TBMM Gelecek-Saadet Grup Başkanı ve Muğla Milletvekili Selçuk Özdağ giderek büyüyen barınma sorunu, üniversitelerin barınma sorunları ve oluşabilecek sorunlarla ilgili Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde basın açıklamasında bulundu.
Her geçen gün artan barınma sorunu ve yükselen kiralar içinden çıkması zor bir krize yol açarken bundan başta Üniversiteli öğrenciler de etkileniyor. Konuyu Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne taşıyarak basın açıklamasında bulunan TBMM Gelecek-Saadet Grup Başkanı ve Muğla Milletvekili Selçuk Özdağ, “Maalesef bizlerin söylemekten usanmadığı ama iktidar ve ortaklarının da hamaset yapmaktan öteye bir şey yapmadığı ciddi bir sorunumuz var; Vatandaşlarımız ve de öğrencilerimiz için fecaat haline gelen barınma ve yurt sorunu. Nerdeyse çeyrek yüzyıldır iktidarda olan bir partinin, destanlar yazdığını iddia ettiği inşaat konusunda da kime ve neye hizmet ettiği çok net anlaşılmıştır. O da sadece bir avuç yandaş müteahhidin zenginliğine zenginlik katmak. Bu arada iktidarın, iddia ettiği o milyonlarca konut ve yurt binasının nerde olduğunu bilen yok ama konut fiyatları gibi kiralarının da tarihimizde görülmemiş bir şekilde arttığını bilmeyen, yaşamayan kalmadı” dedi.
“İnşa edildiği söylenen konut ve yurtların sayısı milyonları buldu ise, bu konut sıkıntısı, yurt sıkıntısı ve fahiş şekilde artan kiralar neyin nesi. Kedi bu ise ciğer nerde ciğer bu ise kedi nerde eyy iktidar” diyerek sözlerine devam eden Özdağ, “Özellikle son birkaç yıldır ölümle sonuçlanan ev sahibi-kiracı tartışmalarından tutunda, kalacak yer bulamadığı için eğitim hayatına devam edemeyen gençlerimize kadar bir dizi dramın yaşandığı bir sorun bu. Son 21 yıldır çözülmeyen belki de çözülmesi özellikle istenilmeyen bu sorun, üniversite öğrencilerinin ve ailelerinin bir numaralı meselesi haline gelmiştir. Üniversiteye hazırlanan gençlerimiz sadece bunun stresini yaşamıyor, kazanırlarsa nerde nasıl barınacakları, nasıl geçinecekleri ve bir devlet yurduna yerleşip yerleşemeyecekleri kaygısını da yaşıyorlar. Hem bu öylesine bir kaygı da değil. Son iki yıldır ülkemizi gelirine oranla dünyanın resmen en pahalı ülkesi haline getiren bir yönetim altında yaşadıklarının farkındalar” şeklinde konuştu.
Devlet yurtlarının yetersiz olduğunu bilmeyenin kalmadığını kaydeden Özdağ, “Gençlerimiz kalacak yer bulamadığı için kazandığı okulları bırakmak zorunda kalıyor hatta kayıt bile yaptırmaktan vaz geçiyorlar. Bunu sadece ben söylemiyorum. Millî Eğitim Bakanlığı'nın açıkladığı bilgilere göre öğrencilerin, geçmiş yıllarda çoğunlukla tercih ettiği ve kamuoyunda üniversite şehirleri olarak bilinen yerlerde, fahiş şekilde artan kira ve gıda fiyatları yüzünden bu şehirlerdeki okullara yaptırılan kayıtlarda ciddi azalmalar meydana gelmiştir. 2018 yılında yaklaşık 2 milyon 800 bin öğrencinin kayıt yaptırdığı İstanbul'da bu sayı 2021 yılında 1 milyon 800 binlere, Ankara'da 1 milyon 211 bin den 835 binlere, İzmir'de 954 binden 519 binlere, Konya'da 499 binden 286 binlere, Antalya'da 528 binden 294 binlere, Bursa'da 355 binden 214 binlere, Eskişehir'de 400 binden 228 binlere, Trabzon'da 215 binden 92 binlere düşmüştür. 2022 senesinde bu rakamların daha da arttığını biliyoruz” diye konuştu.
KAZANDIĞI HALDE ÜNİVERSİTEYE KAYIT YAPTIRAMAYAN GENÇLERİMİZ
Yaşadıkları yerler dışında üniversiteyi kazandığı halde maddi imkânsızlıklar ve kalacak yer ve imkân bulamadığı için kayıt yaptırmayan öğrencilerimizin durumları ise yürek yakan cinsten” diyen Selçuk Özdağ basın açıklamasını şu ifadelerle sürdürdü;
Düşünsenize bütün bir eğitim hayatınızı iyi bir üniversite kazanma hayaliyle geçiriyorsunuz, çalışıp çabalıyorsunuz ve sonuçta kazanıyorsunuz ama gel gör ki hayat öyle bir pahalı hale gelmiş ki bırak kalacak yerin masrafını karşılamayı o şehre gidecek yol masrafları bile almış başını gitmiş.
Öyle ki öğrenciler ve aileleri o şehirlere gidip gelecek yolun masraflarını dahi karşılayamıyor.
Bakınız, bugün ülkemizde üniversiteyi kazandığı halde sırf yurt ve barınma yeri bulamadığı için okula kayıt yaptırmayan on binlerce öğrenciden bahsediyoruz. Bir üniversiteyi kazandığı halde kayıt yaptıramayan öğrenci sayısı 2020 yılında yaklaşık 11 bin iken, 2021 yılında bu sayı yüzde 350 oranında artarak yaklaşık 50 binlere ulaşmıştır. Bu sayının geçen sene 100 bini geçtiğini biliyoruz.
Söz konusu öğrencilerin ciddi bir kısmı mesela, tıp, diş hekimliği, eczacılık, hukuk gibi bölümleri kazanmış çocuklarımız. Daha önceleri bir şekilde kayıt yaptırabilecek olan yüz binlerce gencimiz bugün resmen yardıma muhtaç hale gelmiş durumdadır. Peki her şeye rağmen okuyup mezun olan doktor ve mühendislerimiz ne yapıyor? Onların da ciddi bir kısmı okullarını bitirir bitirmez yurt dışına gitmenin yollarına arıyor. Niye biliyor musunuz? Bu iktidar sayesinde ülkemizde okuyana, bilim üretene, liyakat sahibi olanlara karşı resmen bir linç politikası uygulanıyor da ondan. Ülkemizin her sorunu devasa ama eğer bir beka sorunundan bahsedecek olursak bundan daha büyük bir beka sorunumuz yoktur.
ÜNİVERSİTEYİ KAZANAN ÖĞRENCİLER MUHTARLARDAN FAKİRLİK BELGESİ ALIYOR
Bu iktidarın halkımıza dayattığı yoksulluk ve çaresizlik öyle bir sarmala dönüştü ki, mesela üniversiteyi kazandığı halde öğrenciler kayıt yaptıramıyor. Haklarını kaybetmemek için de kayıt dondurmak istiyorlar, Bunun için de kendilerinden geçerli bir belge sunmaları isteniyor. Nedir o biliyor musunuz: Fakirlik belgesi…
Gençler muhtarlıklara gidip kazandıkları üniversitelerde kayıt dondurmak için fakirlik belgesine başvuruyor. Yahu ülkeyi ne hale getirdiğinizin farkına varın artık.
Peki bu sene ne kadar olur derseniz onu da iktidarın muhteşem ekonomi yönetimine bakarak en az iki katı artacağını üzülerek söyleyebilirim.
ÜLKEMİZDE ÖĞRENİM GÖREN ÖĞRENCİ SAYILARI
Bugün ülkemizdeki üniversitelerde, 2022-2023 rakamlarına göre; yaklaşık 7 milyon öğrencinin öğrenim gördüğü açıklanmıştır. Bunun yaklaşık 4.5 milyonunun örgün eğitim aldığını, Kredi ve Yurtlar Kurumunun yatak kapasitesin de 800 bin civarında olduğunu düşünecek olursak ne ile karşı karşıya olduğumuz çok net görülmektedir.
Yapılan bir araştırmaya göre İstanbul’da tek bir yatak başına düşen öğrenci sayısının 32, Ankara ve İzmir’de ise 12 olduğu açıklanmıştır ki bu rakamlar iki sene öncesine ait. Özellikle Ankara, İstanbul ve İzmir gibi üniversite sayısının çok olduğu büyükşehirlerimizde öğrencilerin yaşadığı yurt sorunu devasa bir şekilde artmıştır. Sadece bu şehirlerimizde değil elbette, diğer bütün illerimizde de barınma ve yurt sorunu azami miktarlara ulaşmıştır.
Peki herkesin bildiği bu sorunu iktidarında duyması için, mesela önceki sene seslerini yükselten gençlerimize ne yapıldı? İktidara seslerini duyurmanın karşılığını aldılar elbette.!!!
Dövüldüler, hakarete uğradılar, yaptıkları eylemler şiddetli bir şekilde bastırılıp gözaltına alındılar.
Buradan sormak istiyorum; bu çocukları dinleyip onlara insan gibi muamele etmek varken döverek göz altına aldırınca, tüm bu yurt ve barınma sorunları çözülmüş mü oldu.?
EKONOMİK KRİZ VE DEVLET YURTLARININ NİÇİN YETERSİZ OLDUĞU?
Ülkemizde bu kadar konut ve bina yapılıyor, hatta iktidar inşaat konusunda mangalda kül bırakmıyor ama vatandaşlarımız kiralayacak konut bulamıyor. Bulsalar bile kiralayacak imkanları yok. Çünkü ekonomik kriz ve hayat pahalılığı öyle bir aşamaya geldi ki bırakın geçen seneyi, geçen ay ve haftayı bir gün öncesinin fiyatlarına bile yetişilmiyor. Kriz arttıkça öğrenci ve aileleri mecburen devlet yurtlarına yöneliyor. Özel yurtlar aşırı pahalı, ev kiralayacak durumları da yok ama maalesef iktidar da yurt yerine AVM ve rezidanslar yaptırdığı, daha da acısı bu sorumluluğu belli çevrelere havale ettiği için bu mesele toplumsal bir ayrışmaya da sebep olmaktadır.
Aileler çocuklarını güvendikleri devlete ve kurumlarına emanet etmek istiyorlar. Bugün ülkemiz yetişkin insanlar için bile güvensiz hale gelmiş durumdadır. Aileler böyle bir ortamda sağa sola değil elbette devlete güvenecekler. Lakin iktidar bu konuda yapması gerekeni yapmayıp dolaylı yollardan bazı çevrelerin bu işi sahiplenmesini istemektedir. Yurtların sayısını artırmak, imkânı olmayan öğrencilere yurt ve barınma imkanı sağlamak bu kadar zor olmasa gerek. Peki burada amaç nedir, iktidar niye bu konuda anayasal açıdan yapması gerekeni yapmıyor?
Bakınız bugün sıradan özel yurtlarda bile dört kişilik oda fiyatları 40-50 bin lira civarında. Eğer İki ya da tek kişilik odalarda kalmak istenirse bu rakamlar 70-80 bin liraları buluyor. Şaka gibi ama gerçek bu maalesef.
Peki bu halde aileler çocuklarını başka şehirlerde okutmak isterse ne yapacak? Devlet yurdu yok, özel yurtlar ateş pahası, ev de kiralayamıyorlar. Onlarda mecburen her şeyi göze alıp ya belli vakıf ve derneklerin ya da ruhsatsız denetimsiz kaçak vs yerlerin yolunu tutuyor.
Peki bu yerler devletten daha mı güçlü ve daha fazla imkanlara mı sahipler de devletin bile sağlayamadığı bu imkânı sağlıyorlar.
Elbette değil, söz konusu durum, iktidarın bilinçli bir tercihi ve maalesef uzunca bir süredir bu politikayı uyguluyor. Kimi üzücü ve hatta kan donduran olayların da yaşandığı bu yurt ve türevlerinin insan devşirmek için birer kuluçka vazifesi gördüğünü biliyoruz. Nerden mi biliyoruz?
En yakın örnek 15 Temmuz’da yaşanılan o mel’un olaydan sonra bu işlere tevessül edenlerin nerelerde yetiştirildiklerine bakarak söylüyoruz bunları. Çocuklarını kimi maddi imkansızlıklardan, kimi halis ve temiz duygularla ama daha da önemlisi devleti yönetenlerin yönlendirmeleriyle buralara gönderen, emanet eden aileler ve çocuklarının ve ülkemizin bugün yaşadığı süreçten biliyoruz.
YURT SAYISI YETERSİZ DİYORUZ YOK ÖYLE BİR DURUM DİYORLAR
Uzunca bir süredir yaşanılan bu sorun son iki yıldır çok arttı ama özellikle bu yıl devasa boyutlara ulaşacağı ayan beyan ortadadır. Biz de her eğitim döneminde iktidara bu konuda nasıl bir önlem aldınız, aynı sorunlar yaşanmaya devam edecek mi diye soruyoruz.
İlgili bakanlık ne yapıyor peki? Ben söyleyeyim; hiçbir şey. Bakan beylerin her açıklaması beylik retorikler ve Cumhurbaşkanlarının talimatları ile yaptıkları rutin işleri allayıp pullamaktan ibaret maalesef.
Güya yurt başvurusu yapan öğrencilerin yüzde doksan oranında yurtlara yerleştirildiğinden tutunda, odaların boş bile kaldığına kadar bir sürü şey sıralıyorlar. Bakınız bunların hiçbiri maalesef gerçekleri yansıtmamaktadır. Yukarıda verdiğim üniversite öğrencisi sayısı ile devlet yurtlarının kapasitesini göz önüne aldığınızda bu söylenenlerin havada kaldığını görürsünüz. Her işerinde olduğu gibi burada da çeşit çeşit kalem oyunu ve TÜİK tarzı istatistik rakamları olduğu için bakan beylerin (!) verdiği bilgilerin ne kadar güvenilir olduğunu kamuoyunun takdirlerine bırakıyor ve bazı soruları mı da sizlerin aracılığınızla buradan sormak istiyorum:
Her şehrimize mutlaka en az bir üniversite açacağız diye nerdeyse liselerden hallice bir sürü üniversite açan iktidar, sadece tabeladan ibaret bu binalara bol bol yeni makamlar ve kadrolar ihdas etti. Yaptıkları iş Nasreddin Hoca’nın tabiriyle göle maya çalmak bile değildi. Doğru dürüst öğretim elemanı olmayan sadece tabeladan ibaret bir ton binaya para harcamak yerine öğrencilerin kalacağı yurtlar yapsalardı daha faydalı bir şey yapmış olurlardı.