar ve tartışmalar maçtan sonra başladı.
AVRUPA maçlarında Galatasaray, İsveç’ten Elfsborg ile oynadı. Pek bilinmese de yabana atılır bir takım değildi Elfsborg, Roma’yı 1-0 yenmişti.
Galatasaray ilk yarısını 3-0 önde bitirdiği maçın sonlarında zorlandı, temsilcimiz maçı 4-3 kazandı.
Galatasaray oyunun bazı bölümlerini (özellikle ilkyarıları) çok iyi oynarken sonlarda oyundan kopuş yaşadı ve kolaya çevirdiği maçı zorlukla kazandı.
Beşiktaş Fransa’daydı. Temsilcimiz mucizevi bir şekilde 1-0 kazandı. Kaleci Ersin Destanoğlu yıldızlaştı. Futbol böyle bir oyundu; Beşiktaş çok faklı yenilebileceği bir maçtan zaferle ayrıldı.
Manchester United’i ağırlayan Fenerbahçe, geriye düştüğü maçta skoru 1-1’e getirerek 1 puanı aldı. Mourinho çok mutlu oldu; “oynadığımız oyun rakipleri korkutmuş olabilir” dedi.
Süper Lig’de 10. hafta keyifli ve seyir zevki yüksek oyunlarla geçti. Birçok maçta heyecan zirveye ulaştı.
28.10.2024/Pazartesi
DERBİ; GALATASARAY HAVA KUVVETLERİ DEMİŞTİK!
GALATASARAY AŞ-BEŞİKTAŞ AŞ: 2-1
Goller: Davinson Sanchez (13’), Osimhen (67’)/Muçi (90+4’)
Galatasaray sahaya çift forvetle (Icardi-Osimhen) çıktı. Sol bekte Jakobs’un yokluğunda Barış Alper Yılmaz görev aldı.
Beşiktaş beklenen kadro ile sahadaydı. Sol açıkta Semih Kılıçsoy oynarken Rafa Silva sağ açık oynadı.
Ev sahibi olarak maça Galatasaray daha önde başlasa da ilk tehlike Semih’ten geldi. Hemen ardından Yunus Akgün’ün şutunu Ersin Destanoğlu kornere attı.
Tempolu başlayan maçta Galatasaray golü, 13. dakikada duran toptan buldu.
Semih, Icardi’ye gereksiz bir faul yaptı. İlginç olan, o bölgede ardı ardına iki faul daha yapılmış ve o iki faulün köpük çizgileri henüz uçmamıştı. Hakem, iki çizginin arasına bir kez daha köpük sıktı.
Sara kesti, Davinson kafayla golü attı.
Golden sonra topla daha çok oynayan taraf Beşiktaş oldu. Zaten çift forvetle maça çıkan Okan Buruk, topu Beşiktaş’a bırakmayı göze almıştı. Belki az ama etkili ataklar planlamıştı.
Bu devrede Galatasaray, belki de hiç olmadığı kadar az oynadı topla. Top Beşiktaş’ın hâkimiyetinde kaldı. Buna karşın Galatasaray diğer istatistiklerde (Şut, isabetli şut, rakip ceza alanında topla buluşma, korner…) rakibine büyük üstünlük sağladı. Topla daha çok oynayan Beşiktaş, bu devrede tek isabetli şutunu Rafa Silva ile attı.
İkinci devrede de aynı oyun vardı sahada. Ancak Beşiktaş bu devre, oyunu biraz daha ileri taşıdı, Galatasaray yarı sahasında daha fazla oynadı ve tehlikeler üretti.
Skor avantajını eline alan ev sahibi bu oyunu kabul etti, hızlı ataklar aradı ama gol yine duran toptan geldi. Yine Icardi’ye yapılan faul atışını yine Sara kullandı, bu defa Osimhen, demarke pozisyonda kafayla ikinci golü attı.
Sonrasında Beşiktaş atakları ve arada Galatasaray kontraları oldu.
Son dakikalarda Ernest Muçi’nin beklenmedik fakat bir o kadar güzel golü skoru belirledi; 2-1.
KALİTE ve HEYECAN… Hafta sonu Real Madrid-Barcelona maçına karşın bizim derbide kalite pek öne çıkamadı. Ancak yüksek tempo, geçiş hücumları, korakor ikili mücadeleler büyük heyecan verdi.
Taraflar akan oyunda net pozisyonlar üretemedi ancak tehlikeli ataklar tribünleri ve ekran başındaki taraftarları heyecanlandırdı.
TEŞEKKÜR… Oyuncular ve teknik direktörler ile kenar yönetimler iyi niyetli ve birbirlerine karşı saygılıydı. Zaman zaman sert oyuna karşın oyunu çirkinleştiren bir oyuncu -ya da oyuncular- olmadı. Herkes öncelikle işine odaklıydı.
Derbi, temiz bir mücadele olarak kayıtlara geçti.
OYUNCULAR…
Davinson Sanchez sahanın -hatta haftanın- en iyisiydi. Savunma görevinin yanında attığı golle maça damga vuran adam oldu.
Gabriel Sara… Bonservisiyle gündem olan Brezilyalı üstüne koyarak gidiyor. Sanchez rol çalmasaydı maçın yıldızı olacaktı.
Yunus Akgün… Çok hareketli ve etkiliydi. Kıpır kıpır Yunus ile oynamak rakipler için gerçekten zorlu.
Gole rağmen Osimhen ve Icardi beklenenden daha az etkili oldu. Sallai çalışkandı. Torreira bilindiği gibiydi. Kaan Ayhan -geçmiş olsun diyelim- ve Barış Alper oldukça zorlandı. Barış Alper, Kaan’ın sakatlanıp çıkmasından sonra geçtiği sağ bekte daha iyiydi. Abdülkerim görevini yaptı ama hücumlara katkı veremedi. Muslera’ya fazla iş düşmedi.
Oyuna sonradan giren Jelert sol bekte iyi bir performans sergiledi. Bu çocuk olur dedirtti. Ancak yenilen golde Muçi’yi kaçırması bir yana, vuruş anında Muçi’den uzaklaşması büyük hataydı.
Kerem Demirbay, Mertens, Metehan Baltacı fark yaratmadı. Batshuayi, son dakikada golü atsaydı yine gündem olurdu.
Ersin Destanoğlu, sakatlığına ve yediği 2 gole rağmen kalesinde güven verdi.
Emirhan Topçu ve Uduokhai Galatasaray’ın çift forvetiyle korakor mücadele etti. Masuaku ve Svensson savunmada büyük hata yapmazken hücum katkısından uzak kaldılar.
Ndour Beşiktaş’ın en iyisiydi. Galatasaray maçlarının yıldızı Gedson Fernandes, çok çalışmasına ve istemesine rağmen etkili olamadı. Joao Mario çalışkandı. Rafa’nın topuk pasında golü atsaydı sahanın yıldızlarından biri olabilirdi.
Semih Kılıçsoy… Evet, geçen sezonki formundan hayli uzak çocuk... Belki çok şey yapmak istedi ama son hareketlerde başarısız kaldı. Oyunu daha basit oynamalı. Takımın bir parçası olduğunu unutmamalı. Rafa Silva ile beraber oynama fırsatını iyi değerlendirmeli.
İmmobile… Beşiktaş’ın ve sezonun flaş golcüsü hayli etkisiz kaldı.
Rafa Silva… Kanatta oynaması çok kimse tarafından doğru bulunmuyor. Belki de o yüzden beklenen etkiyi gösteremedi. Fakat gerçekten çok iyi bir oyuncu… Arkadaşları gereğince oyuna katılabilse ve yardım etse, fark yaratan bir futbolcu.
Beşiktaş üç değişiklik yaptı. Onur Bulut ve Tayyip Talha Sanuç fark yaratmadı. Ernest Muçi kısmetliydi, harika bir gol attı.
OKAN BURUK… Buradan herkesi uyarıyorum. Buruk, bu şekilde bir on derbi daha oynarsa Lineker’in sözü değişecek ve “futbol basit ama sonunda mutlaka Okan Buruk’un kazandığı bir oyundur” olacak.
Böylesi bir derbi karnesi her hocaya nasip olmaz. Zaman zaman acımasızca, bazen haksız ve hadsiz eleştirilere rağmen bildiğini okumaktan vazgeçmiyor. Yaptığı hatalara da takılmıyor, önüne bakıyor. Belki de onu farklı kılan bu oluyor.
GIOVANNI VAN BRONCHORST… Sezona bir kupa ve muhteşem bir galibiyetle başlamıştı Hollandalı. Rafa Silva, İmmobile ve Gedson Fernandez gibi oyuncuların yüksek formuyla bir anda şampiyonluğun en önemli adaylarından biri oldu. Geçen sezondan sonra böyle bir değişim kolay değildi ama başardı hoca. Daha geniş bir kadrosu olsaydı, bu maçta da daha farklı işler yapabilirdi.
HAKEM; ARDA KARDEŞLER… Tabii söz konusu derbi olunca hakemsiz olmaz bizde. İyi değildi Kardeşler. İyi olması da çok zor... Arda Kardeşler derbilerde -benim izlenimim- hata yapmaktan çok korkuyor ve bu daha çok hataya neden oluyor. Zannımca derbiler 0-0 bitse Arda Kardeşler için hiçbir sorun olmayacak. Icardi’de çalamadığı penaltı bence çok etkiledi hakemi.
Evet, hakem iyi bir yönetim gösteremedi. Ancak maç tamamen hakem üzerinden okunacak bir oyun değildi.
Evet, Davinson Sanchez daha erken sarı kart görmeliydi…
Evet, Icardi’nin penaltısı verilmeliydi. Bu ülkede Icardi için penaltı düdüğü çalmak yasak galiba. Üstelik Arjantinlinin hakemi aldatmaya yönelik hal ve hareketleri, aldatmadan aldığı bir penaltı söz konusu bile değil. Arda Kardeşler, penaltıyı vermediği anda kendi yönetimini hepten bozdu.
Barış Alper-İmmobile; sarı kart… Büyük çoğunluk bariz gol şansı nedeniyle kırmızı kart olması gerektiği düşüncesine sahip olsa da sarıyı doğru bulanlar da vardı. Ülkemizde buna benzer pozisyonlara da herkes kendi çıkarından bakınca anlaşmak zor.
Şimdi; yok kaleye olan uzaklık, yok topun kontrolü, yok topun yönü, yok kademede oyuncu… Bir sürü kriter koyarsan pozisyonlar sana-bana göre olur ve konsensüs sağlanamaz.
Ben burada tek bir kriter olsun istiyorum. Futbolun doğası… Hücum oyuncusu rakibinden kurtulduğunda gol atabilir mi?
Atabilir diyorsak kırmızı… İmmobile de, Osimhen de rakipten kurtulduğunda gol beklentisi oluşur ve sonuç kırmızı olmalı diye düşünüyorum.
Ben Sallai’nin pozisyonunda da penaltıya yakınım. Büyük çoğunluk, müdahale yandan ve iki oyuncunun çarpışması diyor ama Sallai topa giderken hamlede geç kalan Beşiktaşlı savunmacı doğrudan rakibine gidiyor ve bozuyor.
SONUÇ;
Galatasaray bay haftası öncesi, doğrudan rakibinden çok önemli 3 puanı alarak rahata erdi ve liderliğini garantiledi. Takım 10 haftada 28 puan ile -yine- çok başarılı bir istatistik yakaladı. İki rakibine de bir maç fazlasıyla 8 puan fark attı. Şimdi dinlenecek olan Galatasaray, muhtemelen ligin ilk yarısını lider bitirmenin keyifli hesaplarına girmiştir.
Beşiktaş cephesi, sonucu tamamen hakeme bağlamakla -bence- büyük hata yaptı. Beşiktaş, deplasmanda iyi bir derbi maçı oynadı. Ama öyle harika, müthiş ve ezici bir oyun değildi bu. Tek başına topa daha çok sahip olma istatistiği üstün bir oyun oynamak anlamına gelmiyor.
Hakemden şikâyet anlaşılır ama sadece oradan bakmak, hataların görülmesini ve düzeltilmesini engeller. Bu durum en fazla da takıma zarar verir.
DİNAMİK… Futbol dinamik ve anlık bir oyundur. Pozisyonlara ve skora göre değişkenlik gösterir ya… Örneğin bu maçta, Beşiktaş öne geçseydi ya da oyun daha uzun süre berabere devam etseydi, Beşiktaş bu kadar çok topla oynayabilir miydi? Asla bilinmez.
Çalınan çalınmayan fauller, penaltılar, gösterilen gösterilmeyen kartlar, cezasız kalan ihlaller… Her biri bir dinamik olup oyun ona göre yönlenirdi.
Bir kez daha söylüyorum; bu maç sadece “hakem üzerinden” okunamaz. Böyle bakmak, Galatasaray’ın emeklerini de saygısızlık olur.
DEMİŞTİK…
5. hafta da Rize maçından sonra Galatasaray başlığım “GALATASARAY HAVA KUVVETLERİ” olmuştu. Galatasaray, derbiyi de “hava kuvvetleriyle” kazandı desek yanılmış olmam herhalde.
EKSİK KALMAK… Bir takımın sahada eksik kalması, o takımın maçı kaybedeceği anlamına gelmez. Evet, eksik kalmak bir takım için çok zorlu ve sıkıntılı bir durumdur. Ama kesin mağlubiyet anlamı taşımaz.
Yakın örnek; Göztepe, Trabzon’u 10 kişiyle 2-1 yendi. Göztepe, 2 golü de 10 kişi kaldıktan sonra attı.
25.10.2024/Cuma
Açılış maçında zor günler geçiren Adana Demirspor, konuk ettiği Sivas karşısında 2-0 öne geçti. Yusuf Barasi biraz kısmetli olsaydı bir üçleme yapabilirdi, olmadı.
Sivas, ikinci devrede attığı 3 golle maçı çevirdi ve 4-2 kazandı.
26.10.2024/Cumartesi
Hatay, evinde Kayseri’ye 1-0 mağlup oldu. Kayseri 3 puanı hak eden bir oyun sergiledi. Geçen sezon son anda ligde kalabilen Hatay’ın zorlukları devam ediyor. Rıza Çalımbay’ın sezonu Hatay’da bitirmesi çok zor.
SAMSUN’UN REİS’İ VAR… Haftanın belki de en güzel maçı İstanbul’da oynandı. İyi bir sezon başlangıcı yapan Ntcham muhtemelen futbol hayatının en talihsiz maçlarından birini oynadı.
Kamerunlunun kullandığı ilk penaltı üst direkten döndü. Ntcham tekrar hamle yapınca, penaltı takımı aleyhine çift vuruşa döndü.
Kazanılan ikinci penaltı da topun başına yine Ntcham geçti. Topu tribünlere gönderen Ntcham tam anlamıyla yıkıldı. Ancak arkadaşları müthiş bir destekle Kamerunluyu ayağa kaldırdı.
Ardından ev sahibi Kasımpaşa golü atınca skor 1-0 oldu. Kaçan penaltılar ve skor dezavantajına rağmen Samsun, oyunun hiçbir bölümünde kopuş yaşamadı. İkinci devrede attığı 4 golle maçı 4-1 kazandı.
Samsun, bu oyun ve galibiyetle haftanın takımı adayı olurken 2 gol atan Holse maçın yıldızı oldu.
Kaçan 2 penaltıya rağmen Ntcham da maçın iyilerindendi.
10 KİŞİYLE DE OLMADI…
GÖZTEPE AŞ-TRABZONSPOR AŞ: 2-1
Goller: Isaac Solet (60’), Tijanic (90+2’)/Banza (64’-P)
Kırmızı Kart: Dennis (28’, Göztepe)
Haftanın maçı Kasımpaşa-Samsun maçı olur derken Göztepe’den itiraz geldi.
İzmir’in sarı kırmızılıları maça müthiş başladı, sahayı Trabzon’a dar etti. Yarım saat içinde skor 2 ve üstü olmadıysa Şenol Güneş’in şansı olmalıydı bu.
Trabzon’un imdadına kırmızı kart yetişti. Dennis 28’de kırmızı kart gördü ve takımını 10 kişi bıraktı.
Göztepe 10 kişiydi ama Trabzon’un 11 kişi olduğunu söylemek imkânsızdı. Devre bitene kadar oyunu domine eden ve golleri kaçıran taraf ev sahibi oldu.
Trabzon bu devrede bir isabetli şut atamadı Göztepe kalesine.
İkinci devreye oyuncu değişiklikleriyle başladı Şenol Güneş. Takım hareketlendi, rakip kaleye gitmeye başladı ve şut atmayı başardı.
Ancak yine de daha iyi oynayan taraf Göztepe oldu. Hızlı ve çabuk ataklarla Trabzon kalesini zorladı ev sahibi. Bu ataklardan birinde golü de atarak öne geçti.
Golden sonra biraz daha yüklenen Trabzon penaltı ile skora denge getirdi; 1-1.
Ancak Göztepe 3 puan inadından hiç vaz geçmedi ve son dakikalarda Tijanic’in golüyle maçı 2-1 kazandı, hak ettiği 3 puanı cebine koydu.
Stoilov ve futbolcuları tebrikleri ve büyük alkışı sonuna kadar hak etti. Ligin en renkli takımlarının başında gelen Göztepe, sezon boyunca büyük keyif verecek gibi.
Trabzon’un işi gerçekten çok zor... Fenerbahçe maçı, Şenol Güneş’in sezon geleceğini belirleyen maç olabilir.
Göztepe’de bütün oyuncular iyi bir oyun ortaya koyarken Solet, küçük de olsa bir adım öne çıkan oyuncu oldu.
27.10.2024/Pazar
Konya, Gaziantep deplasmanında maça iyi başladı, erken bir golle de (13. dakika) öne geçti. Ev sahibi golden sonra vitesi yükseltti ve maçı 3-1 kazandı.
Sorescu, attığı gol sonrası formasını yukarı çekti. İçliğindeki “why always me (neden hep ben)” yazısı dikkat çekti.
Selçuk İnan, maç sonu basın toplantısında soru gelmeyince sinirlendi ve “hiç mi merak etmiyorsunuz” dedi. Hoca ardından toplantıyı terk etti.
Alanya, iyi bir gününde olmamasına rağmen 1-0 öne geçti. Ancak Akdeniz Derbisinde pes etmeyen Antalya, ikinci devrede attığı gollerle maçı 2-1 kazandı.
SAKİN ve YAVAŞ YAVAŞ…
FENERBAHÇE AŞ-SİPAY BODRUM FK: 2-0
Goller: Yusuf en-Nesyri (15’), Dzeko (55’)
Mourinho çift forvetle (Nesyri-Dzeko) başladı. Fred’in yokluğunda İrfan Can Kahveci ilk 11’de yer aldı.
Maç çok yavaş başladı, tempo oyunun hiçbir bölümünde yükselmedi. Bu doğal olarak konuk Bodrum’un işine geldi. Rakibe yakın ve temaslı bir oyun planlayan Bodrum, bunu 15 dakika boyunca çok iyi başardı, güçlü rakibine şans tanımadı. İsabetli şut atamadı ama iki tehlikeli sayılabilecek atak geliştirdi.
15’de sahneye kaleci Diego Sousa çıktı. Portekizli kolay bir topta hata yaptı ve adeta topu Yusuf en-Nesyri’nin kafasına yolladı. Faslının bunu affetmesi düşünülemezdi; 1-0.
Gol Bodrum’un oyununu biraz bozdu, sarı lacivertli oyunculara rahatlık getirdi. Fakat tempo bir türlü yükselmedi. Birkaç tehlike oluşturan Fenerbahçe başka gol atamadı. Devrenin akılda kalan pozisyonu, İrfan Can Kahveci’nin muhteşem volesini Diego Sousa’nın çıkarması oldu.
İkinci devrede de benzer bir oyun vardı sahada. 55’te yine Diego Sousa rol çaldı. Top Bodrum’da ve takım demarke pozisyonda iken uzaklaştırmak istediği topu merkezde Amrabat’a gönderdi. Amrabat tek pasla topu Dzeko’ya aktardı, Bosnalı golü attı. Sonrası yine aynı oyun.
Galibiyet ve 3 puan elbette çok önemli ama oynanan oyun haftanın en zevksiz oyunuydu herhalde. Fenerbahçe biraz tempo yapsaydı farka da gidebilirdi.
İsmet Taşdemir gücü nispetinde bir oyun planlamıştı. Kalecisi bu hataları yapmasaydı ne olurdu? Kesin bir şey söylenemez ama Fenerbahçe ikinci devre tempoyu yükseltirdi o zaman.
İlginç; maçtan bir yıldız oyuncu çıkarmak olası değildi. Saint-Maximin sahanın en hareketli oyuncusu olarak göze çarptı. Osayi-Samuel takımın neden en önemli parçalarından biri olduğunu gösterdi.
Bodrum’da ikinci devre oyuna giren Brazao hareketliydi. Bu tip maçlarda Puşcaş yerine Brazao tercih edilmelidir dedirtti.
Hakem Mehmet Türkmen fena bir maç yönetmedi aslında. Kolay düdük çalmamak konusunda bir standardı vardı. Her iki takım için de…
Fenerbahçe’nin penaltı beklentisinde standardı belki de hataya neden oldu. Amrabat’a müdahalede faul vardı ve ceza sahasında olması nedeniyle penaltıydı. Ancak Türkiye’de bu penaltılar çalınmıyor. Çalınanların sayısı bir elin parmaklarını geçmez. Bir de tuhaf argüman var; ceza sahası içindeki ikili mücadelelere penaltı çalınacak olsa bir maçta 50 penaltı olur.
Olmaz kardeşim. Oluyorsa da olur, Futbolcular düşünmüyorsa sana ne, bana ne…
Bodrum’un penaltı beklentisinde Amrabat’ın rakibe bir müdahalesi var fakat Bodrumlu kendini çok kolay yere bıraktı. Faul/penaltı almanın da bir adabı var. Kolay düdük çalmayan hakem devam dedi ki bence de doğru karardı.
28.10.2024/Pazartesi
Bir yanda Çağdaş Atan ve bir yanda Arda Turan…
Beklenin altında bir maç oldu, fazla keyif vermedi doğrusu. Eyüp öne geçse de Başakşehir bir penaltı golüyle cevap verdi maç 1-1 bitti.
Haftanın maçı;
Göztepe-Trabzon (2-1)
Haftanın iyi maçları
Kasımpaşa-Samsun (1-4)
Galatasaray-Beşiktaş (2-1)
Haftanın takımı;
Göztepe
Haftanın iyi takımları
Samsun, Galatasaray
Haftanın futbolcusu;
Davinson Sanchez (GS)
Haftanın performansları;
Solet, Bokele (Göztepe), Sorescu (Gaziantep), Holse, Soner Aydoğdu (Samsun), Rodrigues (Sivas), Amrabat (FB), Sara, Yunus Akgün (GS)
Haftanın golü;
Ernest Muçi (BJK)
Soner Aydoğdu (Samsun)
Haftanın asisti;
Sara (GS)
Amrabat (FB)
Haftanın hakemi;
Burak Pakkan (Gaziantep-Konya)
Haftanın pozisyonu;
Ntcham’ın kaçırdığı penaltılar.
Haftanın söylemi;
Mustafa Çulcu (Eski hakem, aSpor yorumcusu): Hakemliğin yüzde 68’i beden dilidir…
(Aman dikkat! Yüzde 68… Ne eksik ne fazla)
Haftanın talihlisi;
Ntcham (Samsun, takımının maçı kazanması)
Haftanın talihsizi;
Ntcham (Samsun, 2 penaltı kaçırması)
GÖZE TAKILANLAR;
*Avrupa’da sıkıntılıyız;
Galatasaray 3-0 öne geçtiği maçı 4-3 kazanıyor.
Beşiktaş inanılmaz kötü bir ilk devre oynuyor. Biraz olsun dengeye getirdiği maçı kazanıyor. Hatta son bölümde farkı kaçırıyor.
Fenerbahçe iyi oynadığı devrede gol atamıyor. Gol atarak başladığı devrede oyunu rakibine bırakıyor, zorlukla berabere kalıyor.
Başakşehir fark yiyor.
*Mourinho basın toplantılarında alışılageldik tutumunu devam ettiriyor. Bu hafta spor yazarları ve yorumcuları hedefindeydi.
*Çare yok… Lig, bu hakemlerle oynanacak. Onun için tartışmaların bir ayarı olmalı.
*Derbinin daha devre arasında -saha dışında- ortalık yangın yerine dönerken sahada futbolcuların bundan etkilenmemesi dikkat çekici değil mi? Genç insanlar, kocamış yöneticilerden daha sağduyulu mu yoksa…
*Kerem Aktürkoğlu (Benfica) 3 gol atarken Kenan Yıldız (Juventus) yedekten girdiği oyunda 2 gol attı.
*El Clasico’da Real Madrid, konuk ettiği Barcelona karşısında hezimete uğradı, 4-0 kaybetti maçı. Vinicius Junior ve Mbappe beklentileri karşılayamazken maçın yıldızı Barca’dan Raphinha oldu.
GÖZE BATANLAR;
*Ne olacak bu Manu’nun hali?
Sir Alex Ferguson’dan sonra Manchester United, sorunlarına bir türlü çare bulmadı. Son çare Erik ten Hag olabilirdi. Hollandalı Ajax’ta harikalar yaratmıştı. Gençlerle ve yıldızı olmayan bir takımla Avrupa devlerine kafa tutmuş, birçok oyuncuyu parlatıp büyük bedellerle satmıştı.
Erik ten Hag ile de olmadı. Yılların devi Manu’nun gerilemesi devam etti. Manu, geçen sezon Galatasaray’ın da yer aldığı grupta dördüncü olarak veda etmişti Avrupa maçlarına.
Bu sezon UEFA Avrupa Ligi’nde mücadele veriyor. 3 maçta henüz galibiyeti yok.
Manchester, Manchester’dır, evet ama… Kadıköy’de Fenerbahçe karşısında ilk devrede ezildi Manu. Çünkü bu devreyi 9 kişi oynadı; Zirkzee ve Rashford oyunda hiç yoktu. Buna rağmen devreyi 1-0 önde kapadı. İkinci 45’in başında Fenerbahçe skoru eşitledi. Sonrasında oyuncu değişiklikleriyle Manu oyunda dengeyi sağladı, son bölümlerde daha etkili oldu.
Mourinho, bu Manu karşısında alınan beraberliğe çok sevindi. Evet, puan puandır ama bu maçtan 3 puanla ayrılmamak Fenerbahçe adına üzücüydü.
Bu Manu, gerçekten tarihinin en kötü Manchester United’i olabilir. Şöyle soralım; elinizde bir imkân var ve Manu’dan 3 oyuncu alacaksınız. Kimi alırsınız takımınıza?
Ben, 3 değil, tek oyuncuya bile cevap veremiyorum. Mecbursam -Fenerbahçe maçında cezası nedeniyle kadroda yer almayan- Bruno Fernandes’i alırım.
Bir de bu Manchester United Avrupa Ligi’nin en büyük favorilerinden biriymiş. Bırakın şampiyonluğu; bu Manu ilk 8’e girer ve bizim takımlarımız oraya giremezse dükkânı kapatıp gidelim.
Not: Ben bu yazıyı yazdığım gün (pazartesi) Manu, Erik ten Hag ile yolları ayırdığını açıkladı.
Not II: Manu, Sporting’in teknik direktörü Ruben Amorim’i göreve getirdi. Portekizli 39 yaşında… Ben, genç bir Almanla anlaşmalarını beklemiştim.
*Manu’nun derdi beni germedi elbette… Lakin bizim takımların Manu maçlarını seviyorum.
*ŞİDDET… Spor muhabiri Emre Kaplan saldırıya uğradı ve hastaneye kaldırıldı. Emre Kaplan’a geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum. Beşiktaş II. Başkanı Hüseyin Yücel olayı kınarken medyadan yeterli ses gelmedi sanki. Emre Kaplan, yanılmıyorsam aSpor muhabiriydi… İlginç; aSpor’dan da -benim izlediğim kadarıyla- eleştiri gelmedi. aSpor’cular konuyu ele aldılarsa özür dilerim ama ben, altyazıdan fazlasına dek gelmedim.
Emre Kaplan’ı darbeden kişinin Beşiktaş Kulübü Başkanı Hasan Arat’ın koruması (ya da şoförü) Sezgin Gülnar olduğu haberleri medyaya düştü. Sezgin Gülnar’ın tutuklandığı bilgileri de medyada yer aldı.
Haber-Yorum; Yüksel Durak