“TARİHSEL BİR YAPI”

TARAFTAR GÖZÜYLE SÜPER LİG 12. HAFTA (8-10 Kasım 2024)

Spor 12.11.2024 18:36:00 0
“TARİHSEL BİR YAPI”

10 KASIM; sevgi, özlem ve minnetle...

“TARİHSEL BİR YAPI”

 

Hafta 10 Kasım haftasıydı. Son maç günü 10 Kasım, Pazar’dı...

Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü anma zamanıydı.

Bütün bir millet Ata’sını anarken stadyumlardaki “anma etkinlikleri” gerçekten dikkate değerdi.

Ata’mızı sevgi, özlem ve minnetle bir kez daha andık.

*** 

Ülkenin ilk takımı... “İngilizler gibi toplu oynayıp Türk olmayan takımları yenmek” için yola çıkmış bir kulüp...

Bu yolda amansız mücadeleler vermiş. Gün olmuş yenilmiş, gün olmuş farklı yenilmiş. Ama yılmamış, usanmamış, bıkmamış... Azim ve kararlılıkla yolculuğuna devam etmiş. 

Bu azim ve kararlılık ülke futbol tarihinin en büyük zaferini getirmiş ona. İlk ve henüz tek kupayı koymuş müzesine.

Tamam dememiş, Şampiyonlar Ligi takımı olmuş. Şampiyonlar Ligi başlangıç yıllarında hırpalanmış, örselenmiş... Ama asla pes etmemiş. Şampiyonlar Ligi’ne en çok katılan takımlardan biri olmuş. 

 

Bu kulüp, başkanlarının peşinden gitmemiş. Şampiyon olan başkanlarını bile yeri ve zamanı geldiğinde acımasızca eleştirmiş, değiştirmiş. 4 lig şampiyonluğu ve UEFA Kupası’nı kazandıran başkanını bile değiştirmekten kaçınmamış. Başarısız olan başkanlarını ise hiç tutmamış, çok kısa zamanda değiştirmiş.

Bu kulübün tartışmasız tek başkanı “kurucu başkanı” olmuş. Bu kulüp hiçbir zaman “başkanların takımı” olmamış. Taraftar hiçbir zaman “falan başkan, Cim Bom şampiyon” tezahüratları atmamış. 

Bu kulüp hem kendi hem de Türk futbolunun efsane teknik direktörünü bile değiştirmiş. Teşekkür edip yolları ayırmış. Yeni isimlerle yola devam etmiş.

Şampiyon teknik direktörlerini bile değiştirdiği zamanlar olmuş. 

 

Bu kulüp ilkleri ve “enleri” başarmış, rekorlar kırmaya doyamamış. Ama bu kulübün yıllarca şampiyon olamadığı zamanlar da olmuş. Çok kötü sezonlar ve puan cetvelinde küme düşme hattına yakın olduğu zamanlarda... 

Buna karşın bahane aramamış... Onu bunu suçlamamış... Sorunları kendi içinde aramış ve çözümü kendinde bulmuş. Bulduğunda; her seferinde “aslanlar” gibi ayağa kalkmış.    

 

Bu kulüp, çok sağlam temeller üzerine çok sağlam “Bir Yapı” inşa etmiş. 

“Bir Yapı” diyenler belki de haklı...

***

Tarafından şüphe edilmeyen ancak hakkaniyetli yorum ve değerlendirmeler yapan insanlar var elbette. Sevgili Nihat Kahveci bunlardan biri, belki de başta gelenlerden biri.

Sergen Yalçın var örneğin... Ne diyor Yalçın; en iyi kaleci kim? Muslera... En iyi stoper Sanchez... En iyi 6 numara Torreira. En iyi santrforlar Icardi, Osimhen... Daha ne olsun...

Ben tamamlayayım Sergen Yalçın’ı... En iyi Türk stoper Abdülkerim Bardakçı... Kaan Ayhan, Barış Alper Yılmaz görev adamları. Pozisyon bilgisi ve alan savunmasıyla Jakobs, en iyi 10 numaralardan biri Mertens... Büyüleyici performansıyla Sara. Mücevher gibi parlayan Yunus Akgün. Dahası Batshuayi, Ziyech, Kerem Demirbay, Berkan Kutlu, Jelert ve diğerleri. 

***

Bir Tottenham taraftarının sosyal medya isyanı; Osimhen çıkıyor, Icardi çıkıyor... Batshuayi giriyor. Kaç tane santrforları var bunların? 

***

Gazeteciler yerine “medyacılar” diyorum. Gazetecileri tenzih etmekle birlikte tabirimde haklı olduğumu düşünüyorum ve maalesef her geçen gün haklılığım tescilleniyor.

AZ Alkmaar-Fenerbahçe maçının otuzuncu dakikası falan. Ekrana Mourinho geliyor. Cezalı Portekizli tribünde... Sinirli bir şekilde oturduğu yeri terk ediyor ve bir daha ekrana gelmiyor. 

Gazeteciler olsa öğreniriz... “Sayın Mourinho’nun” bir sağlık sorunu mu var? Varsa geçmiş olsun deriz. Değil de takımına mı, oyuncularına mı kızdı? Bir daha geri geldi mi? Maçı tamamladı mı? Yoksa takımını yarı yolda mı bıraktı? Bilmiyorum, bilemiyorum...

Ancak “Sayın Mourinho” kusura bakmasın ya da baksın... Hiçbir teknik direktör Fenerbahçe’den büyük değildir. Fenerbahçe Mourinho’nun oyuncağı değildir. Fenerbahçe teknik direktörünün işi yapı, geçen seneki bilgiler, rakip teknik direktörler, rakip futbolcular ve medyacılar değildir. 

Fenerbahçe teknik direktörünün işi takımını en iyi şekilde hazırlamak, kadroyu yapmak, iyi oyun oynatmak ve başarıya ulaştırmaktır. 

Bu ülke ve Türkiye ligi de o kadar hafife alınacak bir lig değildir. Öyle olsaydı Portekizli Fenerbahçe’ye gelmezdi, gelmemeliydi.

Bu ülke Derwalller görmüş ülkedir. Bu ülke, Didiler, Löwler, Hiddinkler, del Bosqueler, Aragonesler, Rijkaardlar, Zicolar görmüş ülkedir.

Başta Popescu ve Hagi olmak üzere nice futbolcuları görmüş ülkedir. 

Sayın Mourinho, bu ligi, dolayısıyla bu ligde yer alan Fenerbahçe’yi ve bu ülkeyi hafife alma, aşağılama hakkınız yok. Hem de milyon avroları alırken. 

Sayın Mourinho, geçmişinize, kariyerinize saygımızı gösteriyoruz zaten; hiçbir teknik direktöre vermediğimiz unvanı size veriyor “sayın” diyoruz. Bir zamanlar dünyanın en iyi teknik direktörleri arasında yer aldığınızı da biliyoruz. Ama siz de bilirsiniz ki futbolda dün yoktur. Ama yarın... 

Böyle giderse siz de selefiniz Jesus gibi olabilirsiniz... Lütfen futbola odaklanın artık.

***      

Kulüp başkanlarına ve yönetimlerine... Sizlere akıl verecek bir durumda değilim, haddimi bilirim. 

Söylem, iddia ve isnatlarınızda sağduyuyu ihmal etmeyiniz.

Örneğin; o kadar çok “bir yapı” dediniz ki -altı da doldurulmadığından, sağlam bir şekilde desteklenmediğinden olsa gerek- artık bir yapı “espri” malzemesi oldu. 

Bir de kavgalarınızda, söylem ve demeçlerinizde “yönetimleri ve yöneticileri” muhatap alınız. Lütfen bütün bir camiayı hedef almayınız. 

Her evde, her yerde Fenerbahçeli, Beşiktaşlı, Galatasaraylı ve diğer takımlardan insanlar bir arada, birlikte yaşıyor. Onların arasında gerginlikler yaratmak -Allah korusun- ülkeye de çok büyük zararlar verebilir.

*** 

“Önce insan” diyen TRT, Şampiyonlar Ligi maçlarında görece önemsiz maçları büyük bir başarıyla seçiyor ve TRT-1’den onları veriyor. Önemli maçları ve “bizim çocukların” takımlarının maçlarını “tabii’den” veriyor. 

“Helal olsun vallahi” demekten kendimi alamıyorum fakat hakkımı helal etmiyorum...

 

AVRUPA MESAİSİ

KARTAL UÇMAYI BAŞARDI

Beşiktaş-Malmö: 2-1

Önce Beşiktaş çıktı sahaya. Şanssızdı Kartal, kanatları yoktu. Kanatsız uçmak henüz mümkün değildi. 

Şanslıydı Beşiktaş, Malmö tek kanatlıydı. Onların da sağ kanadı hiç çalışmadı.

İlk 20 dakika çok baskılı oynadı Beşiktaş ama üretemedi. Sonra Malmö daha iyi oynayan taraf oldu. 

Oyun Rashica’yı çağırıyordu. Bilmediğim bir sorun yoksa Bronckhorst geç aldı Kosovalıyı.

İlk devre Muçi hiç yoktu. Rashica’dan sonra sol kanada geçince etkili oldu ve golünü de attı. Ancak Arnavut ile taraftar arasında buzlar kolayına erimeyecek gibi. 

Rafa Silva takımın yine en iyisiydi ancak daha az koşmasının bir yolunu bulmak gerek. Çok yorulmayan ve sağlam kalan bir Rafa, ikinci devre de mutlak bir gol atardı. 

Maçın yıldızı Svensson oldu. Norveçli çok çalıştı, zor da olsa kanadını savundu, kritik müdahalelerde bulundu ve ilk golün güzel asistini yaptı.

İkinci golü, maçın en çalışkanlarından biri olan Semih Kılıçsoy attı. Ancak Semih çok çabuk ve daha basit bir şekilde oynamalı -hemen yanında örneği var; Rafa Silva- ve takımın bir parçası olduğunu asla unutmamalı. 

Kazanmak önemli ve iyidir. Ancak kazanılan maçların “okunması da” çok önemli. Okumamak sınıfta kalmaya neden olabilir.

 

AZ TOTTENHAM, ÇOK ŞANS

Galatasaray-Tottenham: 3-2

İlk kez bir Türk takımı, Premier Lig’in majör takımlarından birinin karşısında favori gösterilmişti. Hakkını verdi Galatasaray, oyuna çok iyi başladı muhteşem bir oyun oynadı. Rakibine bir pozisyonun haricinde hiç şans tanımadı. Bu oyunu 3 golle süsledi takım.

Yunus Akgün bir füzeyle perdeyi açtı. Tottenham eşitliği çabuk yakaladı ama Osimhen’in 2 golüyle Galatasaray devreyi 3-1 önde kapadı.

Galatasaray ikinci yarıya da aynı istek ve iştahla başladı. İnanılmaz fırsatları kaçırdı. 20 dakika süren bu bölümden sonra çok yüksek tempo takıma yorgunluk verdi. 60’ta 10 kişi kalsa da karşıda bir İngiliz takımı vardı. Galatasaray’ın yorgunluğundan yararlanan Tottenham, oyunu rakip yarı sahaya taşımayı başardı, bir de gol attı ama çok da etkili olduğu söylenemez. 

 

Maçın yıldızını seçmek zordu... Osimhen gerçekten başlı başına bir fenomen ama diğer sekiz oyuncu da harika oynadı. Kalan iki oyuncu Muslera ve Icardi oldu. Muslera’ya çok iş düşmedi. Yenilen 2 golde fazla yapacak bir şeyi yoktu. Gollerin haricinde İngilizlerin tek isabetli şutu vardı. Icardi faydalı olmasına karşın gününde değildi. Maçın son bölümünde sakatlanması çok büyük talihsizlikti. Geçmiş olsun diyor, acil şifalar diliyorum. 

 

Tottenham gerçekten çok şanslıydı. Osimhen 3 gol daha atabilirdi. Yunus Akgün hattrick yapabilirdi. Biraz gününde bir Icardi en az 2 gol atardı. Tottenham tarihi bir yenilgiyle sahadan ayrılabilirdi. 

 

Büyük tebrik ve takdiri hak eden Okan Buruk, bir rekor daha (Avrupa Ligi’nde en çok kazanan Türk teknik direktör) kırdı. Ancak bu tempoda bir oyunu Galatasaray 90 dakika sürdüremiyor ki bu çok da mümkün değil. Nitekim Kasımpaşa, Rigas, Elfsborg maçlarında kazanmayı hak etmesine rağmen beraberlikler aldı, zor kazandı. Galatasaray’ın bu ligde final hedefi varsa -ki olmalı ve var- acil çözüm bulunmalı.

 

İstatistik... Rakamlar bir maçta her şeyi anlatmayabilir ve mutlak galibiyet getirmeyebilir fakat sezonu belirler. Şampiyonluk ipini göğüsleyen takımlar en iyi istatistiklere sahip takımlardır. 

Galatasaray hem Süper Lig’de hem de Avrupa Ligi’nde bu istatistiklere sahip. Fakat bir de kötü istatistiği var. Kalesinde tehlike önlemede büyük sıkıntısı var takımın. 

 

MAÇ SAHADA KAZANILIYOR

AZ Alkmaar-Fenerbahçe: 3-1   

Alkmaar çok genç bir takım; çoluk çocuk dense yeridir. Kadro değeri yaklaşık 73,5 milyon avro... Teknik Direktör Maarten Martens 40 yaşında.

Fenerbahçe olgun bir takım. Kadro değeri yaklaşık 226 milyon avro. Başında bir zamanların en iyi teknik direktörlerinden biri ve savunmacı futboluyla başarılı olmuş Mourinho 61 yaşında. 

Temsilcimizin en önemli sorunu tempo. Oyunu çok yavaş oynuyor. Buna rağmen ilk devrede etkili oldu takım. Dzeko (2 pozisyon) ve Maximin ile net fırsatları da kaçırdı. Kalesinde pek sıkıntı yaşamadı, devre 0-0 bitti.

İkince devre daha cesur bir AZ Alkmaar vardı sahada. Ev sahibi öne de geçti, skor avantajını yakaladı. Fenerbahçe çabuk cevap verme şansını penaltı ile yakaladı ancak Yusuf en-Nesyri kötü bir vuruşla topu kaleciye teslim etti. Lakin, Dzeko’nun şahane asistinde golü atıp beraberliği getirdi Faslı.

Beraberliği yakalayan Fenerbahçe artık maçı kazanmalıydı... Değilse en azından 1 puanı kotarmalıydı. Ancak art arda gelen oyuncu değişikliklerinden sonra sahada ne yaptığını bilemez bir oyuncu grubu oluştu. İnanılmaz savunma hataları peş peşe geldi. Ev sahibi attığı 2 golle maçı 3-1 kazandı.

Burada Alkmaar takımının hakkını da teslim etmek gerek. Hollanda ekibi galibiyeti hak etti. Bunu benim görmemin bir önemi yok. Bunu Fenerbahçe ve Mourinho görmeli. Takım ve Portekizli bir an önce sahaya odaklanmazsa bir sezon daha hayal kırıklığı ile bitebilir. 

 

Fenerbahçe’de en iyi iki oyuncu Tadic ile Dzeko oldu. Tadic 35 ve Dzeko 38 yaşında. Diğer oyuncuların da daha fazla sorumluluk alması ve çaba göstermesi gerekir.

Maçın yıldızı TD Martens olurken Mourinho kesinlikle sınıfta kaldı.

 

Acun Ilıcalı, Fenerbahçe-Galatasaray (1-3) maçından sonra oyunu tamamen istatistik rakamlar üzerinden okumuş ve değerlendirmişti. Alkmaar maçı da benzer bir maç oldu ki Martens FB-GS maçının analizini yaptıklarını söyledi. Maçtaki tek fark Alkmaar’ın daha mütevazı ve zayıf bir takım olmasıydı.  

Bir öneri; Başkan Ali Koç, Asbaşkan Acun Ilıcalı ve Mourinho, Okan Buruk’lu Galatasaray’ın Fenerbahçe maçlarını izlesinler. Zannederim bazı şeyler değişecektir. 

 

Avrupa Ligi’nde zayıf takımlar olsa bile kolay maç yok. Bunu bütün temsilcilerimizin maçlarında görüyoruz, göreceğiz. 

Temsilcilerimizden Galatasaray hem Alkmaar hem de Malmö ile oynayacak. Sarı kırmızılılar bu maçlara favori olarak çıkacak fakat bu maçlar asla kolay olmayacak. 

Benzer maçlar Fenerbahçe ve Beşiktaş için de söz konusu.

 

08.11.2024/Cuma

Kasımpaşa-Kayseri: 1-2

Kasımpaşa Beşiktaş’ı iyi bir oyunla yenmişti. Kayseri ise Adana Demirspor ile berabere kalmıştı.

Kasımpaşa büyük maçları oldukça iyi oynarken evinde zorlanıyordu. Kayseri ise zor günler yaşıyordu.

Sinan Kaloğlu, daha baştan topu Kasımpaşa’ya bırakan bir planla (yüzde 68’e yüzde 32) takımını sahaya sürmüştü. Takım sahada bunu iyi uyguladı. 4 isabetli şuttan 2 gol çıkardı.

Ev sahibinde da Costa yoktu. Hajradinovic, Ben Ouanes yorgun göründü, ancak 2 isabetli şut atabildi takım.

 

09.11.2024/Cumartesi

Antalya-Bodrum: 3-2

İki eski takım arkadaşı Alex ve Volkan Demirel karşı karşıya geldi, Alex 3 puanı alan taraf oldu.

Başa baş geçen çekişmeli maçta Bodrum 1-0 öne geçti fakat Antalya geri dönerek skoru 3-1’e getirdi. Bodrum bu skora razı olmadı, ev sahibinin kalesini çok zorladı ancak baskıdan sadece 1 gol çıkarabilince maçı kaybetti konuk takım. Antalyalı Larsson güzel bir gol attı. 

Hatay-Gaziantep: 3-1 

Haftanın gerçek kaybedenlerinden biri Gaziantep oldu. Konuk takım iyi ve etkili bir oyun sergiledi; puan/puanları hak etti ama olmadı.

Hatay’ın ani ve hızlı ataklara rakip kaleye gitme planı verimli sonuçlandı, maçı ev sahibi kazandı.

Hatay’da kaleci Erce Kardeşler galibiyette önemli bir pay sahibi olurken Antepli Saborit haftanın şanssızlarından biriydi. İspanyol, boş kaleye atamağı topa en çok da kendisi şaştı herhalde.

Konuk takımın bir başka talihsiz ismi de Viyana oldu, oyuncu 81’de kırmızı kart gördü. 

 

Adana Demirspor-Eyüp: 0-1

Süper Lige çıktığı 2020’den bu yana en zor sezonunu yaşayan ev sahibi ligin dibine demirlemek üzere. Takım sezon başına göre daha iyi oyun oynamasına karşın sonuç alamıyor.

Eyüp, sonuç odaklı oyunda istediğini elde eden taraf oldu. Formda oyuncu Ahmed Kutucu, bu maçta da takımına 3 puan getiren golü attı.

 

ÇAY BAHÇESİNDE ŞENLİK

ÇAYKUR RİZESPOR AŞ-TRABZONSPOR AŞ: 3-1

Goller: Hadziahmetovic (45+10’), Akintola ((71’), Olawoyin (81’)/Visca (23’)

 

Maçın 45. dakikasında hakem, oynanmayan süre karşılığı 2 dakika ilave etti. Tam bu dakikada ev sahibi Rize golü attı. Ancak VAR incelemesi sürdü, sürdü, sürdü... 7-8 dakika süre sonra gol, ofsayt nedeniyle iptal edildi. Kronometre 45+8’i gösteriyordu ama henüz oynanmamış 2 dakika vardı.

Devrenin son atağında Trabzon savunmasının çıkarmak istediği top yayın sağında Hadziahmetovic’e geldi. Bosnalı topu uzak 90’a taktı.

Edin Visca’nın golüne bu golle cevap veren Rize devreyi 1-1 olarak belirledi.

 

İkinci devre çok daha iyi bir Rize vardı sahada. Fenerbahçe maçında iyi bir mücadele ve oyun ortaya koyan Trabzon’dan ise eser yoktu. Hal böyle olunca Karadeniz derbisini Rize kazandı.

Şenol Güneş’in takımında istek ve arzu da görünmedi. Ozan Tufan kayıpları oynarken takımın en iyisi Okay Yokuşlu oldu fakat o da Fenerbahçe maçı performansından uzak kaldı.

Rize, takım olarak iyiydi. İbrahim Olawoyin bu takımın önemli bir parçası olduğunu bir kez daha gösterdi. Hadziahmetovic takımın saha içi yönetmeni gibiydi.

 

Şenol Güneş için hava gittikçe kararırken İlhan Palut herhalde sezonun şu ana kadar en kıymetli ve keyifli maçını kazanmanın mutluluğunu yaşadı.

 

Göztepe-Konya: 2-0

Göztepe evinde etkindi fakat bu defa çok zorlandı. Maçın 90 dakikası da 0-0 bitti. Ev sahibi maçı 90 artılardaki 2 golle kazandı.

İyi bir direnç ortaya koyan Konya’nın bu maçtan galibiyetle ayrılması da kimseyi şaşırtmayacaktı. Yeşil beyazlılar puan hak eden bir oyun ortaya koydu.

Konya Teknik Direktörü Recep Uçar maçın en sinirli ismi oldu. Recep Hoca, öfkesinde haksız değildi ama yine de sakin kalması hem kendi hem de takımı için çok daha önemli.   

 

TOTTENHAM FATİHİ

GALATASARAY AŞ-SAMSUNSPOR: 3-2

Osimhen (3’ ve 55’), Batshuayi (85’)/Ntcham (50’-P), Bennasser (90+3’-P)

 

Ligin yenilgisiz lideri, Tottenham maçının verdiği özgüvenle çıktı takipçisinin karşısına. Günümüzde zaten kolay maç kalmamıştı. Oynanmamış olan her maç zordu. Bir de rakip sezonun flaş ekibi ikinci Samsun olunca daha da zordu. Maçın başlama saati 16.00’dı.

Ayrıca Samsun Başkanı Yüksel Yıldırım’ın demeçleri vardı. Başkan özellikle “Fenerbahçe medyasını” -başkanın kendi söylemi- hedefe almıştı. Fenerbahçe yönetimi de başkanın salvolarından nasibini almıştı. Yıldırım, bunlarla yetinmemiş ve “Galatasaraylı” olduğunu açıklamıştı. 

Şimdi; bir kulübün -organik- üyesi iken başka kulüplerde yöneticilik ve başkanlık yapanlar taraf olmuyordu bu ülkede...

Bir kulübün üyesi iken federasyonda yöneticilik ve başkanlık yapanlar taraf olmuyordu. Ama tuttuğu takımı açıklayan biri hedef olabiliyordu.

Yüksel Yıldırım, “sahada görürsünüz Samsun’u” demişti son olarak. 

 

Bütün bunlara karşın Galatasaray daha 3. dakikada Osimhen’in “kafa füzesiyle” öne geçince zor maç kolaya dönmüş oldu sarı kırmızılılar için. İlk devrede maç Osimhen ve arkadaşları ile Samsun maçına döndü. 

Samsun TD Reis’in planı neydi bilmiyorum ama 3. dakikada bu plan çöktü. Maç başında puan almak için gol yememesi gereken Samsun’un artık puan alması için en az bir gol atması gerekiyordu. Takım bu nedenle olsa gerek daha önde oynamaya çalıştı fakat başarılı olamadı. Konuk takım ilk devre Muslera’yı rahatsız edemedi.

Maç bu şekilde bitse idi muhtemelen çok ilginç ve zorlu açıklamalar gelecek, Yüksel Yıldırım ithamlara maruz kalacaktı. 

 

İlk devrede Galatasaray önde oymamış ama tempoyu fazla yükseltmemişti. Osimhen ve Torreira haricindeki oyuncular önceki maçlarına göre vasat bir oyun sergilemişti. 

Samsun’da rakip kalede etkili olamamıştı.

 

İkinci devrede Samsun’un tek hedefi Muslera’nın kalesi oldu. Pozisyon üretmekte zorlansa da konuk takım 50’de skoru eşitlemeyi başardı. Hakem kimsenin beklemediği şekilde penaltıyı çaldı, Muslera sarı kart gördü. Ntcham temiz bir vuruşla penaltıyı gole çevirdi.

Tribünlerdeki ve ekran başındaki Galatasaraylılara “endişelenme hakkı” tanımadı ev sahibi; sahaya “Tottenham ruhu” geldi. Tempo inanılmaz yükseldi, oyun Samsun ceza sahasına yıkıldı. Dönen toplar alındı ve Samsun’da olsa dayanılamaz bir baskı kurdu ki İngilizler de dayanamamıştı.

“Galatasaray Hava Kuvvetleri” generali Osimhen ikinci kafa golünü attı. Bu periyotta Cim Bom, farka gidebilecek tehlike ve pozisyonları yarattı. 

Bunlardan birinde haftanın -yılın pozisyonuna da aday- pozisyonu yaşandı. Ceza sahasında Messivari bir çalım atan Sanchez’in topu savunmadan döndü. Dönen topa Abdülkerim Bardakçı muhteşem bir röveşata vuruşu yaptı, top direkten döndü. Dönen topa bir röveşata da Sanchez’den geldi, top üstten auta gitti. Spiker “aman Allah’ım ne oluyor” dedi ve hemen akabinde beni maruz görün lütfen ama sahada böyle bir pozisyon ne kadar yaşanabilir ki ile pozisyonu tamamladı. 

Osimhen’in röveşata golünden sonra sanırsın memlekette herkes röveşatacı oldu.

 

Bu baskıyı atlatan Samsun 65’den sonra daha etkili oldu. Zaman zaman Muslera ve Galatasaray savunmasına zor anlar yaşattı konuk takım. Ancak Galatasaray savunması çok net pozisyon imkânı tanımadı rakibe. Yine de 2-1’lik skor her an 3-1’e veya 2-2’ye dönebilirdi.

 

Icardi’nin yokluğunda Batshuayi oyuna 75’te girdi. Ardından Hakim Ziyech (82’) oyuna dahil oldu. Bu ikiliden Ziyech’in “al da at” dediği pasta Belçikalı golü attı, takımını rahatlattı. 

Batshuayi “her eve lazım” biri gibi... Giriyor ve golünü atıyor. Geçen sene de Fenerbahçe’de atmıştı böyle.

 

Maç bitti sanılırken 90 artılarda bir penaltı daha çaldı hakem. Böylece Galatasaray, kalesine en çok penaltı atılan takım sıralamasında da (5 penaltı) lider oldu. Bu defa topun başına gelen Bennasser de Muslera’yı mağlup edip skoru belirledi: 3-2.

 

Son zamanların talihsiz ismiydi Muslera... Bu maçta da sadece bir önemli kurtarış yaparken yine 2 gol yemiş oldu. 

Maçın bir önemli istatistiği “rakip ceza sahasında topla buluşma” oldu. Galatasaray önceki maçlarına göre rakip ceza sahasına daha az girdi. Fenerbahçe, Beşiktaş ve Tottenham olmak üzere Samsun herhalde Galatasaray ceza sahasında en fazla topla buluşan takım oldu.   

 

Galatasaray’da Jakobs maçı tamamlayamadı, devre arasında çıktı. Maçın yıldızı Osimhen olurken Torreira yine aynıydı.

Samsun orta sahası (Ntcham-Bennasser) yenilen 3 gole rağmen yine etkiliydi. Dimata ve Bola ikilisi, Barış Alper Yılmaz’ı ve Galatasaray sağ kanadını oldukça zorladı. Günün bir şansızı da Samsun kalecisi Okan Kocuk’tu... 4 şutu kurtaran Okan, ikinci golde topu elinden kaçırdı.

 

Okan Buruk, galibiyet çetelesinde bir çentik daha atarken kazanmak Galatasaray’ın “oyun karakteri” oldu. 

Thomas Reis, bütçe ve zorluklara rağmen sahaya nasıl iyi bir takım çıkarmanın örnekliğini verdi.   

        

İkinci yarısıyla maç haftanın maçı adayı olmayı hak etti. Daha iyi bir hakem yönetimiyle futbolseverler çok daha iyi bir maç seyretmenin keyfine varabilirdi. Topun oyunda kaldığı süre maalesef 42 dakika civarındaydı.

 

Osimhen’in gol sonrası “Icardi forması” ile sevinmesi kayda değerdi.

 

RAKİP EKSİLMEYİNCE...

RAMS BAŞAKŞEHİR FK-BEŞİKTAŞ AŞ: 0-0

 

Kötü oynarken kazanmak iyidir ve bazen çok gereklidir. Kötü oynarken kazanmak büyük takım refleksidir. Nitekim Beşiktaş bunu Lyon ve Malmö maçlarında başarmıştı.

Ancak kötü oyunla sürekli kazanmak asla mümkün olmuyor, olamıyor. Futbolun doğası böyle bir şeyi kabul etmiyor.

 

Takılmamak... Klasik sözdür; futbolda dün yoktur. 

Dolayısıyla dün’e takılmamak önemli ve gerektir. Oysa Beşiktaş camiası Galatasaray ve Kasımpaşa maçlarına fena halde takılmıştı; Galatasaray 9, Kasımpaşa 10 kişi kalmalıydı...

Eskiden mefhumu muhalif denirdi. Sözü tersten ya da karşıtından okumak manasında... Bu söz mefhumu muhalifinden okunduğunda Beşiktaş 11’e 11 oyunda kimseyi yenemez manası çıkabilir.

Futbolcular arasında da kaybedilen maçlardan sonra çok kullanılan önümüzdeki maçlara bakacağız cümlesi de bir gereği ifade eder aslında... 

Elbette hak aramak ve uğranıldığına inanılan haksızlıklara karşı çıkmak bütün başkanların ve yöneticilerin işidir. Lakin Beşiktaş acilen önüne bakmak zorundadır. Değilse bir sezon daha çok erken sona erebilir.

 

Taraftar değilsen maç, haftanın en sıkıcı maçları listesinde başta yer alır. 

Ev sahibi Başakşehir, bu maçta, topa sahip olma kriterinden fazlasıyla uzak kaldı. Beşiktaş ciddi anlamda topla daha fazla oynayan takım oldu. 

Ancak her iki takım da tehlike ve pozisyon üretmek konusunda başarılı olamadı. Maç, karşılıklı birer isabetli şutla; toplamda 2 isabetli şutla tamamlandı.

Beşiktaş rakiplerinin kazandığı haftada 2 puan kaybı daha yaşadı. Bu defa gündemde kırmızı kart yoktu fakat “verilmeyen penaltı” ağır sorun olarak gündeme girdi. 

 

Yenilmemeyi önceleyen iki teknik direktör belki bunda başarılı oldu fakat futbolseverler “kaybetmekten” kurtulamadı... 

  

SİZ NEREDEYDİNİZ?

FENERBAHÇE AŞ-NET GLOBAL SİVASSPOR: 4-0

Samet Akaydın (24’), Tadic (54’-P), Amrabat (82’), Saint-Maximin (90+4’)

 

Fenerbahçe başlama düdüğüyle birlikte rakip sahaya çöktü adeta. Daha bir dakika dolmadan rakip kalede iki önemli tehlike yarattı.

Bu iki fırsatla birlikte tribünler coştu, takım daha da hırslandı. Bu sezon şimdiye kadar görmediğimiz bir biçimde yüksek tempo ile oynadı Fenerbahçe.

Yüksek tempo ve önde baskı yeterince tehlike ve pozisyon da getirdi. Sivas, bu oyuna neredeyse hiç cevap veremeyince tek taraflı bir müsabaka kayıtlara geçti Kadıköy’de.

 

Oyun ve tempoya rağmen gol bulmakta zorlandı ev sahibi. Devrede tek gol, bir savunmacıdan, uzun zaman sonra ilk 11’de yer alan Samet Akaydın’dan geldi. 

 

İkinci devrede de aynı oyun vardı fakat bu defa Fenerbahçe daha üretkendi. Bu devrede atılan 3 golle sarı lacivertliler maçı 4-0 gibi farklı bir skorla kazandı. Daha fazlası da olabilirdi.

 

Sivas taraftarı Rey Manaj için “senden bir tane daha yok” diyordu... Gerçekten de öyleymiş. Manaj olmayınca sahada Sivas’ı bulmak, görmek pek mümkün olmadı. Kaldı ki Manaj’ın yerine oynayan Koita -özellikle ilk yarıda- fena bir performans sergilemedi. Ama kendisine yardımcı olacak bir arkadaş bile bulamadı.

 

Mourinho, bu maçta da cezası nedeniyle tribündeydi. Ama takım tempolu oynayabileceğini gösterdi. Geçen sezon ki Fred etkisini devralan Amrabat bu maçın tam anlamıyla yıldızıydı. Faslı şahane oyununu güzel bir golle süsledi. 

Ev sahibinde herkes görevini yaptı. Maç boyunca Livakovic’e bir kez etkili ve isabetli şut atıldı.  

 

Bu hafta maç yazılarımda hakemlere ve hakem yönetimlerine yer vermedim. Maç yönetimleri gerçekten bir maç hariç hemen hepsinde maalesef kötüydü. Bazı maçlarda çok kötü yönetimler sergilendi. Majör hatalar yapıldı. Aynı maç içinde birbiriyle çelişen kararlar verildi.

Hakem yönetimlerinin kötü oluşu sanki organize gibi... Kötü yönetim sanki standart oldu. 

TFF ve MHK’nin sessizliği de şaşırtıcı. Düzelmeye dair umutlar da her geçen gün azalıyor. 

 

Haftanın maçı;

Galatasaray-Samsun (3-2)

Haftanın takımı;

Rizespor

Haftanın futbolcusu;

Osimhen (GS)                                                                  

Haftanın performansları;

Amrabat (FB), Hadziahmetovic (Rize), Torreira (GS), Erce Kardeşler (Hatay)

Haftanın golü;

Yunus Akgün (GS, Tottenham’a)

Haftanın güzel golleri;

Hadziahmetovic (Rize), Amrabat (FB), Osimhen (GS)

Haftanın asisti;

Torreira (GS)

Haftanın hakemi;

Cihan Aydın (Hatay-Gaziantep)

(UEFA listesinden çıkarılan Cihan Aydın’ın haftanın hakemi olması da başlı başına ilginç)

Haftanın pozisyonu;

Sanchez çalımı-Abdülkerim Bardakçı ve Sanchez röveşataları

Haftanın söylemi;

Mete Vardar (BJK Yöneticisi): ... Şu maçın hakemi olsam, evime gidip çocuklarımın yüzüne bakamam. Çocuğu olsam bu hakemin, yüzüne tükürürdüm...

Muslera (GS): ... 4 ay önce gelmiş bir teknik direktör birçok şey söylüyor, Türk futbolunu kötülüyor. İstemiyorsa gidebilir...

Mert Hakan Yandaş (FB): ... Bizim hocamız hakkında konuşmasın. Bizim saha içinde mücadelemizi artırmamız gerekiyor. Herkes kendi kapı önünü temizlesin. Oralara girersek mahcup olurlar...

Erman Toroğlu (Geçmişten bir hatıra anlatırken Acun Ilıcalı örneği verirken): ... Türkiye’de kimse haddini bilmiyor hoocaaammm... 

Haftanın talihlisi;

Batshuayi (GS)

Haftanın talihsizi;

Saborit (Gaziantep)

GÖZE TAKILANLAR;

*Gencecik adamlar... Top oynuyorlar, ter akıtıp emek veriyorlar. Adrenalin en yüksek safhada. Yine de maç sonu yorumlarında sakin kalıp makul konuşuyorlar.

Taraftar... Futbol sektörünün en fedakâr unsuru. Hemen her gruptan; eğitimli eğitimsiz... Zengin fakir... Genç ihtiyar... Küfür, koro halinde küfür ve sahaya atılan maddeler kabul edilir değil fakat genel çoğunluk sakin ve makul.

Başkan ve yöneticiler. Genellikle eğitimli, zengin insanlar. İş güç sahibi ve popüler insanlar. Yaşını başını almış insanlar. Buna karşın asla sakin ve makul değiller. Dillerinde hiç kemik yok...

Türk futbolunun en önemli sorunları listesi; başkan ve yöneticiler/medyacılar/TFF ve MHK ile hakemler...

*Hücum faulü... Süper Lig’de hücum faulü hakemlerin kurtarıcısı oldu. Sıkıntılı bir pozisyon olduğunda, hücumcuların savunmacılara en küçük temasında hakemler hemen hücum faulü kararı veriyor. Oysa tersinde savunmacıların, hücumculara çok daha ağır ve zorlu müdahalelerini görmezden geliyorlar.

*Nestor Fernando Muslera Micol... 14 yıldır Türkiye’de... Artık bizden biri denilse yeridir.

Uruguaylı 14 yılda 17 kupa kazandı. Türkiye’de daha fazla kupa kazanan biri var mı bilmiyorum ama herkese nasip olmaz. 

Bunun yanı sıra arkadaşlarına, rakibe, seyirciye ve ülkeye saygı duyan biri. Bir beyefendi. Sahada tam bir centilmen. Herkes sevmez ama övgü ve takdirini esirgeyen -bir kişi hariç- bir Allah kulu çıkmaz herhalde. 

Ancak Muslera bu sezon biraz gergin ve sinirli. Nitekim hiçbir sezon başlangıcında bu kadar kart görmemiştir Uruguaylı. Belli ki biraz sakinlik gerek...

“Bir kişi hariç” derken yanlış anlaşılmasın. O bir kişi, alt ligden bir oyuncu. Türkiye Kupası maçında Muslera ile olumsuz diyaloga girmişti. Hafızamı zorlasam ve/veya internette bir araştırma yapsam ismini çıkarabilirim fakat gerek görmedim. 

*Fenerbahçe Asbaşkanı Acun Ilıcalı, “hakemleri ya da ‘Trio’yu’ izleyin dedi mi?

GÖZE BATANLAR;

*Deveye sordum, boynun neden eğri dedim. Sen kendine hiç bakmıyorsun galiba, senin neren doğru ki dedi...

 

Haber-Yorum: Yüksel DURAK

 


Anahtar Kelimeler: “TARİHSEL
Salı 11.1 ° / 3.2 °
Çarşamba 10.7 ° / 3.8 °
Perşembe 10.5 ° / 6.1 °