Ali İhsan Dilmen


15 TEMMUZ BAYRAM MI?

“15 Temmuz Milli Birlik ve Demokrasi Bayramı” ilan edildiğinde buna itiraz etmiş ve “Bekleyelim bakalım, millet bu konuda nasıl bir yol izleyecek, yıldönümlerinde meydanlarda bu günü kutlayacak mı görelim, bu işi devlet yerine sivillere bırakalım” demiştim.


2.Dünya savaşında Hitlerin emirlerini harfiyen yerine getiren Alman Nazi subayı Adolf Eıchman'ın İsrail ajanları tarafından kaçırılıp İsrail’de yargılandığı süreci anlatan “Kötülüğün Sıradanlığı” isminde bir kitap var, sonradan film de çekilmiş.

Yahudi bir akademisyen olan Hannah Arendt ülkesinde yapılan bu yargılamayı sorguluyor ve toplum tarafından bu sebeple dışlanıyor, yalnızlaşıyor.

Biz de olsa neler yapmazlardı o akademisyene.

Sadece toplum vicdanında değil mahkemelerde de süründürülür, hapislere atılırdı.

Henüz tüm yönleri ve boyutlarıyla ortaya çıkmayan, o gece bombalanan meclisin araştırmasına cevap bile vermeyen, olayın aydınlanması için katkı sunmayan, ama bol bol nutuk atan siyasetçiler ve onların ağzına bakanlar, söylediklerini, buyruk kabul eden ve asla sorgulanmaz doğru kabul edenler, bayram ilan edilen bugünü büyük bir iştahla 

kutlama telaşındalar ve adını da “Milli Birlik ve Demokrasi” bayramı ilan ettiler, şevkle kutluyorlar.

Hem de, o felaket gecesinde ve sonrasında ülkede yaşananlar, toplumda oluşan adaletsizlik duygusuna ve yine o gece üzerinden ülkede kurulan otoriter yönetimin sebep olduğu kutuplaşma ve ayrışmaya rağmen..

Aklıma, 1960 darbesi, ülkede işlenen hukuk cinayetleri, toplumsal kırgınlıklara rağmen darbeciler tarafından ilan edilen “27 Mayıs Demokrasi ve Hürriyet Bayramı” geldi.

Ne garip bir tecellidir ki, darbeciler tarafından ilan edilen o bayram yine bir başka darbeci generaller tarafından bayram olmaktan çıkarıldı.

“15 Temmuz Milli Birlik ve Demokrasi Bayramı” ilan edildiğinde buna itiraz etmiş ve “Bekleyelim bakalım, millet bu konuda nasıl bir yol izleyecek, yıldönümlerinde meydanlarda bu günü kutlayacak mı görelim, bu işi devlet yerine sivillere bırakalım” demiştim.

Şimdi bu kutlamalar devlet emriyle ve taraftarları katında kutlanıyor ama bu bayram milletin tamamı tarafından kabul edilmiş görünmüyor.

Nedeni ise gayet açık.

Öncelikle bu kalkışma sonrasında özgürlükler artmadı, demokratik düzen güçlenmedi, aksine otoriterleşme arttı.

Otoriterleşme İle birlikte hukuksuzluk, yolsuzluk, yoksulluk arttı.

Gelir adaleti bozuldu, toplumda huzursuzluk çoğaldı, ayrışma belirgin ve tolere edilme sınırlarını aştı, hoşgörü azaldı, öfke çoğaldı..

Öyle ki, iktidar yapılan iki seçimden sonra “Yumuşama” mesajları vermek zorunda kaldı.

Ülkenin içine girdiği “Karanlık tünelden” çıkması için iğneden ipliğe vergi ve zamlar tek çare olarak görülür oldu.

Onüç yıldır artarak devam eden Suriye ve göçmen, mülteci, sığınmacı sorununun çözümü için halkının üzerine bomba yağdıran Eset'in kapısında adeta, “yalvar yakar bir halde” randevu talep ediyor, nostaljik, duygusal çağrışımlarla dostluk eli uzatır hale geldik.

Ne tesadüftür ki, bütün bunlar 15 Temmuz kalkışması ve akabinde kurduğumuz Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi sonrasında oldu.

Süreç ile ilgili takdiri vicdan ve iz'an sahibi insanlara bırakıyorum.