“HARÇ BİTTİ, ‘BİR YAPI’ PAYDOS(MU?)”

TARAFTAR GÖZÜYLE SÜPER LİG 15. HAFTA (6-9 Aralık 2024)

Spor 10.12.2024 14:20:00 0
“HARÇ BİTTİ, ‘BİR YAPI’ PAYDOS(MU?)”

“HARÇ BİTTİ, ‘BİR YAPI’ PAYDOS(MU?)”

Derbiden rol çalmak

İngiliz ahlakı

 

BİR: Turgut Doman, Manaj’a neden kırmızı kart göstermediğini açıklamalı. Futbolun önemli bir paydaşı (taraftar) olarak benim buna hakkım var.

İKİ: MHK ve onun başkanı maç ve hakem hakkındaki görüşlerini birilerini arayarak değil, bir basın toplantısı ile açıklamalı. Futbolun önemli bir paydaşı (taraftar) olarak benim buna hakkım var.

ÜÇ: TFF ve onun başkanı, kendilerine “operasyon çekildiğini” düşünüyorsa, birilerini arayarak değil, bir basın toplantısı ile açıklamalı. Futbolun önemli bir paydaşı (taraftar) olarak benim buna hakkım var.

 

Ben taraftarım. Futbolun en önemli paydaşlarından biri, birincisiyim. Sizi ben finanse ediyorum Dolayısıyla açık ve net olarak beni bilgilendirmek zorundasınız. 

--- 

Sorunumuz sadece bir hakem olsaydı kolaydı. Bay Turgut Doman’a “düdüğünü as” der sorunu çözerdik. 

Sorunumuz çok büyük. Eğer o son pozisyon olmasa (Manaj-Barış Alper Yılmaz) hakemin maç yönetimi makul ve kabul edilebilir seviyede görülecek, dosya kapanacaktı. 

Bay Turgut Doman, muhtemelen bilmeden ve farkında olmadan o kırmızı kartı göstermeyerek büyük bir iş yaptı. Devamını göreceğiz.

--- 

Beşiktaşlı Yıldırım Demirören gider, Fenerbahçeli başkanlar gelir. Onlar gider Galatasaraylı başkan ve ardından Trabzonlu başkan gelir. Trabzonlu başkandan sonra bir başkası gelir. 

Amma ve de lakin “Bir Milat” gelmeden bu sorunlar çözülmez, çözümlenemez.

“Milat” konusundaki düşüncelerim Enpolitik arşivinde öylece duruyor.

---

Galatasaray-Eyüp maçında, hakemin sahaya Galatasaray lehine en küçük bir hata yapmamak üzere çıktığını yazmıştım. Aynı düşünceyle sahaya çıkan Turgut Doman inanılmaz bir maça imza attı.

---

“Eyüp, Galatasaray’dan puan alsın, bir daha yapı sözcüğünü kullanmayacağım” demişti Ümit Özat. Eyüp puan aldı. Bunun üzerine Bay Özat cin ya, bu defa operasyon sözcüğünü seçmişti. Sivas dikkatli olsun, Galatasaray maçında operasyon çekilecek demişti. 

---

ÖZÜR... Daha kafadan “özür dilemek bir erdemdir” diyerek baltayı taşa vuruyoruz zaten. Özür dilemek erdem falan değildir... Özür dilemek insani gereklerden biridir. 

Manaj, sosyal medyadan özür dileyerek bu gereği yerine getirmiştir... Diyeceğim ama o metnin Manaj’a ait bir metin olduğuna ikna olmadım. En azından birileri tarafından düzeltilmiş bir metin gibi geldi bana.

Manaj samimi ise, bir yöneticisiyle İstanbul’a gider ve Barış Alper’den affını ister. Çünkü;

90+6. dakika... Maç bitmek üzere. Barış Alper zamanı bitirmek için korner köşesinde topu tutuyor. Manaj öfkeyle geliyor. Ayağının tabanıyla Barış Alper’in bacağını dizinden aşağı kazımaya başlıyor. Manaj’ın ayağı yere indiğinde Barış Alper’in bileği altında. Bu arada Manaj’ın sol ayağı da havada. Güç transferi tamamıyla bilekte. Barış Alper ayakta duramaz, kendini yere bırakırken Manaj hiçbir şey olmamış gibi arkasını dönüp gidiyor. İşte bu yüzden Manaj, yüz yüze özür dilemek zorunda. 

“Büyük takımlara” karşı oynanan oyunlarda oyuncuların farklı motivasyonda olması olağan ve anlaşılır bir vaka. Ancak bu derece aşırı motivasyon ve gözü kara hırs kabul edilemez. Bunun en büyük zararını da Sivas çekti, 10 kişi kalan rakibi karşısında bir varlık gösteremeden maçı kaybetti. Ne demişti atalar; keskin sirke küpüne zarar.

--- 

YAYINCI KURULUŞ... 2 yıldan fazla bir zamandır görüntü ve pozisyon tekrarları yetersizliğine yazılarımda yer veriyorum. Yayıncı kuruluş, -onun parasını da ben ödüyorum- özellikle maç esnasında bir tuhaf. Tekrar pozisyonlar bir fikir vermemek üzere kurgulanıyor gibi. 

Ekran başında pozisyonları süzmemiz ve bir kanaat oluşturmamız mümkün değil. Trio programında bu durum dile geldi, kuruluş ve yönetmen savunması yapıldı; teknoloji de bir yere kadardı.

Trio’cuların savunusuna ikna olduk diyelim. Ama Bundesliga ve Ligue-1 yayınları var; cam gibi. Premier Lig yayınları var ki hem ayna hem cam mübarek. Pozisyonu seyircinin gözüne sokuyor.

Türkiye Kupası’nın yayıncısı (aSpor) var... O da sizden çok başarılı.  

---

Hafta derbi haftasıydı. Beşiktaş-Fenerbahçe maçı vardı. Fakat Sivas-Galatasaray maçı derbiden rol çaldı, gündem oldu.

---

Normal şartlarda hazırlığımı yapmış, değerlendirmeme Premier Lig ile başlamaya karar vermiştim. 

Ancak gündem izin vermedi. Yine de yazıma kıyamadığımdan aşağıya özetini aldım;

Hafta içi Premier Lig mesaideydi. Newcastle-Liverpool, Arsenal-Manchester United maçlarını seyrettim doyasıya. Arada City ve Tottenham maçlarına baktım. 

Gıpta ettim. Eseflendim ve hayıflandım. 

Ne mutlu İngiliz taraftarlara dedim. Kaşık kaşık bal yiyorlar. Oysa biz bir tutam bal tadı almak için keçiboynuzu kemiriyoruz.

İNGİLİZ AHLAKI... Saygı, saygı, saygı ve ahlak.

Önce kendine saygı. Sonra takım arkadaşına ve rakibine... Oyuna saygı. Tribünlerdeki taraftara ve ekran başındaki milyonlara saygı. 

Hile, aldatma, sahtekarlık yok. Temas almadan ahlar vahlar içinde seksen takla atmak yok. Hakemi kandırarak rakibi cezalandırmak yok. Sekiz on defa su içip vakit geçirmek yok. Zamandan çalmak yok.

Sağlam ve topa sert bir mücadele var; korakor. Oyunun hakkını vermek var. Skor ne olursa olsun atılan her bir golün bir değeri var. 

Teknik kadrolar kenarda oyuna odaklı. Teknik, taktik varyasyonlar. Oyuna müdahale için hamleler. 

Hakem yönetimi de oyun odaklı. Elbette hata söz konusu ama adil yönetim esas... Güven esas. Dolayısıyla cümbür cemaat hakeme itiraz yok denecek kadar az.

Tribünde taraftar “vur, kır, parçala, bu maçı kazan” zihniyetinde değil. Elbette kazanmak için orada ama öncelikli olan oyunun hakkının verilmesi. Keyif ve seyir zevki. 

Başkan ve yöneticileri hakkında bir bilgim ve fikrim yok... Ama bizimkiler gibi olmadığından eminim. Dış güçler, masa başı oyunlar, bir yapı benzeri söylem ve tartışmaları yapmadıklarından eminim. 

Bütün bunlar bir arada olunca inanılmaz bir kalite ortaya çıkıyor. Şiir gibi, sanat gibi bir doksan dakika. 

Sonuç; elbette marka... Al sana Premier Lig.

Şu İngilizlerin Premier Lig ahlakı yeryüzüne egemen olsa... İşte o zaman dünya çok daha iyi, güzel ve yaşanılası bir yer olur vallahi. 

Hani “Atatürk yaşasaydı” cümlesi çok kullanılır ya. Olur olmaz söylenir durur. Ben pek sevmem ve çok gereksiz bulurum. Lakin Gazi Paşa yaşasaydı, Premier Lig futbolcularını çok severdi gerçekten.  

Süper Lig, Avrupa’da altıncı sırada geliyor gibi. Coğrafi büyüklüğümüz, nüfusumuz, harcanan paralar ve büyük bütçeler bizi altıncı sıraya getiriyor. Getiriyor ama saygı, ahlak ve marka olmak açısından aramızda çok büyük farklar var. Merhum babamın sözüyle; hase daha çok fırın ekmek yememiz gerek. 

Tabii saygı ve ahlak sorunlarımızı çözmemiz kadıyla. Değilse dünyanın bütün fırınlarını da yesek nafile.

--- 

Hafta derbi haftasıydı. Beşiktaş ve Fenerbahçe maçı vardı.

Galatasaray Başkanı Dursun Özbek aSpor’a konuk oldu. Açıklamalarda bulundu başkan.

Ardından aynı kanala ertesi akşam Fenerbahçe Asbaşkanı Acun Ilıcalı katıldı.

Ardından TFF Başkanı Hacıosmanoğlu bir yayına katıldı.

İddialar, ithamlar havada uçuştu. 

Bütün bu şartlar altında derbi günü geldi. Dolmabahçe’de Beşiktaş-Fenerbahçe maçı sessiz ve sakin bir şekilde oynandı.

 

07.12.2024/Cumartesi

ENTERESAN

BEŞİKTAŞ AŞ-FENERBAHÇE AŞ: 1-0

Gol: Oxlade-Chamberlain

Kırmızı Kart: Gedson Fernandez (BJK,)

 

Fenerbahçe istim üzerindeydi. Çok uzun bir süredir deplasmanda kaybetmiyordu. Takım son 5 maçını da kazanmıştı. Geçen hafta Galatasaray’ın berabere kalmasıyla puan farkını 3’e düşürmüştü. Moraller yerindeydi. Bu maçı kazandığında liderlik koltuğuna oturacaktı. Beşiktaş’ın durumu da malumdu.

Bütün her şey Fenerbahçe lehineydi.

Art arda yaşanan puan kayıpları. Başkanın istifası. İddialar, suçlamalar. Teknik direktör ile yolların ayrılması. Liderle açılan puan farkı. Sakatlıklar...

Bütün her şey Beşiktaş aleyhineydi.

 

Futbol basit bir oyundu. Basit oynamayı başardığında iyi ve güzel sonuçlara ulaşabiliyordun.

Serdar Topraktepe basit bir taktikle çıkmıştı sahaya. Takım, geriden uzun toplarla çıkacak, oyunu mümkün olduğunca rakip sahada oynayacak. Temponun yükselmesine fırsat vermeyecek. Orta sahada rakibe karşı dirençli durulacak. Zinhar geriden oyun kurma gibi işlere girilmeyecek.

Öncelikli hedef gol yememek... Sıkıştırdığında en az bir tane atmak.

Bu plan sahada oldukça iyi işledi. Eğer İmmobile ilerde biraz daha etkin olsa, gelen 3 toptan en az birine müdahale edebilse daha da rahat edecekti ev sahibi.

İlk devrede sadece Dzeko iki defa kaçırılmıştı ki bu da Bosnalının bireysel yeteneğiydi. Bir de Maximin’den yarım pozisyon... Buna karşın Beşiktaş aradığı pozisyonu, tam da adamıyla, Rafa Silva ile bulmuş fakat Portekizli mutlak pozisyonda topu Livakovic’e zımbalamıştı. Dönen topu da İmmobile auta atmıştı.

 

Fenerbahçe ise tam bir Mourinho takımıydı sahada. Savunmayı sağlam, orta sahayı kalabalık tutarım, arada derede bir tane atarım. Olabilirdi de...

 

3 pozisyonla biten birinci devreye karşın ikinci devre daha yavaş ve sıkıcı başladı. Bir süre öyle de oynandı. İlerde top tutabilecek bir Semih Kılıçsoy oyunu değiştirebilirdi fakat ilginç bir şekilde Topraktepe, Chamberlain’i aldı oyuna. Ardından Semih’te girince oyun hareketlendi. Beşiktaş kısmetiyle golü attı. Chamberlain’in ceza sahasına gönderdiği yavaş topa İmmobile hareketlendi. Ancak dokunup dokunmadığı anlaşılamadı. Top uzak direğin dibinden ağları buldu. 

 

Mourinho, maçın en iyisi Dzeko’yu oyundan alıp Nesyri’yi sahaya sürmüştü. Yenilen golden sonra İrfan Can Kahveci ve Osayi-Samuel ile birlikte Cenk Tosun’u da oyuna alarak çift forvete döndü. Biraz hareketlenen takım karamboller ile pozisyon buldu. Ancak geride de açıklar verildi. Muçi, Rafa Silva benzeri bir pozisyonda golü kaçırdı ya da Livakovic kurtardı. 

Maçı 1-0 kazanan ev sahibi derin bir nefes aldı. 

 

Beşiktaş’ta Mert Günok sağlam durdu kalesinde. Emirhan Topçu-Tayyip Talha Sanuç tandemi 2 Dzeko pozisyonu haricinde hata yapmadı. Svensson ve Masuaku da sağlam oynadı. Orta sahada Salih Uçan çok çalıştı, Al Musrati çok temiz oynadı. Gedson Fernandez maçın en çalışkanı olurken İmmobile, Rashica ve -genelin aksine söylüyorum- Rafa Silva çok etkili olamadı. Oyuna girenler de katkı verirken Chamberlain, mutlak bir golü çizgiden çıkaran Emirhan Topçu ile maçın kader adamı oldu.

Fenerbahçe’de Tadic ve Amrabat etkisiz kaldı. Livakovic kalesinde başarılıydı. Maçın en iyilerinden biri olan Dzeko gol atabileydi şüphesiz maçın yıldızı olurdu.

 

Serdar Topraktepe bu maçta sınıfı geçerken mağlubiyete rağmen hakemi tebrik eden Mourinho sınıfta kaldı. 

Derbi de sınıfta kaldı. Kaliteden bahsetmek söz konusu bile değildi. Temposuz ve yavaş bir oyun vardı sahada. Taraftar olmayan futbolseverler için heyecanlı da olmadı. Birkaç pozisyon dışında korakor mücadeleler de görülmedi.

TFF maç öncesi, “oynamayın, size birer puan verelim” deseydi iki tarafın da kabul edeceği enteresan bir derbi kayıtlara geçti. 

 

Hakem Mehmet Türkmen... Büyük bir çoğunluk tarafından maç yönetimi beğenildi. Lakin “hakem şansı” fazlasıyla yanındaydı Türkmen’in. Bir kere maç temposuz ve sakindi. Bununla birlikte atladığı açık ihlaller golle sonuçlanmadı. O ihlallerden gol çıksaydı bugün başka şeyler konuşuluyor olurdu.

Türkmen maçta 3 sarı ve -ikinci sarıdan- bir kırmızı kart gösterdi ancak maçta sadece Djiku’nun 4 sarı kartlık pozisyonu vardı. 

Şansıyla da olsa Mehmet Türkmen sınıfı geçti. Hatalarından gerekli dersleri çıkardığında iyi bir hakem olur umarım.

 

DOKUNULMAZLAR... İlginç bir şekilde dokunulmazlarımız var Süper Ligde... Bunlarda biri Gaziantep’in eski futbolcusu Djilobodji idi. Kasımpaşalı N. Opoku, Başakşehirli J. Opoku... Keza Davinson Sanchez. Djiku da dokunulmazlardandı ki bu maçta dokunulmazlık tescillendi.

Tabii başkaları da vardı. Nitekim Sivas-GS maçından sonra listeye Manaj ve Koita’yı da yazdım. 

 

ŞAMPİYONLUK... Şüphesiz şampiyonluk konuşmak için çok erken lakin Mourinho’nun Fenerbahçe’si, ligin ilk 5’inde yer alan takımlardan sadece 2 puan (Samsun ve Göztepe) alabildi. Portekizli bu duruma acil çözüm bulamazsa enseler kararabilir...

 

GEL BURAYA... Mourinho, kaybettiği maçtan sonra hakemi tebrik ederek çok güzel bir centilmenlik örneği verdi. Ancak maçın sonlarında 4. hakemi “çağırırken” ortaya çıkan görüntü hiç hoş değildi. Bu çağrıya 4. hakemin de koşarak cevap vermesi enteresandı.   

 

08.12.2024/Pazar

RAĞMEN...

NET GLOBAL SİVASSPOR-GALATASARAY AŞ: 2-3

Goller: Rodrigues (25’), Bekir Turaç Böke (90+1’)/Yunus Akgün (36’), Osimhen (45+9’-P), Barış Alper Yılmaz (53’)

Kırmızı kart: Metehan Baltacı (15’, Galatasaray)

 

Dakika 1... Sivaslı Sonko sarı kart gördü. Ne güzel, hakem iyi bir maç yönetecek, gördüğünü çalacak.

Dakika 15... Bariz gol pozisyonu nedeniyle Metehan Baltacı kırmızı kart. Hakem, sarı kartını VAR uyarısıyla kırmızıya çevirdi. Olsun, doğru karar. Ancak hemen öncesinde Manaj’ın kolla bir kontrolü var mı? Yayıncı kuruluş bunu göstermiyor/gösteremiyor.

Dakika 25... Berkan Kutlu topu kontrol edemedi. Koita’dan seken top Manaj’a geldi. Arnavut sert vurdu, direkten döndü, Rodrigues tamamladı; 1-0.

Galatasaray için daha kötü bir kâbus olamazdı herhalde. 

Sonra... Sonra dakikalar karıştı. Torreira ve Mertens sürekli dayak yedi. Berkan Koita’nın sürekli dirseklerine maruz kaldı. Mertens de Koita’dan payını aldı. 

Manaj Sanchez’i hayli yokladı. Tekme, enseye tokat...

Balde, Sallai’yi tokatladı. 

Bu arada Galatasaray biri kısmet (Yunus Akgün’ün şutunu kaleci elinden kaçırdı) biri penaltıdan 2 gol attı. Ardından ikinci devrede oyuna giren Ali Şaşal Vural’a (Sakatlanan kaleci Nikolic’in yerine girmişti) bir gol attı, skor 3-1 oldu.

Ali Şaşal, iyi bir maç çıkardı, skorun büyümesini önledi. 

Bekir Turaç Böke’nin golüyle skor 3-2 oldu.

Son dakikada Manaj, Barış Alper’e saldırdı... Barış Alper’in bacağı kopmadığından olacak, hakem VAR’a rağmen kırmızıyı göstermedi, sarıda kaldı. 

 

Sivas, 10 kişi kalan rakibi önünde öne de geçmesine rağmen iyi oynamadı/oynayamadı ve maçı kaybetti. Taktik, teknik bir yana, Sivas’ın sorunu aşırı motivasyon ve gözü kara hırs oldu.

 

Üçlü mü, dörtlü mü derken Galatasaray “tekliyle” (Sanchez) oynadı. Hatasına rağmen Berkan ve çok çalışmasıyla Sallai Sanchez’e yardımcı oldu. Torreira-Sara ikilisi olağanüstüydü. Forvet oyuncuları da iyi ve baskın bir oyun ortaya koydu. 

 

Bülent Uygun sınıfta kaldı. O da çok gergin ve sinirliydi. Basın toplantısında iyi oynadıklarını söyledi. Hakemin takdir haklarından şikayetçi oldu. Federasyonun “iki delikanlısını” (İbrahim Başkan ve Mecnun Odyakmaz olsa gerek) savundu. İstifasını isteyen taraftara, geçmiş başarılarını örnekleyerek sert çıktı. 

 

Okan Buruk... Çok eleştiriliyorsun. Sayısını bilmiyorum ama kendi taraftarlarından bir grup bile seni “bu seviyenin hocası” olarak görmüyor. Haklılarmış... Sen, herhalde başka bir seviyesin. 

  

06.12.2024/Cuma

İKRAM...

TRABZONSPOR AŞ-KASIMPAŞA AŞ: 2-2

Goller: Banza (79’-P), Nwakaeme (81’)/Dias (38’-P), Nuno da Costa (90+1’)

 

Trabzon yönetimi, Alanya maçı sonrası çok sert tepki göstermiş ve “Federasyon ile kurullarını” yok hükmünde saydığını açıklamıştı. 

Canı yanan Trabzon, evinde Kasımpaşa karşısında 1-0 geriye düştü. 

Dakika 75... VAR hakemi “potansiyel penaltı” için incelemeye çağırdı. Topsuz alanda Rodrigues-Enis Destan mücadelesi vardı. Uzunca bir süre sonra hakem penaltı kararı verdi. 

Trabzon bu penaltı ile skoru eşitledi, ardından öne de geçti ama son dakikada yediği golle maç 2-2 bitti. 

 

Şimdi MHK bir açıklama yapmalı ve bu penaltının hatalı bir karar olduğunu söylemeli. Değilse benzer pozisyonlarda penaltı çalınmalı.

 

Trabzon’un zorlu süreci devam ediyor. Şenol Hoca, bu durumda bir “takım omurgası” çıkarmayı başarırsa iyi bir iş yapmış olur. Bu omurga nokta transferlerle desteklendiğinde “bir takım” ortaya çıkar. Trabzon gelecek sezon tekrar şampiyonluk yarışına girebilir ki girmeli.

 

 

07.12.2024/Cumartesi

Konya-Antalya: 1-1

Adil Demirbağ ile 1-0’lık skoru yakalayan Konya, son dakikada Larsson’un golüne engel olamayınca 1 puana razı oldu.

Göztepe-Adana Demirspor: 3-1

Geçen haftayı şok bir yenilgi ile kapatan Göztepe zaman zaman zor anlar yaşasa da kazanmayı başardı. 

Takımını koşulsuz destekleyen Adana Demirspor taraftarı gerçekten örnek bir tavır sergiliyor. Bu takım düşerse çok yazık olacak.

 

08.12.2024/Pazar

Eyüp-Samsun: 3-0

Derbi tadında bir maç için iki tarafa da teşekkür etmek gerek. Samsun yakaladığı fırsatları değerlendiremediği için faklı bir skor çıktı ortaya. 

Arda Turan keyifle ve emin adımlarla yoluna devam etti.

 

Kayseri-Alanya: 2-0

Kolay değil, evinde 11 maçtır kazanamıyordu Kayseri. Haftanın iyi maçlarından birinde Alanya’yı yenerek bu hasrete son verdi ev sahibi.

 

Kapanış maçında, oynadıkları oyun ile dikkat çeken Gaziantep ile Rize karşı karşıya geldi. Gaziantep erken bir golle öne geçti. Golden sonra Rize puan için yüklendi. Topu Rize’ye bırakan ev sahibi kontralarla rakip kaleye gitti. 

Ancak Okere’nin 4. Dakikada attığı golden sonra başka gol olmayınca Gaziantep 1-0 kazandı ve çok değerli 3 puanı kazandı. 

 

Haftanın maçı;

Sivas-Galatasaray (2-3)

Tabii ki derbi; Beşiktaş-Fenerbahçe (1-0)

Haftanın takımı;

Galatasaray

Beşiktaş

Haftanın futbolcusu;

Gabriel Sara (GS)

Haftanın performansları;

Torreira, Sanchez (GS), Al Musrati, Oxlade-Chamberlain (BJK), Thiam (Eyüp), Romulo (Göztepe)

 

GÖZE TAKILANLAR;

*“Bir Yapı” yürürlükten kalktı, “operasyon” başladı sanki.

GÖZE BATANLAR;

*Hakemler... Yöneticiler... Yayıncı kuruluş... Medyacılar... Kör güzüm parmağıma yorumcular... Gözümüz çıktı vallahi. 

 

Yorum-Haber; Yüksel Durak

 


Anahtar Kelimeler: BİTTİ PAYDOS(?)”
Perşembe 10.3 ° / 2.4 °
Cuma 10.2 ° / 3.3 °
Cumartesi 10 ° / 2.8 °