Yüksel Durak


AKBELEN YANGINLARI

Yok, hayır… Fiziki bir orman yangını değil bu, Yürek yangını.


Yok, hayır… Fiziki bir orman yangını değil bu,

Yürek yangını.

 

Maden alanının genişletilmesi için kesilen binlerce ağaç için İkizköylüler ve duyarlı vatandaş günlerce direndi.

“Ormanlarından bir dal kesenin bile cezalandırılacağı” söylenen bu topraklarda ağaçlara kıyıldı.

Ağaçlara ve canlılara…

Canlara kıyıldı…

 

İlk değildi şüphesiz bu,

Umarım son olur…

 

Konuyla ilgili olarak notlarımı karıştırırken, Enpolitik’te 13 Mart 2022 tarihinde yayımlanan “Altınoluk’ta Bir Gün” yazımı gördüm.

 

İzninizle bir kez daha paylaşıyorum değerli okurlar…

 

ALTINOLUK’TA BİR GÜN…

 

Bir köpek havlıyordu, keyifsiz…

Hayvancıklar çoktan terk etmişti zirveyi.

Duvarın dibinde, ahşap sandalyesinde ihtiyar; yorgun ve sessiz geçmişine ağlıyordu.

Bir zamanlar özgürce koşturduğu zeytin ağaçlarının altında şimdi madenciler çalışıyordu.

 

Aynı anlarda bir gezgin -gavur diyorduk biz ona tırnak içinde-; Bakır Mahallesi Emir Ahmet Mevkiinde (Kırkağaç) Anıt Zeytin Ağacını yarım saattir seyrediyordu, hayranlıkla. 

Notlarını alıyordu heyecanla: Bin altı yüz küsur yaşında. Hatta Hollandalı bir arkeoloğa göre iki bin küsurmuş… Neredeyse Hz. İsa ile yaşıt. Neler yaşadı, neler gördü? Kim bilir neler duydu?

Deklanşöre basıyordu defalarca…

 

Altınoluk caddelerinde ellerinde pankartlarla “Altına Hayır!” diye bağırıyordu insanlar. Güzel Ege’nin güzel insanları “Zeytinime dokunma!” diyordu. 

Zeytin bir şey istemeden verendi. Bereketti, barıştı… Zeytin tarihti, yaşamdı…

Zeytin doğaydı…

 

İçinde “Kamu Yararı” cümlesi geçirilen yönetmeliği çıkaran insanlar görmüyor muydu, göremiyor muydu bunları?

 

Cuma vaazına “Yemin olsun incire ve zeytine” (Tin Suresi) diyerek başlıyordu imam efendi. Sonra bir güzel söz naklediyordu Peygamberinden: 

“Yarın kıyametin kopacağını bilseniz bile, bugün elinizdeki fidanı dikin!”

Cemaatin içinde, ekmek parası derdinde mahcup maden işçileri göze çarpıyordu.

 

Kaz Dağlarına baktı camiden çıkan adam; gözleri yanıyordu. Yükselen toz ve duman içini yakıyordu.

Doğa bize ait değildi. Bilakis biz doğanın içinde bir parçaydık. Ve her bir parçanın, bir taşın bile hakkı vardı doğada. 

 

Gayretullah denirdi bir zamanlar; Allah'ın gücüne gitme durumunu ifade için. Kimsesizlere, yetimlere ve mazlumlara yapılan kötü muamele ve haklarının yenmesi gücüne gider Allah’ın.

Zeytin gariptir. Zeytin masum ve mazlumdur.

 

Kaz Dağlarına doğru yürüyen adam, önce ben dedi, bu defa işi Allah’a bırakmadan bana düşeni yapmalıyım. En azından zeytin görmeli, görmeli ve bilmeli; ondan yana taraf olduğumu…

Arkasına bakmadan yürüdü adam…