TBMM Gelecek - Saadet Grubu Başkanı ve Muğla Milletvekili Selçuk Özdağ’a başta Muğla’nın Milas ilçesine bağlı Akbelen ormanlığında talan edilen ağaçlar ve devam eden ağaç katliamı başta olmak üzere süreçle ilgili merak edilenleri sorduk….
SON GÜNLERDE KAMUOYUNU AYAĞA KALDIRAN AKBELEN ORMANLARINDA YÜRÜTÜLEN AĞAÇ KATLİAMLARI BAĞLAMINDA, İKTİDARIN ÜLKEMİZİN TABİAT VARLIKLARINI, KAYNAK VE ZENGİNLİKLERİNİ PEŞKEŞ ÇEKTİĞİNİ, TALAN ETTİĞİNİ Mİ DÜŞÜNÜYORSUNUZ?
Kesinlikle bu şekilde düşünüyorum. Bitmeyen daha doğrusu belki de bitmesi istenilmeyen yazgımız bu…Doğamızın, ormanlarımızın, tarım alanlarımızın, derelerimizin hatta şehirlerimizin talan ve tahrip edilmesinden kaynaklı doğa katliamlarını biz konuşmaktan usanmadık ama iktidar ve yandaşları da talan etmekten usanmadılar.
BU VARLIKLARIMIZIN TALAN EDİLMESİ İLE İLGİLİ SÜRDÜRÜLEN TARTIŞMAYLA LOZAN’IN NE İLGİSİ VAR?
Hani iktidar ve yandaşlarının işine gelmediği zaman hezimet, işine geldiği zaman da zafer olarak nitelediği Lozan antlaşması ve olmayan gizli maddeleri var ya;
İşte buna göre yer altındaki madenlerimizi çıkaramıyor, petrol ve doğal gaz arayamıyor, madenlerimizi de yabancılara peşkeş çekiyorduk ya. !!!!
O halde iktidar ve yandaşlarını üzecek bir bilgi vereyim; O iş öyle değil.
Cumhuriyet ilan edilir edilmez yapılan ilk işerden biri, yabancıların imtiyazlarına son verilerek, madenlerin devletleştirilmesi olmuştur. Özellikle Osmanlının son dönemlerinde yabancılara verilen tüm maden çıkarma imtiyazları geri alınmıştır.
Bu sayede yeraltı kaynaklarımız başta olmak üzere tüm varlıklarımızın, birileri tarafından yağmalanmasının önüne geçilmiştir.
Ve iddia edildiği gibi Lozan’da yabancılara maden çıkarma hakkı falan da verilmemiştir.
Yabancılara maden çıkarma ve ülkesine götürme yetkisi 2004 yılında çıkarılan 5177 sayılı Kanun ile AK Parti iktidarı tarafından verilmiştir.
Cumhuriyetin ilanından AK Partinin iktidara geldiği 2003 yılına kadar ne kadar maden ruhsatı verildiğini biliyor musunuz? Söyleyeyim; 1.168, yazıyla Bin 168.
O halde, 2003 yılından 2019 yılına kadar ne kadar maden ruhsatı verildiğini bileniniz var mı? Onu da söyleyeyim:
Yaklaşık 150.000, yazıyla Yüz elli bin. Bu rakamlar, 2019 yılının resmi rakamları.
O tarihten sonra ne kadar maden arama vs. ruhsatı verildiğini bilmiyoruz. Önüne gelen yandaş ve yabancılara ruhsat veren iktidarın gayretkeşliğine bakacak olursak bu rakamın yaklaşık 350- 400 bin civarında olduğu tahmin edilmektedir. Beklentimiz odur ki, iktidarın bu işlere bakan sekreterinden eğer lütfederlerse kamuoyunu bilgilendirmesini arzu ederiz. !!!
İktidar partisi ve ortaklarının devri iktidarlarında, ülkemizin her bir köşesi yağmalanacak bir dar-ül harp diyarı olarak görülmektedir.
Ne derelerimiz ne ormanlarımız ne tarım alanlarımız, hatta ne de tarihi ve SİT alanlarımız bu durumdan vareste kalabilmiştir.
Tek derdi bir an önce yandaşlara ruhsat adı altında yağma izni veren ve verdikten sonra da aradan çekilen iktidar, bilinçli bir şekilde firmalarla yöre insanını karşı karşıya getirmektedir.
MADEN ÇIKARMA İZİN VE RUHSATLARINDAN MI BAHSEDİYORSUNUZ?
Muğla’mız başta olmak üzere ülkemizin en önemli sorunlarından birisi termik santraller, mermer ocakları ve maden sahalarında yürütülen faaliyetlerin mevzuata aykırı şekilde yapılmasıdır. Yaşanan çevre kirliliği ve doğa katliamlarının en büyük sebebi de budur.
Madencilik ile uğraşan şirketlerinin faaliyette bulundukları alanlar maalesef mevzuata aykırı bir şekilde tekrar doğaya kazandırmak için ağaçlandırılmıyor. Kanun boşluklarından yararlanıp, ormanlarımız ve yaşam alanlarımız kaderine terk edilmektedir.
Bakımız, Milas-Bodrum havaalanını kullananınız olmuştur. Dünyanın en güzel coğrafyalarından biri olan bu yerlere gelen insanlar, şehre gelirken uçaktan aşağıya baktıklarında, cennetten bir köşe hayal ederken, kapkara bir görüntüyle karşılaşmaktadırlar.
Bu ülkenin varlıklarının ekonomimize kazandırılması, yeni istihdam alanlarının oluşturulması ve her şeyden önce yurt dışına olan enerji bağımlılığımızın sona erdirilmesi elzemdir.
Kimse madenlerimizi çıkarmayalım, ekonomimize katkı sağlamayalım demiyor. Şirketler daha fazla kâr etsin diye ormanlarımızın, derelerimizin, ovalarımızın vahşice tahrip edilmesine göz yummayın, izin vermeyin diyoruz.
AKBELEN’DE YAŞANILANLAR TAM OLARAK NEDİR?
Konu aynı, iktidarın aç gözlülüğü ve ülkeyi yağma Hasan’ın böreği gibi görmeleri.
Geçen ayın sonlarından itibaren Akbelen’de yapılanlar? Yahu vatandaşlarımız, devlet görevini yapsın diye mücadele ediyor ve sizler bu insanların evlerini başlarına yıkıyorsunuz. Bu insanlar size ne yaptı?
Bu yerleri yurt bilen insanlarımızın hassasiyetlerini, hatıralarını, geçmişlerini hiçe sayarak, hoyratça bir üslupla ne yapmaya çalışıyorsunuz? O insanlar bu ülkenin vatandaşı değil mi? Niçin ne dediklerini dinlemiyorsunuz.
Allah aşkına, daha sizler bizler yokken bu insanlar burada idiler. Bu ağaçları, bu zeytinlikleri elleriyle büyüttüler. Aldıkları ürünlerden kızlarını gelin oğullarını güvey ettiler. Bir yuvaları oldu. Hayvanlarını otlattılar. Ekmeklerini taştan çıkarttılar. Bu yüzden bu insanları da dinleyin, zulmetmeyin, hakaret etmeyin, yok saymayın bu feryatları.
Bakını, Akbelen’de olan bütün bu hoyratlıkların müsebbibi bu iktidardır. Başka yerlerde de aynısı yaptılar. Karadeniz’in dereleri kurutulurken de Kaz dağlarında cennet doğamız katledilirken de aynı taktiği uyguladılar. Sanki bütün bu işlerin sorumlusu sadece şirketlermiş gibi bir anda görünmez adam oluveriyorlar. İktidara sesleniyorum. Bütün bu işlerin bu hale gelmesinin tek sorumlusu sizsiniz. Buradaki insanlar ile firma ve çalışanlarını karşı karşıya getirip birbirine düşman etmenizin amacını da biliyoruz. Onları orta yerde bırakıp hiçbir sorumluluğunuz yokmuş gibi davranamazsınız. Kimse kimsenin düşmanı değil.
SADECE AKBELEN Mİ, BAŞKA YERLERDE DE BENZER ŞEYLER YAŞANMADI MI?
Kaz Dağlarında yapılan doğa talanından tutun da, Soma Yırca'da yaşanan ağaç katliamlarına, binlerce yıllık tarihi geçmişi olan Hasankeyf'in Baraj suları altında kalmasından, Ergene, Menderes ve Sakarya gibi akarsularımızın zehir saçıyor oluşuna, göllerimizin kurumasından, binlerce yıllık Dipsiz Göl'ün yok edilmesine, Karadeniz’deki dere ve yaylalarımızın kurutulup talan edilmesinden Akdeniz, Ege, Doğu ve İç Anadolu’daki doğa katliamlarına varıncaya kadar iktidar zihniyetinin benzer uygulamalarını görmekteyiz.
Muğla’nın Milas ilçesi İkizköy’de bulunan Akbelen Ormanlarının dramı ise yıllardan beri sürmektedir. Burada birkaç yıllık kömür rezervi olduğu halde, kömür madenlerini genişletmek amacıyla yapılan işlemler esasen hukuka aykırı bir şekilde yürütülmektedir.
Hukuka uygun davranılması ve yaşadıkları bölgede ağaç katliamına izin verilmemesi için yöre halkının başlattığı mücadele ise halkımız tarafından büyük bir destek gördü.
Vatandaşlarımızın, siyasilerin ve gönüllülerin tüm itirazlarına kulak tıkayan iktidar jandarma ve güvenlik güçlerini orantısız bir şekilde bu insanların üzerine sürdü, onları ablukaya aldı ve zor kullandı. Peki, ağaçların kesimi için gösterilen gerekçenin yasal izninin yaklaşık üç sene öce sona erdiğini biliyor musunuz? Bunu hatırlatmaya çalışan gönüllü çevreciler ve vatandaşlarımız ise karşılarında iktidarın kolluk kuvvetlerini buldu. Yazık ki ne yazık.
GÜVENLİK KUVVETLERİNİN TAVRI HAKKINDA NE DÜŞÜNÜYORSUNUZ?
Ülkemizin jandarmasını, polisini, askerini devletimiz ve milletimiz için değil de, iktidardaki bir partinin veya yandaş sermaye sahiplerinin özel güvenlik görevlisi gibi kullanan bu zihniyeti kınıyorum, ayıplıyorum ve kendilerini hukuka davet ediyorum. Bu pervasızlık ve hukuk tanımazlıktan bir an evvel vazgeçmelerini salık veriyorum.
Ormanına ve doğasına sahip çıkan vatandaşlarımızı kendi ormanına ve arazisine sokmayan, jandarma ve diğer güvenlik mensuplarını bu şekilde karşısına diken iktidar, sınırlarımızdan elini kolunu sallayarak geçen ve kim olduğu belli olmayan milyonlarca kişiye ise hayli müşfik ve görünmez olabiliyor.
Bakınız; aslında tüm bu yaşananlar, iktidar ve yandaşlarının kabak tadı veren yerli milli söylemlerinin ve sözde vatan hassasiyetlerinin içinin ne kadar boş ve ne derece gerçek dışı olduğunun kanıtıdır.
Bunların birçoğunun vatan hassasiyeti; esasen vatanı yağma Hasan’ın böreği görmelerindendir.
Vatan nedir, söyleyeyim:
Vatan, Gelecek ülküsüdür
Vatan, yurttaşların Saadetidir
Vatan, insanına aş ve iş verebilmektir
Vatan, ülkeye aidiyet duygusudur
Vatan, sınırları namus bellemektir
Vatan, ırmağının akışının yanında kurutulmaması için de ölmeyi bilmektir.
Vatan, ormanına, yaylasına, deresine, ekin ektiği kıraça ve hatta defnedileceği iki metre toprağa sahip çıkmaktır…
Peki bu iktidar ne yapıyor? Tüm bunların altını oyup bir de üstüne vatan millet goygoyu yapıyor. Yahu siz vatanı, işyerinizin yazar kasası olarak gören bir zihniyetsiniz. Sizler vatansever falan değilsiniz. Sizden olsa olsa para-sever bir mirasyedi olur. Yazık.
SİZ DAHA ÖNCE İKTİDAR PARTİSİNDE DE SİYASET YAPTINIZ, ÖNEMLİ GÖREVLER ÜSTLENDİNİZ. VE YANILMIYORSAM ÜÇ DÖNEM DE MANİSA MİLLETVEKİLLİĞİ YAPTINIZ. ESKİDEN BERABER SİYASET YAPTIĞINIZ KİŞİLERLE HİÇ BU KONULARI KONUŞMA İMKÂNINIZ OLUYOR MU?
Evet özellikle TBMM’de genel kurul ve kulislerde karşılaştığımız, geçmişte beraber siyaset yaptığımız ve halen iktidar saflarında olan bazı arkadaşlar, bize biraz haksızlık yapmıyor musun, bizler de ülkemiz ve halkımızın iyiliğini istiyoruz diyorlar.
O zaman sizin aracılığınızla onlara da ifade ettiğim bazı hususları paylaşmak istiyor ve tekrar bu arkadaşlara bir çağrıda bulunmak istiyorum:
Bugün iktidarın verdiği izin ve olurlarla sadece yabancı şirketlerin ülkemizde kullanım hakkına sahip oldukları maden sahası yaklaşık 200 bin kilometrekareyi aşmış durumdadır. Bir başka ifadeyle Türkiye yüzölçümünün nerdeyse dörtte biri! Mesela Muğla’da ormanlarımız cayır cayır yanarken ne öğrendik biliyor musunuz? Gece görüş imkânı olan yangın söndürme aracımızın olmadığını…Bu arkadaşlar, Muğla gibi tarım ve turizm merkezi bir ilin yaklaşık yüzde 60'ı maden aramaları için ruhsatlandırıldığının farkında mı acaba? Yahu ormanlarımızın yüzde 65'ine maden arama ruhsatı verilmiş. Tarım alanlarımızın nerdeyse yarısına yakınında (yüzde 48) maden ruhsatı var. Nadir endemik bitki yetişen koruma alanlarının yüzde 55'inde, tarihi, arkeolojik sit alanlarının bile nerdeyse yüzde 70’ne maden ruhsatı verildiğini biliyor musunuz?
ESKİDEN BERABER DE SİYASET YAPTIĞINIZ İKTİDAR PARTİSİ VE MENSUPLARINA BİR ÇAĞRINIZ OLACAK MI?
Evet, bu işlerin müsebbibi olan ve çözecek olan da kendileri olduğu için onlara diyorum ki: Gelin tüm bu saçmalığa bir son verelim. Ülkemiz topraklarını, ormanlarını ve tarım arazilerini köstebek yuvasına çeviren bu yağmacı zihniyete hep beraber dur diyelim.
Mesela geçenlerde İstanbul Havalimanını işleten İGA ve Kalyon şirketlerinin devlete olan 1,2 Milyar Euro kira borcu 10 yıl ertelenmişti. Vatandaş vergisini ödemek için borç harç para bulmaya çalışırken gelin bunun hangi hakkaniyet ve insaf ölçüsü gözetilerek yapıldığını sorgulayalım.
Mesela bugün bu yüce çatı altında toplanmamıza neden olan Akbelen ormanlarının talan edilmesine sebep, söz konusu maden sahasının işletmecisi IC İçtaş ve Limak’a ait Yeniköy ve Kemerköy Termik Santrallerindeki özelleştirme borçlarının niçin Dolar’dan TL’ye çevrildiğini konuşalım. Diyebilirsiniz ki çevirince ne olmuş? Söyleyeyim: borç bir anda beşte bir oranında azalmış. Çok değil aslında, 566 Milyon dolar kadar.! Eğer vicdan ve adalet duygunuz ölmedi ise gelin bunu da konuşalım.
Mesela Paris Anlaşması’na taraf bir ülke olarak yetkililerce 1,5°C ve 2053 net-sıfır hedefiyle uyumlu olarak kömürden kademeli çıkışın planlandığı söylenirken diğer taraftan niçin hala kömür madenlerinin açıldığını konuşalım.
Yakın bir gelecekte su kıtlığı yaşayacağımız kesin olduğu halde, kullanılabilir su kaynaklarımızın yarısını karşıladığımız ormanlarımızın tahrip edilmesine hala niçin müsaade edildiğini tartışalım.
Maden işletmecilerinin kanunen ağaçlandırmak zorunda olduğu alanların ne kadarı ağaçlandırılmıştır. Bu alanların uydu fotoğraflarının kamuoyu ile niçin paylaşılmadığını konuşalım.
Maden ve taş ocağı ruhsatı verilen firmaların kaçının yabancı firmalarla ortaklığı ya da organik bağı olduğunu konuşalım, eğer yerli ve milli hassasiyetlerinize halel gelmeyecekse!
SON OLARAK OKUYUCULARIMIZA VE KAMUOYUNA BİR MESAJINIZ OLACAK MI?
Biliyorum ki bu çağrımız da diğerleri gibi havada kalacak ve muhtemelen ülkemiz ve milletimiz adına gündeme getirdiğimiz bu ve benzeri talepler gibi önemsenmeyecektir. Ama bizler yine de milletimiz adına soruyor ve merakla ne diyeceklerini bekliyor olacağız.
Hiç değilse ekmek- tuz hatırına size oy vermiş bu insanlara bunu bahşetsinler istiyorum. Bu vatan, bu cennet topraklar, bu aziz millet bu kadarını da mı hak etmiyor? Yandaş sermayeye gösterdikleri hoşgörü ve şefkatin birazını da bu insanlara ve de ülkemizin doğasına reva görün.
Ben tüm bunlardan sonra, AK Parti iktidarının bu ülke ve milletimiz ile bir hesabının olduğuna karar verdim. Bir yandan siyaseten diğer taraftan yoksulluk ve çaresizlikle ülkemiz insanına diz çöktürmeye yemin etmişler gibi davranıyorlar.
Ve maalesef bu vicdansızlık ve tahribattan canı yanan sadece ülkemiz insanı değil; ormanlarımız, derelerimiz, yaylalarımız, tarihimiz, yani topyekûn bizi biz yapan varlıklarımız.
Teşekkür ederim…