Süleyman Kalaycı


CAMİ VE ÇOCUK

CAMİ VE ÇOCUK


     

          İslam dünyası canı derdine düşmüş, küresel güçlerin zulmü altında inim inim inlemekte, işgaller, iç savaşlar, kanlı terör olayları, darbeler, toplu katliamlar, ekonomik ve siyasal baskılar altında ne yapacağını bilemez haldeyken, İslam adına konuşma ortamları bulan yazılı ve görsel basında yer tutabilmiş bazı zevat, gündemi, saçma sapan konularla meşgul ediyor. Aptallıklarından mı? Yoksa görevli olduklarından mı? Onlara bu konumları verenlere diyet mi ödüyorlar? Bu soruları çoğaltabiliriz ama bu sorular bir türlü cevaplanamaz nedense.

   Diyanet İşleri Başkanlığı, isabetli bir karar alarak, çocukları nasıl camilere çekeriz, camileri nasıl sevdiririz kaygısıyla bir uygulama başlattı. Önce pilot bölgeler tespit etti, sonra fiziki durumu müsait olan bütün camilerde uygulanmak üzere, çocuklara yönelik çalışmalar başlattı. Buraya kadar iyi. Kötü bir durum yok. Ancak Osman Ünlü diye bir adam çıkıyor, TGRT televizyonunda, ?çocukların camide ne işleri var, bugün oyun oynarlar, yarın oraları kerhaneye çevirirler ? diyor. Akla zarar bir durum. Gerçi bu zevat, tepkiler üzerine özür dilemiş? Ama İslam adına, ehl-i sünnet adına konuşan bu adam bilmeli ki, cami ve o malum kelimeyi aynı cümlede kullanabilmek, tek kelimeyle, edepsizlik, hadsizlik ve şerefsizliktir. Konuşmayı tekrar tekrar dinledim. Adam diyanetin bu projesine o kadar tepkili ki, sanırsınız Filistin?de 16 yaşındaki bir kız çocuğu zalim İsrail askerleri tarafından, sokak ortasında kurşunlanmış ve askerler, can çekişen yavrunun başında dalga geçiyorlar da, bu zevat ona tepki gösteriyor. Öyle tepkili ve hırçın.

    Önce şunu belirteyim; camiler Allah Resulü (sav)  zamanında sadece ibadet edilen bir yer değildi. Orada sohbetler edilir, sosyal ve siyasal kararlar alınır, savaş ve barış planları yapılır, elçiler kabul edilirdi. Camilere kadınlarda, çocuklarda gelirdi. Bir iki örnek vermek gerekirse; Hz. Enes naklediyor: ?Peygamberimiz'i  (S.A.V) hutbe okurken gördüm, torunu Hz. Hasan dizinin üstündeydi. Hem hutbe okuyor, hem de arada bir Hz. Hasanı öpüyordu.? Bir başka olayda, Peygamber Efendimiz sabah namazını iki kısa sure okuyarak erken bitirir. Bunun üzerine, Said El Hudri Efendimiz'e sorar:  ? Ya Resulallah bu gün daha önce yapmadığınız şekilde namazı kısa kıldırdınız, bunun hikmeti nedir? ? Resulallah cevap verir ; ?geride, kadınlar safındaki çocuk sesini duymadın mı? Annesinin onunla ilgilenmesini temin edeyim diye kısa tutum? der. Buna benzer sayısız rivayetler vardır. Görüldüğü gibi çocuk ta, anne de camide.

   Çünkü camiler, İslam toplumunun toplandığı, fiili ve ruhi ibadetlerini yaptığı, sosyal ve siyasal bir kimliğe sahipti. O zaman Asr-ı Saadet zamanıdır. O toplum, Peygamber ve arkadaşlarının oluşturduğu toplumdur. Bir de bize bakalım, son yüz yıldır, İslam?ı devletin ve sosyal hayatın dışına itmişiz, camileri uhrevi bir gizeme sokarak, hayatımızdan çıkarmışız. Tabi, batı medeniyetinin bizden istediği dünya ile ilgisi olmayan bir İslam?a inanmamızdı ve bir kısım zevat bunu uyguladı ve başardı da. Oysa şimdilerde, gerek ülkemde gerekse diğer İslam coğrafyasında, bu oyunlar, bu tezgâhlar anlaşılmış ve şuurlu bir başkaldırı başlatılmıştır. Her ne kadar istenen düzeyde olmasa da bu başkaldırı, en azından bir uyanışın ilk kıvılcımları olması bakımından önemlidir.

     Ben bu Osman Ünlü ya da benzerlerinin kalplerini bilemem ama icraatları ve söylemleri İslam?ın hayrına bir tutum değildir. Bunların icraatları çağın nemrutlarına uşaklık etme, Onların hâkimiyet ömürlerini uzatma gayretinden başka bir şey değildir. Bulundukları konumları, ellerine verilen imkânları, İslam adına kullandıklarını iddia ederek, hem ceplerini dolduruyor, hem de küresel güçlere uşaklık ediyorlar. Onların anlattığı İslam, Allah?ın bir hayat nizamı olarak bizlere bahşettiği İslam'dan o kadar uzak ki, anlamamak için aptal olmak lazım.

   Bazı hurafeler ve bazı menkıbeler üzerinde fikir ve kanaat belirterek, âlimliklerini, bazı hikâyeleri dram ve tiyatroya çevirip salya-sümük ağlayarak, ihlaslarını gösteriyorlar. Bu ve benzeri adamları, Filistin'de, Afganistan'da, Sumatra'da, Arakan'da, Somali'de, Kırım'da, Türkistan'da?  Yani yeryüzünün herhangi bir beldesin de zulme uğrayan, katledilen Müslümanlar için ağlarken göremezsiniz.

    Yüzyıldır bu ümmet zillet altında yaşıyor, ağlayacaksak bu halimize ağlayalım. Yüzyıldır bu ümmet zulüm altın da, kızacaksak; neslimizi, aklımızı, günümüzü, yarınımızı, inanç ve kültürümüzü ifsad eden maddi ve manevi varlıklarımızı yağmalayan küfür düzenlerine, dünya müstekbirlerine kızalım, öfkemizi ve dikkatimizi onlara çevirelim.

   Bu, Osman Ünlü ve benzerleri ülkenin ciddi gündemlerini bu ucuz ayak oyunlarıyla değiştirmeye çalışıyorlar. Bu filmi binlerce kez izledik ama bakıyorum da ülkemin düşünen insanlarının aklı açık bu tezgâhlara kanmayacak kadar da tecrübe edinmiş. Tepkiler alkışlanacak kadar güzel ve olgun. Onun için ufkumuzun çok aydınlık olduğuna inanıyorum vesselam.*

* ( ?vesselam? benim ilk yazımla başlayan bir son sözdür. Hemen her yazım bu sözle biter bir nevi imza gibi. Evet, Arapça bir kelimedir. Bir çoğumuzun ismi gibi. Ben bu kelimeyi, ?sözün kısası? manasına kullanıyorum vesselam)