Selçuk Özdağ, “15 Temmuz sonrası antidemokratik bir süreç işletilmiştir”

Saadet Partisi Meclis Grup Başkanı ve Muğla Milletvekili Selçuk Özdağ 15 Temmuz darbe girişiminin 7. Yılı münasebeti ve ardından devam eden süreçle ilgili basın açıklamasında bulundu.

Güncel 15.07.2023 17:28:00 0
Selçuk Özdağ, “15 Temmuz sonrası antidemokratik bir süreç işletilmiştir”

Saadet Partisi Meclis Grup Başkanı ve Muğla Milletvekili Selçuk Özdağ 15 Temmuz darbe girişiminin 7. Yılı münasebeti ve ardından devam eden süreçle ilgili basın açıklamasında bulundu. Özdağ yaptığı açıklamada, “Türkiye siyasi tarihinin ve esasen yakın tarihimizin belki de en önemli konularından biri, parlamenter demokratik sistemin askerî veya sivil görünümlü vesayet odakları tarafından müdahalelerle kesintiye uğratılması ve akabinde yaşanan antidemokratik süreçlerin ülkemize ve milletimize yaşattığı siyasi, ekonomik ve toplumsal travmalardır” ifadesinde bulundu.

ÇOK CİDDİ HUKUKSUZLUKLARA İMZA ATILDI 

“Türkiye siyasi tarihi bir bakıma askeri darbeler tarihidir de. Söz konusu müdahaleler sonucu tesis edilen askerî vesayet yönetimleri, amaçlarına ulaşmak için ciddi sayıda hukuksuz işlere imza atmışlardır” diyen Özdağ sözlerini şöyle sürdürdü, “Ağır insan hakları ihlâlleri ile anılan bu dönemlerden mesela 27 Mayıs 1960’ta gerçekleştirilen darbe ile seçilmiş hükümet ve parlamento ilga edilmiş, Milli Birlik Komitesi yönetimi adıyla oluşturulan yapı ise hedeflerine ulaşabilmek için bu ülkenin Başbakanını ve iki bakanını maalesef darağacına göndermiştir. Aynı şekilde 12 Mart 1971’de seçilmiş hükümet askeri bir muhtırayla istifaya zorlanmış, parlamentoya dikte ettikleri bir dizi anayasa değişiklikleri ile hukuksuzluklarına kılıf geçirmişlerdir. Yine benzer şekilde 12 Eylül 1980’deki askeri darbesi ile seçilmiş parlamento ve hükümet feshedilmiş, Milli Güvenlik Konseyi isimli darbe yönetimi ise bir dizi hukuk ve insan hakkı ihlalinin altına imza atmıştır. Yüzbinlerce vatandaşımız, hukuksuz bir şekilde takibata uğramış fişlenmiş, tutuklanmış, ceza almış ve bu süreçte işkencelere maruz bırakılmıştır. Ve ne hazindir ki can veren vatandaşlarımızın sayısını hala tam olarak bilememekteyiz. 28 Şubat post-modern darbesi ise darbe geleneğine yeni bir tarz getirerek seçilmiş hükümeti farklı angajmanlarla istifaya zorlamıştır. 

HAK İHLALLERİ SADECE ACI BİR TORTU BIRAKTI

Söz konusu bütün askerî veya sivil görünümlü müdahalelerin Türkiye’de sadece hukuksuzca yapılan hak ihlalleri adına acı bir tortu bıraktığını kaydeden Özdağ, “Bugün yaşadığımız hukuk ve kanun tanımaz uygulamaların bir nevi gerekçesi haline getirilen 15 Temmuz darbe teşebbüsü ile ilgili bilinen ve daha da çok da bilinmesi istenilmeyen bir dizi hususun halkımıza yaşattıklarına. Aziz milletimiz, mevzu darbe teşebbüsünün sahiplerine esasen bir “Gülenizm” devleti inşa etmelerine fırsat vermedi ancak ardından yaşanılan hukuk dışı uygulamalarla inşa edilmeye çalışılan “Erdoğanizm” yönetimine de maalesef mâni olamadı. Bu sözümüzün delili olarak, iktidar yetkililerinden birinin kamuoyuna deklare ettiği; “Şimdi biz yeni bir devlet kuruyoruz beğenin beğenmeyin bu devletin kurucusu da Erdoğan’dır” beyanatının da bu gerçeği ifade ettiğini hatırlatmak gerekiyor” dedi. 

MİLLETİMİZ KORKUYA VE ÖTEKİLEŞTİRİLMEYE SEVKEDİLDİ


“Milletimiz, vatansever ve kanunlara bağlı kamu görevlileri ile birlikte 15 Temmuz darbe teşebbüsünü bastırdı ama hemen ardından 20 Temmuz 2016’da ilan edilen olağanüstü hâl yönetimi ile maalesef susturuldu” diyen Saadet Partisi Meclis Grup Başkanı ve Muğla Milletvekili Selçuk Özdağ, “Tüm bunların ötesinde milletimiz korkutuldu ve ötekileştirildi. Terörist ve hain ilan edilme yaftası yememek için vatandaşlarımız haklarını aramaktan imtina etti. Milletimiz esasen geçmişte darbe süreçlerinde yaşanılan antidemokratik uygulamaları bildiği için 15 Temmuz darbesine fırsat vermemişti. Darbeyi önleyen milletimizin talebi ve beklentisi, insan hak ve özgürlüklerinin alanının genişletilmesi ile daha demokratik bir Türkiye iken darbe teşebbüsünü fırsat bilerek tam tersini yapan iktidar üstelik bunu Allah’ın bir lütfu olarak gördüklerini de ifade etmişti. OHAL süreci boyunca güya darbe teşebbüsünü bastırmak gerekçesiyle toplam 31 adet olağanüstü hal kanun hükmünde kararnamesi yayınlandı. Söz konusu kararnamelerin ekli listeleriyle yüz binlerce kamu personeli her türlü savunma ve hak arama hürriyetinden mahrum edilerek görevlerinden ihraç edildi. Yüz binlerce vatandaşımız da yapılan baskı ve ötekileştirmeler sebebiyle özel sektörde çalıştıkları işlerinden çıkarıldı. Bütün bu insanlar bir daha kamu görevinde istihdam edilmemek üzere fişlendi ve resmî gazetede isimleri tek tek yayımlanmak suretiyle kamuoyuna ifşa edildi. Bu kişilerin tüm kazanılmış ve özlük hakları yok sayıldı. Unvan ve pasaportları iptal edildi. İhraç edilenler bu haliyle esasen sivil bir ölüme terk edilmiş oldular. Özel sektör dahil hiçbir yerde çalışmalarına izin verilmedi. Yurtdışına çıkmaları yasaklandığı için çaresiz bir şekilde çoluk çocukları ve aileleri ile neredeyse açlığa terk edildi. Bütün bunlardan başka, haklarında hiçbir adli ya da idari işlem yapılmamasına rağmen bu kişiler, terör örgütleriyle irtibatlı ve iltisaklı olarak ilan edildi ve toplum içinde bu damga ile yaşamak zorunda bırakıldı. Ve maalesef söz konusu insanların lekesiz yaşama hakları ihlâl edilerek adeta toplum içinde lanetli hale getirildi. Vatandaşlarımıza bu uygulamaları reva gören resmi görevliler ile bu süreçte yer alan resmi olmayan kişiler çıkarılan KHK’lar ile herhangi bir adli/idari kovuşturmadan vareste tutularak bir nevi sorumsuzluk kalkanı ile kuşatıldı” dedi. 

HUKUK DEVLETİ ADETA ASKIYA ALINMIŞTIR

“İktidarın, 15 Temmuz darbe teşebbüsünün yarattığı ağır ve kaotik ortamdan, vatandaşlarımızın arzu ettiği hukuk devleti hilafına, otoriter bir yönetime yönelmesi esasen bu darbe teşebbüsünün toplum nazarında; sonuçları itibariyle başarılı olduğu kanaatine sebep olmuştur” diyen Özdağ açıklamasına şöyle devam etti, “Hukuk devletinin neredeyse askıya alındığı, insan temel hak ve özgürlükleri ile demokrasinin hiçe sayıldığı uygulamalar ancak bir darbe neticesinde karşılaşılacak uygulamalardır. AKP iktidarının darbe sonrası ittifak kurduğu odakların demokrasi ve hukuk devleti hakkında nasıl bir inanca sahip oldukları zaten bilinen bir hakikattir. İktidar, her dönem menfaatleri uğruna değiştirdikleri gömlek ve fikirleri bir yana, ne pahasına olursa olsun asla değiştirmedikleri demokrasi ve hukuk devleti karşıtlığı ile ülkemizin bugününe ve geleceğine pranga vurmaya devam etmektedir. Hiçbir yargı kararı olmaksızın kimi zaman istihbari, kimi zaman dedikodu ve çıkar çatışmaları sonucunda fişledikleri ve çoğu bu iktidarın destekçisi olmayan insanların tasfiye edilmesi, hukuksuz ve de keyfi bir yönetim tarzının tezahürüdür. Zamanında iktidar yetkilisi bir siyasetçinin söylediği şekliyle; “eskiden onlar! fişliyordu şimdi biz fişliyoruz” dediği fişleme listeleri ile bu ülkenin geleceğine büyük bir darbe vurulmuştur. Oluşturulan cadı kazanına odun taşımak istemeyen bu ülkenin siyasetçi, aydın ve vatandaşlarına herhangi bir yargı kararı olmadan vatan haini ve terörist damgası vuran iktidar zihniyetinin aynaya bakmasında ve aklıselim bir özeleştiri yapmasında fayda vardır.”

12 EYLÜL DARBECİLERİNE BİLE RAHMET OKUTTULAR

“Geçmişte kendilerine yapıldığı zaman yeri göğü inleten haykırışlarına şahit olduğumuz bu kişilerin benzer ve hatta daha beter uygulamaları bugün kendilerine biat etmeyenlere reva görmeleri ve üstüne bunu vatan savunması olarak izah etmeleri, suçluluk psikoloji ile ortaya çıkan marazlı bir ruh halinin yansıması olsa gerek” diyen Özdağ, “Darbenin hemen ertesinde binlerce yargı mensubunun görevden alınmasındaki amaç aslında yapmayı düşündükleri hukuksuz uygulamalara karşı çıkacak her bir yargı mensubuna gözdağı vermek olduğu bugün net bir şekilde ortaya çıkmıştır. Son yıllarda ortaya çıkan muazzam suç iddialarına karşı herhangi bir savcının soruşturma dahi açamaması bunun en somut ispatıdır. İşte bu sebeple yolsuzluk, suiistimal ve daha ağır suç iddiaları karşısında zaman zaman cesur savcı çağrıları yapılması maalesef beyhude bir haykırıştan öteye geçmemektedir. Kurunun yanında yaş da yakmayı iktidarlarının devamı için gerekli gören bu zihniyetin 12 Eylül darbecilerinden hiçbir farkı yoktur. Darbeci Kenan Evren’in yönetim biçimine olan hayranlıkları zaman zaman medyaya konu olan bir anlayışın, 12 Eylül anayasasının antidemokratik hükümlerine mal bulmuş mağribi gibi sarılmaları hiç şaşırtıcı olmamaktadır. Darbecilerin 12 Eylül Anayasasında bile, temel hakların dışında, olağanüstü durumlarda çok sınırlı alanlarda, kısa bir zaman dilimi için öngördükleri KHK uygulamalarını siyasetlerine ve otoriter yönetim emellerine alet eden bu anlayışın sahipleri, 12 Eylül darbecilerine bile rahmet okutmaktadır. Ülke yönetmeyi bir piar çalışması olarak gören bu iktidarın, işine geldiği zaman kazanın doğurduğuna inanıp işine gelmediğinde aynı kazanın öldüğüne inanmamaları ise maalesef ülkemiz ve milletimiz için gülümseten bir Nasrettin Hoca fıkrası olmamaktadır” şeklinde konuştu.

MİLLETİMİZ 15 TEMMUZ’DA CANI PAHASINA DARBEYE KARŞI DURMUŞTUR

15 Temmuz darbe girişimin ardından hukuksuz bir süreç yürütüldüğünü öne süren Özdağ Şunları söyledi; “12 Eylül cuntacılarının bir sağdan bir soldan gençlerimizi idam ederek kendince bir denge kurduklarını ifade ettikleri gibi, bu iktidar da farklı dünya görüşü olan muhalif insanları aynı “FETO” çuvalına atarak kendince çatlak sesleri! sindirmeyi bu zamana kadar başardığına (!) şahit olduk. Toplumun hassasiyetlerini “FETO” terör çuvalına yönlendirerek bunun siyasi rantından istifade etmesini de bildiklerini itiraf etmeliyiz. Bu çuvalın getirisi azaldıkça da başka (dış güçler, faiz-döviz lobileri, büyük oyunlar vs) çuvalları gündeme getirmekten de geri durulmadığını görüyoruz. Son yıllarda her uygulaması ayrı bir hukuksuzluk örneği teşkil eden bu iktidarın, tüm bu hukuksuzluklarının ana ekseninde antidemokratik ve despotik bir yönetim anlayışı vardır. Bu anlayışın sahiplerinin mesela herhangi bir şeyin boş bir A-4 kâğıdına yazarak kanun olduğu bu sistemden aklıselim bir netice çıkması zaten mümkün değildir. Halkına sırtını dönmüş ve kendisini fildişi kulelerine kapatmış bu anlayışın iktidarlarını sürdürmelerinin tek yolu ancak, hukukun dışında ve gayrimeşru oluşumlarla hareket etmekle mümkün hale gelmiştir. Bu ülke ve milletimiz tek bir kişiden veya bir partiden çok daha büyüktür. Bunlara ilave olarak; 15 Temmuz 2016 gecesi Türkiye’de sivil yönetimi ve demokrasiyi koruma konusunda canlarını esirgemeden darbecilere karşı mücadele veren ve sokağa dökülen binlerce yurttaşımızın bir kısmı, sivil yönetimi ve demokrasiyi korumak uğrunda hayatlarını feda ettiler. Devletimizin ve daha önemlisi milletimizin gücü ve feraseti böylesine can yakıcı bir manzaraya seyirci kalması beklenemezdi. Bu nedenle devletin bütün organları ve makamları (emniyet güçleri, güvenlik güçleri, yargı kuruluşları), büyük bir titizlikle şehitlerimizin gerçek faillerini bulmak konusunda gayret göstermesi gerekirdi. Ne var ki yukarıda aktardığımız gibi, olağanüstü hâl kanun hükmünde kararnameleri, şehitlerimizin gerçek faillerinin ortaya çıkarılmalarını önlemek amacıyla olağanüstü hal kanun hükmünde kararnameleri ile adeta karartma uygulanmıştır.”

YARGILAMASIZ CEZA OLMAZ

15 Temmuz’un ardından Anayasa Mahkemesi tarafından da bir takım sorumsuz düzenlemelere de imza atıldığını öne süren Saadet Partisi Meclis Grup Başkanı ve Muğla Milletvekili Selçuk Özdağ, “Anayasa Mahkemesi ise yukarıda aktardığımız gibi bu sorumsuzluk düzenlemelerini Anayasamızın hukuk devletini düzenleyen 2. maddesiyle yaşama hakkını düzenleyen 17. maddesine aykırı görerek iptal etmek yerine bu düzenlemeleri oybirliğiyle Anayasaya uygun bulmuştur. Bir kişinin suçlu olup olmadığı, ancak o kişi hakkında tarafsız ve bağımsız yargı kuruluşlarının sürdüreceği adil yargılanma hakkının esas alındığı bir muhakeme sürecinin neticesinde tespit edilebilir. Açıklamalarımızın da gösterdiği gibi yargılamasız ceza olmaz ilkesi, hukuk devletinin bir başka gereğidir. Şu hâlde adil yargılanma hakkına dayanan tarafsız ve bağımsız yargı kuruluşlarının yürüttüğü bir muhakeme neticesinde kesinleşmiş bir hüküm olmadan hiç kimse suçlu ilan edilemez. Bu suretle hiç kimse kamu vicdanında mahkûm edilemez. Olağanüstü halin yargıyı kuşattığı bir ortamda haklarında beraat kararı verilmiş olan kişiler hukuken aklandıklarına göre kişilerin toplum vicdanında da aklanması gerekir. Bu nedenle hakkında beraat kararı verilmiş olan kamu görevlileri başta olmak üzere mağdur olan tüm vatandaşlarımızın haklarına kavuşması gerekmektedir ve biz Saadet Grubu olarak bunun takipçisi olacağız” şeklinde konuştu.


Cuma 15.6 ° / 10 °
Cumartesi 16.1 ° / 9.6 °