İTÜ T.M.D.Konservatuarı Dr. Öğr.Üy. Göktan Ay ile yaptığımız söyleşiye devam ediyoruz…
ENPOLİTİK: Kültür Bakanlığı’nın bağımsız olması için çok yazınız var. Neden?
AY: Bu konuda çok yazı yazdım. Ak Parti’nin en başarısız olduğu alan maalesef Kültür ve Sanat oldu. Yılda bir defa ödül vermekle iş çözülmüyor. İki Bakanlık birleştirildi, ama sinerji yaratılamadı. Çünkü, bir değerleri derlemek/saklamak/arşivlemek/ korumakla görevli, birisi sergilemek/pazarlamak/satmak/para kazanmak üzerine kurulmuş.. Son 4 yıldır Sn. M.N.Ersoy, turizmci olduğu için bu alanla ilgilendi, şirketleri-otelleri büyüdü v.b.Ak Parti, kültür-sanat insanlarına hep kuşkulu yanaştı. Projelerle, TRT Müzik’de program vererek/ destekleyerek bazı sanatçıları yanına aldı. Ama, bu bir gelişme getirmedi. Parayı alan cebini doldurdu. Zaten Sn. Erdoğan’ın Bakan olarak atadığı; Ömer Çelik, Mahir Ünal, Mustafa Destici v.b. kişiler kültür-sanat alanı insanı değildi. O nedenle yeni dönemde ısrarla hangi ittifak kazanırsa kazansın, mutlaka bu ülkenin KÜLTÜR BAKANLIĞI yeniden ihdas edilmelidir. Seçim döneminde hangi ittifakın bu sözü vereceğini merakla bekliyoruz, ama ümitsiz olduğumu belirtmek isterim. Çünkü, ülkede kültür-sanat hayatın bir parçası olarak değil, maalesef eğlence olarak görülüyor.
ENPOLİTİK: Konservatuvarlar sadece sanatçı mı yetiştirir?
AY: ‘Konservatuarlar sanatkâr yetiştirir’ görüşü dünyada kabul gören bir genellemedir. Ancak, ülkemizde iki türlü konservatuar vardır. Bazıları Devlet Konservatuarıdır ki, Türk müziğini kapıdan içeri sokmaz, bazıları da Türk Musikisi Devlet Konservatuarı (TMDK) veya Devlet Türk Musikisi Konservatuarı (DTMK)’dır ki, Çok sesli ve Türk müziğini birlikte öğretir. Batı müziği eğitimi veren Devlet Konservatuarı’ndan yetişen öğretmen, Türk müziği hakkında bilgi sahibi ol(a)madığından, dersler de yeterli olamamakta, müfredata konulan; Türk müziği bilgilerini, makamlarını, çalgılarını v.b. öğretememektedir. Buna karşılık TMDK/DTMK mezunları, öğrencilere daha yakın olmakta, çoksesli müzik yanında, onların; dilinden, aşığından, bestekarından, türkülerinden de v.b. bahsederek/örnekler vererek ‘ortak bilinçlenmeyi’ devam ettirmektedirler. Kısaca; bugün, konservatuar mezunlarına yasak getirseniz, müzik eğitimi tamamiyle aksayacaktır. Demek ki, önce; konservatuarlar arasındaki bu zıtlığı gidermek, ‘topluma yararlı’ ve ‘sanatkar yetiştirir’ hâle getirmek lazım. İyi olmayan öğrenci bir üst sınıfa geçmemelidir. Ders geçme notu 50 dahi olsa, o elli, 70 değerinde olmalıdır. Eğer konservatuarlarda ‘sanatkar yetiştirmek’ tek kriter/seçenek olacaksa; o zaman yapılanmada yeniliklere gitmek, programları yenilemek gerekmektedir.
ENPOLİTİK: Problemin çözümünü, konservatuarların yeniden yapılanmasında mı görüyorsunuz?…
AY: Evet… Her geçen gün; bir Konservatuar (49 oldu), bir Müzik Eğitimi Bölümü (25 oldu), bir GSF Müzik Bölümü (15 oldu) açılmaktadır. Anadolu Güzel Sanatlar Liseleri sayımız, sanki yeterli ekipman ve donanım sağlanmış gibi 105 olmuştur. Konservatuarlar; iyi bir planlama yapılması şartıyla, ‘sanatkâr (ses, çalgı, oyuncu, dansçı v.b.) yetiştirmeye’ odaklanmalıdır. Tartışmaya gerek yoktur. Ayrıca; konservatuar mezunları, konservatuarlarda yönetici olmalıdır ki, anlayış ve eğitim kesintiye uğramasın. Müzik alanı yapılanması okul öncesi eğitimi, sınıf öğretmenliği, 4+4+4 sistemi, lisans, Y.lisans, Doktora şeklinde bir bütün olarak ele alınıp programlanmalıdır.
ENPOLİTİK: ÜAK SADEK neden çözüme gidemiyor?
AY: Gidemez çünkü, 4 yıl öncesine kadar MSGSÜ rektörü SADEK Başkanlığını yapardı. Yoğun işleri arasında yılda bir-iki kez toplantı yapar, çoğunluk da katılmazdı. 4 yıl önce bir müzik Prof. Başkan oldu, çok sevindik, ama arkadaşımız müzik alanı üzerine çalışmak yerine kendin tanıtmaya, Kültür Bakanlığı projelerinde yer almaya, rektör olmaya niyetli olunca asıl işler geride kaldı. Ayrıca,ÜAK Yön.Kurl.Üyesi olan o zamanın Ankara Müzik ve Güzel Sanatlar Üniversitesi Rektörü ile kuruluş şamasında yaşadıkları çekişmeler yüzünden birlikte güç olamadılar ve müzik-güzel sanatlar alanı hiçbir özlük hakkı elde edemedi. 2 ay önce yeni bir arkadaşımız atandı. ÜAK Yön.Kurl.Üyesi de olan Ankara MGÜ Rektörü ile ilişkilerinde bir sorun yok. Projeci, çalışkan bir Prof., şimdi ona destek vermeye çalışıyoruz.
ENPOLİTİK: Size göre müzik özel bir alan mı?
AY: Evet!, müzik özel bir alandır, yetenek ister. Her ‘Okul Öncesi Eğitimi’ alan kişinin ‘müzik yeteneği’ olmak mecburiyetinde değildir. İki yarıyıl, haftada bir saat ‘müzik eğitimi’ dersi almakla, bu açık giderilemez. Son söz: Okul Öncesi Eğitimi mezunları, mecburiyet olmadıkça müzik derslerine girmemelidir.
Kurumlarımızda devam eden, çoksesli müzik-Türk müziği savaşının da 2023 Türkiyesinde sona erdirilmesi şarttır. Hiç kimse; gençlerin istediği alanda müzik eğitimi almasına, istediği çalgıyı çalmasına engel olmamalıdır. Eğitim, kişinin hakkıdır. Müzik eğitimi kısıtlanmamalıdır. Müzik Eğitimi ABD’da; ‘müfredatlar/içerikler değişerek, çok sesli müzik yanında, Türk müziği eğitimi ve çalgıları eğitime açılarak, Blok Flüt eğitimden çıkarılarak’ yapılacak bir çalışma ile ülke müzik eğitimi rahat bir nefes alacaktır.
ENPOLİTİK: Okulöncesi Eğitimi nedir?
AY: Okul Öncesi Eğitimi, benimde çok önemli bulduğum; çocuğun doğduğu günden temel eğitime başladığı güne kadar geçen sıfır-altı yaş arasındaki dönemi kapsayan ve çocukların daha sonraki hayatlarında çok önemli bir yeri olan; bedeni, psikomotor, sosyal-hissi, zihni ve dil gelişimlerinin büyük ölçüde tamamlandığı, bu doğrultuda kişiliğin şekillendiği ‘Erken Çocukluk Çağı’ diye de adlandırılan gelişim ve eğitim sürecidir.
ENPOLİTİK: Blok flüt, müzik eğitiminden neden çıkarılmalı?
AY: Blok flüt, müzik öğretmenliğinde mecburi olan ‘yanlış’ bir çalgıdır. Çocukların ağızlarını kapatarak; ‘kulaklarını ve duyarlıklarını geliştirmeyen’ bir çalgıdır. Bütün müzik eğitimcileri aynı fikirdedir. Ağızlara blok flütü vererek, çocuğun müzik yeteneğini geliştiremezsiniz. ‘Bir çocuğu müzikten soğutmak istiyorsanız, ağzına blok flüt verin’ sözü, eğitimci dostum rahmetli Nazmi Arıkan’dan (Fen Bilimleri Kolejleri Kurucusu) duyduğum en güzel ve kesin sözdür.
ENPOLİTİK: Müzik öğretmeninin yalnızca bir müzik âletini çalmayı biliyor olması yeterli mi? Ayrıca hangi seviyedeki okulun müzik öğretmeninden bahsediyoruz?
AY: Müzik Öğretmeni; ilkokul (Sınıf Öğretmeni giriyor),Ortaokul-Lise’de birer saat var. Elbette, müzik öğretmeni; bir çalgıyı iyi derecede çalabilmelidir. Okul marşlarına, çocuk şarkılarına eşlik edebilmelidir. Çalgısını derse getirmeyen, çalmayan, sadece kaideleri öğreten öğretmenden çocuklara fayda gelmez. Müzik öğretmeni ‘ana çalgısı’ yanında piyano da çalabilmelidir. Kısaca; Müzik Kurumları ve Müzik Öğretmenliği; birlikte masaya yatırılmalı, ortak kararlar alınmalıdır. Tek tek düşünüldüğünde, kurumlar arası karmaşa oluşmaktadır. Her kuruma gelen öğrenci; ne olacağını bilmeli, ona göre karar vermeli ve hedefini ona göre çizmelidir. ‘Çok iyi ol(a)mazsam, bari müzik öğretmeni olurum’ görüşü yanlıştır/sakattır (ama, ülkemizde geçerlidir) ve kurumlardaki amaçlı müzik eğitimini de zayıflatmaktadır. Belirlenecek bir yıla göre planlama yapılmalı; kurumların stratejileri, ne yetiştirecekleri belirlenmelidir. Konuya; ‘ şahsî ben’li yaklaşımla, idareciyim’ diye bakmamak, kurumla alakalı düşünmek, çözümü kolaylaştıracaktır… Ekonomi yazarı Meliha Okur; ‘vicdan ile akıl arasına cüzdanın girdiği kişiden, gazeteci olmaz’ demişti. Bunu; çoğunun büyüğü, yaşıtım, arkadaşım, öğrencim olan müzik/sanat alanı akademisyenlerine uyarlayalım; ‘vicdan ile akıl arasına, unvanın/makamın girdiği kişiden sanatkar olmaz.’ O sebeple; vicdan ile akıl arasına; unvanı ve makamı sokmayalım, masaya öyle oturalım. O zaman; başarı/üretim/paylaşım mutlaka artacaktır.
Devam edecek….