Tarih: 31.12.2022 10:47

Hakan Ekmen; Unvanlar, “Sanatçıya / virtüöze” kısmen “katkı” sağlar…(2)

Facebook Twitter Linked-in

AY: Cumhuriyetin ilk yıllarının “Musıki Muallim Mektebi / Ankara Devlet Konservatuvarı” ile 1982 sonrası üniversite içindeki  “Hacettepe Ün. Ankara Devlet Konservatuvarı” arasında bir fark görüyor musunuz?

EKMEN: Ben Musıki Muallim Mektebi olarak açılıp, 1936 yılından sonra Ankara Devlet Konservatuvarı olan Cebeci’deki okulda da okudum. O yıllardaki eğitim standardı ve öğretmenlerin ne kadar önemli kişiler oldukları, ne kadar büyük işler yaptıkları ve bizlere ne değerli şeyler kazandırdıklarını, tıpkı koro eğitimi üzerine olan sorunuzda söz ettiğim gibi, çok sonra anladım. Konservatuvar üniversiteye bağlanmadan önce Kültür Bakanlığı’na bağlıydı. Şunu söyleyelim; sanat kurumlarının nereye bağlı olduğundan çok, yürütülen “sanat politikası” önem arz eder. Gerçekçi, dünya standartlarında, sürdürülebilir bir programı olan, desteklenen bir yapı dahilinde sanat hem gelişerek büyür; hem de ülkemizde ve dünyada yer bulur. Bireysel çabaları ayrı tutarsak Musıki Muallim Mektebi ve Konservatuvar’ın ilk yıllarına kıyasla şu an bunun başarıldığını söylemem ne yazık ki çok zor.

 

AY: Bir tweetinizde; “Bazıları olmasaydı, hayat nasıl şekil alırdı? Batı müzik tarihine yön veren çığır açan bestecilerden biri Alman Ludwig van Beethoven.” demişsiniz. Gerçekten bu bir şans mı? Olmama ihtimal olabilir miydi?

EKMEN: Bu mesajı büyük besteci Beethoven’in doğum günü nedeniyle yazmıştım. Bilimde ve sanatta çığır açan olayları yaratan insanlar vardır. Bugün hayatımızı etkileyen, kolaylaştıran, güzelleştiren o tüm buluş ve yenilikleri onlara borçluyuz. Ve o nedenle bize “onlar olmasaydı” dedirtirler. Örneğin Ludwig van Beethoven hem eserleriyle piyanoyu zirveye ulaştırması hem de müzik formlarını geliştirmesi açısından müzikte çığır açmıştı. Doğrusunu isterseniz, “Olmama” ihtimalini düşünmek bile istemem.

 

AY: Konservatuvarların Üniversitelere bağlanmasını ve sanatçıların/akademisyenlerin unvan peşine koşmalarını nasıl karşılıyorsunuz? Unvanlar,  bir sanatçıya/virtüöze bir katkı sağlıyor mu?

EKMEN: Yorucu ve yıpratıcı tabii. Aslında eğer icracı / yorumcu iseniz, ya serbest olarak ya da bir orkestrada / operada çalışıyorsunuzdur. Ama daha önce de değindiğim gibi akademide çalışıyorsanız, işiniz çalmak kadar öğretmektir de aynı zamanda. Aslında akademinin gereğidir bu. Ölçütleri ve süreçleri tartışılabilir ama akademik kariyerde gereklidir. “Sanatçıya / virtüöze katkı” kısmen sağlar. Yaptığınız işin niteliği ise sizin nasıl çalıştığınıza bağlıdır.

 

AY: Üç görüş var; “Sanatçıların bir siyasi görüşü olmamalı”, “sanatçılar hep muhaliftir” ve sanatçılar toplumun dertlerini ve sevinçlerini takip edip, paylaşan kişilerdir.” Size göre hangi görüş haklı?

EKMEN: Sadece bir sanatçının değil, tüm insanların “siyasi görüşü” olmalıdır diye düşünüyorum. Bireyin ve toplumun lehine düşünmek ve hareket etmek amacıyla bir sanatçının siyasaya ait gidişi takip etmesi ve görüşlerini açıkça ifade etmesi gerektiğine inanıyorum ve ben de böyle yapıyorum. Ben bu üç görüşten birini tercih etmek istemem. Üçüncü görüşü ele alırsak; örneğin müzik sanatı en yalın haliyle, duygu ve düşüncelerin seslerle ifade edilmesi şeklinde tarif edilebilir. Bu bağlamda sanatçı doğaldır ki toplumun dertleri ve sevinçleriyle ilgilenir; etkilenir ve bu sayede de üretir. “Sanatçı muhaliftir” görüşü ise, benim sanat üzerine düşüncemle paraleldir. Sanatçı sanatında dengeli ve tutarlı yenilikler arar. Yeniyi ve iyiyi bulmak ancak bu sayede mümkündür. Aksi halde ya yanlışa gider ya da kendini tekrar eder. Bu düşünceyle hayatta olan biteni sorgulaması, gerektiğinde irdelemesi ve karşı çıkması da doğal karşılanmalıdır. Unutmayalım ki bilimde de bilim insanları doğru bilinenlerin üstüne gider ve soru sorar. Bu sayede büyük buluşlara adım atılmıştır.

 

AY: Eklemek istediğiniz bir konu var mı?

EKMEN: Son olarak beni heyecanlandıran bir konudan söz etmek isterim: Çağımızın büyük dehası Gazi Mareşal Mustafa Kemal Atatürk’ün özgürlüğümüzün ve çağdaşlığımızın bir tescili olarak Cumhuriyet’i ilânıdır. 2023 yılında da bizler bu büyük toplumsal hareketin 100. yıl dönümünü yaşayacağız. Sanat için attığı büyük adımlar sayesinde yetişen biz tüm sanatçıların,  2023 yılında Türkiye Cumhuriyeti’nin sanatını ölümsüzleştirecek dünya çapında büyük adımlar atma sorumluluğumuz olduğunu düşünüyorum. 

 

AY: Fikirlerinizi bizimle paylaştığınız için teşekkür ederiz.

EKMEN: Ben de bu röportaj için sizlere teşekkür ediyorum. Bu vesileyle size ve okurlarınıza özgürce ve alabildiğine sanatla dolu bir yıl dilerim.




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —