Tarih: 29.11.2022 21:02

Nurhan Çamöz Açıkbaş; “Sanat eğitiminin genel amacı estetik duyarlılıktır…(2)”

Facebook Twitter Linked-in

AY: Alanınızda ürettiğiniz eserler var… Genç okurlarımıza tavsiyeleriniz olacak mı?

ÇAMÖZ AÇIKBAŞ: Yağlıboya, Akrilik ve Suluboya tekniğinde yaptığım çalışmalarım var.  Sanat eğitiminin genel amacı estetik duyarlılıktır. Başka bir deyişle, görsel sanatlar eğitiminin temel amaçlarından biri de, bireye estetik duyarlılık kazandırmaktır. Gençlerin ön yargısız biçimde eleştirel düşünmelerini sağlamak en önemlisidir.  Estetik duyarlılık her bireyde gerekli olduğu için estetik eğitim de her birey için gereklidir. Her birey bir şekilde sanat ve estetikle ilişki içindedir. Ancak bazı bireyler diğerlerinden bir adım önde olabilir. Örneğin, çevremizde sıklıkla karşılaştığımız üzere, bazı insanlar sergiledikleri farklılıklar ve yetenekleri ile diğerlerinden ayrılırlar. Kimisi güzel şiir, hikâye yazar; kimisi saz veya keman çalar, kimisi de güzel resim ya da heykel yapar. Bazı kişiler de ömrümüzün önemli bir bölümünü geçirdiğimiz yapıları tasarlarlar. Benim dersime ilk giren öğrencilere söylediğimi burada da tekrar etmek istiyorum ‘sanat, hayatınızda mutlaka olsun bu edebiyat, müzik, resim, sinema tiyatro… ama mutlaka olsun örneğin bir roman, şiir yazamazsın  ama, iyi bir okuyucu ya da iyi şiirden anlarsın, bir beste yapamazsın ya da müzik aleti çalamazsın ama iyi bir dinleyici olursun, belki ressam yada yönetmen olamazsın ama iyi bir yorumcu, izleyici olabilirsin. Bu sana her zaman farkındalık sağlayacaktır. Olayları çözümlemende dünyayı farklı bir gözle bakabilmeni sağlayacaktır.’

Gençleri birbirinden farklı kılacak özellik, onlara iş ve eğitim imkanı sağlayacak tek bir alanda değil disiplinler arası çalışmak onları hep daha öne taşıyacaktır. Dolayısıyla hem sanatla ilgili hem de diğer bilim dallarıyla ilgili merakı ve bilgi birikimi olmalıdır. Sanat tarihi, sanat akımları, çağdaş sanat, modern sanat, post modern sanat, avangard sanat gibi farklı dönemlerin sanat anlayışlarını bilmeli ve yorumlamalıdır. Farklı üsluplar, farklı anlayışlar, farklı ülkelerin sanatları ona yabancı olmamalıdır. Sanat hakkında, güncel konuşmalardan sanatçılar arasındaki tartışmalara kadar birçok şeyin farkında olmalı ve sanatın güncel nabzını tutarken felsefe sosyoloji, psikoloji takip etmelidir. 

 

AY: Toplumsal konularda da tweet atıyorsunuz, sessiz sanatçı-öğretmen değilsiniz. Her yapılan şeyi; “Allah, Din, İman, Kur’an için yaptıklarını iddia edip, Cennet Kapılarının kendilerine açılacağını düşünenler var…” Ne dersiniz?

ÇAMÖZ AÇIKBAŞ: Çağımızda hakikat ve gerçeğin ne olduğuna dair bütün düşünceler altüst oldu. Yapılan yanlışlar ya da söylenen sözler uçup gitmiyor direk önüne konulabiliyor. Dolayısıyla iyi ve ahlaklı insan olmak en büyük erdem olarak karşımıza çıkıyor. Hiç kimsenin olmadığı yerde ‘doğru-dürüst-ahlaklı’ olmak insanı insan yapan en temel  özellik olacaktır. Toplumsal olaylarda bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın düşüncesinden uzak durmak gerekiyor, ama bunu yaparken akıl süzgecinden geçirmek gerekiyor görülen gerçeğin ardındaki hakikati görebilmek belki de. Bu farkındalıkta olmak,  gelecek nesiller için güzel bir ülke ve dünya sunacaktır. 

AY: Konyayı seviyorsunuz galiba. Rûmî’nin ve Şems’in şehrinde gün insanlar için nasıl geçiyor? Mesela, İstanbul’u yaşayamayan, evden-işe-eve  koşturan sıradan insanlar gibi mi? 

 ÇAMÖZ AÇIKBAŞ: internet olanakları, yaşadığın şehri her yere yakın kılıyor. Tabi ki bir İstanbul yoğunluğu kargaşası yok ulaşım çok daha rahat. Geleneksel unsurları hala bünyesinde barındıran, manevi atmosferin teneffüs edildiği, Selçukluya başkentlik yapmış bir şehirden bahsediyoruz. Bu açıdan bakıldığında şehrin farklı bir huzuru olduğunu düşünüyorum. Bu şehirde de koşturmacanın içerisinde çalışan üreten insanların aynı olduğunu gözlemliyorum. Bu tempo içerisinde insanın kendi için vakitler ayırması gerektiğini ve  bazen hayatın akışını yavaşlatması gerektiğini düşünüyorum … Durup yaşamın içinden nasıl geçip gittiğimizi fark etmek! nerede olursak olalım.

 

AY: Felsefe ile ilginiz nereden geliyor? Ve, neden?

ÇAMÖZ AÇIKBAŞ: Felsefe bir düşünme yöntemidir. Olayları analiz ederken ne- neden- nasıl sorularını sormak gerekir… Aristoteles’in metafiziğinde dediği gibi ‘ölüme giderken varlığını sorgulamak insan doğası gereği anlamaya çalışır ve kendinin var olmasını sorgulayan tek canlıda insandır.’ Hayatımızın belirli bir döneminde kayıplar yaşarız. Bununla birlikte yaşamı sorgulamaya başlarız. Böyle bir dönemde başladı felsefeye ilgim. Bilindiği üzere  Sokrates’ten Heiderger’e felsefe tarihine bakıldığında, hayat üzerine sorgulama ve  meditasyonlar genellikle  ölümün merkeze alındığı bir gelenek vardır. Sokrates bir diyaloğunda filozofun ölüm karşısındaki korkusunun yerine ölümü  arzulamasını gerektiğini ifade eder. Çünkü ölüm sadece ruh ve bedenin  birbirinden ayrılması dışında bir şey değildir. Yani varlığın sonlanması anlamına gelmez ruh ölümsüzdür. Platonun başka bir diyaloğu olan  savunmada, Sokrates  gerçek anlamda felsefeyle uğraşanların ölmeye hazırlandıklarını dile getirir. Yaşamı ölüm karşısında zayıf görmekle birlikte yaşamın, nihayetinde ölümle son bulacağı bilinen bir gerçektir. Tabi ki felsefede buna karşı argümanlarda vardır. İnsan olmanın sonucu aslında; bu dünyadan geçip giderken bu farkındalığın ve bilincin üzerinden zamanın sonluluğunu gözlemleyerek her bir eylemi buna göre yapmak… Sonsuz bir zamana sahip değiliz, dolayısıyla iyi-güzel olan şeyler üzerinde düşünmek gerekiyor. Ve hayatlarına dokunduğumuz gençlerin farkında olmadan nelerini değiştirip dönüştürdüğümüzü bilmememiz gerekiyor. Felsefe hayatı sorgulayan herkese gerekiyor.

 

AY: Bir toplantıda, ünlü bir bestecimiz “Müziğin Felsefesi Yoktur” deyince çok eleştiri almıştı. Resmin de felsefesi var mı?

ÇAMÖZ AÇIKBAŞ: Felsefe sormayı ve sorgulamayı temel aldığı için genellikle bu yapıdan korkuluyor. Bunun nedeni inandığı ya da körü körüne bağlandığı gelenekler- inançlar yerle bir olabilir. O yüzden güvenli alanı çok terk etmeyi sevmiyoruz. ‘Bizim adımıza birileri düşünsün karar versin’ bu düşünce daha çok işimize geliyor. Hakikati arayan herkes için felsefe gereklidir. 17.yüzyılda yaşamış John Locke ‘felsefe, bilgiye giderken yoldaki çöpleri temizlemek olduğunu’ ifade ediyor. Estetiği, resim sanatını, üretilen eseri bulunduğu bağlamda anlamak, yapıtın ontolojik olarak anlaşılması için ise Sanat Felsefesi gereklidir. Sanatın toplum içinde anlaşılabilmesi için gereklidir. 

 

AY: Resim ile Müzik ilişkisi hakkında neler söylersiniz!..

ÇAMÖZ AÇIKBAŞ: Müzik benim için hep vardı. Büyükbabam kanun, babaannem ud, amcamın biri cümbüş, diğeri klarnet icra ettiği bir ortamda büyüdüm. Şanslıydım bunlar eğitim almış insanlar değillerdi. Okul yıllarıma döndüğümde görsel okuma becerisi, konuşma ve yazıları okumadan önce bir şekilde müziğin  yaşamımıza girdiğini biliyorum. Daha öncesindeki ninniler öyle değil mi? Eğitimciler; harfleri bir eşyaya, bir hayvana veya bir meyveye benzeterek öğretmeye çalışıp bir davranışı kazandırırken, şarkılar ve tekerlemeler söyletip bu süreci daha akılda kalıcı hale getirebiliyorlar.  Yazının icadından önce insanlar varlığını biçimsel bir dille ifade etmeye ve dolayısıyla yaşadıklarını, inançlarını, korkularını ve sevinçlerini görsellerle, resimlerle, sembollerle anlatmaya çalışmışlardır. Son dönemde okuduğum bir çok makalede ise “müziğin dil gelişiminden bile önce olduğunun” ifade edildiğini gördüm. Görsel hafıza işitsel hafızaya eşlik ediyor, nota ve ezgilerin renkleri oluşturuluyor. Müzik ve görsel sanat  eğitimi alan çocukların sağ ve sol beyninin gelişimine nasıl etki ettiği biliniyor. Resim ve müzik insan yaşamının vazgeçilmezi diyebiliriz. İnsan ruhunun hassasiyeti, hakikati arayışı için seçtiği yol bazen renklerle bazen notalar ifade buluyor diyebiliriz.

 

 

 

AY: Eklemek istediğiniz bir konu var mı?

ÇAMÖZ AÇIKBAŞ: Günümüz çağı algılarla yönetiliyor. İnsan sahip olduğu aklı entelektüel birikimiyle yorumlayabiliyor. Sanatçının ortaya koyduğu eser sanat piyasası içinde bir değer kazandırılması suretiyle onun maddi bir kılığa bürünmesine yol açarken sanatçının da esere yabancılaşmasına neden oluyor. Bu tespitim bireyin her türlü yaşam alanında kendini gösteriyor. Genç birey, aileye okula arkadaşlarına yaşadığı şehre ve ülkeye yabancılaşıyor. Ve bizler bunun farkında olarak verdiğimiz eğitimlerde daha hassas daha bilinçli ve değerlerimizin  öneminin farkındalığını göstermeliyiz diye düşünüyorum.

Böyle bir söyleşi için şahsınıza teşekkür ederim. Okuyucularınıza saygılarımı sunuyorum.                    

AY:  Çok teşekkür ederiz…




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —