Sıddık Demir


AHMET ER AĞABEY'İN ARDINDAN

AHMET ER AĞABEY'İN ARDINDAN


        

Ülkücü camiadan birçok kişi ile bir şekilde, bir yerlerde yolları kesişmiştir. İçinde çıktığı halkının hep bir parçası olarak onlarla iç içe yaşamıştır. Siyaseten büyük görev üstlenmesine rağmen, üstlendiği işe uyumlu tavrı veya yaşama şekli halkı nezdinde taktire şayan görülmüş ve sevilmiştir.

Tek kusuru, rahmetli Menderes?e karşı darbe yapan konseyin içinde bulunması halidir. Belki de bu hal kendi elinde olmadan kaderin sürüklediği bir mecburiyettir. Yüzbaşı rütbesi ile darbecilerin konseyinde merhum Albay Türkeş ile beraber yer almıştır. 38 kişiden oluşan darbe konseyi kendi içinde yapılan bir baskınla Ahemt Er  Ağabey' in de içinde bulunduğu 14?lü zorunlu olarak yurtdışına sürülmüştür.

Ahmet Ağabey de Libya?da ikamete mecbur edilir. Cemal Madanoğlu ekibinin iktidarı İnönü?ye teslimi arafesin de sürgündeki 14? lerin yurda girişine ancak müsaade edilir. 21 Şubat Talay Aydemir  kalkışmasının ardından demokratik mücadele yapmak için CKMP de merhum Türkeş ile beraber siyasete girerek. O günden sonra hep bu doğrultuda mücadelesini sürdürmüştür. Doğru ve dobra siyaseti, en yakını olan Türkeş?i dahi birçok yanlış yapmakta korumuştur. MHP içinde hatırı sayılır bir yeri olduğu için lidere dahi ön ismi olan ?Alpaslan diye hitap edermiş.

Kendisiyle Akhisar Sünnetçiler köyündeki evinde uzun uzun bu mevzular üzerine konuşmuşluğumuz vardır. Çok daha yakınında olan Selçuk Özdağ kardeşimiz onun bu konularda samimiyetini çok daha iyi bilir.  Selçuk Bey ile beraber evinde ziyaretindeyken hemen yanı başımızda zuhur eden bir orman yangını teşebbüsünü de hep beraber büyük bir afete sebebiyet vermeden söndürmüşüzdür.

Hatıratını yazdığı kitap bir dönemin daha iyi anlaşılmasına kapı aralamıştır. Velakin ?Mezara kadar? mantığıyla bilinen sırlarının önemli bir kısmını yazmaktan imtina ettiği bilinir. Devlet adamlığı ve ya delikanlılık kültürü gereği genelde bildik olanları tekrar etse de satır aralığında bazen mahrem bilgileri elinde olmayan nedenle beyan ederdi.

Libya da bulunduğu dönemde elçiliğe uzak bir yerde ikamet eden yaşlı bir gönül adamından sitayişle bahsedildiğini duyunca bu faninin ellerinden öpmek ve duasını almak maksadıyla ayağına kadar gider. Uzun bir yoldan sonra bu ihtiyar adamın huzuruna varılır. Ahmet ağabey hiç tereddütsüz öpmek için eline çöker ama ihtiyar gelenlerin Türk Elçiliği'nden olduğunu öğrenince kendisi de eline çökenin elini öpmek için karşılıklı birbirlerini denkledikleri görülür. Derken bu hengamede her ikisi de birbirinin elini öper. Ancak ihtiyar;  ?Kim daha karlı evladım? deyince Ahmet ağabey, ? Bir aksakalın, bir gönül adamının, bir nur yüzlü Velinin elini öpen ben karlıyım? deyince ihtiyar Adam; ?Hayır evladım Ahmet hayır. Sen şu çölde yaşayan âmâ ihtiyar bir Bedevinin elini öptün. Oysa ben senin şahsında bütün Türk Milletinin, koca Osmanlı'nın elinin öptüm. Onun için ben çok daha şanslıyım evladım? dediğini hatıratında da yazar.

İlaveten bizzat kendisinden dinlediğim başka hatıralarda vardır.

Bir televizyon programında Alevilerle ilgili oturuma ülkemizdeki bazı Alevi kanaat önderleri iştirak eder.  Ahmet Er Ağabeyi de Manisa da gelerek katılır. Katılımcıların tamamı Alevi Dedesi ünvanına sahiptir. Ahmet Ağabey de Alevi-Bektaşi olmasına rağmen toplantıdaki diğer katılımcıların sert tepkilerine maruz kalır. Reklam arasında, çay molasında kendisine çok sert tavır koyan Dedenin biri Ahmet Ağabey'e yaklaşarak, Manisalı olduğunu anlayınca ?Size Manisa?dan çok değer verdiğim birini soracağım, bilmem tanır mısınız? Sorusuna ilaveten ?Bu kişinin adı Ahmet soyadı Er?dir? deyince Ahmet Ağabey ?Allah hayrını versin, bahsettiğin kişi şu an karşınızda yani benim? deyince muhatabı olan Dede, iki elini de havaya kaldırarak yanına doğru kucaklamak için yaklaşırken ağzından ?Vallahi ben almadım, bana para henüz verilmedi? sözleri itiraf gibi dilinden döküldüğünü bir sohbetinde söylemiştir. Tekrar oturuma geçildiğinde önceleri sürekli konuşmasını kesen diğer Dedeler süt dökmüş kedi gibi sözü kesilmeden gayet saygıyla dinlendiğini söylerdi.

MHP siyasetinin uzun dönem mutfağında bulunmuştur. Bu sadakati merhum Yazıcıoğlu?nun ayrılışına kadar sürmüştür. Muhsin Beyin siyasi macerasında merhum Abdurrahim Karakoç Ağabey'le onu yalnız bırakmamışlardır. Adeta Büyük Birlik Partisi'nin ombustmanı durumunda olmuşlardır.

Rahmetli Gün Sazak?ın parlemanto dışında bakan olmasında Vecihi Öğütçüoğlu ile beraber çok emeği olmuştur. Merhum Gün Bey'in bir piknik dönüşü evinin önünde çapraz ateşle şehit edilmesine müteakip bütün MHP ve Ülkücü camia infiale gelerek Ankara?ya ulaşırlar. Cenaze morgtan alınıp MHP Genel Merkezine on binlerin omuzunda getirilir. Büyük bir sessizlik hakim ve yazın sıcağında iştirakçilerin burunlarını sıksan canları çıkacak gibiler. İsterler ki Genel Başkanlarının bir an önce Genel Merkez binasından aşağıya insin ve cenaze namazı kılınmak için Hacı Bayram'a varılsın. Ama Başbuğ, bir türlü aşağıya inmez. Parti kurmaylarından Agah Oktay Bey Ahmet Er Ağabeyin kulağına eğilerek ?Ağabey Başbuğ?u ancak sen uyarabilirsin. Yukarı bir çıksan da şu gençler, şu sarı sıcakta daha fazla bekleyerek bir de böyle işkenceye tabii olmasalar? uyarısı üzerine yukarı çıkar. Bakar ki rahmetli Türkeş hiçte önemli olmayan bir bahane ile yanındaki terzisiyle meşkul. Gür bir sesle ?Alparslan, aşağıdaki cenaze senin dava arkadaşın, eski Bakanın.  On birlerce genç şu sıcakta seni bekliyor. Sen se bu şekilde hiçbir şey olmamış gibi ve ya sıradan bir cenazeymiş gibi bir hal içindesin? uyarısına ?Tamam Ahmet, haydi çıkalım? cevabı üzerine Genel Merkez binasından cenaze başına inilerek korteje dahil olunur.

Kendisinin kamil bir Müslüman olduğuna dair şehadet etmeyenleri tanıyanları nezdinde yok gibi sayılır. Metafizik ürpertileri onu daha da kamilleştirmiştir. Bildik bir asker zihniyetinin esamesi onda görülmez. İzmir de Bergamalı Hasan Baba ile mesaisinin yanında Ankara Mamak da ikamet eden Malatya Pötürge kökenli Ahmet Kayhan Hazretleri ile de manayı yaşama noktasında ilişkisi olduğuna yakın çevresi ve bizler şehadet ederiz. Rahmetli Yazıcıoğlu ile beraber Ahmet Kayhan Hazretlerini her Ankara?ya geldiğinde mutlaka ziyaret ederek manevi sofrasında istifade ederdi.

Bir telefon konuşmamız da; Kayhan Dede?yi görmek için Mamak?taki evine vararak kapıyı çaldığını ve bakıcısı hanımın ?Hasta? Ziyaretçi kabul edilmiyor? uyarısına rağmen Ahmet ağabey,  hiç duymamış gibi kapıyı iterek yanına varması üzerine Kayhan Dede?nin ?Ben o Muhsin?e gücendim Ahmet. Sana da hasta denmesine rağmen dinlemeyip geldin. Oysa senin önün sıra o da gelmiş. Hasta olduğum söylenince gerisin geri dönmüş. Halbuki O?da senin gibi kapıyı açanın söylemini dikkate almadan içeri girebilirdi? ifadesini Ahmet Agabey şahsıma beyan etmiştir.

Selçuklu Vakfı olarak birden çok kitabını vakıf adına çıkararak geniş kitlelere ulaştırma nasip oldu. ?Hayat ve Hatıratım? adını verdiği kitabını bütün basım aşamasında bizzat ilgilenerek gerek son dönem siyasi hayatımızın gerekse müellifi Ahmet Er Ağabey'in ihya olmasına vesile olabildiğimizi zannediyorum

  Böyle bir mübarek günde toprağa düşmesi kamil bir Müslüman için bir ödül olmalıdır.  Ahmet Er Ağabeyimiz de ruhunu teslim ettiği şu günlerin manasına uygunluğunun şifresini vermiştir zaten. Allah?ın rahmeti üzerine olsun.