Göktan Ay


"100. Yıl Marşı ve Ender Eroğlu (Norm Ender)"

Müzik insanlarımızın çoğu söyler ya da çalar… Yazanlar çok azdır. Akademisyenlerimiz de sadece ünvan almak için istenen belgeleri tamamlamak için; yazar, çizer, bildiri sunar, unvan aldıktan sonra yazmayı bırakırlar. Zaten çoğunun da kitabı/eseri maalesef yoktur.


Müzik insanlarımızın çoğu söyler ya da çalar… Yazanlar çok azdır. Akademisyenlerimiz de sadece ünvan almak için istenen belgeleri tamamlamak için; yazar, çizer, bildiri sunar, unvan aldıktan sonra yazmayı bırakırlar. Zaten çoğunun da kitabı/eseri maalesef yoktur.

Antalya’da oturan değerli dostum M.E.Akan ise entelektüel bir insan. Çok okuyor, araştırıyor, yazıyor. Sohbetlerine doyum olmuyor. Aşağıda ki yazısını da okurlarımla paylaşmak istedim.

 

Ender Eroğlu'nun (Norm Ender) bestelediği 100.yıl marşı, aynı amaçla bestelenen bütün marşların üstünde bir yere oturdu.

Bu marş, çoğu -ben bilirimci- bestecinin hesap etmekten çok ama pek çok uzakta oldukları 'halk' faktörünün ne kadar önemli olduğunu bir kez daha vurgulamış oldu.

Özel ve resmi kurumların bilhassa 100.yıl -dayatma- marşlarına halk dayanamadı ve sonuçta onlarca piyasaya sürülen marşın içinden bir tanesi taht sahibi oldu.

Hiç bir yarışmaya ve kurum şemsiyesi altına girmemiş olan marş, ezgi ve sözleriyle sokakta öylesine yürüyen insanların bile mırıldandığı bir marş haline büründü.

İki gün önce, marşın 2025 yılında MEB müfredatına dahil edileceği haberi basına düştü.

Bu haber şaşırtıcıydı. Müzikçi dostlarım farklı şekillerde düşünüyor olabilirler fakat bendenizin şaşırma sebebi MEB'in 'doğru' diye nitelediğim bir kararın altına imza atmış olmasıydı. Bu 'doğru'nun doğru olmasının altında pek çok sebep yatıyor. Üstelik bendenizin sahip olduğu müzik müfredatına da aykırı 'gibi' duruyor. Ve bunlara rağmen, bile isteye, sevinçle 'doğru' diye niteliyorum.

Neredeyse 90 yıldan bu yana cılkı çıkarılmış gerekli-gereksiz prozodi feryatlarının artık insanı sıktığı bu devir içinde son yirmi sene içinde köpüren 'rap müzik' fırtınası; klasik eserlerde prozodik yaklaşım, türkü prozodisi, marş prozodisi, mana prozodisi gibi bin bir parçaya bölünerek

iğdiş edilmiş prozodik anlayışın artık çok hassas ve ön yargıdan uzak bir şekilde ele alınması gerektiğinin büyük ipuçlarını veriyor.

Ayrıca bestelenen bir ezginin;

- Eğer bir orkestrasyona tabi tutulacaksa nasıl bir orkestrasyonla eserin ele alınacağının,

- Bestelenen eser türüne göre insan seslerine hangi çalgı aletleriyle eşlik edilmesi gerektiğinin,

- Hangi çalgı aletlerinin dominant olması gerektiğinin,

- Sözlü eserlerde 'söz' yazımında hitap edilen hedef kitle doğrultusunda kolay anlaşılır olması gerektiğinin,

Çok çok büyük bir özenle ele alınması gerektiğini ayrıca vurgulamış oldu.

Eroğlu bir rap müzik besteci ve icracısı. Türkiye'de bilhassa 1990'lardan itibaren keskin bir yükselişine şahit olduğumuz rap müzik, 'yüksek sanat' eserlerinin sergilendiği bir saha olmaktan daha çok 'işlev'le göze çarpan bir müzik türü. Hedefe büyük şiddetle fırlatılan bir ok misali yazılan/söylenen sözlerin taşıyıcısı ve sözün dominantlığını kabulle geliştirilen ritmik/melodik yapı bana kalırsa…

Eroğlu'nun hayatında ilk kez bestelediği marş türündeki bir eserde böylesi bir başarı yakalamasının en büyük amilidir. (Başarı deyince, aman dikkat buyurunuz 'MEB müfredatına dahil olmak'tan bir başarı

diye bahsetmiyorum, milleti bir araya getirip, bir arada tutarak aynı ezgiyle aynı sözleri söylettirebilme başarısını kastediyorum. Marşın işlevi de budur. Aynı amaç doğrultusunda bir araya gelen insanların,

aynı ezgiyle aynı sözlerle, aynı duygu ve düşüncelerde birleşmesi...) Zaten çeşitli amaçlarla bestelenen marşların (milli marşlar, yürüyüş marşları, cenaze marşları vs) bir kısmı adeta rap nüvesi barındırır.

İşlev tarafında marşı rapten ayıran farkların önemlilerinden birisi şu olsa gerektir: rap bireyin dile getirişine, marş ise bir araya gelmiş bireylerin hep bir ağızdan dile getirişlerine aracılık eder.

Mehmet Akif'in "Allah bu millete bir daha İstiklal Marşı yazdırmasın" söz ve duasını herkes bilir. Çünkü bir kısım marşlar ancak ve ancak belli bir duygu ve düşünce altında kaleme alınmışlardır.

Hayali istiklal olan bir milletin İstiklal Marşı da elbette bu hayalin gerçekleşmesiyle, Mehmet Akif elinden adeta 'bir destan' hüviyetiyle çıkmıştır. (Besteden bahsetmiyorum)

Hal böyle olunca dillere pelesenk bir 100. yıl marşının, protest olmanın ne olduğunu çok iyi bilen bir rapçinin elinden çıkması şaşırtıcı değildir. Zira karmakarışık duygu ve düşünceler içinde

istiklali zaten hazır bulup cebinde sürekli taşıyan kişilerin farkındalığını bir protest müzikçi cepte hazır taşıyanlardan çok daha iyi anlar ve müzikle anlatabilir düşüncesini taşımaktaydım. Eroğlu bunun ispat

nüvesini oluşturdu.

Müzikte işlev hele hele 'marş' gibi konularda asla çöpe atılacak bir konu değildir ve bir Türk hiç bir zaman bir başka bestecinin yaptığı gibi Cumhuriyetin 100. yıl marşını "lay lay lom" şeklinde ne görmek ne de duymak ister.

Bu konularda tartışılmaz doğru diye bir şey yoktur. Elbette farklı farklı görüş sahipleri vardır ve olacaktır. Benim en çok merak ettiğim, Eroğlu'nun bu konulardaki düşüncesinin neler ve nasıl olduğudur. Bir gün bir yerlerde karşılaşırsak ömrümde ilk defa bir rapçiyle konuşmuş olacağım galiba.

Eroğlu'nu (Norm Ender) bu başarı ve şu ana kadar göstermiş olduğu tevazu sebebiyle tebrik etmek gerekiyor.

Ümidim azdır fakat yok değildir; ümit ederim ki MEB, tüm okul çocuklarını aynı dilde, aynı ezgide, aynı sözlerde buluşturarak bir arada tutmayı becerebilir. Ya değilse önümüz öyle pek aydınlık görünmüyor...

Dr. Mehmet Emin KAKAN / Antalya, 12 Aralık 2024, 16.03

 

Eroğlu'nun bestelediği 100. yıl marşı için link:

https://youtu.be/G7e2KlYbFa0?si=nSJHvv_XulDHFfMt