Türktekin, 8 Mart’ın, kadınların yüzyıllardır süregelen hak, eşitlik ve adalet mücadelesinin bir sembolü olduğunu belirterek, bu mücadelenin sadece kadınların değil, tüm insanlığın ortak davası olduğunu vurguladı. Kadınların özgür, eşit ve güvenli bir yaşam hakkı için verdikleri bu mücadelede, toplumun her kesiminin sorumluluk alması gerektiğinin altını çizdi.
Türktekin mesajında şunları kaydetti:
KADIN HAKLARINI SAVUNMAK HEPİMİZİN SORUMLULUĞUDUR
Bugün, Dünya Kadınlar Günü'nü kutlarken, ülkemizde kadınların toplumsal, ekonomik ve siyasi hayatta karşılaştıkları zorlukları ve eşitsizlikleri bazı veriler ışığında bir kez daha hatırlatma gereği duyuyoruz. Kadınların haklarını savunmak, onların sesini duyurmak ve eşitlik mücadelesine destek olmak, hepimizin ortak sorumluluğudur. Zira kadın mücadelesi yalnızca kadınlar adına değil, tüm insanlık adına verilen bir mücadeledir. Kadınların toplumda güçlenmesi; adaletin, kalkınmanın, daha güçlü aileler kurmanın ve insanlık onurunun teminatıdır.
CİNSİYET EŞİTLİĞİ KARNEMİZ ZAYIFLARLA DOLU
Küresel Toplumsal Cinsiyet Uçurumu Raporu'na göre, Türkiye 146 ülke arasında 129. sırada yer alıyor. Üstelik bu eşitsizlik gittikçe daha da derinleşiyor. Bu durum, kadın-erkek eşitliği konusunda kat etmemiz gereken çok uzun bir yol olduğunu gösteriyor. Kadınların eğitim, istihdam ve karar alma mekanizmalarına daha fazla dahil edilmesi, eşitlik mücadelesinin temel taşlarından biridir. Ancak iktidarın bu yöndeki söylemlerinin hamasi söylemlerden öteye gitmediğini görüyoruz.
KADINLARIN YAŞAM HAKKI DAHİ KORUNAMIYOR
2024 yılında en az 394 kadın erkekler tarafından öldürüldü ve 259 kadının ölümü "şüpheli" olarak kaydedildi. Bu veriler, kadına yönelik şiddetin önlenmesi ve kadınların yaşam hakkının korunması için daha etkin politikaların uygulanması gerektiğini açıkça gözler önüne seriyor. Buna rağmen iktidar, "daha iyisini yapacağız" diye İstanbul Sözleşmesi’nden çekildiği halde, bu kez de 6284 sayılı yasanın içini boşaltmaya çalışıyor. Kadına yönelik şiddet, insan hakları ihlalidir ve hiçbir gerekçeyle normalize edilemez.
KADINLARIN GELECEĞİ ÜLKENİN GELECEĞİDİR
Türkiye’deki 15-24 yaş grubundaki gençlerin %29.8’i ne eğitimde ne de istihdamda yer almıyor ve kendine bir gelecek kuramıyor. Ancak her 100 kadından 31.6’sı çalışma yaşamında yer bulabilirken, her 100 erkekten %65.7’si çalışıyor. Yani kadınların iş gücüne katılım oranı erkeklerin yarısından bile daha az. Kadınların iş gücüne katılım sağladığı alanlarda cinsiyete dayalı ücret farkı ise, lise düzeyinde %16.7. Bu oran eğitim düzeyi yüksek olan kadınlarda daha da artıyor. Bu oranlar, kadınların işe erişim, ilerleme ve ödüllendirme konularında büyük eşitsizliklerle karşı karşıya olduklarını, toplumsal ve ekonomik yaşama katılımlarını artırmak için ciddi adımlar atılması gerektiğini ortaya koyuyor. İktidar ise, bu durumu düzeltecek etkin kamu politikaları ortaya koymak yerine, "doğurganlık oranı düşüyor" gerekçesiyle gençleri evlenmeye ve bakamayacakları sayıda çocuk yapmaya teşvik ediyor. Oysa Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının verilerine göre, yeterli bakım alamayan çocuk sayısı 169 bine, sokaklarda çalıştırılan çocuk sayısı ise yaklaşık 50 bine ulaşmış durumda.
YOKSULLUK EN ÇOK KADINLARI VURUYOR
Ülkemizde tek yetişkinin bulunduğu yoksul hanelerin %80’inde kadınların yaşadığını görüyoruz. Yani yoksulluk da en çok kadınları vuruyor. Salt bu veri dahi, kadınların erken yaşta ekonomik bağımsızlıklarını kazanması ve yoksulluk döngüsünden kurtulması için desteklenmesi gerektiğini açıkça ortaya koyuyor.
Yoksulluğun kadınların omuzlarına yüklediği ağır sorumluluklar, bireysel mücadelelerle aşılamaz.Bu konuda iktidarın güçlü, kararlı ve büyük bir çaba ortaya koyması gerekiyor.
KADIN LİDERLİĞİ VE TEMSİLDE ADALET
Ülkemiz, 1935 yılında kadın vekil oranı (%4.5) ile dünyada ikinci sıradayken, şu an ilk yüze bile giremiyor. 2024 TÜİK verilerine göre kadın milletvekili oranımız %19.9. Doksan yıldır hiç kadın milletvekili çıkartamadığımız hâlâ 17 ilimiz var. 2023 verilerine göre, OECD ülkeleri içinde kadın vekil oranında Türkiye sondan üçüncü sırada, kadın bakan oranında ise 42 ülke içinde son sırada. Kadın muhtar oranı ve ilçe belediyelerinde kadın başkan oranı son seçimlerde kısmen artmış olsa da, hâlen olması gereken seviyeden çok uzak.
Öte yandan, SPK’nın "yönetim kurullarında kadın üye bulunması" yönündeki tavsiye kararının üzerinden tam 13 yıl geçmesine rağmen, Türkiye’de Yönetim Kurullarında Kadın Raporu’nun 2024 rakamları, tüm BIST şirketleri içinde 191 şirketin yönetim kurulunda hâlâ hiç kadın üye olmadığını gösteriyor. Bu oranlar,ülkemizde kadınların fırsat eşitliğinden ve temsilde adaletten halen ne kadar uzak olduğunu ortaya koyuyor.
EŞİTLİK BİR TERCİH DEĞİL, ZORUNLULUKTUR
Cinsiyet eşitsizliğini sona erdirmek; kadınları güçlendiren politikaları hayata geçirmek ve kadınların güvenliğini sağlamak, bir seçenekten öte zorunluluktur. Gelecek Partisi olarak bizler, her kadının yaşamın her alanında erkeklerle eşit koşullarda ve dayanışma içinde, insan onuruna yakışır bir yaşam sürmesi için mücadele etmeye devam edeceğiz.
Kadının sesi yalnızca evde değil, meclislerde, yönetim kademelerinde, toplumdaki tüm karar mekanizmalarında yükselmelidir!
Kadınların sürdürülebilir bir kalkınmanın ve geleceğin taşıyıcıları olduğuna inanıyor; kadın-erkek omuz omuza, eşit ve adil bir Türkiye inşa edebilmek özlemiyle, tüm kadınların Dünya Kadınlar Günü’nü kutluyoruz.
Gelecek Partisi Genel Başkan Yardımcısı
İnsan Hakları Başkanı
Av. Meryem Türktekin
