Saadet Partisi Meclis Grubu adına Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde söz alan Saadet Partisi Meclis Grubu Başkanı ve Muğla Milletvekili Selçuk Özdağ Deli Dumrul’un bile yapmadığını AK Parti iktidarı yapmıştır. Deprem paralarının hesabını veremeyen iktidar sorma geç parasının da ötesine giderek ek vergi adı altında kanuni yoldan elini milletin cebine atmıştır” dedi.
AK Parti iktidarları döneminde Türkiye’nin her geçen gün daha fazla fakirleşmeye, demokrasiden uzaklaşmaya ve özgürlükleri mumla arar bir seviyeye geldiğini kaydeden Saadet Partisi Meclis Grubu Başkanı ve Muğla Milletvekili Selçuk Özdağ Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde, Depremlerin Yol Açtığı Ekonomik Kayıpların Telafisi için Ek Motorlu Taşıtlar Vergisi İhdası ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi üzerine grubu adına söz alarak konuşma yaptı. Özdağ konuşmasında, AK Parti Hükümeti, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine geçerken “Bu parlamenter sistem kördür, şaşıdır, topaldır, çolaktır” diyordu. O nedenle Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine geçişine karar vermişti. Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine geçtikten sonra “Türkiye zengin olacak, Türkiye özgür olacak, Türkiye mutlu insanlar diyarı olacak” deniliyordu. Beş buçuk yıldır Türkiye'de Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle yönetiliyoruz. Peki, Türkiye zengin oldu mu? Hayır. Türkiye mutlu insanlar diyarı oldu mu? Hayır. Birileri göreceli olarak “Evet.” diyebilirler, izafi olarak “Evet.” diyebilirler. Peki, Türkiye zengin olmadıysa mutlu insanlar diyarı olmadıysa ne oldu? Türkiye fakirleşti, Türkiye yoksullaştı; Türkiye'de yasaklar, yolsuzluk ve yoksulluk diz boyu olmaya başladı” dedi.
HANGİ VİCDAN BU YAPILANLARI KABUL EDER?
“Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminde hani ihaleler şeffaf olacaktı? Bu 21/B’li ihaleler, bunlar hakikaten şeffaf yapıldı mı? Sayın Cumhurbaşkanı şöyle sesleniyordu; Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı ne diyordu? Diyordu ki: “Bundan sonra Mansur Yavaş’ın yapmış olduğu büyük ihalelerin canlı yayınlanmasında olduğu gibi, burada da canlı yayınlar yapılacak.” Ne zaman söyledi bunu? Sekiz ay önce söylemişti” diyerek sözlerine devam eden Özdağ sözlerini şöyle sürdürdü, “Peki, bu ihaleler canlı yapıldı mı? Hayır, neden canlı yapılmadı bu ihaleler. Niçin? Bakın, demokrasinin tanımını söylüyorum sizlere: Demokrasi şeffaflık rejiminin adıdır, demokrasi çoğulculuktur, şeffaflıktır, açıklıktır; çoğunluğun azınlığa veyahut da az sayıda olanlara tahakkümü değildir. Peki, hakikaten Türkiye’de açıklık var mıdır? Yoktur. Niye? Bu ihaleler niçin şeffaf olarak yapılmamaktadır? Bir de ironi yapayım, küçük de bir şaka yapayım. Birileri diyordu ki: “Efendim, Türkiye’ye bir gün mehdi gelecek, mehdiye hazırlık yapıyoruz.” Vallahi, İsa Mesih geldi, artık mehdinin hükmü kalmadı çünkü su görününce teyemmüm ortadan kalkarmış su göründü, mehdi ortadan kalkmış oldu. Mülakatlara atıfta bulundu. Hangi vicdan bunu kabul edebilir? Siz, taşeronu bile alırken belli yerlerde kura çekmeden alırsanız, bunlara belli bir sınav getirmezseniz, belli bir kriter koymazsanız, hangi vicdan bunu kabul edebilir? Tanıdığı olan, torpili olan veyahut da rüşvet veren, iltimasa, irtikâba yol açan bir sisteme tevessül eder vatandaşlar. Etmiyorlar mı? Niye?”
GELİN MÜLAKATLARI HEP BİRLİKTE KALDIRALIM..!
Darbelere karşı olduklarını ve 12 Eylül 1980 darbesinde idamla yargılanıp 7,5 yıl cezaevinde kaldığına vurgu yapan Saadet Partisi Meclis Grup Başkanı Selçuk Özdağ, “28 Şubat sürecinde de 3 defa üniversiteden uzaklaştırıldım, iki buçuk sene işsiz kaldım, evime ekmek götüremedim ama “challenge” yapmaya, meydan okumaya devam ettim. 12 Eylül’de üç tane iş yaptı Kenan Evren ve arkadaşları. Önce, YÖK’ü getirdiler, bugün YÖK’e ihtiyaç yoktur, yeni bir düzenlemeye ihtiyacımız vardır; o günkü şartlarda yapılması gerekmekteydi. Ardından öğretmenevlerini getirdiler, bugün 1 milyon 100 bin öğretmenimizi sokaktan kurtardılar. Ama en önemlisi neyi yaptılar biliyor musunuz? Bugün Covid sürecinde bile onların önemini idrak ettiğimiz bir tıpta uzmanlık sınavı’nı (TUS) getirdiler. Tıpta uzmanlık sınavında mülakat var mı? Yok. Tıpta Uzmanlık mülakat sınavı yoksa niye hâkimlikte, savcılıkta, öğretmenlikte uzmanlık mülakat sınavı olsun? Olmasın efendim. Yazılı kim oluyorsa Alevi’si Sünni’si, Kürt’ü Türkmen’i, Laz’ı Çerkez’i, dinlisi dinsizi, Hristiyan’ı Müslüman’ı gelsinler Türkiye Cumhuriyeti devletinin bürokrasisinde yer alsınlar. Bakın, devlet neresidir biliyor musunuz? Devlet herkesin yer aldığı yerdir; Alevi’nin, Sünni’nin, Kürt’ün, Türkmen’in, Laz’ın, Çerkez’in, dinlinin, dinsizin, Hristiyan’ın, Müslüman’ın yer aldığı yer devlet demektir. Bunu daha önceki yıllarda da gündeme taşımıştım ve Sayın Cumhurbaşkanı’na o dönemde izah etmiştim. Üniversitelerin nasıl fikir anarşistlerinin yeri olması gerekiyorsa devlet daireleri de herkesin olduğu yerdir. Bir bakanlığınız şu şehrin elinde olursa, bir bakanlığınız şu cemaatin elinde olursa, bir bakanlığınız şu fikrin, şu ideolojinin elinde olursa orada aidiyet duygusu olmaz. Gelin şu mülakatları kaldırın, liyakati, ehliyeti, ahlakı getirin, hâkim kılın, o zaman biz de sizleri alkışlayalım” dedi.
VALLAHİ DE, BİLLAHİ DE, TİLLAHİ DE YAPAMAZLAR
“Tüm bunlar yaşanırken iktidar ‘ek vergiler getireceğiz, bunlarla ilgili yeni zamlar koyacağız” diyor. Peki, Depremler oldu Türkiye’de, daha önce İzmir’de oldu, Elâzığ’da oldu depremler, bunlarla ilgili hakikaten verdiğiniz sözleri yerine getirdiniz mi? Yo, getirmediniz. Elâzığ’daki depremi anlatırım, İzmir’deki depremdeki konutları tek tek söylerim. TOKİ’yle ilgili olarak “500 bin konut yapacağız, 250 bin arazi dağıtacağız, 50 bine yakın da iş yeri vereceğiz” demişlerdi. Tüm bunları yapabilmek için seçim öncesi yine söz verdiler. Vallahi yapamazlar, billahi yapamazlar, tallahi yapamazlar” diyen Özdağ şöyle devam etti, “Diyecekler ki: “Nereden biliyorsun, müneccim misin sen?” Ben müneccim değilim, medyum falan değilim ama ben bir akademisyenim, siyasetçi olduğum kadar da akademisyenim. 2019 yılında Sayın Recep Tayyip Erdoğan aynı sözlerle tekrarladı, rakamları söylemedi, dedi ki: “100 bin konut yapacağız, şehitler, gaziler ve muhtaç aileler için 100 bin konut yapacağız.” Yapıldı mı? Yapılmadı. Bakın, yine söylüyor ve iktidar partisi yöneticilerine, milletvekillerine sesleniyorum: Ben Bala’ya gittim, Türkiye’de 39 vilayeti gezdim; Sürmene’ye gittim, orada TOKİ’nin binası için söz vermişsiniz “Bir buçuk yılda tamamlayacağız.” demişsiniz, 1 milyon kişi müracaat etmiş ve buradan paralar almışsınız ama Sürmene’de arazi yoktu, Bala’ya gittim, Bala’da şöyle söyledim, dedim ki… Sinoplu Diyojen elinde bir lüks lambasıyla Anadolu’da geziyordu, sordular ona “Ne yapıyorsun gündüz gözüyle?” dediler, dedi ki: “Adam arıyorum, adam.” Ben de Bala’ya gittim. Bala neresi? Belki bilmeyenler vardır, Ankara’nın ilçesi. Gittim bir gece yarısı Milletvekili arkadaşımız Doğan Demir’le beraber, elimde lüks lambasıyla ve de çeşitli lambalarla gittik, orada TOKİ’nin konutlarını aradık. Ne TOKİ’nin konutu? Arazi var, TOKİ yok. Türkiye'nin çok vilayetinde söz verdiğiniz hiçbir yerde bunlar yoktu, basına da sızdı. 2019 yılında yapmadığınızı şimdi mi yapacaksınız? Şimdi, aynı şekilde, depremlerle ilgili söz veriyorsunuz “Biz bunlara yapacağız.” diyerek; bakın, buradan söylüyorum: Saadet Partisi Meclis Grubuna mensup 20 Milletvekili olarak bu yaz tatilinde 11 vilayetteyiz, TOKİ’de yaptığınız evleri tek tek sayacağız ve bunlarla ilgili canlı yayınlar yapacağız Türkiye’de. Doğru muhalefet yapacağız, inşa edici ve ihya edici ve yol gösterici muhalefet yapacağız. Ya, bu depremler sadece Türkiye'de mi var? Japonya’da yok muydu? Amerikan eyaletlerinde yok muydu bu depremler? Vardı. Amerika Birleşik Devletleri kaç yıllık devlet? Peki, ben size Japonya’dan söyleyeyim, İkinci Cihan Harbi’nde yenilmiş bir Japonya’dan bahsediyorum: İkinci Cihan Harbi’nde Pearl Harbor baskınından sonra Nagazaki ve Hiroşima’ya atom bombaları atıldı, yerle bir edildi Japonya, yenildi ve çok ciddi tazminatlar ödediler. Peki, orada kaç şiddetinde depremler oluyor? 7-8, zaman zaman 8,4-8,6. Bana söyler misiniz lütfen, kaç kişi ölüyor? Ben buradan kamuoyuna sesleniyorum, aziz milletimize sesleniyorum: Orada 5 kişi, 10 kişi ölüyor, fazla kişi ölmüyor, yollarda tahribat olursa, köprülerde tahribat olursa o bakanlar istifa ediyor. Ya, bu istifa müessesesi bu ülkeye gelmeyecek mi Allah aşkına? Siz demiyor muydunuz “Biz bu ülkeyi Avrupa Birliği seviyesine çıkartacağız.” diye. Avrupa Birliği seviyesine çıkartmak için önce Avrupalıların yaptıklarını yapmanız gerekiyor, zaman zaman istifalar yapmanız gerekiyor, özür dilemeniz gerekiyor.”
21 YILDIR BU ÜLKEYİ YÖNETİYORSUNUZ..!
Türkiye’de yaşanan depremlere de atıfta bulunarak sözlerine devam eden Özdağ, “Türkiye'de deprem oldu değil mi? Elâzığ'da, İzmir'de, daha sonra da Türkiye'nin en büyük depremi oldu. Ey iktidar mensupları, bu depremlere daha önceden tedbir alamaz mıydınız? Alırdınız, çok rahat alırdınız. AK Parti iktidarı Yirmi bir yıldır Türkiye'yi yönetiyor. Ben de üç dönem Milletvekilliği görevinde bulundum. O zaman da söyledim, doğru siyaset yapmaya çalıştım, Manisa’da depremle ilgili konuştum, bağlarla ilgili konuştum, Türkiye'nin problemleriyle ilgili bu kürsüde konuştum, zaman zaman basın toplantıları yaptım, zaman zaman parti yetkililerini uyardım, zaman zaman da itirazlarda bulundum. Bu depremler olacak, belli, fay hatlarına ev yapılmış; bunları taşıyamaz mıydınız? Taşırdınız. Daha fazla TOKİ konutları yapamaz mıydınız? Yapardınız, çok rahat yapardınız. 21/b’li ihaleler yapacağınıza, 21/f’li ihaleler yapacağınıza TOKİ konutlarını yapsaydınız. Niye yapmadınız bunları?” dedi.