Göktan Ay


Akademide yapılan olumsuzluklar sizi yormamalıdır…

Mehtap Doğan (Ph. D (Felsefe/Philosophy) Zihin Felsefesi, Yapay Zekâ Felsefesi) bir tweet atmış; “Çalışmaktan yorulmadım. Akademideki mobbingten, samimiyetsizlikten, hırs görünümlü hasetten, üslup probleminden, koltuk sevdasından, akademik hiyerarşi diye dayatılan ayrımcılıktan, kraldan çok kralcı olanlardan, yan gelip yatanlardan… YORULDUM!”


Mehtap Doğan (Ph. D (Felsefe/Philosophy) Zihin Felsefesi, Yapay Zekâ Felsefesi) bir tweet atmış; “Çalışmaktan yorulmadım. Akademideki mobbingten, samimiyetsizlikten, hırs görünümlü hasetten, üslup probleminden, koltuk sevdasından, akademik hiyerarşi diye dayatılan ayrımcılıktan, kraldan çok kralcı olanlardan, yan gelip yatanlardan… YORULDUM!” 

Biz de yorumlarımızla destek verelim; 

1/ Çalışmaktan yorulmadım; “Her kişi Arş. Gör. olarak akademiye başlarken büyük bir “heyecan” duyar. Gönül ister ki bu heyecan emekli oluncaya kadar devam etsin. Ama son yıllarda kitabı olmayan” Profesörler çok arttığı için, üretimin en iyi zamanında pasifleşme başlıyor. Çünkü artık Profesörsünüz size hesap soran, neden yayın/proje vb. yapmıyorsun diyen de yok…

2/ Akademideki mobbingten: Akademinin kanayan yarası.  Makama gelenlerin tüm huylarını/hırslarını tatmin etmeleri ile başlayan, kendisine biat etmeyenlere izin vermeme, aşağılama, göreve göndermeme, yolluk ödememe vb. durumu. Mobbing yapanlara ceza da yok, özellikle üst görevdeysen. Komisyonlar Profesörlerden oluşuyor ve çoğunlukla Dekanın veya Rektörün dediği kararlar çıkıyor. Kişisel Karakter Analizi, her unvan/akademisyen için 5 yılda bir şart…

3/ Samimiyetsizlikten; Akademisyen üreten kişi demektir. Hiçbir kişi doğuştan akademisyen olamayacağına göre, mutlaka öğrenmesi, yanlış yapmaması gerekir. İlk bildiriyi yazmak, ilk sunumu yapmak vb. ve başarılı olmak için tecrübelilerden öğüt almak şarttır. O yüzden akademisyen, alçak gönüllü, mütevazı, samimi, art görüşlü, kıskanç vb. olmamalıdır. Ancak, maalesef yeni kuşak akademisyenlerimizde çoğalmıştır.

 4/ Hırs görünümlü hasetten; Haset iki kişi arasındaki ilişkide ortaya çıkar, kişinin kendine dair duyduğu eksiklikle ilişkilidir. Kişi başkasında olan ama kendinde olmadığını düşündüğünü, kendisi için ister; karşısındakini ondan mahrum bırakmak ister.  

Hırs ise; Bir şeye olan aşırı, sonu gelmez, tutku durumunu almış istek. Hırs, başta kanser olmak üzere; kalp ve damar hastalıkları, ülser, migren gibi fiziksel hastalıklara, kaygı bozuklukları, psikolojik bozukluklar ve kişilik bozuklukları gibi psikiyatrik sorunlara da neden olabilir.

Nereden baksanız, ikisi de akademisyenlerde olmaması gereken sorunlardır. Çok tehlikeli olup kişinin; sadece kendisine değil, yanındakine/karşısındakine vb. çok zarar vermektedir.

5/ Üslup probleminden: Burada zannediyorum, ikili ilişkilerde konuşmalar, seslenmeler, lakaplar, aşağılama sözcükleri vb. değiniliyor. Doğru, samimi olmak, aynı odada/iş de çalışmak, kişilerin laubali/tutarsız/cıvık vb. olmasını sağlamamalı. Akademik dil ve saygı sürekli korunmalıdır. 

6/ Koltuk sevdasından: Bu madde ülkemizin sorunu. Makam/masa olsun da ne olursa olsun. Çünkü kişi o makamdan güç alacak, kendini satacak, herkese makamın gücünü gösterecektir. Elbette atanır atanmaz, her şeyi bilen “en iyi idareci/yönetici” olacaktır.

7/ Akademik hiyerarşi diye dayatılan ayrımcılıktan: Profesörler ayrı Doçentler ayrı bir lobi oluşturuyor.  Gerçi Profesörler Doçentlere daha yakınlar, ama Dr. Öğr. Üyesi ve Arş. Gör.’lere çok uzaklar, aradaki merdivenleri kaldırmışlar. Bir Dr. Öğr. Üyesinin üniversite içinde “haksızlık yapmış” bir Profesöre karşı “haklı olabilmesi” mümkün değil. Çünkü kurullar çoğunlukla Profesörlerden oluşuyor. Ancak “mahkeme yolu” ile dava kazanılıyor. Ama üniversiteler, bu vb. kişiler yüzünden güven kaybına uğruyor.

Ayrıca, her Profesörün kendine göre ülke çapında/birim içinde sempozyumlara, makalelere/bildirilere vb. ortak ettiği kişiler var. Başka biri araya giremiyor. Ülke çapında örgütlenmişler. “Sen beni yaz, ben seni yazayım gezeriz” anlayışı alana hizmeti engelliyor. Ama kimin umurunda.

8/ Kraldan çok kralcı olanlardan: Bu madde galiba yönetimlere yakın olan, sürekli onları öven, haklı olunan konuda bile ters davranan vb. “yanar dönenler” için geçerli olsa gerek. Bu durumdan çoğunlukla Kralın yani yöneticinin dahi haberi olmaz. O nedenle, mutlaka yöneticiyle konuşmak şarttır.

 9/ Yan gelip yatanlardan: Bir birimde çok çalışan birisi varsa, hemen birileri çıkar işi üzerine yıkar. Bir üst makam, konuyu alt unvanlıya verir, onun hazırladığı makale/bildiri/kitaplardan puan/ akademik teşvik alır. En çok yorulanlar da, yan gelip yatanlardır. Birçok akademisyenin derse devam konusunda sorunu olduğu yazılmaktadır. Okulda olan bir akademisyen neden dersler de yoktur anlaşılamamaktadır. Yine, yönetici akademisyenlerimizin, çok fazla ders yükü üzerlerine aldıkları ama derse girmedikleri, Arş. Gör. göndererek yapmadığı ders için imza topladıkları, ders ücretlerini de cebe indirdikleri üniversiteleri çok konuşulanlarıdır. Ancak bu dilim akademisyenlerin %10-15’ini geçmez. Elbette yönetici yanlış yapınca soruşturma yapacak merci de kalmamaktadır.

10/ YORULDUM! Hayır! Yorulmayacak, aksine daha çok çalışacak, üretecek, derslerine girecek, gençlerin iyi yetişmesi için çabalayacak, akşam başını yastığa koyduğunda rahat uyuyacaksın…

Diyebilirsiniz ki, “onlar da rahat uyuyor”

Ya Kul Hakkı!