Gelecek Partisi İnsan Haklarından sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Av. Meryem Türktekin, Türk Medeni Kanunu’nun kabul edilişinin 98’inci yıl dönümünde açıklamada bulundu.
Gelecek Partisi İnsan Haklarından sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Av. Meryem Türktekin, Türk Medeni Kanunu’nun kabul edilişinin 98’inci yıl dönümünde yaptığı açıklamada; medeni kanunun önemine dikkat çekti. Medeni Kanunu sil baştan değiştireceğini söyleyen iktidara gönderme yaparak, ’Medeni Kanunu değiştirmeye yahut yapboz tahtasına çevirmeye kalkışmayın, Anayasayı uygulayın’ dedi.
Türktekin, Türk Medeni Kanunu’nun kabul edilişinin 98’inci yıldönümü vesilesiyle yaptığı açıklamada şunları söyledi:
Aileyi korumak kanunu değiştirmekle değil, getirdiği hakları özümsemekle olur
Medeni Kanun, kişiler hukuku, aile hukuku, eşya ve miras hukuku kurallarıyla, yurttaşların anne karnına düşmesinden ölümünden sonrasına kadar özel yaşam ilişkilerini düzenleyen temel kanundur. Aile kurumunu korumanın ve aile içi şiddeti önlemenin yolu ise, medeni kanunu değiştirmek değil, getirdiği hakları özümsemektir.
17 Şubat 1926 tarihli Türk Medeni Kanunu ile; tek eşle evlilik kuralı kabul edilmiş, evliliklerde resmi nikah yapma zorunluluğu getirilmiş, kadınlara, malvarlıklarını idare yetkisi ve istedikleri meslekleri seçebilme hakkı, mahkemelerde tanıklık yapma, miras ve boşanma hakları tanınmıştır. Kadınların cinsiyetleri nedeniyle kanun karşısında eşit olmayan muamelelere maruz bırakılmalarına bu kanunla son verilmiştir.
Kadın hakları açısından bir uygarlık anıtıdır
Bu itibarla Türk Medeni Kanunu kadın hakları açısından eşitlik ve özgürlük yolunda yapılmış en önemli hukuk reformudur, aynı zamanda bir uygarlık anıtıdır.2002 yılında kabul edilen Yeni Medeni Kanunumuza da ışık tutmuştur. Yeni Medeni Kanunumuz ile, cinsiyet eşitliği konusunda daha büyük ilerlemeler sağlanmış ve kadınların yaşadığı bazı mağduriyetleri önleyici düzenlemeler getirilmiştir. Ancak ne yazık ki uygulamada halen eşitlik sağlanamamıştır.
Eşitlik sağlanamadığı sürece aile içi şiddet toplumun kanayan yarası olacaktır
Ülkemizin bazı kesimlerinde berdel, kumalık, başlık parası, küçük yaşta evlendirme, töre cinayeti, resmi nikah olmaksızın kıyılan imam nikahı gibi örf ve adetler halen devam etmekte, kadınlar ve kız çocukları büyük mağduriyet yaşamaktadır. Örneğin kız çocuklarına miras bırakmamak için yapılan muvazaalı işlemler yahut boşanmak istediği veya çocuğuna nafaka talep ettiği için tehdit edilen, darp edilen, öldürülen kadına şiddet vakaları ile hemen her gün karşılaşıyoruz. Kadın erkek eşitliği fiilen sağlanmadığı sürece bu konular toplumun kanayan yarası olmaya devam edecektir.
Tek bir kelimenin dahi değiştirilmesine müsaade etmeyiz
İktidar son dönemlerde ‘aile kurumunu koruyacağız/aile içi şiddeti önleyeceğiz’ gibi sözlerle ‘medeni kanunu sil baştan değiştireceğiz’ yönünde söylemler ortaya koymaktadır. Bu konuda kendilerini uyarıyoruz:
Ailenin korunmasını, aile içi şiddetin önlenmesini oy deposu olarak gördüğünüz bazı kesimlerin istediği hukuk kurallarını koyarak sağlayamazsınız. Bunu ancak mer’i medeni kanunumuza uygun bir toplumsal zihniyet dönüşümü sağlayarak başarabilirsiniz. Sil baştan değil bir medeni kanun yapmanıza, kadın haklarında geriye gidişe neden olabilecek tek bir kelimeyi dahi değiştirmenize müsaade etmeyiz!
Kadın hakları insan haklarıdır
Zira kadın hakları insan haklarıdır. İnsan hakları bir bütündür ve evrenseldir. Bu haklarla ilgili anlaşmazlıklar, kamuoyu tarafından açık bir şekilde bilinecek, tüm taraflar açısından tam adil ve eşit, net ve önceden belli yasalara uygun şekilde karara bağlanabilir. Öyle kafanıza göre yazıp çizebileceğiniz/değiştirebileceğiniz, torba kanunlar içinde bir gecede meclisten geçirebileceğiniz bir alan değildir.
Aileyi korumanın ve aile içi şiddeti önlemenin yolu, kadın ve erkeği birlikte güçlendirmekten, birbirinin yardımcısı ve yoldaşı yapmaktan, eşitliği gerçekleştirebilecek kamu politikaları ortaya koymaktan geçer.
Türk Medeni Kanunu’nun 98 yıl önce getirmiş olduğu hukuksal eşitlik fiilen sağlanabilmiş olsaydı şayet, bugün gerek toplumda gerekse ailede ekonomik, sosyal ve kültürel problemlerin yol açtığı sorunların birçoğu yaşanmıyor olurdu.
İktidara düşen görev Anayasayı uygulamaktır
Dolayısıyla iktidara düşen görev, sil baştan bir medeni kanun yapmak değildir. Anayasamızın 2. ve 10. maddelerini dikkate alarak demokratik, laik ve sosyal hukuk devlet anlayışına uygun bir şekilde kadın erkek eşitliğini sağlayacak politikalar ortaya koymaktır.
Anayasamızın 10. Maddesi de; ‘Kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir. Devlet, bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür.’ Der. Bu hükümle devlete kadın erkek eşitliğinin fiilen sağlanması görevi yüklenmiştir. Aynı maddenin devamında, ‘Bu maksatla alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı olarak yorumlanamaz.’ denilerek bu konuda eşitlik sağlanıncaya dek devlete, alacağı tedbirlerle ilgili üstün ve dokunulmaz bir yetki alanı da tanınmıştır.
İktidara Sesleniyoruz
Bu bağlamda Medeni Kanunumuzun 98. yıl dönümü vesilesiyle tüm kadınlar adına iktidara sesleniyoruz;
Anayasamızın 2. ve 10. maddelerini titizlikle uygulayınız.
Sil baştan bir medeni kanun yapmak yerine yasaya uygun olmayan toplumsal davranış ve alışkanlıkları değiştirecek tedbirler hayata geçiriniz.
Aile içi sorunların ve aile içi şiddetin sebeplerini çıkarlarına ters gelen kesimlerin söylemlerine göre değil, bilimsel olarak araştırınız ve çözümü yönünde etkin kamu politikaları oluşturunuz.
Toplumsal hayatın her alanda, istihdamdan, ücret eşitliğine, bürokrasiden siyasete kadar her alanda kadın erkek eşitliğini sağlayınız.
Yaklaşık bir asır geçmiş olmasına rağmen Türk kadınlarının halen eşitlikten çok uzak olması hem kadınlarımız hem de ülkemiz adına üzüntü vericidir.
Türkiye yüzyılı bu olamaz, olmamalıdır!
Tekraren belirtiyorum kadın hakları insan haklarıdır. Kimse o hakları düzenleyen kanunu kafasına göre değiştirmeye yahut yapboz tahtasına çevirmeye kalkışmamalıdır!