Milletvekili yapılmayan Abdullatif Şener’in Sinan Ogan’a oy verdiğini açıklaması muhalefet cephesinde haklı tepkilere neden oldu.
Bir parti şemsiyesi altında olup da onun aleyhine çalışmak ahlaki değil.
Bu tip tavırlar farklı toplum kesimleri arasında kurulmaya çalışılan diyalog imkanlarını da yok eder. Herkesi –kendi mahallesine mahkum ederek- öteki ile ilişki kurmasını güçleştirir.
Oysa Türkiye’nin farklı katmanları arasında iş birliğine ihtiyacı var. Bir araya gelmenin en azından ön yargıları yok etmek gibi bir faydası var. 14 Mayıs seçimlerinde kurulan ittifakların böyle bir faydası oldu. Hiç bir araya gelmeyen kesimler bir araya geldi. Ortak noktalar bulabileceklerini ve bu noktalar üzerinde birlikte çalışabileceklerini gördüler.
Bu, Türkiye gibi siyasi ayrılıkların keskin olduğu bir ülke için büyük kazançtı. Bunun sürdürülmesi kaba tabirle sol ile sağ arasındaki makasın kapanmasına en azından daralmasına da hizmet edecekti. Milletleşme biraz da bu değil midir? Toplumun farklı katmanları arasındaki mesafeyi kaldırmak, onları bir birlerine yaklaştırarak duygu birliğini sağlamak.
İYİ Parti ile CHP’nin başlattığı bu süreç iyi bir denemeydi. Yerel seçimlerde de büyük yararı görüldü. Konuşarak, diyalog kurarak en karşıtlarımızla bile anlaşma imkanının olduğu ortaya çıktı. Sorunları dövüşerek çözmenin bir yöntem olmadığı anlaşıldı.
Ancak bu süreçlerin yürümesi –tarafların samimiyetine- bağlıdır. Sağ gösterip sol vurmak, ahde vefasızlık, aldatmak böylesi işbirliklerin zehridir. Ben varsam var, ben yoksam yok mantığı ilkelilik değil, ilkellik ve çıkarcılıktır.
Kaybedilen seçimle birlikte CHP yol ayrımına geldi. Ya bu şekilde işbirliklerine devam edecek yahut herkes kendi mağarasına çekilerek birbirini tokatlamaya çalışacak. Partiler işbirliği mekanları değil, ayrışma mekanlarına dönüşecek. Milletleşmenin yerini ideolojik yahut çıkar esaslı kabileleşme alacak. Oysa 14 Mayıs’ın en kazananı sanılanın aksine AKP veya Erdoğan değil, hiçbir siyasi ağırlığı olmayan partiler oldu.
Altılı masada sadece iki parti olsa yine bu oy oranı yakalanırdı. Ama masanın omurgasını oluşturan iki parti İYİ parti ve CHP bu işbirliğini büyütmeyi tercih ettiler. Masa büyüdü ama masanın aldığı oy büyümedi. En kazançlı çıkanlar, tek başına kaldıkları zaman bugün elde ettiklerini elde edemeyecek partiler oldu. Şimdi Şener’in açıklamaları ile birlikte ötekiler de şüphe ve zan altında kalacaktır. Yeni birliktelikler, ittifaklar bu şüphe ve tereddütlerin altında daha da zor hale gelecektir. Nitekim Bolu Belediye Başkanı “ bu badem bıyıklılara güven olmaz” diyerek baştan beri Kılıçdaroğlu’na yönelik muhalefetini bu tür kişi ve partilerle ittifaka bağlamıştır.
Ahde vefa hem evrensel bir hukuk kuralı hem de İslam’ın üzerinde önemle durduğu ahlaki bir tavsiyedir.
“Hayır! Kim sözünde durur, günah ve haksızlıktan sakınırsa, şüphesiz ki Allah takvâ sahiplerini sever.” (Al-i İmran 76) Bu ve benzeri ayetler, ahde vefayı takva ile özdeşleştirir. İttifaklar, birlik ve ortaklıklar güvenle kurulur. Bu güven yıkıldığında birlik olma ideali yıkılır. Abdullatif Şener sadece kendisine değil, temsil ettiği kimliğe ve bu tip organizasyonlara duyulan güveni de yok etti.