SAYIN MOURİNHO “İzlanda da devrilir-miş…”

SAYIN MOURİNHO “İzlanda da devrilir-miş…”

TARAFTAR GÖZÜYLE SÜPER LİG 9. HAFTA (25-28 Ekim 2024)

SAYIN MOURİNHO

“İzlanda da devrilir-miş…”

 

UEFA Uluslar Ligi haftasında Milli Takım Karadağ’ı, İrfan Can Kahveci’nin -biraz da kısmet- golüyle 1-0 yendi. Maç aslında beklendiğinden zor çıktı ama 3 puanı cebe attık.

İkinci maç İzlanda’daydı. Hava soğuk, saha soğuktu… Zeminin bazı kısımları gerçekten buzdu. Bir de İzlanda maça erken bir golle başlayınca “yine yenemeyeceğiz bunları” dedim.

Montella, santrforsuz oyun nedeniyle ciddi anlamda eleştiriliyordu ama İtalyan da bildiğini okumaktan vazgeçmiyordu. Kadro açıklandığında en uçta Kerem Aktürkoğlu vardı. Kerem, maç içinde Kenan Yıldız ile değişken oynadı.

2-1 öne geçtiğimiz maçta İzlanda son dakikalara doğru 2-2’yi yakaladı. Eyvah derken Kerem sahayı da içimizi de ısıttı. Önce kaleciye baskı yaptı, boşta kalan topu Arda güler boş kaleye attı. Ardından Kerem ceza sahası dışından belki de haftanın en güzel golünü attı, 4-2 kazandık.

İlk iki golü İrfan Can Kahveci ile penaltıdan Hakan Çalhanoğlu atmıştı.

İzlandalıların Kerem’le bir sınavı olmalıydı. Kerem İzmir’de bir çuval gol atmış, 3’ü geçerli sayılmıştı. İzlanda’da da galibiyeti getiren adam oldu.

Santrforsuz Montella, daha bir süre devam edecek gibi…

Nihayet İzlanda’yı İzlanda’da yenmeyi başardık.

MONTELLA… Enpolitik’te Taraftar Gözüyle Süper Lig 6. Hafta (22-25 Eylül 2023) yazımda;

“Kulislerde konuşulan ve beklenen bu gelişmeden sonra takımın başına Adana Demirspor’un Eski Teknik Direktörü Vincenzo Montella getirildi. 

İtalyan, Mavi Şimşeklerdeki oyun anlayışını milli takıma getirebilirse çok heyecanlı maçlar yaşatabilir bize.” demiştim.

Sinyor, bizi heyecanlandırmaya devam ediyor.

HAKEM-VAR… Polonya Futbol Federasyonundan Damian Sylwestrzak… Müthiş bir maç yönetti Polonyalı. Kritik pozisyonları da gördü muhtemelen ancak emin olamadığından -büyük ihtimalle hata olmaması için- VAR ile işbirliği yaptı. Monitörde incelemeleri herhalde 5-6 saniye sürdü. Tek gösterimde kararını verip sahaya döndü, nefis bir hakem-VAR işbirliği sundu. 

Kötü bir hakemle bu maç çekilmez olabilirdi. Dolayısıyla Sylwestrzak maçı yıldızlarından biri olarak kayıtlara geçti. 

 

Milli ara dönüşü maçlar biraz zor ve sıkıntılı geçer genelde. Bu defa Trabzon, Beşiktaş ve Galatasaray kazandı ama Sayın Mourinho’nun takımı Fenerbahçe Samsun’da berabere kaldı.

Haftaya seremonide Icardi’nin çocuklarla fotoğrafı damga vururken Osimhen, 2,30 metre yüksekliğin üstünde röveşata golü atarak kayıtlara geçti.  

 

19.10.2024/Cumartesi

Hafta oldukça heyecanlı ve keyifli bir maçla başladı. Gaziantep, konuk olduğu Kayseri’de, iki kez öne geçmesine rağmen maç 2-2 bitti.

İki taraf da puanı hak etti lakin Kayseri’nin ikinci devredeki oyunu gerçekten çok iyiydi.

 

Ligin iki iyi takımı İstanbul’da kozları paylaştı. Arda Turan’ın Eyüp’ünün sağlam bir oyunu vardı. Bu takımın gol sorunu pek yoktu. Savunması da iyiydi.

Stoilov’un Göztepe’si ligin en renkli takımlarının başında geliyordu. Göztepe maçlarında futbolseverlerin sıkılma şansı pek yoktu.

Eyüp, Ahmed Kutucu’nun golüyle 1-0 kazandı. Milli Takım’a da seçilen Ahmed bu sezonun gözde oyuncularından olmaya kararlı.

 

SERİ SONU…

TRABZONSPOR AŞ-RAMS BAŞAKŞEHİR FK: 1-0

Gol: Visca (90+1’)

 

Namağluptu Trabzon fakat kazanmakta zoru vardı. Beraberlikler takım üzerinde bir baskı da oluşturmuştu. Şenol Güneş bu baskıyı kırmakta zorlanıyordu.

Karşısında oldukça pasif bir rakip bulan Trabzon daha iyi olan taraftı. Lakin açık ve net bir baskı kuramadı. Oyun biraz orta saha mücadelesi şeklinde geçti. Yine de bu maçın bir kazananı olacaksa ev sahibi olurdu. Ancak maçın belki de en net pozisyonu Başakşehir’den geldi. Trabzon oyun kurmak isterken, kaleci Uğurcan Çakır’ın ikramını Piatek ezdi.

Maç artık 0-0 bitecekken, Trabzon bir kez daha berabere kalacakken Visca’nın golü 3 puanı getirdi. 

3 puan belki özgüven verecek hocaya ve takımına ama bordo mavililerin işi gerçekten çok zor.

 

HAKSIZ REKABET…

ANTALYASPOR AŞ-GALATASARAY AŞ: 0-3

Goller: Icardi (10’ ve 52’), Osimhen (90+2’)

 

Okan Buruk ile Galatasaray, o kadar çok rekor kırdı ki kafalar karıştı artık. Hangi rekor, neydi… Ve bunu o kadar kolay yapıyor ki rekor kırmak sıradan bir iş haline dönüştü. Galatasaray Antalya’da aldığı galibiyet ile deplasmanda en uzun seri galibiyet (13 maç) rekorunu da kırdı. 

ICARDI-OSİMHEN… Bu iki futbolcu, golleri o kadar kolay atıyor ki, tribünlerde ve ekran başındaki seyircilere, ben de atarım hissi veriyor. Herkes bu golleri atar gibi. 

O muhteşem röveşata Osimhen’den gelince basit gibi geliyor. Oysa Osimhen vurduğunda top 2,32 metredeydi. Nijeryalı böylece Ronaldo’nun (2,38) ardından ikinci sıraya yerleşti.

 

Haksız rekabet… Skor 2-0. İki golü atan Icardi oyundan çıkıyor… Yerine 2 gol atacak (biri kıl payı ofsayt ile iptal) Osimhen giriyor. Yetmiyor, bir de Batshuayi…

 

FENOMEN… Kırmızı-Beyaz parçalı Antalya forması giymiş bir dünya çocuk. Maç öncesi seremonide Icardi ile resim almak için Arjantinlinin etrafına kümeleniyor. Çocukların kadraja girmesi için Icardi, Yunus Akgün’ün yanından 6-7 metre uzaklaşıyor. Bu fotoğraf, Icardi’nin çocuklara sevgisini ve saygısını gösteren bir enstantane olarak kayıtlara giriyor. Evet, Icardi her şeyiyle bir yıldız fakat böylesi bir sevgi de çok az insana nasip olur herhalde. Icardi sevgisiyle Galatasaraylı olan çocuk sayısı milyonu geçmiştir herhalde dense pek bir itiraz gelmez gibi.

Galatasaray çok rahat oynadı, bir o kadar da rahat kazandı. Golcüleri zaten mesaideydi. Yunus Akgün üstüne katarak devam etti. Sallai fazlasıyla göze çarptı. Macar çok etkili bir oyun oynadı. Kanatlarda Yunus-Barış Alper-Sallai rekabeti sarı kırmızılı taraftarlara büyük keyif verecektir. 

GS orta sahasına (Torreira-Sara) Mertens de katılınca bir başka oluyor. 

Defansa ve Muslera’ya (hele de 46-55 arasını saymazsak) iş düşmedi.

Alex’in takımı çok zayıf kaldı konuk takım karşısında. Takım aslında fena değil. Alex de bir oyun anlayışı egemen kılmak istiyor fakat anlaşılan daha çok çalışması gerekiyor.     

 

Hakem Ali Şansalan, gerçekten şansı yanına almıştı. Futbolcuların, kenar yönetimlerin ve tribünlerin iyi niyeti ile kolay bir maç oldu. Maçın net skoru da tartışmaları gündem dışı bıraktı. Ancak Torreira ve Ziyech sarı kartları tecrübesine hiç yakışmadı. Icardi-Veysel Sarı pozisyonu penaltıydı. Abdülkerim Bardakçı-Gaich pozisyonunda penaltı kararı daha doğru olurdu. Abdülkerim’in diziyle bir teması vardı.

Güray Vural-Kaan Ayhan pozisyonunda kart kırmızı olmalıydı. Kasıt yoktu ve Güray çok üzüldü ama ayakkabısı Kaan’ın yüzünde patlamıştı. Sertlik, şiddet, taban ve benzeri bir şeyler deniyor ama aynı şekilde Güray’ın kolu Kaan’ın burnunu kanatsaydı sarı olmayacak mıydı?

 

Antalya taraftarının, Osimhen’in golünü alkışlaması hakikaten kayda değerdi. Futbol, saygıyla çok daha keyifli bir oyun oluyor doğrusu. Antalya taraftarı herkese, özellikle başkan ve yöneticilere örnek olsun… 

 

Saha zemini çok kötüydü. Futbolcular zorlu anlar yaşadı. Gecenin Galatasaray için talihsizliği Jakobs’un sakatlanması oldu.

     

20.10.2024/Pazar

Haftanın en keyifli ve heyecanlı maçlarından bir oldu Sivas-Hatay maçı. Sivas devrenin sonunda 1-0 öne geçti fakat devre bitmeden ve ikinci devrenin başında attığı 2 golle konuk takım öne geçti. 

Maç 2-1 olunca ne dediğini bilmiyorum ama Bülent Uygun yayıncı kuruluşun kameralarına bir şeyler söyledi. 

Sivas arka arkaya (73 ve 76) 2 golle maçı 3-2 kazandı.

Sivas tribünleri Manaj’a “senden bi tane daha yok” derken gerçekten çok haklılar. Manaj, Sivas’ın en az yarısı.

 

Kasımpaşa, Alanya deplasmanında 2-0 öne geçtikten sonra maçı tutmasını bildi. Alanya’nın çabaları sadece bir gol getirince Paşa 3 puanı 2-1 ile aldı.

 

KAZANAN HAKLIYSA…

BEŞİKTAŞ AŞ-TÜMOSAN KONYASPOR: 2-0

Goller: İmmobile (29’-P), Rafa Silva (45+2’)

 

Konya, beklenin aksine açık ve temiz bir oyun oynadı. Yeşil beyazlılar oldukça atak ve cesur bir oyun ortaya koydu. Özellikle ikinci devrenin başlarındaki baskıdan gol çıkarabileydi konuk takım Beşiktaş’ı daha fazla zorlayabilirdi.

Beşiktaş’ın sezon başı hızı da havası da biraz düştü. Belki kısıtlı kadro, yoğun maç trafiği, yorgunluk bunun sebeplerindendi. 

İlk yarıda skoru alma taktiği başarılı oldu. Semih’in aldığı penaltıyı gole çeviren İmmobile takımını öne geçirdi. Devre sonunda Rafa farkı ikiye çıkardı.

 

İkinci devre daha dingin ve sakin bir Beşiktaş vardı. Gol yememeyi ve skoru tutmayı önceleyen bir oyun anlayışı. Hafta içi Avrupa maçı ve gelecek hafta Galatasaray derbisi bunun en önemli etkenlerinden olsa gerek. 

 

Beşiktaş’ın temposu ve oyun kalitesi biraz düşse de kazanmaya devam etmesi önemli. Bir süredir gol ve asist katkısına ara veren Rafa Silva’nın gol atması kendisi ve takımı için çok önemliydi. 

 

Beşiktaş 3 puanı net bir skorla aldı ama bunda rakibinin hatalarını görmezden gelmemesi gerek. Konya, özellikle savunmada çok bireysel hata yaptı.

 

Semih Kılıçsoy’u beğendim. Emirhan Topçu’da iyi bir oyun oynadı. 

Konya’da Kramer çok yalnız kaldı. 

 

Hakem Kadir Sağlam, belki de en iyi maçlarından birini yönetti. 

 

SAYIN MOURİNHO!

SAMSUNSPOR AŞ-FENERBAHÇE AŞ: 2-2

Goller: Holse (48’), Soner Aydoğdu (88’)/Tadic (24’), Saint-Maximin (62’)

 

Başkanlık seçimlerinde Ali Koç’un aklında kim vardı bilmiyorum ama Aziz Yıldırım’ın “Mourinho” açıklaması elini mahkum etti belki de Fenerbahçe Mourinho ile anlaştı.

Bir anda “Sayın Mourinho” çılgınlığı başladı… Medyacılara ve yorumculara göre Sayın Mourinho dünyanın en iyi teknik direktörüydü. Doğal olarak “dünyanın en büyük takımına en büyük teknik direktör yakışırdı.”

Bizim teknik direktörlere ve sevilmeyen yabancı teknik direktörlere isimleriyle, bazen ön isimleriyle hitap edilirken, acımasızca eleştirilirken Sayın Mourinho ayrı bir yerde konumlandı.

Yabancı teknik direktörler ve özellikle Portekizliler konusunda görüşlerim belliydi. Yazlılarımda Mourinho hakkındaki düşüncelerimi belirtmiştim.

Mourinho, bir zamanlar dünyanın en iyi teknik direktörlerinden biriydi şüphesiz. Neredeyse almadık kupa bırakmamıştı. Ama zaman geçmiş, bazı şeyler tersine dönmüş, Mourinho düşüşe geçmişti. 

Buna rağmen Mourinho Fenerbahçe’yi şampiyon yapabilirdi ki bu ihtimal halen var. Ama oynattığı oyun Fenerbahçe taraftarını hiçbir zaman memnun ve mutlu etmeyecekti, edemezdi.

Mourinho en iyi zamanlarında Real Madrid’de bile savunmacı bir anlayışla oynamıştı.

 

Fenerbahçe’nin Şampiyonlar Ligi’nden elenmesi ve Göztepe beraberliği kafaları karıştırmıştı biraz. Bir de Kadıköy’de Galatasaray mağlubiyeti. Ligde 8 hafta bitmiş, Fenerbahçe 7 maçta bir beraberlik ve bir mağlubiyet almıştı. Ve Samsun bu sezon ligin iyi takımlarından biriydi.

 

Önce bir özür… Sezon başında Samsun’un Gisdol’ü arayacağını söylemiştim. Lakin Samsun Reis ile daha iyi bir performans gösterdi.

İlk devrede tutuktu ev sahibi. Fenerbahçe gole kadar daha hücumcuydu. Tadic’in kısmet golünden sonra Fenerbahçe’de savunmaya çekildi, ilk devre keyif vermedi.

İkinci devreye iyi başlayan Samsun Holse ile beraberliği çabuk yakaladı. Mourinho oyuncu değişiklikleriyle cevap verdi. Kısa bir süre parlayan konuk takım Maximin ile yeniden öne geçmeyi başardı. Başardı fakat golden sonra oyunu da, topu da Samsun’a bıraktı takım. Asla vazgeçmeyen Samsun son dakikada Soner Aydoğdu ile 2-2’yi buldu. Hemen ardından Soner bir pozisyon daha buldu, top bu defa üstten auta gitti.

Oyun planında ısrarcıydı Reis’in takımı. Beklerin arkasına sarkmak ve buradan isabetli paslarla gol atmak… Bunu 5 ya da 6 kez başardı ev sahibi, hepsinde tehlikeli oldu, 2 gol çıkardı.

Fenerbahçe iyi oynamasa da birkaç pozisyon buldu. Atsa belki maçı koparacak ama olmadı. 

 

Hakem Muhammet Metoğlu iyi başladı anacak zaman zaman yalpaladı. Hatalı kararlar verdi. Ancak sonuca etki ettiği söylenemezdi.

Samsun’un ikinci golü öncesi İrfan Can Kahveci’ye faul var mıydı? Bu Fenerbahçeliler tarafından dile getirildi fakat cılız bir itiraz olarak kaldı. Pozisyonda takdir hakkı söz konusu olsa da futbolun doğası gereği gol geçerli olmalıydı… Oldu da.

 

Samsun defansı (Satka ve van Drongelen) ile orta sahası (Bennaser ve Ntcham) çok sağlam oynadı. Kanatlarda Muja etkili olamadı ancak Emre Kılınç ikinci devre hayli etkili oynadı. İlginç bir şekilde 6 dakika süre alan Soner Aydoğdu maçın adamı oldu.

Fenerbahçe’nin en iyisi Dzeko’ydu lakin Bosnalı gol atmayı başaramadı.

 

Fenerbahçeli medyacılar ve yorumcular belki de ilk kez “sayın” demeden Mourinho’nun acil çözüm bulması konusunda fikir birliğine varmışlar gibiydi.

 

21.10.2024/Pazartesi

Kapanış maçında Rize, deplasmanda Bodrum’u tek golle; 1-0 yendi. 

 

Haftanın maçı;                                                      

Sivas-Hatay (3-2)

Haftanın güzel maçı;

Kayseri-Gaziantep (2-2)

Antalya-Galatasaray (0-3)

Haftanın takımı;

Samsun (İki kez geriye düştüğü maçtan puan çıkarması)

Haftanın futbolcusu;

Icardi (GS)

Haftanın performansları;

Manaj (Sivas), Emre Kılınç, Soner Aydoğdu (Samsun), Sallai (GS)

Haftanın golü;

Osimhen (GS)

Haftanın asisti;

Emre Kılınç (Samsun)

Haftanın hakemi;

Kadir Sağlam (BJK-Konya)

Haftanın pozisyonu;

Osimhen (röveşata), Icardi (seremonide çocuklar), Antalya seyircisinin Osimhen’in golünü alkışlaması.

Haftanın söylemi;

Mourinho: Başka takımlara gelince faul, bize gelince faul yok. Gerçi devasa bir faul var diyemem ama… 

Alex: Icardi çıkıyor, Osimhen giriyor. Real Madrid’de bile böyle bir forvet hattı yok. Galatasaray bu lige fazla bir takım.

Haftanın talihlisi;

Yüksel Yıldırım (Samsun Başkanı, maç öncesi açıklamalarına karşın bu maçta yenilseydi sosyal medyada TT olması kaçınılmazdı)

Haftanın talihsizi;

Alex de Souza (Antalya TD, yenilgiden öte takımın pek varlık gösterememesi)

GÖZE TAKILANLAR;

Oosterwolde sakatlandı. Fenerbahçeli oyuncunun sezonu kapattığı açıklandı.

Mert Günok sakatlandı. Kaleci Mert Lyon ve Galatasaray maçlarına çıkamayacak.

Jakobs sakatlandı. Galatasaraylı 3 hafta sahalardan uzak kalacak.

Futbolculara geçmiş olsun dileklerimi iletip acil şifalar diliyorum. Sağlık her şeyden önemli…

GÖZE BATANLAR;

Acun Ilıcalı… Bir zamanların Televole muhabiri… Ilıcalı zaman içinde çok yol aldı, firarda falan derken yarışmalarla en çok seyredilen programların başında geldi. Survivor ile tavan yaptı.

Süreç içinde kendi medya imparatorluğunu kuran Acun Ilıcalı, bu imparatorluğun tek adamıydı. İstediği gibi ve muhtemelen çok keyifli bir hayat yaşıyordu. Çok para kazanmıştı. Söylenenlere göre iyi de para kazandırıyordu çalışanlarına. Medya imparatorluğu ile yetinmeyen Ilıcalı spor kulüpleri de almaya başladı zaman içinde. 

Fenerbahçeliliği ile maruf Ilıcalı, kanallarında Fenerbahçe için yardım programları yapıyor, -ifadelerine göre ikili ilişkileriyle- transferlere katkı veriyordu.

Bütün bu süreçte Acun Ilıcalı, Fenerbahçe seçimlerinde gelen daveti kabul etti ve seçime girdi. Ali Koç’un ekibinde yer alan Ilıcalı, başkan yardımcısı/asbaşkan oldu. O zaman rahatını bozduğunu ve/veya rahatının bozulacağını düşünmemiş olmalıydı.

Seçimden sonra Başkan Koç meydandan çekildi. Doğa boşluk kabul etmezmiş ya bizim futbolumuz da boşluk kabul etmiyormuş. Boşluğu Ilıcalı doldurdu.

Çok yüksek perdeden topa giren Ilıcalı’nın hedefinde -o isim vermekten kaçınsa da- Galatasaray vardı. Bir de “Bir yapı…” Ilıcalı o yapıyı “vura vura indireceklerini” söyledi Beyaz TV programında.

Fakat bu defa Beyaz/Derin Futbol programının ev sahipleri o kadar misafirperver değildi. Başta Ahmet Çakar ve Acun abisini çok seven Ertem Şener, bayağı sıkıştırdılar Ilıcalı’yı, zora soktular. 

Program sonrası sosyal medyada da çok konu oldu program. 

Sonuç; Acun Ilıcalı’nın karizması fena halde çizildi. 

Bu ülkede sempatisi en yüksek insanlardan biri olan (ya da öyle gösterilen/sanılan) Acun Ilıcalı, fena halde irtifa kaybetti. Böyle giderse anti-sempati listesinde liderliği ele geçirecek gibi. 

Fenerbahçe bu sezon da şampiyon olamazsa, Fenerbahçe camiasının en çok eleştirdiği insanlardan biri Ilıcalı olacak… Osimhen-En Nesyri kıyaslaması/konuşması ısıtılıp ısıtılıp önüne koyulacak.