Yesevi Hareketi Derneği Ankara İl Temsilciliği 12 Eylül Darbesinin 44. yıldönümü dolayısıyla Ulucanlar Cezaevi Müzesinde “12 Eylül’ün Eşsiz Tanıkları” adlı tarihe not düşen çok anlamlı bir program düzenledi. Program, 16:00’da idam sehpasının bulunduğu darağacının önünde ki alanda başladı. Programa ilgi, katılım çok büyüktü. 5 Kuşak ülkücü bir araya geldi .İlk olarak, 12 Eylül 1980 öncesi ve sonrası bu cezaevinde kalan Ülkücülerin kaldığı koğuşlar, kısımlar ziyaret edildi. Ülkücülerin kaldığı Koğuşlar ziyaret edilirken, Ülkücü Hareketi’n tarihini yazan, Araştırmacı Yazar Hakkı Öznur ve Ulucanlar cezaevinde yatan ilk Ülkü Ocakları mensuplarından Hasan Ali Arıkan burada birer konuşma yaptılar.
Koğuşlar gezildikten sonra toplu halde müzenin avlusunda bulunan darağacının yanına gelinmiştir. Burada sanatçı Alper Yıldırım, "Ayazda Kaldı Hürriyet" adlı şarkıyı seslendirmiştir. İstek üzerine Alper Yıldırım “Çırpınırdı Karadeniz”i söylerken , kitle de kendisine Bozkurt işaretleri yaparak eşlik etti.
Yüzlerce katılımcı daha sonra müze içindeki konferans salonuna geçtiler.
Burada önce şehitlerimiz için dualar edilmiştir. Ardından İstiklal Marşı okunmuş ve saygı duruşunda bulunulmuştur. Program Sanatçı Hasan Sağındık’ın okuduğu “Bir Eylül” şiiri ile başlayıp selamlama konuşmaları ile devam etti.
Muhsin Yazıcıoğlu’nun talebelerinden, Alperen Ocaklarında uzun yıllar görev yapan, Yesevi Hareketi Ankara İl Başkanı Gökhan Bozbıyık Ankara’nın önde gelen isimlerinden Ankara’ya büyük hizmetlerde bulunan, Ankara Kent Konseyi Başkanı Halil İbrahim Yılmaz, Yesevi Hareketi Derneği Genel Başkanı Mahmut Cömert Genel Başkanı Mahmut Cömert ve Ülkücü Hareket’in önde gelen isimlerinden Şehit lider, Muhsin Yazıcıoğlu’nun dava ve yol arkadaşı, Araştırmacı Yazar Hakkı Öznur birer selamlama konuşması yapmışlardır.. Ülkücü Camianın çok sevdiği, saydığı, büyük değer verdiği fikir ve siyaset adamı Hakkı Öznur konuşmasında şunları söyledi;
12 EYLÜL DARBESİ ÜLKÜCÜ HAREKETE KARŞI YAPILMIŞTIR
"Bugün beş kuşak Ulucanlar Cezaevi’ndeyiz. 58 kuşağı, 68 kuşağı, 78 kuşağı, 88 kuşağı ve 98 kuşağı, hepimiz buradayız. Biz Türk milliyetçileri, dik durmayı, zulme, kötülüğe ve kötü olana karşı direnmeyi, hak ve adalet uğrunda mücadele etmeyi haksızlıklara karşı çıkmayı, zalimlere başkaldırıyı, Atsız Hoca’dan, Başbuğ Türkeş’ten, Muhsin Başkan’dan, şanlı tarihimizden, kahraman şehitlerimizden ve Ülkücü geleneğimizden öğrendik.
Bu anlamlı, maneviyatı yüksek hepimizi duygulandıran, hüzünlendiren ve umutlandıran programdan dolayı Ankara Yesevi Hareketi Başkanı Gökhan Bozbıyık kardeşimiz başta olmak üzere emeği geçen bütün Yesevi Hareketi mensuplarını, genç kardeşlerimizi canı gönülden yürekten tebrik ediyorum ve kutluyorum.
Ülkücü Hareket olarak 12 Eylül’ü yaşamış ailelerimizin katılacağı bu tür anlamlı programları çok önceden yapmalıydık. Ama maalesef yapılmadı. Ancak genç ülküdaşlarımız, Yesevi ruhlu, Alperen ruhlu gençlerimiz ağabeylerinin yapamadıklarını yapmışlar ve bu anlamlı programı düzenleyerek tarihe not düşmüşlerdir.
Özellikle,12 Eylül’ün acılarını yaşamış çilelerini çekmiş, cefakar, vefakar ailelerimizin annelerin, babaların eşlerin, evlatların katılacağı bir çok programlar bundan sonra daha sık yapılmalı, belgeseller çekilmeli , katılanların anlattıkları derlenip kitaplar haline getirilip yayınlanmalıdır.
12 Eylül darbesi Ülkücü Harekete karşı yapılmıştır. Darbe olmasaydı. MHP tek başına iktidara gelecek, devleti yönetecekti. 12 Eylül 1980 tarihinde darbe yapıp, yönetime el koyanlar tarafından, hareketin lideri Başbuğumuz Alparslan Türkeş, MHP ve Ülkücü kuruluşların yöneticileri dâhil 50 binden fazla ülküdaşımız, gözaltına alınmıştır. Binlercesi, uydurulan senaryo, tertip, düzmece belge ve yalancı şahitlerle haksız yere suçlanarak, tutuklanmıştır.12 Eylül askeri müdahalesiyle, MHP ve Ülkücü kuruluşların lider kadroları başta olmak üzere on binlerce Ülkücü tutuklanmıştır.
C-5, Harbiye, Hasdal gibi askeriyeye ve emniyete ait olan viranelerde işkencelerden geçirilmişlerdi. Dava Arkadaşlarımız işkencelerle şehit
ettiler intihar süsü verdiler. Mamak’ta C-5’te, Zincidere’de Malatya’da, Bursa’da, Eskişehir’de; Türkiye’nin dört bir yanında işkencehanelerde Ülkücüler şehit edildi. Dava arkadaşlarımızı şehit ettiler intihar süsü verdiler.
EN BÜYÜK EZAYI, CEFAYI, ÇİLELERİ , ACILARI AİLELER ÇEKTİ
12 Eylül dönemin o ağır zor şartlarında ailelerimiz büyük sıkıntılar ve zorluklar yaşadı. Türkiye’nin dört bir yanında onbinlerce Ülkücü Cezaevlerinde. Aileler evlatlarının peşinde. Onlar hangi cezaevindeyse anneler, babalar eşler, çocukları onların peşinde. Her türlü sıkıntılara, ezaya, cefaya rağmen evlatlarını asla yalnız bırakmamışlardır. Ülküdaşlarımızın kaldığı bir çok cezaevlerinden örnekler verebiliriz.
Mesela , Ankara’daki Mamak Askeri Cezaevi. Yüzlerce Ülkücü Hareket mensubu yatıyor.12 Eylül sonrası açılan MHP ve Ülkücü Kuruluşlar Davasında yargılanan Ülküdaşlarımızın bir kısmının aileleri ise Ankara dışında oturuyor. İstanbul’dan ,Samsun dan , Adana’dan vb. bir çok ilden, aileler evlatlarını görmek için yıllarca Ankara’yı yol etmişlerdir.
Yüzlerce kilometre uzaklıklardan Mamak’a geliyorlardı. Çok eza, cefa çektiler.
Mamak’ın zemheri soğuğunda, Ankara’nın dondurucu ayazında Anneler, Babalar, eşler, sabahın en erken saatlerinde Mamak yollarına düşer. Mamak Cezaevi kapısında sıraya girer, evlatlarını görmek için bekleşirlerdi. Kimi zaman kalacak yer sıkıntısı kimi zaman maddi sıkıntılar. Ailelerin yaşadığı sıkıntılar tarif edilemez.
Ya görüş günü ailelerin yaşadıkları. Aramalar, eşyaların didik didik edilmesi, saatlerce bekletilmeleri, itilip kakılmaları, karşılaştıkları sert muameleler ve daha neler neler.
Görüşlerde, evlatları esas duruşta arkalarında iki asker. Anneler Babalar bu vaziyette evlatlarıyla görüşüyor. Buna da görüşme denirse. Evlatlarını, 3 dakika görmek için uzun yollardan gelen aileleri düşünün, onların neler yaşadıklarını bir düşünün."
1987 YILINDA YÜZLERCE ÜLKÜDAŞIMIZ MAMAK CEZAEVİNDE “ ÖLÜM ORUCU” EYLEMİ YAPMIŞLARDIR
Mamak Cezaevinde yatan Ülkücüler Metris, Erzincan , Diyarbakır Cezaevinde haklar kendilerine tanınmazsa ve insanlık dışı uygulamalar son bulmazsa ölüm orucuna başlayacaklarını ilan ettiler Mamak Cezaevinde önce 25 kişilik bir grupla bu eylemi başlatma kararı alındı. Ülküdaşlarımızın başını çektiği ülküdaşlarımızın açıklamaları ilk önce Avukatlar aracılığıyla kamuoyuna duyuruldu.
1987 yılında, Ülkücü Aileler , Mamak Cezaevindeki baskılara , zulme , insanlık dışı uygulamalara karşı seslerini duyurmak için Ankara’da, İstanbul’da, Adana’da ölüm orucuna başladılar. Evlatlarının Ölüm Orucuna başlayacağını öğrenen Aileler Ankara’ya gelerek evlatlarına destek verdiler. Onlarda “Ölüm Orucuna “bizde Abdi İpekçi parkında başlayacağız” dediler.
ÜLKÜCÜ AİLELER DE ANKARA ADANA VE İSTANBUL’DA EVLATLARINA DESTEK VERMEK İÇİN MEYDANLARDAYDILAR
Mamak Cezaevi’ndeki Ülkücülerin aileleri ilk olarak 30 Temmuz 1987 günü Abdi İpekçi Parkı’nda bir araya geldiler. Burada Aileler adına , Mamak Cezaevi’nde yatan ,Alpaslan Bayır’ın babası, SOGEV mensuplarından Necati Bayır amca konuştu. Necati amca Mamak’ta ülkücü gençlere yönelik işkence, dayak, zindan, tecrit hücresi, tabutluk, sürekli hakaret ve keyfi uygulama ve görüş yasaklarından bahsetti. Baskıların aileleri ve ülkücü gençleri yıldıramayacağını, sonuna kadar evlatlarının yanında olduklarını belirtmişti.
Mamak ve diğer cezaevlerinde yatan ve tahliye olan onlarca Ülkücü de Abdi İpekçi Parkı’na gelerek ülkücü ailelere destek verdiler, onları yalnız bırakmadılar.
24 Eylül günü Mamak Cezaevindeki Ülküdaşlarımız şartlar düzeltilmeyince Ölüm Orucuna başladılar .Mamak Cezaevindeki huzursuzluk had safhaya ulaşmıştı. Ölüm Orucu sürüyordu.
Mamak’ta baskılarda daha da artmıştı. Sözde ülkede sivil bir iktidar vardı Ölüm Orucuna başlayan Ülküdaşlarımıza görüş yasağı koydular. Hücrelere ve tabutluklara attılar.
Durumu öğrenen Ülkücü Aileler, 25 Eylül’de yine Abdi İpekçi Parkı’nda bir araya geldiler. Mamak Askeri Cezaevindeki tutuklu bulunan Ülkücülerin Aileleri adına yine ilk konuşmayı Necati Bayır Amcamız yapmıştı. Mamak’ta Ülkücülere yönelik baskıların devam ettiğini bu baskılara karşı aileler olarak olayın peşini bırakmayacaklarını, gerekirse günlerce burdan ayrılmayacaklarını söyledi.
Necati Amca “çocuklarımıza yapılan insanlık dışı muameleler düzeltilmediği taktirde bizler burada ölüm orucuna başlayacağız. Devlet zulüm yapmaz diğer cezaevlerinde olduğu gibi iyileştirmeler yapılmalı. Mamak cezaevinde baskılar zulümler son bulmalı” dedi.
Ankara’da başlayan eyleme İstanbul’daki Ülkücü Ailelerde katıldı. Evlatları tutuklu olan Aileler, Sultanahmet Meydanı eski Cezaevinin yanında 2 Ekim günü bir basın açıklaması yaparak ölüm orucuna başladıklarını duyurdular.
25 Kişilik Aileye , MÇP teşkilatları ve “Bizim Ocak” dergisi etrafından toparlanan Ülkücü Gençlikte destek verdi yalnız bırakmadı..
Ardından 60 ülküdaşımızın aileleri 6 Ekim günü Adana’dan Ölüm Orucuna destek vererek, onlarda katılacaklarını açıkladılar. Aileler, Mecliste de girişimlerde bulundular çeşitli siyasi partilerin yetkilileri ile görüştüler Baskılar hat safhaya gelince Ülkücü Aileler 8 Ekim Perşembe günü Ankara, Adana ve İstanbul’da ölüm orucuna başladılar
EYLEMLERE KATILAN BİR ÇOK ANNE BABA HASTANELERE KALDIRILMIŞTIR
Yaşları 60 ve 70 civarında olan bir çok anne baba Ölüm Orucundan rahatsızlandılar. Ülküdaşlarımızdan Şevket Ertaş’ın annesi
Döndü teyzemiz , Şadan Korkmaz ülküdaşımızın annesi Hafize teyzemiz ve Alpaslan Bayır Ülküdaşımızın babası , rahmetli Necati Bayır Amcamız yüksek tansiyon nedeniyle hastaneye kaldırıldılar.
Necati Bayır büyüğümüz hasta olmasına rağmen tekrar Abdi İpekçi parkına gelmiş burada basın mensuplarına “80 tane evladımız cezaevindeki işkence ve zulüme tahammül edemez hale geldikleri için üç haftadır Ölüm Orucundalar. Onların hücrelere kapatıldıklarını duyduk 16 Evladımızın Hastaneye kaldırıldıklarını öğrendik. Baskılar ,zulümler bizi yıldıramaz. Mamak cezaevi kapatılana, tutuklular sivil cezaevlerine nakledilene insanlık dışı uygulamalar son verilene kadar alanları meydanları asla terketmeyeceğiz” dedi.
12 gün süren ölüm orucuna ülkücü gençlik çok büyük destek verdi. Bazı basın organları şimdide ülkücüler ölüm orucunda diye haber yapmışlardı
MUHSİN YAZICIOĞLU: MAMAK CEZAEVİNDE YAPILAN ZULMÜN HESABINI SORACAĞIZ
Ankara’daki Ülkücü üniversite gençliği Abdi İpekçi Parkı’ndan ayrılmadı, Ülkücü Ailelerin yanında yer aldı. SOGEV Genel Başkanı olan Muhsin Başkan Ülkücü Aileler ile birlikte çeşitli basın kuruluşlarını gazeteleri ziyaret ederek Mamak Cezaevinde yaşananları anlattı basının bu konuya duyarlı olmasını istedi.
Muhsin Başkan Abdi İpekçi parkından hiç ayrılmıyordu. Sürekli Aileler ile beraberdi. Onları yalnız bırakmıyordu Burada basın mensuplarına yaptığı açıklamada şunları söylüyordu “Mamak Cezaevinde insanlık dışı uygulamalar devam ediyor. Mamak’ta ülkücülere bayramlaşmak yasak, görüş yasak, dayak, işkence, her türlü insanlık dışı uygulamalar devam ediyor.
Mamak, Diyarbakır ayrımı yapılıyor. Diyarbakır cezaevinde şartlar iyileştirilirken Mamak Cezaevinde şartlar daha da ağırlaştırılmıştır. Buradan bir kez daha uyarıyorum: Görüş yasağı kaldırılsın Mamak Cezaevi yönetimi bunun hesabını vereceksiniz. İşkencecilere sahip çıkan, ses çıkarmayan kim varsa hepsinden hesap soracağız. Siyasal iktidarı da uyarıyorum:
Mamak cezaevi ya sivilleştirilsin ya da oradakiler sivil cezaevine yerleştirilsin.
Mamak Cezaevi’ni boşaltsınlar, buradakileri sivil cezaevlerine nakletsinler. Cunta rejiminin askeri cezaevleri derhal kapatılmalıdır! Hala 12 Eylül cuntası ve cunta rejiminin uygulamaları devam ediyor. Ülkücü Hareket olarak baskılara, zulümlere boyun eğmeyeceğiz! Ve ailelerimizin sonuna kadar yanında yer almaya, onları desteklemeye devam edeceğiz.
ÇOK SAYIDA ÜLKÜDAŞIMIZ “TABUTLUKTA” KALMIŞTIR
Mamak Cezaevi yönetimi keyfine göre uygulamalar yapardı. Bir çok Ülküdaşımıza görüş yasağı koymuşlardır. Aileler, evlatlarını görmek için bin bir zorlukla görüş günleri cezaevine gelirler. Bazı ailelere görüş kapısında cezaevi yönetimi “evladınızı göremezsiniz görüş yasağı var” derler. Aileler merak ederler, sorarlar “niye görüşemiyoruz başlarına bir şey mi geldi” Ancak Cezaevi yönetimi cevap bile vermez, duymazdan gelirler. Her hafta oğullarını görmek için Mamak Cezaevi kapısına gelen aileler bir çok kez görüş yasaklarıyla karşılaşmışlardır. Kimileri 3 hafta, kimileri 5 hafta evlatlarıyla görüşememiştir.
Şehit liderimiz Muhsin Yazıcıoğlu da defalarca konan görüş yasağı nedeni ile ailesi ile görüşemeyenlerdendir.12 Eylül askeri darbesinin işkence merkezlerinden Mamak Askeri Cezaevi'nin komutanı olan Raci Tetik denen zalim, işkencelerden ve işkenceleri seyretmekten zevk alan sadistin, manyağın birisiydi. Raci Tetik, Mamak Cezaevinde despotluğuna , baskılarına, keyfi uygulamalarına karşı çıkan ve karşısına dikilen Muhsin Başkan’a görüş yasağı koydurmuştu.
MUHSİN BAŞKAN’A GÖRÜŞ YASAĞI KOYDULAR HASAN BAŞKAN’I TABUTLUK’A ATTILAR
Bir çok ülkücü tabutluklara sokuldu. MHP davasında ,askeri savcı ülkücü düşmanı Nurettin Soyer’e meydan okuyan, yazdığı iddianameye, “iftiraname” diyen idddianameyi yerin dibine sokan , yerden yere vuran ve tek tek belgelerle, olaylarla çürüten , 12 Eylül öncesi ÜGD Genel Başkanlığı yapan Hasan Çağlayan Başkan Mahkeme sonrası zalim Savcı Soyer’in talimatıyla cezaevi yönetimi tarafından A Blok’un altında bulunan Tabutluklara götürülmüş yerin altında bulunan Tabutlukta iki hafta kalmıştır.
Tabutluğun "Tabanı 1 metrekare idi. Yüksekliği 2.5 metre civarında, güneşin hiç uğramadığı, çırılçıplak bir betondu tabutluk. Tepede 10x20 cm. büyüklüğünde bir mazgal hava deliği olarak konulmuştu. Nefes alacak başka en küçük bir açıklık yoktu. İçerisi karanlıktı bir başına gecenin ve gündüzün farkında olmadan yaşamak zorundaydın.
İçerde de zulüm vardı , dışarda da. Mamak Zulümhaneye dönmüştür.Bir çok dava arkadaşımız cezaevlerinde yatarken anneleri, babaları vefat etti. O güzel annelerimiz, babalarımız evlat hasretiyle oğullarının Mapus’tan çıktığını göremeden rahmet-i rahmana kavuştular.
Ülkücü Aileler 20 Şubat 1988 günü yine Abdi İpekçi parkında bir basın toplantısı yaparak Mamak’ı yeniden gündeme getirmiştir. Ülkücü Ailelerin ısrarları sonucunda Milli Savunma Bakanı Ercan Vuralhan ANAP Adalet Komisyonu Başkanı Alpaslan Pehlivanlı ANAP Milletvekilleri Gökhan Maraş ve Namık Kemal Zeybek Mamak Askeri Cezaevini ziyaret ettiler. Ancak tutuklular ile görüştürülmediler. Milli Savunma Bakanına bile Cezaevi yönetimi yasak koyuyordu. Bakan ve yanındaki milletvekilleri tutuklularla görüşemeden geri dönmüşlerdi Cunta rejiminin devam ettiği açıkça ortadadır.
Cezaevi yönetimine ısrarları sonucu ancak bazı yerleri gezdiklerini söyleyen ANAP milletvekili Mustafa Taşar “Tabutluk denilen yeri gördükten sonra basın mensuplarına 1.5 metre boyunda mezar gibi yer. Ben oraya düşmanımı bile koymam . Lenin yaşasaydı onu bile koymazdım “ demişti. Bu sözleri 2 Mart 1988 tarihli Tercüman ,Cumhuriyet vb. gazetelerde yer almıştı.
Ülkücü Ailelerin çabaları ve mücadeleleri sayesinde Mamak Cezaevindeki tutuklular daha sonra Bursa Eskişehir Aydın vb. sivil cezaevlerine nakledildiler. Ülkücü Aileler çok büyük mücadeleler vermişlerdir. Aradan 37-38 sene geçti. Bugün vefakar çilekeş o kahraman Ailelerimizin çoğu mensubu bugün aramızda değiller. Rahmet’-i Rahmana kavuştular Ruhları şad mekanları cennet olsun. Mamak tarihi tutukevinde yaşananların tarihi ile birlikte bir ülkenin yolunun, gidişatının da tarihidir.
Ülkücüler zindanları, ilim ve irfanla 'Medrese-i Yusufiye'ye çevirdiler. Ve hapishaneler bir nevi Medrese-i Yusufiye olmuştur. Yusufiye medreselerinde nice güzel insan okudu.
Ulucanlar Cezaevi’nin birinci kısmı, ikinci koğuş Ülkücülerin yattığı koğuştu. 1975 başlarından itibaren üniversitelerden, liselerden, semtlerden çok sayıda Ülkücü genç, cezaevine girmiş ve yatmıştır. 197-1988 yılları arasında 3000 civarında Ülkücü bu cezaevinde yatmıştır.
Ulucanlar Cezaevi’nde yatan ülküdaşlarımızın büyük çoğunluğu daha sonra Mamak Cezaevi’nde yatmışlardır. 12 Eylül cuntası tarafından idam edilen Ülkücülerden Ali Bülent Orkan, Fikri Arıkan, Mustafa Pehlivanoğlu, Ulucanlar Cezaevi’nde yatmıştır. Ülkücüler, sadece Ankara’da, Ulucanlar ve Mamak Cezaevi’nde değil; Türkiye’nin dört bir yanındaki cezaevlerinde de yatmışlardır.
GELECEĞİ YEZİDLER DEĞİL GELECEĞİ ÜLKÜCÜLER YAZACAKTIR
Buhranlı ve zor dönemlerde Türk milletine istikamet veren, yol gösteren iki büyük lideri, rahmetli Başbuğ’umuz Alparslan Türkeş’i, şehit liderimiz Muhsin Yazıcıoğlu’nu tüm şehitlerimizi ve Hakk’a yürüyen aziz dava ve yol arkadaşlarımızı rahmetle, minnetle, saygıyla, sevgiyle anıyoruz. Ruhları şad, mekânları cennet olsun. Onları asla unutmadık ve unutmayacağız. Bu aziz millet, kendisine hizmet edenleri, şehitlerini, kahramanlarını asla unutmaz.
Yolumuz Allah Yolunda Şehit düşenlerin yoludur
Ülkücü Yolumuz şehitlerin yoludur
Yaşasın Ülkücü Hareket
Yaşasın Türk Milleti
Yaşasın Türkiye
KONUŞMACILAR HERKESİ AĞLATTI
Konuşmalardan sonra programa geçildi . Türk Ocakları Genel Başkan Yardımcı Prof. Dr. Ayşe Filiz Yavuz moderatörlüğünde gerçekleştirilen olan programda 12 Eylül öncesi MHP eğitimcilerinden olan Ülkücü Cami’da “Doğunun Başbuğu” olarak bilinen Yılma Durak’ın eşi Lamia Durak, MHP eğitimcilerinden, 12 Eylül öncesi ÜLKÜ –KÖY Genel Başkanlığı yapan Lokman Abbasoğlu’nun eşi eğitimci Nermin Abbasoğlu, 12 Eylül öncesi MHP Gençlik Kolları yönetim kurulu üyesi olan darbeden sonra iki yıl aranan daha sonra tutuklanarak Mamak Askeri cezaevinde yatan ülkücü bayanlardan Nermin Öztürk, Fatma Kayıcıoğlu o dönem yaşadıklarını, yaşananları katılımcılarla paylaştılar. Lamia Durak, Nermin Abbasoğlu Nermin Öztürk başlarından geçenleri anlatınca salonda herkes duygulanmış, hüzünlenmiş ve katılımcılardan ağlayanlar olmuştur. Cezaevi gezisinin ardından programa katılanlara meşhur “Mamak tatlısı” ikram edildi. Mamak tatlısı Mamak cezaevinde yatan Ülkücülerin o dönemin şartlarında yaptıkları kendilerine has bir tatlıydı.