Mustafa Alimoğlu


AH ŞU EHLİLEŞMEMİŞ TÜRKLER

(Nevzuhurlar için ironik bir tarih okuması)


 
TRT’de yayınlanan bir tarih programında konuklardan akademisyen olduğunu tahmin ettiğim kişi İslamı kabul eden Türklerin durumunu anlatırken aynen şöyle diyordu:
“Türkler islam toplumuna dahil olmaya başladıklarında bakıldı ki insan demek için bile şahit istenecek vahşi topluluklar oldukları görüldü. Tartışma konusu ise; islam nasıl oldu da bu vahşi Türkleri ehlileştirebildi”

Bu konuşmanın nereye gittiğini tahmin etmek zor değil. Ortalık akademik tartışma görünümlü ters manyel “Yalan Söyleyen Tarih Utansın” tadındaki propagandalardan geçilmiyor artık. Sebebinin ne olduğunu bilen biliyor.
Eskiden rövanşizm adına icra edilen vur-kaç tatktikli işler, son yıllarda bitler kanlanmaya başlayınca akademik usluba (!) büründürüldü sadece…

Neyse ben bu “İslamı kabul etmeye başladıktan sonra ehlileştirilmeye çalışılan (bazılarına göre hala vahşi olan) bu vahşi Türklerin ne gibi vahşilikler icra ettiklerini (!) hatırlatarak bu akademisyen tarihçilere bir katkı sunayım:

Türk boyları Orta Asya bozkırlarında yaşarken öyle bir yamyam ve vahşiydiler ki (!) birçok kadınla evlenip onlarca da cariye alırlardı. Kadının hiçbir söz hakkı ve değeri yok, miras hakkından da eşit pay alamazlardı. Kendi dinlerini yaymak için gazalar tertip ederlerdi.
Mesela bu gaza/seferlerde, savaştan önce karşı tarafa kendi dinlerine geçmelerini, aksi taktirde herkesi kılıçtan geçireceklerini söylerler ve kabul edilmeyince dediklerini yaparlardı. Oluk oluk kan akıtıp yol boyunca insan kellerini sağlı sollu ağaçlara asarlardı. Hatta rivayet odur ki, T…& C…  dahil 670-742 yılları arasında yaptıkları katliamlar yüzyıllar geçmesine rağmen hala konuşulur. Ve yine rivayet odur ki bu vahşi Türklerin bir komutanı (!) bu cihatlarından (!) birinde ele geçiremedikleri bir şehir ve içindekileri için:
“Az daha sabredin, her kim Türk olmayanların kellesini getirirse 100 dirhem vereceğim.” diyerek askerlerini yagma ve katliam ile motive eder.(!) (Tarih-i Taberi, cilt:3)
Komutanın bu vaadi ile gayrete gelen Türk askerleri, dört aylık zorlu (B….) direnişini nihayet kırarlar.
Girdikleri şehirde, büyük bir katliam, tecavüz ve yağma yaparlar. Öyle ki sokaklar, insan cesetlerinden ve akan kanlardan geçilmez olur, 50 bin insan köle olarak götürülür. Bu Türkler öyle vahşidirler ki (!) dinlerini kabul etmeyenlere karşı daha da barbarlaşırlar. İnsanlar katledilir, kadınları cariye yapılır. Hatta şehre giden yol kenarlarında ağaçlarda kilometrelerce Türk olmayanların cesetleri sallandırılır. İnsanlık tarihinin kaydettiği en büyük katliamlardan birini işte bu vahşi, ehlileştirilmemiş Türkler (!)  yapar. Hiç şüphesiz bu katliamlara imza atan Türkler (!) öyle vahşidirler ki hiçbir direniş göstermeden kendilerine teslim edilen bir şehirde  silahsız oldukları ve savaşmadan teslim oldukları halde, tüm şehir halkını kılıçtan geçirirler. Sokaklar insan cesetlerinden geçilmez. Türk askerleri, çığlıklar içinde kaçan insanları ayrım gözetmeksizin kılıçtan geçirir. Şehrin sokakları her yaştan kadın ve erkek doğranmış insan cesetleriyle dolar. Sağ kalanlar ise ibret için ağaçlara asılır.(!)

Bu Türkler tarihin hiçbir döneminde bir medeniyet kuramamış ve barbar yaşamlarından azade bir hayat sürmemişlerdir.(!) Kurdukları iddia edilen imparatorluk ve devletlerin içi boş, birtakım çadırlardan ibaret tel maşa işlerdir.(!) Söylendiği üzere ne insana ne de başka bir canlı türüne (hele ki kadınlara, tabiata) asla saygı göstermemiş, değer vermemişlerdir (!)

Hatta az biraz medeniyet ve zenginlik kokusu aldıklarında, o diyarları yağmalamak adına gözleri bir şey görmez olmuştur hep. Ve mesela bu durumda oraları yağmalamak için birtakım gerekçeler uydurup gaza ve seferler tertip etmişlerdir. Rivayet odur ki yüzyıllar önce  B…. şehrinin yağmalanmasından ele geçirilen zenginlik karşısında ne yapacaklarını şaşırmışlardır.
“Türklerin zenginlik, silah, altın ve gümüş gibi mücevherlerden elde ettikleri ganimetin haddi hesabı yoktu. Kâtipler, bunları saya saya baş edemediler. Türkler, bütün H…. ele geçirdiklerinde bile, sadece bu şehirden aldıkları kadar ganimet, ellerine geçmemişti.” (Tarih-i Taberi)

Bu vahşi Türkler (!) böyle yamyam gibi yaşayıp giderken  ne zaman ki İslam dini ile müşerref oldular, o zaman barbar adetlerini terk edip ehlileştiler. Mesela kadınlara değer verip çok eşliliğe son verdiler. Onların da toplum hayatında söz sahibi olmasını sağladılar. Cariyelik/kölelik, cihat adı altında yağmacılık ve katliam gibi uygulamalara son verdiler. Aman diyene kılıç çekmekten, af dileyenin malına mülküne çökmekten vazgeçtiler. Bilim ve kültür alanlarında sayısız esere imza attılar. Her ne kadar Araplar kadar olmasa da bazılarına göre Türklerin de bir nevi medeni olduğu rivayet olunur.(!) Lakin bu konu şimdilik sadece takiyye amaçlı dillendirilir. Zira bu muhterem zevatın zihninde Türkler Müslüman da olsalar, hâla ehlileşmemiş bir topluluktur.(!)

Son bir not:
Murat Bardakçı Habetürk’deki programda Tarihçi Doç.Dr.Fatih Şeker’e: Emevi komutan Kuteybe Türk’leri müslüman yapmak için 10 binlerce Türk’ü öldürdü mü? Diye bir soru sorduğunda tarihçi olan zat şöyle cevap vermişti: Efendim “Kuteybe bir dahidir, demir yumruğu ile Türkleri keserek müslüman yapmıştır.”
Peki şu sıralae milliyetçi söylemleri ile piar yapmaya çalışan Harp Akademileri Komutanı Korgeneral müktesebatlı Prof. Erhan Afyoncu ne diyordu:
Kuteybe Türk katliamı yaptı ama İslamı getirdi ki bu bile başlı başına güzel bir şeydir.
Ne diyeyim “Yalan Söyleyen Tarih Utansın” zira bazılarında utanacak yüz de karakter de yok….