Onun adını ilk defa Hareket dergisinde gördüğümü hatırlıyorum; sonra 1975 yılında Batılılaşma İhaneti adlı kitabı ile devletin dayattığı bilgiler dışında bir dünya olduğunu fark ettik ve ufkumuz genişledi. Aynı yıllarda Cemil Meriç’in Bu Ülke ve Erol Güngör’ün Kültür Değişmeleri ve Milliyetçilik kitapları da neşredilmişti. Ziya Nur’un Dündar Taşer’in Büyük Türkiyesi adlı kitap da herhalde o yıllarda neşredilmişti. Yani, bizim gibi henüz fikir dünyasına yeni girmeye başlayan gençler için çok önemliydi o yıllar. Pek çok kaynaktan beslenmenin avantajlarını yaşamıştık ve rahmetli Mehmet Doğan da bu kaynaklardan biri idi.
1976 yılında Eski Türk Edebiyatı kürsüsünde edebiyat tahsil etmek için Ankara’ya gelip DTCF’ye öğrenci olarak kaydolduğumda, “bir dünyanın eşiğinde” olduğumu biliyordum. Önce DTCF, arkasından Ankara Yüksek Öğretmek Okulu ve sosyal faaliyetleri takip… Cumartesi günleri Yurdocağı Derneği sohbetleri, sanırım Perşembe akşamları Üniversiteliler Kültür Derneği sohbetleri ve Salı akşamüstleri Türk Kadınları Kültür Derneği sohbetleri derken yavaş yavaş bir muhit oluşmaya başladı. Bazı zamanlarda halka açık konferanslar oluyor ve orada rahmetli bizim nesli etkileyen bir kitabın yazarı olan Mehmet Doğan’ı da görüyordum.
1977 yılında Ankara Yükseköğretmen’de Ülkü Pınarı’nı çıkarmaya başladığımızda (1977 baharı) dergi dünyasıyla da Ankara edebiyat muhitinde yer almaya başlamıştık. Ülkü Pınarı macerasından sonra 1978’de Divan dergisi için kolları sıvadığımızda, rahmetlinin adı ve kendisi daha çok bizimle olmaya başlamıştı. Aynı yıl Türkiye Yazarlar Birliği’nin kuruluş hazırlıkları da yapılıyor ve Ali Akbaş, Beşir Ayvazoğlu, Yağmur Tunalı, Bayram Bilge Tokel de kuruluş hazırlıklarını yürüten ekip içinde yer alıyordu. Bu arkadaşlarımız aracılığıyla Türkiye Yazarlar Birliği’nin kuruluşunu neredeyse adım adım takip etmiştik. Birlik 7 Ağustos 1978 günü resmen kurulmuş ve biz de hazırlığını sürdürdüğümüz Divan dergisinin ilk sayısını Kasım 1978’de neşretmiştik. İlk sayıda arkadaşımız A. Nezihi Turan, rahmetli ile bir röportaj yapmış ve TYB’nnin kuruluş hikâyesini anlattırmıştı.
Divan’ın 3. Sayısında rahmetli hem Mehmet Akif sohbetinde konuşmuştur, hem de Camideki şair: Mehmet Akif yazısı ile bu sayıda yer almıştır. (Bu başlık daha sonra kitabının başlığı olmuştur.) Aynı sayıda, TYB’nin gayretleriyle Tacettin Dergahı’nın terk edilmişlikten kurtulması ve ziyarete açılması ile ilgili bir haber yer almış; haberde Tacettin Dergahı’nın o zamanki fotoğrafı da yayımlanmıştır.
Rahmetli Mehmet abi, o yıllar için “olmayacak bir şey” yapmış ve TRT televizyonu için Divanu Lugati’t-Türk adlı büyük eserin el yazmasının bulunma hikâyesinin belgesel dramasını yazıp çektirmiş ve TRT televizyonunda yayımlatmıştır. Bizler o belgesel-dramayı Ankara Yükseköğretmen kantininin üst katındaki televizyondan seyretmiştik. (O akşam bu belgesel-dramayı seyredenlerin hepsi, daha sonraki yıllarda, ya akademisyen, ya kültür ve sanat adamı, ya siyasetçi ya da yazar olmuşlardır..
O yıllarda Hatay Sokak’ta bulunan Birlik salonunda birçok konuşma dinledik. Her faaliyette rahmetli Mehmet ağabey bütün heyecanıyla toplantıyı yönetir ve geleceğe dair ümitler veren bir tavır ve üslupla dinleyicileri etkilerdi.
***
Derviş Mehmet Doğan ağabey, imkânı olduğu halde “İstanbul medyası” ortamına hiç girmedi. İsteseydi girerdi ama o Ankara’da olmayı tercih etti. Ankara gibi bir siyaset bulutu ile kaplanmış şehirde fikir sağanakları için imkân hazırlayan bir kişi olarak başta sözlük olmak üzere pek çok esere imza atmıştır. Yukarıda ismini zikrettiğim Batılılaşma İhaneti ile düşünce dünyamıza giren Mehmet abi, Dergâh yayınlarından çıkan Türk Dili ve Edebiyatı Ansiklopedisi’nin de organizatörlerinden ve madde yazarlarındandır. Onu daha çok Mehmet Akif konusunda yoğunlaşmış bir insan olarak görüyoruz ama o Cumhuriyet döneminde yapılan temel yanlışlıklar konusunda da önemli ve ciddi görüşleri olan bir insandı. Eserleri şunlardı:
Tarih ve Toplum-Toplum yapımızın tarihi oluşumu (1977, genişletilmiş 6. bs. 2019), Dil Kültür Yabancılaşma (1984, genişletilmiş 7. bs. 2021), Halka Karşı Demokrasi (1988, 5. bs. 1997), Camideki Şair-Mehmed Âkif (1989, genişletilmiş 6. bs. 2021), Türkiye'de Darbeler Müdahaleler ve Siyasî Sistem (1990, 5. bs. 2017), Kemalizm (1992, genişletilmişi Bir Savaş Sonrası İdeolojisi: Kemalizm adıyla 3.bs. 2019), Kültürel Savaş ve Savaş Kültürü (1992, genişletilmiş 2. bs. 2005), İletişim veya Dehşet Çağı (1993), Kitaplık Kılavuzu (1996), Türkistan-Türkiye Gergefinde İran (1996), Türkendülüsiye-Hilâl Operasyonu (1998, 2. bs. 2014), Bir Lügat Bulamadım (2001, 2. bs. 2014). Yüzyılın Soykırımı (2004, 3. baskı 2013). Mağlubiyet İdeolojisinin Sonu (2007, 3. baskı 2012), Devlet Sözlük Yazar mı? (2007, 2.bs. 2021), İslâm Şâiri İstiklâl Şairi Mehmed Âkif (2008, 2. bs. 2013), Türkistan Türkiye/Türk Kimliğinin Coğrafyaları (2010), Son Darbe Ergenekon (2010), Türkiye Cumhuriyeti Tarihine Giriş (2013, 4. bs. 2014), Ömrüm Ankara-Bir Ankara Şehrengizi (2014), Kelimelerin Seyir Defteri (2015), İki Yol Açıcı: Nureddin Topçu ve Necip Fâzıl (2016), Neden Klasiklerimiz Yok? (2016). Ortadoğunun Türkçesi (2017), Mehmed Akif: Çanakkaleden Sakaryaya (2017), Söz Okyanusunda Yolculuk (2018), Millî Mücadele’nin Zaman Akışı (2019). Türkçenin Cenaze Töreni (2020), İstiklâl Marşı: Bin Yılın Destanı (2021), Türkçe Düşünmek Türkçeyi Düşünmek (2021), 1932: Dinî İnkılap Yılı (2023)
***
Mehmet abi, Muğla’ya birkaç defa geldi. İlk gelişi Metinbilim Enstitüsü Derneğince düzenlenen “Millî Şairimiz Mehmet Akif Ersoy Sempozyumu” için idi. Sonra 2 defa daha geldi.
Rahmetli 2023 Mayıs ayında, telefon etti ve “TYB’nin 45. kuruluş yılı için illerde şube ve temsilcilikler açmak istiyoruz. Muğla için ismini zikrettim. Kabul eder misin? dedi. Ben de biraz muzipçe “Abi 45 Manisa demektir. Ben de Manisalı olduğuma göre bu rakamın gereğini yerine getirmek düşer bana. Beni tercih ettiğiniz için de ayrıca teşekkür ederim.” dedim. O günlerde Muğla’nın tarihî Arasta’sında bir mekân ayarlayıp orada arkadaşlarla sohbet edip bir mahfil oluşturma gayretine girmiştim. Rahmetli bunu duyunca “Orayı temsilcilik mekânı yapar mısın?” dedi. Elbette onu da kabul ettim. 10 Eylül 2023 günü mesaj göndermiş ve “Bir açılış yap da gelmemize vesile olsun.” demişti. Bizim dışımızda gelişen olumsuzluklardan dolayı mekanı hemen ayarlayamadık. Mehmet abi 27 Aralık günü hastaneye yattı ve maalesef 11 Ağustos günü ebedî âleme göçtü.
Na’şının Tacettin Dergâhı’na defnedilecek olması (Cenaze namazı 12 Ağustos günü ikindi namazından sonra kılınacak.), o dergâh için verdiği mücadelenin bir cemilesi olacaktır.
Allah gani gani rahmet eylesin. Biz ondan razı idik, Allah da ondan razı olsun.
***
Ne acı geldin ey 2023 ve 2024!...
6 Aralık 2023 günü Mustafa Çalık’ı kaybetmiştik, 18 Mart 2024 günü Ankara günlerimin gerçek ağabeyi Güner Topuz’u, 11 Ağustos 2024 günü de Mehmet abiyi kaybettik.
Artık bağrımız Karacahmet mezarlığına dönüyor…