9 Mart 2023 tarihinde Âli Meclis Yasama biriminin bir sonraki oturumunda, Özbekistan Cumhuriyeti Anayasası kanun taslağınca referandum yapılması konusu görüşüldü.
9 Mart 2023 tarihinde Âli Meclis Yasama biriminin bir sonraki oturumunda, Özbekistan Cumhuriyeti Anayasası kanun taslağınca referandum yapılması konusu görüşüldü.
Görüşmeye yabancı ülkelerin Özbekistan Cumhuriyeti Özel Temsilcileri ve Büyükelçileri, uluslararası kuruluşların başkanları da katıldı.
Kamu teklifleri, uluslararası standartlar ve gelişmiş dış deneyim
Görüşmelerde, Anayasa kanun taslağına ilişkin ulusal müzakerelerde toplam 222 bin 715 teklifin geldiği ve bunlara istinaden taslağın geliştirilerek son haline getirildiği, özellikle her dört tekliften birinin taslağa girdiği belirtildi.
Milletvekilleri, anayasa taslağı hazırlanırken 400'den fazla uluslararası belgenin, 190'a yakın ülkenin anayasasının dikkatle incelendiğini ve belgenin uluslararası uzmanlar tarafından uluslararası hukuk kuralları çerçevesinde genel kabul görmüş tüm ilkeleri bünyesinde barındıran bir belge olarak yüksek oranda değerlendirildiğini belirttiler.
Ayrıca toplantıda, Anayasamızın mevcut maddeleri 128'den 155'e, normları 275'ten 434'e çıkarıldı, yani Anayasamızın metninin yüzde 65'i halkımızın önerileri doğrultusunda güncellendi, insan hak ve özgürlüklerine ilişkin hükümler üç buçuk kat artırıldı ve buna istinaden Anayasa taslağının yeni haliyle kabulü için tüm gerekçelerin yeterli olduğu vurgulandı.
Güncellenen Anayasa, tüm toplumumuzu gelişmiş bir devlet inşa etme fikri etrafında birleştiriyor - Yeni Özbekistan’da tüm katmanların, genel kamuoyunun, siyasi partilerin, kamu kuruluşlarının, uzman ve bilim çevreleri temsilcilerinin, entelektüellerin tasarının hazırlanmasına aktif olarak katıldığı, tek kelimeyle tasarının Halk Anayasası haline geldiği belirtilmektedir.
Tartışma sırasında konuşmacılar, Anayasa'daki ana değişikliklerin her birini ayrı ayrı ele almış ve görüş alışverişinde bulunmuştur. Özellikle parti programlarına ve amaçlarına göre her siyasi parti grubunun liderleri ayrı ayrı tekliflerinin Anayasa taslağımıza yansıtıldığını vurgulamışlardır.
Özbekistan’ın egemen, demokratik, yasal ve sosyal bir devlet olduğu kesin olarak tespit edilmiştir
Ülkemizin uzun vadeli kalkınması ve halkımızın müreffeh yaşamının geleceği için sağlam bir yasal dayanak ve güvenilir bir garanti olarak, Özbekistan'ın "egemen, demokratik, yasal ve sosyal bir devlet" olduğu ve bu ilkelerin değiştirilmesinin mümkün olmayacağı özel olarak belirtilmiştir.
Bu anayasal hükümlerin temelinde; bağımsızlığımızın korunması ve daha da güçlendirilmesi, gelecek nesillere hür ve bağımsız bir vatan bırakma, halkın çıkarlarını gözeten reformlar yolundan geri dönmeme, hukuk ve adalet önceliği, insanlara dikkat ve özen gösterme gibi önemli değerler vücut bulmakta ve devlet olmanın gereği olan temel taşları güçlendirilmektedir.
Muhtaçlar için güçlü sosyal koruma ve bakım
Anayasada; yoksulluğu azaltmak, istihdamı sağlamak ve işsizliğe çare bulmak için bir takım yeni yükümlülükler üstlenileceği şart koşuluyor. Genel olarak, devletin sosyal yükümlülüklerinin normları üç kat artırılıyor. Örneğin 2 milyon 200 bin ihtiyaç sahibi ailenin devletten maddi yardım alması garanti ediliyor. Bu bütün aile sayısının yüzde 25'ine tekabül ediyor ve bunlara her yıl 11 trilyon Som ayrılıyor.
Milletvekilleri geçen yıl 50 bin aileye, bu yıl 90 bin aileye yeni daire alma şeraiti yaratıldığını, önümüzdeki 2-3 yıl içinde 200 bin ailenin konut sahibi yapılmasının planlandığını, bu nedenle her bir vatandaşın konut sahibi olma ve konut yapma hakkına sahip olduğunu, Anayasamızda devlet teşvikinin güçlendirilmesinin bu hedeflere ulaşmak için sağlam bir temel oluşturduğuna dikkat çektiler.
İlk kez devlete; nüfusun sosyal açıdan muhtaç kesimlerinin yaşam kalitesini iyileştirmek için önlemler almak, engellilerin toplum ve devlet yaşamına tam katılımı için koşullar yaratmak ve haklarını kullanmak gibi yükümlülükler getiriliyor.
Meclis tarafından devletin kendi sorumluluğu olarak; engellilerin sosyal, ekonomik ve kültürel tesis ve hizmetlerden tam olarak yararlanabilmeleri için gerekli koşulları sağlamayı, istihdam ve eğitimlerine yardımcı olmayı taahhüt etmesinin refah devleti ilkesinin açık bir ifadesi olduğu vurgulanmıştır.
Vatandaşların hak ve özgürlüklerinin teminatı
İnsan hak ve özgürlüklerini sağlamak devletin en büyük yükümlülüğüdür. Kişiler ile devlet organları arasında ortaya çıkan belirsizliklerin kişiler lehine yorumlanması, yasal tedbirlerin hukuki amaca ulaşılabilmesi için yeterli ve ölçülü olması gerektiği tespit edilmiştir. Bu kurallar insan haklarının önceliğini sağlamakta, devlet kurumlarının görevlerini insan haklarına uygun olarak yerine getirme sorumluluğunu artırmakta ve kişilere karşı aşırı yasal tedbirlerin kullanılmasını önlemektedir.
Anayasa'da, kişi hak ve özgürlüklerinin güvencesi en ileri uluslararası standartlara uygun olarak güçlendirilmiştir. Nitekim bir kişi mahkeme kararı olmadan 48 saatten fazla gözaltında tutulamaz, bu süre boyunca tutukluluğun yasallığı ve makullüğü mahkemede kanıtlanmazsa kişi derhal serbest bırakılmalıdır ("habeas corpus" kurumu) ve kişinin tutukluluğu sırasında kendisine anlayabileceği bir dille hakları ve tutukluluk gerekçeleri anlatılmalıdır (Miranda kuralları), ayrıca sanık ve davalılara kendileri aleyhine ifade vermeme, yani "sessiz kalma" hakkı verilmektedir.
Bu hükümler, kişi hürriyetinin dokunulmazlığını ve kişilerin hukuka aykırı olarak gözaltına alınmasının önlenmesini güvence altına almaktadır.
İlk kez yazışma, telefon görüşmeleri, posta, elektronik iletiler ve diğer iletilerin gizliliği hakkının ancak mahkeme kararıyla kısıtlanabileceği belirlenmiştir. Şu anda bu yetki savcıya ait olup, mahkemelere devri bireyin özel yaşamının ve anayasal haklarının sağlanmasında köklü bir dönüm noktası olacaktır.
Kişinin yakınlarının mahkemece suçlanması durumunda o kişinin haklarının sınırlandırılamayacağı konusundaki kesin kararlılık, kişinin yakınlarının yaptığı hatalardan sorumlu olmamasını sağlamaktadır.
Uzun yıllardır ülkemizin uluslararası imajını olumsuz etkileyen zorla çalıştırma tamamen ortadan kaldırılmıştır. Çocukların gelişimini olumsuz etkileyen her türlü çocuk işçi çalıştırma yasağının doğrudan Anayasamızda yazılı olması, bu olumsuz uygulamanın tarihte kalacağının garantisidir.
"İnsan onuru" ilkesine dayanarak
Anayasa'da insan hak ve özgürlükleri önemli ölçüde genişletilmiştir. Özellikle anayasal hakların kapsamına çevre hakları, sağlık, cinsiyet eşitliği, serbest dolaşım, ikamet yerinin serbestçe seçimi, ülkeden ayrılma ve engelsiz geri dönüş, internet kullanımı, kişisel verilerin korunması, yükseköğrenim, ücretsiz avukatlık yardımı, kamuda işe girmede eşitlik, konut sahibi olma, bundan yoksun kalındığında tazminat alma, banka işlemlerinin ve hesaplarının gizliliği, yasa teklifi sunma gibi haklar girdirilmiştir.
Uygun çalışma koşullarında çalışma, işine göre adil ücret alma, tatil yapma, devletin vaat ettiği koşullarda ücretsiz tıbbi yardım, şehir planlama ve bütçe alanında kamu denetimi gibi hakların getirilmesi vatandaşların ekonomik ve sosyal durumunu daha da güçlendirecektir.
Anayasamızda, kanunlarımızda ve devlet kurumlarının faaliyetlerinde “insan onuru” ilkesi temel ölçüt olmalıdır. Bu nedenle Anayasa taslağı, insan şerefinin ve haysiyetinin dokunulmaz olduğunu ve hiçbir şeyin ayrımcılığa dayanak olamayacağını belirtmektedir.
Öğretmenlerin statüsü yükseliyor
Yükseköğretim kurumlarına akademik özgürlük verilmesi, seçme esasına göre devlet tarafından karşılanmak üzere ücretsiz yükseköğretim, özel eğitim kurumlarının desteklenmesine ilişkin kurallar, genç neslin hayatını iyileştirme, hayallerini gerçekleştirme, çağdaş yaşamda yerlerini almaları kişisel gelişimleri için bir fırsat yaratmaktadır.
Son altı yılda üniversite sayısı 77'den 210'a, öğrenci sayısı 5 katına çıkarak 1 milyona, yükseköğretimin kapasitesi yüzde 9'dan yüzde 38'e yükselmiştir. Devlet bursu sayısı da 2 kat artarak 40.000'e ulaşmış ve bununla birlikte yüksek lisans bursu sayısı da 5 kat artmıştır.
Eğitim kurumlarında özel gereksinimli çocuklar için kaynaştırma eğitim ve öğretimin düzenlenmesi, genel okulların yanı sıra diğer okullarda da eğitim görmelerinin sağlanması Yeni Özbekistan'da insan onuru ilkesinin pratik bir ifadesi olarak kabul edilmektedir.
Anayasada, devletin okul öncesi eğitim ve öğretimin gelişimi için gerekli koşulları yaratması ve başlangıç mesleki eğitimin parasız olması şart koşulmaktadır. Son 6 yılda kreşlerdeki çocuk oranının yüzde 27'den yüzde 70'e çıktığı meclis tarafından Anayasa'ya getirilen yeni normların bu konuda yeni kilometre taşlarına ulaşılmasına olanak sağlayacağı belirtilmektedir.
Milletvekilleri, öğretmenlerin onur ve haysiyetini koruma, sosyal ve maddi refahları ve mesleki gelişimleri ile ilgilenme normunun kalkınmada milletin entelektüel potansiyelini arttırmada kilit rol oynayan öğretmenlerin toplumdaki sosyal statüsünü ve itibarını daha da artırmaya hizmet edeceğini vurguladılar.
Gençlik politikası bir önceliktir
Gençlik konusunu Anayasa'da ayrı bir bölüm olarak ele almak, gençlik politikasının Yeni Özbekistan'da bir öncelik olduğunun açık bir göstergesidir.
Milletvekilleri nüfusumuzun 18 milyondan fazlasının gençlerden oluştuğunu ve bu rakamın 2040 yılında 25 milyona ulaşacağını düşünerek, Anayasa'ya gençlik konusunda ayrı bir bölüm eklenmesinin önemini vurguladılar.
Görüşmeler sırasında devletin; gençlerin kişisel, siyasi, ekonomik, sosyal, kültürel, ekolojik haklarının korunmasını sağlamak, toplum ve devlet yaşamına aktif katılımlarını teşvik etmek, manevi, entelektüel, yaratıcı, maddi ve manevi cihetten gelişimleri için gerekli koşulları oluşturmak, kendi hakları için gerekli şart ve şeraitleri yaratmak gibi sorumlulukları üstlenmesi, gençlerin kendilerini tam olarak ifade etmeleri açısından bir fırsat yaratacağı vurgulandı.
Rekabetçi ulusal ekonomi
Güncellenen Anayasa'da, ticari faaliyetlerin teminat altına alınması, piyasa ilişkilerinin geliştirilmesi, adil rekabet koşullarının oluşturulması, elverişli yatırım ve iş ortamının sağlanması, vergi adaletinin tesis edilmesi yoluyla tam anlamıyla serbest piyasa ekonomisinin oluşması için istikrarlı bir temel oluşturulmaktadır.
Girişimciliğin teşvik edilmesi nedeniyle girişimcilerin sayıları son altı yılda 6 kat artarak 2 milyona erişmiştir. Geliri 1 milyon doları aşan 26 bin, geliri 100 milyon doları bulan 220 girişimciye ulaşılmıştır.
Tasarıda mülkiyet hakları ve bağlantılı hakların korunması devlet tarafından garanti altına alınmış olup, mülkiyet haklarının kısıtlanması sadece mahkeme kararına dayanmaktadır. Ülkemizde mal, hizmet, işgücü kaynakları ve mali kaynakların serbest dolaşımı garanti altına alınmıştır. Bu durumun ekonominin istikrarlı büyümesi ve müreffeh hayatımızın temeli olarak kabul edilen girişimci ve iş adamlarımızın özgürce faaliyetleri için güçlü bir yasal garanti oluşturacağı belirtilmektedir.
Devlet çevre temizliğini sağlamak için önlemler alır
Nüfusun yaşam kalitesini ve sağlığını iyileştirmenin bir ön koşulu olarak Anayasada çevrenin korunması için kapsamlı önlemler şart koşulmaktadır.
Son yıllarda araba sayısı 1,3 milyon artarak 3,6 milyona çıkması, her yıl 2,2 milyon ton sanayi ve ulaşım atığının atmosfere salınması bu konunun giderek daha acil hale geldiğini göstermektedir.
Bu bağlamda devlet; çevreyi iyileştirmek, eski haline getirmek, ekolojik dengeyi korumak ve vatandaşların çevre haklarını temin ve çevre üzerindeki zararlı etkileri önlemek için gerekli tedbirleri alır, şehircilik alanında kamu denetimi için koşullar yaratır. Aynı zamanda, çevrenin ve biyolojik çeşitliliğin korunması, iklim değişikliği ile mücadele alanlarında Hükümetin sorumluluğu tanımlanmaktadır.
Şehirlerin imar planlarının kamuoyunda zorunlu olarak tartışılmasına ilişkin anayasal kural, mevcut durumda giderek daha fazla önem kazanan şehir planlamasıyla ilgili konuları halkımızla tartışmamıza olanak sağlamaktadır.
Milletvekilleri Anayasa'da yer alan bu normların; doğal rezervlerin azaldığı, küresel iklim değişikliğinin baş gösterdiği, ekolojik ve doğayla ilgili sorunların insanlığın geleceğini tehdit ettiği günümüzde çok önemli olduğunu belirtmektedirler.
Medya ve sivil toplum kuruluşları daha aktif olma yolunda
Anayasamız; kitle iletişim araçlarının özgürlüğünü, bilgi arama, alma, kullanma ve yayma haklarını güvence altına almaktadır. Meclis kitle iletişim araçlarının ve gazetecilerin, halkın sesini ve kanaatini kamuoyunun ve devlet kurumlarının dikkatine sunan faaliyetlerine yönelik engelleme veya müdahalenin cezayi sorumluluk taşımasının ifade ve haber alma özgürlüğünü artıracağını kabul etmektedir.
İlk kez Anayasamızda sivil toplum kuruluşlarına ilişkin ayrı bir bölümün yer alması ve bunların faaliyetine ilişkin güvencelerin tesis edilmesi; toplumdaki açıklık, şeffaflık ve yasallık ortamının, devlet ile toplum arasındaki diyaloğun güçlendirilmesi güçlü toplum kontrolünün kurulması için sağlam bir zemin hazırlayacaktır.
Etkili, özlü ve popüler kamu yönetimi
Güncellenen Anayasa ile; demokratik bir devletin inşası için güçlü bir parlamento, derli toplu ve sorumlu bir hükümet ile bağımsız ve adil bir yargı sistemi kurmahedeflenmektedir.
Devlet sistemi tek ve bütündür, bir reform yapılacaksa genel reform yapılmalıdır. Buna göre, şubeler arası denge ve denetim sisteminin etkin bir şekilde işlemesini sağlamak amacıyla meclis birimlerinin yetkileri yeniden gözden geçirilmektedir.
Buna göre Yasama Meclisi ve Senato'nun yetkileri önemli ölçüde genişletilmekte, iki birimin çalışmalarındaki mükerrerlikler ortadan kaldırılmakta ve her birinin sorumluluk alanı net bir şekilde tanımlanmaktadır. Özellikle Yasama Meclisinin mutlak yetkileri 5'ten 12'ye, Senato'nun 14'ten 18'e çıkarılmaktadır.
Başbakan adayını belirlemek ve onaylamak, devlet bütçesi harcamalarını denetlemek, Sayıştay raporunu incelemek gibi yetkiler doğrudan halk tarafından seçilen Meclis'e devredilmektedir.
Tartışmalı geçen toplantıda da belirtildiği üzere, merkez ve taşradaki yürütme organlarının faaliyetlerinde disiplin, sorumluluk ve etkinliğin güçlendirilmesi amacıyla, ileri düzeydeki yurt dışı tecrübe de dikkate alınarak, Başbakan adayı Cumhurbaşkanlığı Yasama Meclisine sunulduktan ve halk temsilcileri tarafından onaylandıktan sonra göreve atama gündeme getirilmektedir. Başbakan adayını Yasama Meclisi'ne sunmadan önce, Cumhurbaşkanı'nın tüm siyasi parti gruplarıyla istişarelerde bulunması beklenilmektedir.
Mevcut sisteme göre Başbakan adayının belirlenmesi, Yasama Meclisi seçimlerinde en çok oyu alan parti veya partilerin iradesine bağlıydı. Önerilen yeni usulle, sadece Başbakan adayının değil, Hükümetin oluşumunda tüm siyasi parti kesimlerinin katılımı sağlanacaktır. Yani mevcut sistem daha demokratik bir içerik kazanacaktır.
Performansı yetersiz görülen bir bakanın görevden alınması için Meclis'in Cumhurbaşkanı'na teklifte bulunma hakkının olması, hükümet yetkililerinin halkın temsilcilerine karşı hesap verme sorumluluğunun daha da artmasına hizmet etmektedir.
Senato'ya getirilen yeni görevlerden hareketle, onu derli toplu, popüler ve bölgelerin çıkarlarını temsil eden bir ofise dönüştürmek amacıyla, yerel Konseylere yardım etme yetkisi de Anayasa ile güçlendirilmektedir.
Bu anayasal normlar, Yeni Özbekistan Kalkınma Stratejisi ve idari reformların öncelikleri ile uyumludur ve parlamento birimlerinin yetkilerini açıkça sınırlandırır, faaliyetlerindeki çakışmaları ortadan kaldırır, paralel işlevleri optimize eder ve Yüksek Konseyin bir organ olarak verimli çalışmasını sağlar.
Aynı zamanda mevcut 100 olan senatör sayısının 65'e düşürüleceği, Cumhurbaşkanı tarafından atanan senatör sayısının ise 16'dan 9'a düşürüleceği belirtilmektedir. Bu durum Senato'nun faaliyetlerinin ülkemizde uygulanan idari reformların özüne benzer bir şekilde modernize edilmesini sağlar.
Meclisin alt kanadının çıkardığı yasaların 60 gün içinde Senato'da görüşüleceği, sürenin geçmesi halinde yasanın onaylanmış sayılarak imza için Cumhurbaşkanı'na gönderileceği de vurgulanmaktadır.
Parlamentonun kolluk kuvvetlerinin faaliyetleri üzerindeki kontrol işlevleri güçlendirilmektedir
Âli Meclis birimlerinin müşterek yetkileri de artırılmakta ve meclis denetiminin önemli bir şekli olan meclis denetimi kurumu Anayasa'da ayrı ayrı güçlendirilmektedir.
Âli Meclis'in toplum hayatındaki yerini, rolünü ve etkisini güçlendirmek amacıyla Özbekistan Cumhurbaşkanı'nın bazı yetkileri parlamentoya devrediliyor.
Özellikle Başsavcılık, Sayıştay başkanı adaylarının önce Senato'da görüşülüp daha sonra Cumhurbaşkanı tarafından atanması, ayrıca tekel ve yolsuzlukla mücadele birimleri başkanlarının Senato tarafından seçilmesi uygulamaya konuluyor.
Özel servislerin faaliyetleri üzerindeki parlamento kontrolünü güçlendirmek için, Milli İstihbarat Teşkilatı başkanı adayının önce Senato'da değerlendirilmesi ve ardından Cumhurbaşkanı tarafından atanması uygulamasına geçiliyor.
Ayrıca Yargının gerçek bağımsızlığını sağlamak için Yüksek Hakimler Kurulu üyelerinin tamamının Senato tarafından seçilmesi sistemi getiriliyor.
Vali ve Kaymakamların Halk Temsilcileri Meclislerini yönetme sistemi terk edilecek
Kuvvetler ayrılığı ilkesinin yerel düzeyde uygulanması, Halk Temsilcileri Şuralarına başkanlık eden valiler kurumunun sona erdirilmesinin, devlet yönetim sisteminin yenilenmesinin mantıklı bir devamı olacağı vurgulanmaktadır.
Toplantıdaki konuşmacılar, yerel düzeyde kuvvetler ayrılığı ilkesinin hayata geçirildiğini ve Halk Temsilcileri Konseylerine liderlik eden valilik sisteminin aşamalı olarak, yani bölge meclisleri için 2024'ten, ilçe meclisleri için 2026'dan itibaren feshedilmesinin ülkede uygulanan idari reformların, devlet yönetim sisteminin yenilenmesinin mantıklı bir devamı olacağı belirtilmektedir.
Yerel devlet yönetimi alanında getirilen bu değişiklikler, tüm devlet iktidarı sistemini demokratikleştirmeye, kuvvetler ayrılığı ilkesini tutarlı bir şekilde uygulamaya ve gerçek anlamda halk için devletçilik anlayışının temellerini oluşturmaya hizmet ediyor.
Sorunların çözümü mahalle düzeyine indiriliyor
Anayasada, halkın günlük sorunlarını çözmek için mahallelere bağımsız karar alma yetkisi verilmesi, bunun için örgütsel ve mali olanaklar yaratılması şart koşulmaktadır.
Tüm bunlar devlette hesap verebilirliği, şeffaflığı, etkili karar vermeyi güçlendirmeye hizmet etmektedir.
Yargının gerçek bağımsızlığını sağlayacak yeni normlar
Görüşmelerde de belirtildiği gibi, mahkemelerin bağımsızlığı, hakimlerin dokunulmazlığı ve bazı davalarda hesap vermeme güvencelerinin güçlendirilmesi, bunların güvenliğini sağlayacak değişiklikler yargının tam ve bağımsız işleyişi için önemli bir güvence olacaktır.
Milletvekilleri, mahkemelerin faaliyetlerinin finansmanının yalnızca devlet bütçesinden karşılanması ve adaletin tam ve bağımsız bir şekilde uygulanması olasılığını sağlaması gerektiği şeklindeki anayasal normun gerçekten adil ve bağımsız bir yargı sistemi oluşturduğunu ve mahkemelerin tarafsızlığını
güvence altına aldığını belirtmektedirler.
Vatandaşlara, mahkeme tarafından kendilerine uygulanan kanunun anayasaya uygunluğu konusunda Anayasa Mahkemesi'ne başvurma hakkı verilmesi, haklarını ve yasal çıkarlarını korumak için yeni bir mekanizmadır.
Özbekçeden Türkiye Türkçesine aktaran: Prof. Dr. Salih Aynural