Sıddık Demir


KERKÜK-MUSUL ÜZERİNE

KERKÜK-MUSUL ÜZERİNE


         Ne zaman bu iki kutlu belde üzerinde kötü niyetli bir değişik yapılanma niyeti ve ya işareti olur, o zaman bu Millet infiale uğrar. Haklı olarak endişelenir.  Bizim bir Kerkük- Musul davamız hep olmuştur ve olacaktır da.

     Yer altı zenginliğinden ötürü cihanın gözü üzerinde olan bu beldelerin sınırlarımız içinde tahayyül edilmesi şimdilik hayaldir. Bugün için bu beldeler sıkıntıya düşmüşse bu zenginliğinin başına bela olmasından kaynaklanır. Yakın zamanda Kerkük nüfusunun yapısının değişmesini fırsat bilen Kuzey Irak Yönetimi kendi bayraklarını bu beldenin surlarına asarak nabız yoklamak istemiş. Başta Türkiye ve diğer bazı ülkeler, bu durumun oldu bittiye getirilemeyecek kadar önemli olduğu hususunu işin aktörlerine bir şekilde ilettiler.

        Benzeri oldu bittiler bu kentlerin tarihinde çok olmuştur. Irak merkezi hükümetler, özellikle de Saddam Irak?ın da bu bölgenin demogratif yapısı ile çok uğraşılmıştır. Şehrin tabii sahibi olan Türkmen nüfusu bir şekilde bunaltılarak yerlerine Arapların iskânı uzun bir dönem devam etmiş olup bu bunaltma siyasetinin diğer ayağı da Kürt?lerdir. Kürt nüfus da Türkmenler gibi olmasa da daha kuzeye kaydırılma serüveninin muhatabı olduklarını söylemek kadirşinaslıktır.

       Baas Partisi Arap milliyetçiliği gereği nüfusun doğal yapısını bir devlet politikası olarak değiştirmeyi görev bildiği için ne Türkmen?ler ne de Kürt?ler Kerkük?te uzun dönem huzur bulamamışlardır. Hatta Türkmen ileri gelen aydınların zamanla çok büyük zulümler altında işkencelere tabii tutulup ve Saddam?ın zindanlarında şehadet mertebesine ulaşanları da çok olmuştur.

         Gücü ele geçirenin diğerini yok kabul etmesinden kaynaklanan bu zihniyetin sanki varisleri varmış gibi bir tavır tam da böyle hassas dönemde ortaya çıkmaktadır. İşte bunun son örneği;  Kürtlerin Kerkük?e sahiplenmesine gözü kara bir anlayışla dokunuşlarının sebebi budur. Asli unsur olarak Türkmen, Arap ve Kürt?ler nüfusun yapısını değiştirmeden beraber, kardeşçe yaşamayı kendi adlarına son derece zor bir vakıaymış gibi görmeleri sıkıntının temelini oluşturuyor.  Kardeşlik hukukunu geliştirerek bölgenin nimetlerini hak ve adalet üzere paylaşmayı bir türlü beceremiyorlar. Kavga büyüyünce hemen yanı başında bekleyen kan emiciler bu nimetlerin üstüne atlayarak sömürü düzenlerini devam ettiriyorlar. Ve bu kurulan düzen belli dönem yerel nüfusun kaderi oluyor.

        Diğer taraftan, yıllar var ki bu beldeler üzerinde son derece duyarlı olan Türk milliyetçileri ve ya etkin oldukları Türk hükümetleri, benzeri oldu bitti olayında milli reflekslerini güçleri oranında gösterirler. Türk Hükümetleri bazen buradaki olayları kulak ardı ederek, özellikle Türkmenlere yönelik adaletsiz uygulamaları görmemezlikten gelmiştir. Saddam?ın zulmü karşısında çoğu zaman sesini gereği kadar çıkartamamıştır.

        Türk milliyetçileri, Türk aydınları kendi devletlerinin sorumsuzluklarını hemen her platformda dillendirmiştir. Velakin devlet aklı bu deyip geçiştirilmiştir. Şimdi o coğrafyada tekrar sıkıntılar var. Irak önceki Irak değil. Otorite boşluğunun yanında gücü de dün ki gibi değil. Yerel devlet görünümü arz eden Kuzey Irak Kürt Yönetimi bu kent üzerinde hayati karar almayı düşünmüş olmalı ki son bayrak olayında olduğu gibi peşrev çekerek denemelerde bulunuyor.

       Türkiye de dünkü Türkiye değil. Artık tuttuğunu koparacak güçtedir. Henüz Kerkük- Musul üzerinde böyle bir şeyin hayalden öteye geçmeyeceğini de bilir. Velakin her oyun kurucu devlet kadar oyun kurma kabiliyeti bu beldelerde mümkün görünüyor. Yapacağı şey en başta nüfusun demogratif yapısını muhafaza etmek. Türkmenlerin yanında diğer nüfusun hak ve özgürlükler açısında adil bir nizamın oluşumunu takip ederek merkezi hükümeti kontrolde tutmak. Özellikle Türkmenlerin güvencesi olmak gibi baskıları Bağdat hükümetine hissettirmek vazgeçilmezi olmalıdır.

      Şayet merkezi hükümet üzerinde netice alınmazsa Kuzey Irak yönetimiyle bu konuda ittifak kurup Arap?ları da ikna ederek, görünüşte Kuzey Irak sınırları içinde gösterilen bir Kerkük?ü düşünelim. Türkmenlerin son yarım asırdır çektikleri sıkıntılar nasıl son bulur. Kuzey Irak Kürt yönetimi halde olduğu gibi gelecek zamanlarda da yönü hep batıdır. İlk kapı Türkiye, olmazsa olmaz, hayati bir damardır. Kaderlerini Yüce Yaradan Türkiye'ye muhtaç yaratmıştır. Türkiye'siz ve ya Türk?süz Kürt olmaz. Huzur ve saadeti Türk Milleti ile barışık haldeyken yaşamaya programlanmış Rabbani bir cilvedir onlar için.

        Nankör olmadıkları müddetçe iç içe girmiş bu iki halkın geleceği ve huzuru bu şuura ermekle mümkün. Hal böyle iken Kerkük?e Kürt bayrağının çekilmesi ile Irak bayrağı çekilmesi arasındaki pozitif farkı düşünerek hesaplar yapmanın Türkmenlere ne zararı olur. Gönül ister ki bütün Kuzey Irak dâhil Kerkük- Musul misakı milli sınırları içinde olsun.  Şimdilik bunun bir maceradan öte olmayacağı düşüncesi yerine geçici tedbirler, en azında düşünce bazında geliştirmenin faydası görülecektir. Şeytanın tam da gör dediği nokta?

        Bendeniz, Şii Irak bayrağı altında bir Kerkük yerine Sünni Kuzey Irak bayrağı altında stratejik hesaplı bir Kerkük görmeyi yeğlerim.