Şehit Muhsin Yazıcıoğlu’nun dava ve yol arkadaşı Hakkı Öznur Şehit annesi Pakize Akbabaya parmak sallayan şehit ailelerini rencide eden Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler’e sert tepki göstermiştir Öznur açıklamasında: “Yazıcıoğlu yaşasaydı şehit annesine o parmağı sallayamazdın Bölücülere sesi çıkmayan onlara tepki göstermeyen parmak sallayamayan Güler gücün Şehit annesine mi yetiyor. Bir tarafta şehit cenazesine geç gelen komutanı azarlayan Muhsin Yazıcıoğlu, diğer tarafta şehit anasına parmak sallayıp azarlayan Milli Savunma Bakanı..Ne ara bu hale geldik” demiştir.
Hakkı Öznur’un açıklamasının tam metni:
Azerbaycan- Gürcistan sınırında düşen askeri kargo uçağında şehit olan 20 askerimiz için Ankara’da Ahmet Hamdi Akseki Camisi’nde düzenlenen törene şehit aileleri ve yakınlarıyla birlikte İstanbul Şehit Anaları Dayanışma ve Yardımlaşma Derneği Başkan Pakize Akbaba gibi bir çok şehit ailesi de katılmıştır. Diğer şehit anneleriyle birlikte taziye çadırında oturan Pakize Akbaba, yeni açılım sürecine itirazını Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş ve Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler’e iletti.
Akbaba, kendisiyle selamlaşan Kurtulmuş’a “Meclis’te terörist istemiyoruz.” dedi. Kurtulmuş’tan “Biz de istemiyoruz” yanıtını alan Akbaba, “Siz istiyorsunuz!” diyerek duruma itiraz etti. Bunun üzerine Kurtulmuş, “Hallederiz” diyerek Akbaba’nın yanından uzaklaştı.
Ardından Akbaba, kendisinin yanına gelen Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler’e, “Bizim çocuklarımızın katilini affedemezsiniz! Bu haddiniz değil! Meclis’te istemiyoruz” ifadelerini kullandı. Güler, bu sözler sonrası önce uzaklaştığı Akbaba’nın yanına geri döndü. Güler, parmağını sallayarak hitap ettiği Akbaba’ya yönelik olarak “Burası yeri değil hadsizlik yapma. Hadsiz konuşma, burada cenaze var. Sen şehit anasısın o kadar” dedi.

Bunun üzerine Akbaba, Güler’e “Hiçbir zaman bizimle ilgilenmediniz. Gözyaşımızı silmediniz” diyerek yanıt verdi. Akbaba’nın bu sözleri sonrası Güler, alandan uzaklaşırken çadırdaki diğer şehit yakınları “Konuştuğunuz bir şehit anası. Burada cenaze değil, şehidin şehadet töreni. Konuştuğunuz şehit anası, siz hadsizlik yapmayın” sözleriyle tepki göstermiştir.
Pakize Akbaba annemizin oğlu Namık Ayhan Akbaba, Özel Kuvvetler Komutanlığı’nda görev yaparken 8 Ağustos 1993’te Van’ın Başkale ilçesi kırsalında yaşanan çatışmada şehit olmuştur.
Şehit olduğunda nişanlı olan Akbaba, evlilik hazırlığı yapmaktaydı. 20 şehidimizin cenaze töreninde şehit annesi Pakize Akbaba’ya parmak sallayarak “Hadsizlik yapma, sen şehit anasısın o kadar” diyen Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler, bunun hesabını milletimize er veya geç vereceksin. Yaşar Güler, haddini bileceksin!
O parmağını şehit annesine değil teröriste sallayacaksın! Bölücülere, vatan hainlerine kalkmayan o parmak şehit annesine kalkmıştır. Şehit annesinin, şehit ailelerinin süreçle ilgili görüşlerine katılır veya katılmazsınız. Ancak saygı duymak zorundasınız. Saygı duymayana Türk Milleti saygı göstermez.
Pakize Ana, Türk milletinin anasıdır. Makamı, mevkisi, konumu ne olursa olsun hiç kimse şehit annesine hadsizlik, densizlik yapamaz; parmak sallayamaz. Evladı bu vatan uğruna şehit düşen ve ihanet sürecine karşı çıkan şehit annesi Pakize Ana’ya had bildirmek, Yaşar Güler’in haddine değildir! Çok istiyorsa haddi dışarıda şehitlerimizle alay eden Yunan’a, Rum’a; içeride terörist başına, terör örgütü PKK’ya ve PKK uzantısı DEM’e bildirsin!
7 Ekim günü DEM Parti’nin grup toplantısında eli kanlı bölücü terör örgütü PKK’nın bebek katili elebaşı Öcalan için “Biji Serok Apo!” sloganları atılırken niye sesin çıkmıyordu? Şehit annesine saygısızlık yapan Yaşar Efendi, Meclis’te terörist başı için slogan atan, bebek katiline övgüler dizen DEM’lilere niye sesin çıkmadı? Gücün, ihanet sürecine karşı çıkan şehit annesine mi yetti?
Niye Milli Savunma Bakanı olarak DEM’li bölücülere, PKK’lı vatan hainlerine parmak sallamadın? ,
Yaşar Efendi! Bölücülere karşı sesin çıktı mı? Parmak salladın mı? Meclis’te sesini yükselttin mi? Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e dil uzatan alçak, bölücü Sırrı Sakık’a niye parmak göstermiyorsun, parmak sallamıyorsun?
,Apo itini “Barış Meleği”, Zerdüşt PKK’yı “Barışsever”, teröristleri “Çiçek Çocukları” gibi göstermeye çalışan vatan hainlerine niye parmak sallamadın? Bölücülüğe ve bölücülere, ihanet açılımlarına karşı çıkan şehit annesine “hadsiz” diyen adamdan Milli Savunma Bakanı olmaz! Şehit Anneleri Derneği Başkanı Pakize Akbaba, onurumuzdur, şerefimizdir. Ona sahip çıkmak her Türk evladının görevidir.
Yaşar Güler! Senden ne komutan, ne bakan olur! O geldiğin makamlara da hak ederek gelmediğini bütün TSK ve aziz milletimiz biliyor

DEM Parti'nin grup toplantısında eli kanlı bölücü terör örgütü PKK'nın bebek katili elebaşısı Öcalan için sloganlar atılırken niye sesin çıkmıyordu.
Hangi rütbe Pakize Anamızın makamından büyük olabilir? Hangi had, ona "haddini bil" diyebilir?
Sen kimsin Yaşar Güler?
Sen o parmağı kime sallıyorsun “hadsizlik yapma diye”?
Haddini bil, bakansan bakanlığını bil.
Yaşar Güler gelecekte kötü örnek olarak anılacak kişiler listesine çoktan girmiştir.
YAZICIOĞLU YAŞASAYDI SEN O PARMAĞI ŞEHİT AİLESİNE SALLAYAMAZDIN!
İstanbul Şehit Aileleri Derneği Başkanı Pakize Akbaba Annemiz 2002 genel seçimlerinde İstanbul 3. Bölgeden BBP milletvekili adayı olmuştu.
Düzenlenen bir toplantıda Pakize Alp Akbaba, Büyük Birlik Partisi'nden milletvekili adayı olduğunu Açıklamıştı Pakize Akbaba'nın yanı sıra, bazı şehit aileleri ve Güneydoğu gazilerinin BBP'ye katılması nedeniyle, Mecidiyeköy Kültür Merkezi'nde bir tören düzenlenmişti .Törene, Büyük Birlik Partisi (BBP) Genel Başkan Yardımcısı Musa Serdar Çelebi , BBP İstanbul İl Başkanı Bayram Karacan İstanbul Alperen Ocakları Başkanı Melih Perçin ve binlerce Alperen katılmıştı.
Kısa bir konuşma yapan Pakize Akbaba; "Biz, evimizde kudurmuş köpek görmek istemiyoruz. Kudurmuş köpek, yargının aldığı kararla bir an evvel idam edilmelidir . Bebek katili Öcalan, beslenmek için Türkiye'ye getirildi BBP Lideri Muhsin Yazıcıoğlu hiçbir zaman bizi unutmadı. Ben ithal Derviş değilim. Şu an iktidarda olanlar AB'nin kölesi, onlardan utanıyorum. Kurtuluş Savaşı'nı kazandığımız zaman ithal bir Dervişimiz mi vardı, Rahşan mı vardı? Şimdiye kadar kandık ama artık kanmayacağız. Biz, bundan sonra meydanlara çıkıp AB maşalarına ders vereceğiz. Bunlar yüzünden terör anaları, oldu barış anaları. Bunlar için hesap soracağız. Biz, vatana ihanet edenleri affedenleri affetmeyeceğiz" diye konuşmuştu.
Pakize Akbaba İstanbul Alperen Ocaklarının düzenlediği İstanbul’un salonlarından biri olan Ümraniye Haldun Alagaş spor salonunda yapılan geceye de bizzat katılmış bir konuşma da yapmıştı. İstanbul Alperen Ocaklarının o dönem başkanı olan Melih Perçin Pakize Anne ile şehit liderimiz Muhsin Başkanın samimi sohbetine ve Muhsin Başkanın şehit annemize ve şehit ailelerine gösterdiği sevgiye ve ilgiyi şahitlik etmiş dava arkadaşlarımızdandır.
Yaşar Güler; Şehit liderimiz Muhsin Yazıcıoğlu hayatta olsaydı sen şehit anasına parmak sallayamazdın! Şehit ailelerini incitemezdin!
Milletin adamı Muhsin Yazıcıoğlu Şehit anasına kalkan parmakları mecliste kırar şehit anasına saygısızlık edenler, haddini bildirir yerin dibine sokar ve Meclisi onlara dar ederdi.
28 Şubat sürecinde demokrasi ve milli irade düşmanı Genelkurmay 2. Başkanı ,İsrail muhibi Çevik Bir’e haddini bildirip onun sesini kesmişse Senin de sesini keser hem de çok önceden keserdi.
Milletin adamı, şehit lider Muhsin Yazıcıoğlu yaşarken bölücüler asla ve kata terörist başı için sloganlar atamaz, gösteri yapamaz, cesaret dahi edemezlerdi.
Muhsin Yazıcıoğlu yaşarken, TBMM’de PKK uzantısı, HEP, DEP, DEHAP, DTP Meclis’te bebek katiline “sayın” diyemezdi. PKK terör örgütüne çiçek çocukları muamelesi yapamazlardı!.
Muhsin Yazıcıoğlu Meclisteyken, bölücülük propagandası ve cumhuriyet düşmanlığı yapılamazdı!
Muhsin Yazıcıoğlu yaşarken hiçbir parti Bölücü partiyle ittifak yapamaz ,işbirliği yapamaz , çay partileri düzenleyemez, ortak basın toplantılar yapamaz , karşılıklı ziyaretlerde bulunamazdı!
REHİN ALINAN GENERALLERDEN BAKAN OLMAZ!
Bölücülüğe ve bölücülere ihanet açılımlarına karşı çıkan Şehit anasına “hadsiz” diyen adamdan Milli Savunma Bakanı olmaz!
Şehit Anneleri Derneği Başkanı Pakize Akbaba onurumuzdur şerefimizdir ona sahip çıkmak her Türk evladının görevidir
Yaşar Güler senden ne Komutan! Ne Bakan! Olur. O, geldiğin mevkilere de hak ederek gelmediğini bütün TSK ve aziz milletimiz biliyor.
Yaşar Güler; Irak’ta Pençe-Kilit Operasyonu’nda şehit düşen askerimiz için “Bu arada dün bir tane drone attılar, o da bizim Mehmetçiğe çarptı ve hastaneye götürdük, kurtaramadık şehit oldu.” sözünüz aklımızda!
6 Temmuz 2025 günü Irak’ın kuzeyinde Pençe-Kilit’te, mağarada şehit düşen 12 Mehmetçikle ilgili “En ince ayrıntısına kadar araştırıyoruz.” dediğiniz araştırmanın makul bir sonucunu millete veremediniz, aklımızda!
MUHSİN YAZICIOĞLU DARBECİLERLE CUNTALARLA MÜCADELE ETTİ!
ŞEHİT LİDER Muhsin Yazıcıoğlu, 40 yıllık siyasi yaşamı boyunca askeri vesayete, bürokratik vesayetlere, parti vesayetine, yargı vesayetine, hep karşı olmuştur. Siyasette otoriterleşme eğilimlerine hep dikkat çekmiştir. Tek parti güdümlü otoriterleşmeye karşı durmuş adaleti, demokrasiyi ve özgürlükleri savunmuştur. Tek adam, tek parti rejimi peşinde koşan zihniyetleri ülke ve demokrasi açısından tehlikeli olarak görmüş ve her türlü otoriter anlayışa ve otokratik siyasete karşı çıkmıştır.
Demokrasi ve milli iradeye yönelik ordu ve bürokrasi merkezli oligarklar tarafından gerçekleştirilen, tarihe “Postmodern darbe “ olarak geçen müdahaleye en sert tepkiyi Muhsin Yazıcıoğlu göstermişti.
28 Şubat 1997 kararlarının arkasından 28 yıl geçti. 28 Şubat kararları antidemokratikti. Askeri vesayet, milli iradenin tercihiyle Meclis’e gelen, hükümeti kuran sivil yönetime her türlü baskıyı yapıyordu.
BBP lideri Muhsin Yazıcıoğlu, “ordu göreve” diyerek askeri kışkırtan militarist çevreleri yerden yere vuruyordu. Yazıcıoğlu, bürokratik oligarşi ile irtibatlı militarist kesimlerin ülkemizde “Laik-antilaik çatışması” çıkartarak, BAAS tipi bir dikta rejimi peşinde koştuklarını dile getiriyordu. Yazıcıoğlu, “Darbe dönemleri kapanmalı, antiparlamenterist akımlara karşı toplumun bütün kesimleri, duyarlı olmalı, demokrasiye sahip çıkmalı” diyordu.
MUHSİN YAZICIOĞLU: BİZİM ALLAH’TAN BAŞKA KİMSEDEN KORKUMUZ YOK!
28 Şubat Sürecinin en hararetli günlerinde askeri vesayet, tekelci sermaye, tekelci medya, oligarşik güçler, şehit liderimize gözdağı vermeye çalıştılar ama yiğit liderimiz, küresel güçlere ve onların yerli iş birlikçilerine şu tarihi sözleri söylemiştir:
“Benim adım Muhsin Yazıcıoğlu. Bana baskı sökmez. Ben kimseden emir ve talimat almam. Bizim Allah’tan başka kimseden korkumuz yok. Biz milli iradeye inanıyoruz. Milli iradenin dışında hiçbir iç ve dış odak tanımayız. Demokrasi dışı arayışlara şiddetle karşıyız. Demokrasinin arkasında durmaya ve demokrasiyi savunmaya devam edeceğiz. Sizi gönderen patronlarınıza, paşalarınıza söyleyin, hiçbir güç odağı Muhsin Yazıcıoğlu’na milletin aleyhine, demokrasinin aleyhine bir iş yaptıramaz. Ben ve dava arkadaşlarım milletle siyaset yaparız. Sadece milletimize hizmet ederiz. Herkes bunu böyle bilsin. Bizi uşaklarıyla, piyonlarıyla maşalarıyla karıştırmasınlar!”
MUHSİN YAZICIOĞLU: NAMLUSUNU MİLLETİNE ÇEVİRMİŞ BİR TANKI ASLA ALKIŞLAMAM!
4 Şubat 1997’de Sincan’da yürütülen tanklar için Genelkurmay Karargahı’na en sert tepkiyi Muhsin Yazıcıoğlu gösterdi. Milletin adamı, demokrasi savunucusu Muhsin Yazıcıoğlu, tankların sokağa çıktığı gün bayram eden ve askeri tahrik eden zinde güçleri, “Demokraside çözüm, asker çağırmak değildir” diyerek uyarıyordu. Tankları alkışlayan antidemokratik çevreleri, Türkiye’yi maceraya sürüklemek isteyen karanlık çevreler olmakla itham etti ve onlarla mücadele etti.”
Muhsin Yazıcıoğlu bir açıklamasında “Namlusunu milletine çevirmiş bir tankı asla alkışlamam” dedi. Bu sözleri de 7 Şubat 1997 tarihli Gündüz gazetesinde manşetten verildi.
Oligarşik güçlere; “Askerin yeri kışladır. Ordu sivil siyasete müdahale etmemelidir, ‘ordu göreve’ diyen darbeci zihniyet, demokrasi ve millet düşmanıdır.” diye haykırmış, cesareti ve dik duruşuyla milletin gönlünde taht kurmuştu.
Demokrasiye müdahale eden, TSK içindeki mezhepçi cuntaların organize ettiği tankların yürüyüşünü 23 Şubat 1997’de Washington’da katıldığı bir baloda yaptığı konuşmada; “Demokrasiye balans ayarı” olarak ifade eden Genelkurmay 2. Başkanı Org. Çevik Bir’in açıklamalarına en net tavrı yine milletin adamı olan Muhsin Yazıcıoğlu göstermiş ve “Demokrasiye balans ayarı yapmak, kimsenin haddi değildir.Bu ülkede demokrasi, asker, sivil herkese lazımdır. Demokrasiye balans ayarı yapmak, sivil otoritenin emrinde olan bir askeri bürokrata düşmez.” sözleri ile darbe peşinde koşan generallere tarihi bir cevap vermiştir.
GENELKURMAY 2. BAŞKANI ORGENERAL ÇEVİK BİR’E HADDİNİ BİLDİRDİ!
28 Şubat sürecinin en hareketli olduğu dönemde, İstanbul Lütfi Kırdar Kongre ve Sergi Salonu’nda düzenlenen bir etkinliğe katılmıştı. Salona girdiğinde davetliler arasında yer alan Genelkurmay 2 Başkanı Çevik Bir’i görmüştü. Protokoldeki yerini aldığında birisi yanına yaklaşmış ve '‘bu notu size paşam gönderdi' diyerek bir kağıt uzatmıştı. Kağıdın üzerinde 'Türkiye’nin İran olmasına asla izin vermeyeceğiz?' yazıyordu. BBP lideri Yazıcıoğlu bunun üzerine Hemen cebimden kalemi çıkartarak O notun altına aynen şunu yazmıştı: 'Biz de Türkiye’nin Suriye olmasına izin vermeyeceğiz'. Kağıdı bir arkadaşıyla Çevik Bir’e göndermişti.
Yazıcıoğlu açıkça İsrail muhibi Amerikancı Çevik Bir veonun gibi düşünen NATO cu generallere:
“Siz BAAS zihniyetli bir darbe yapmayı düşünebilirsiniz, ama bizler bu buna izin vermeyiz direniriz. Milletimizin totaliter baskıcı bir rejimle yönetilmesini ve tankların sokağa çıkmasına geçit vermeyiz. Gerekirse tankların üzerine çıkar Namlunun milletimize çevrilmesine canımız,pahasına kanımız pahasına engel oluruz”.' demek istemiştir.
Öyle bir dönemden geçtik ki; Genelkurmay’dan aranan bir başçavuşa bile selam duran siyasi parti genel başkanları medya patronları bürokratlar milletvekilleri vardı. İşte öyle bir dönemde Yazıcıoğlu, ‘Demokrasiye balans ayarı yaptık’ diyen Çevik Bir’e ‘Siyasetin emrindeki bir memurun bu sözleri söylemesi onun haddine değildir’ diyecek kadar cesur, o dönemin kudretli generallerinin emekli edilmesini teklif edecek kadar da kararlı bir liderdi” dedi.
Hükümet, askeri bürokrasiye boyun eğmişti. Bu atmosferde tek yürekli ses, sivil ve demokratik çıkış şehit liderimiz Muhsin Yazıcıoğlu’ndan geldi. Yazıcıoğlu kararları “örtülü darbe” olarak nitelendirdi. “Bu kararlar ancak demokrasi ve özgürlüklere düşman, otoriter, totaliter,dikta rejimlerinde uygulanır” diyerek karşı çıktı.
Muhsin Yazıcıoğlu, RP lideri Başbakan Necmettin Erbakan’a, açıkça, demokrasiye müdahale eden, sivil siyasete karışan, faşist 28 Şubat kararlarını baskıyla dikte ettiren komutanları emekli etmesini, yoksa hükümetin ömrünün uzun olmayacağını söyledi.
MUHSİN YAZICIOĞLU: TÜRKİYE’DE BAAS ZİHNİYETLİ OTORİTER REJİME ASLA MÜSAADE ETMEYECEĞİZ!
Patronlar kulübü “TÜSİAD”ın da içinde yer aldığı, “Beşli Çete”denilen Genelkurmay karargâhı ile irtibatlı “sivil ihtilal kuvvetlerinin” ve ordu içindeki mezhepçi cuntaların antidemokratik baskıları devam ediyordu. Kartel medyası, iş dünyası ve onların Meclis’teki temsilcileri olan bazı siyasi partiler, demokrasi dışı arayışları sürdürüyordu.
12 Haziran 1997 günü Başbakanlık konutunda bir araya gelen Başbakan Necmettin Erbakan, yardımcısı Tansu Çiller ve şehit liderimiz Muhsin Yazıcıoğlu, aldıkları askeri müdahale duyumlarını konuşuyorlardı.
Muhsin Başkan, bu toplantının hemen ardından Başbakanlık binası önünde bekleyen gazetecilerin darbe sorularını cevaplandırırken, birtakım yerlere anında ulaşan, adrese teslim öyle bir söz söylüyordu ki demokrasi ve milli irade düşmanı ordu içinde MDD’ci (Milli Demokratik Devrim), mezhepçi zihniyetin oyununu bozuyor, hamlelerini boşa çıkarıyordu.
,Askeri darbe ile yönetime el koyup, BAAS’çı/Nusayrici bir dikta rejimi kurma çabalarına; “Türkiye, İran olmayacak, Cezayir olmayacak. Suriye yapılmasına da biz asla müsaade etmeyeceğiz!” diyerek karşı çıkıyordu. BAAS rejimi peşinde koşan Laikçi Faşistlere, Neomaoculara, kartel medyasına, askeri darbeye çağıran sivil ihtilal kuvvetlerine meydan okuyan tek liderdi. Muhsin Yazıcıoğlu’nun, ülkenin geleceği ile tarihsel çıkışı etkili olmuş, Türkiye bir Laikçi/BAAS zihniyetli askeri darbeden dönmüştü.
Muhsin Yazıcıoğlu, milli ve yerli duruşu, küresel emperyalizm ile onların yerli iş birlikçileriyle mücadelesi onun hedef olmasında en önemli faktördür. Yazıcıoğlu, Amerikancı darbeler zincirine, ordu içindeki cuntalara, demokrasi dışı arayışlarda bulunan vesayetçi çevrelere, odaklara millet adına, demokrasi adına karşı çıkmıştır. Her türlü vesayetçi çevrelerle mücadele etmiştir.
Muhsin Yazıcıoğlu askeri vesayete ve onun her türlü iş birlikçilerine karşı şunları söylüyordu: “Sivil siyasete ordu karışamaz. Genelkurmay Karargahı, milli güvenliğimizle ilgilenmelidir, siyasetle değil. Siyaset siyasetçilerin işidir, askerlerin değil”.
Muhsin Yazıcıoğlu, demokrasiye ve millet iradesine sahip çıkan bilge tavrını, Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt’ın kaleme aldığı, açıkça demokrasiye bir müdahale olan, 27 Nisan 2007’deki e-muhtıraya, hükümetten önce karşı çıkarak sürdürmüş ve antidemokratik e-muhtıraya ilk karşı çıkan siyasi lider olmuştur. E-muhtıra ile Türkiye sarsıldı. Siyasi partiler içinde ilk tepkiyi Büyük Birlik Partisi verdi. Genel Başkan Muhsin Yazıcıoğlu, 'Bildiri, TSK'ya zarar verdi!' diyordu.
BBP lideri, 28 Şubat’ta olduğu gibi Türkiye’nin oligarklarına bir kez daha çok net bir tavır koymuş karşı çıkmıştır. Yazıcıoğlu, bu milli iradeden yana olan demokratik çıkışıyla darbe peşinde koşan militarist kesimlerin önünü kesmiştir, oyunlarını bozmuştur
Muhsin Yazıcıoğlu, askeri vesayete ve onun her türlü iş birlikçilerine şunları söylüyordu:
“Ben 27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül, 28 Şubat bunun moderni, bunun postmoderni hangisi olursa olsun hepsine karşıyım. Türkiye artık darbeler ülkesi olmayacak. Cuntalar ülkesi olmayacak. Mafya ülkesi olmayacak. Buna karşı hep beraber demokrasinin, temel insan haklarının yanında yer almak zorundayız.”
Muhsin Yazıcıoğlu, ordu-siyaset ilişkisi ile ilgili yine şunları söylemiştir: “Demokrasilerde çözüm her zaman sandıktır. Darbeler, muhtıralar çözüm değil. Artık ülkemizde, darbeci geleneğin artık kökleri kazınmalı ve silinmelidir. Kim darbeciliğe destek veriyorsa millet, demokrasi ve ülke düşmanıdır Türk demokrasi tarihinde darbe dönemleri ‘karanlık dönemler’ olarak hatırlanmalı, bir daha bu dönemlerin yaşanmaması için herkes demokrasiye sahip çıkmalıdır”