Davut Gazi Benli


İSLAM KALKINMA BANKASI 42. YILI TOPLANTILARININ ARDINDAN

İSLAM KALKINMA BANKASI 42. YILI TOPLANTILARININ ARDINDAN


Aradan birkaç ay geçmiş olsa da, 14-18 Mayıs 2017 tarihlerinde Suudi Arabistan?ın Cidde şehrinde gerçekleştirilen İslam Kalkınma Bankası 42. Yılı toplantılarını konu alan bir yazı kaleme almanın, aslında İslam Dünyasının gerçek gündemine ilişkin gerçekçi ve can yakıcı tespitler yapmak anlamına geldiğini bu satırları okuyanlar fark edeceklerdir. Cidde Hilton Otel?de, organizasyon kalitesi açısından hiçbir detayın atlanmadığı ve hiçbir masraftan da kaçınılmadığı anlaşılan 42. Yıl toplantıları için İslam Kalkınma Bankası Grubuna üye 57 ülkeden 2000?den fazla katılımcı Cidde?de bir araya gelmişti. Bendeniz de hasbelkader gözlemci sıfatıyla bu büyük organizasyona ilk kez iştirak etme fırsatı bulmuştum.

İslam Kalkınma Bankası deyince, sadece bankacılık faaliyeti yapan basit bir uluslararası bankadan söz etmiyoruz. İslam ülkelerini bir araya getiren siyasi nitelikli en önemli kuruluş olan İslam İşbirliği Teşkilatı?nın ekonomik ve mali boyutunu tamamlamak üzere 1975 yılında, halkı Müslüman ülkelerin ekonomik kalkınmasını desteklemek amacıyla kurulmuş ve bir bankadan daha çok, içinde, eğitim, araştırma, vakıf, sigorta, gibi altı ayrı birimi barındıran bir bankacılık grubundan bahsediyoruz.  Kuruluşunda Suudi Arabistan, Kuveyt, Libya, Türkiye ve İran olmak üzere 5 ülkenin sermayeleri ile kurulan bu Teşkilatın bugün 57 ülkeden sermaye ortağı var ve maalesef ülkemiz 2016 yılı sonu itibariyle, %6,45 sermaye oranıyla 9. Sıraya gerilemiş bulunmakta. İslam Kalkınma Bankası Grubunun en büyük hissedarı %23,50 ile Suudi Arabistan. Hal böyle olunca da, Banka?nın başkanı başından beri hep Suudilerden atanıyor. Ama beni asıl şaşırtan, bir önceki Başkan?a 42. Yıl toplantılarında verilen onur ödülünün nedeniydi: Önceki Suudlu Başkan Ahmed Muhammed Ali, yaklaşık 42 yıl aralıksız Banka Grubunun başkanlığını yapmış. Bu büyük istikrara (!) şapka çıkarmamak mümkün değildi. İslam Kalkınma Bankası Grubunda çalışan çok az sayıdaki Türk uzman ve memurla da tanışıp sohbet etme imkânı buldum. Bankada geleneksel olarak Suudilerin yönetim üzerindeki ağırlığı yüzünden, Banka?nın üst yönetiminde ve bürokrasisinde yeterli oranda Türk bankacı ve uzman istihdam edilemiyormuş. Türkiye?den toplam uzman sayısı 10 kişiyi geçmezken, Banka sermayesinde payı en düşük ülkelerden olan örneğin Sudanlı ya da Somalili personel sayısı yüzleri buluyormuş. Subjektif bir bilgi olabilir belki ama az sayıdaki Türk uzmanlar da birbirlerine destek olarak yönetimde etkin olmak yerine, birbirlerine sahip çıkmadıkları için bankla içindeki lobileri alabildiğine zayıflamış.

Bu arada bu konuda bireysel bir tecrübemi de anlatmadan geçemeyeceğim. 2014 yılında, İslam İşbirliği Teşkilatı Eğitim ve Sosyal İşler Genel Müdürlüğü kadrosu boşalmıştı. Teşkilat içindeki alt düzeydeki bazı Arap dostlarımın tavsiyesiyle bu pozisyona aday oldum. Hatta ömrüm boyunca bir şeref vesikası olarak taşıyacağım bir belge olarak, Dış İşleri Bakanlığımız, zamanın Dışişleri Bakanı Sayın Ahmet Davutoğlu tarafından imzalanan bir nota ile bendenizi bu pozisyona aday gösterdiler. Ancak, bizzat tecrübe ettim ki, İslam işbirliği Teşkilatı nezdinde bile yeterli lobi çalışması yapamadığımız için, pozisyonu Togo?lu bir adaya kaptırdık. Yeri gelmişken, Uluslararası kuruluşlarda görev yapan Türk bürokrat sayısının hem nüfusumuzla hem de Dünyanın en büyük 16. ekonomisi olmamızla mütenasip olmadığını da burada not etmek isterim.  Aslında İslam Kalkınma Bankasının ilk yıllarında kurucu iradelerden ve ülkelerden biri olarak Türkiye?nin Banka politikalarına etki eden Rahmetli Turgut ve Korkut Özallar, Eski Cumhurbaşkanımız Abdullah Gül gibi çok etkin bürokrat ve yöneticileri varmış. Bu ilk gözlemcilik deneyimim de bile Bankanın eski Arap bürokratları hasret ve saygı içinde bana hep o isimleri sordular, hayırla yad ettiler.

42. olağan yıllık toplantıya 2000?den fazla katılımcı katılıp kayıt yaptırmıştı. Normalde hem ana toplantıların, hem de yan etkinliklerin çok verimli tartışmalara vesile olması, ümmetin içinde bulunduğu sosyo ekonomik sorunlara küçük de olsa çözümler teklif etmesi beklenirdi. 42 yıl toplantılarının iki temel teması vardı. Bunlardan biri İslam Ülkelerinde genç nüfusun eğitim sorunları ve ekonomiye katkılarının artırılması ve diğer de İslam Ülkelerinde inavasyonun (yenilikçiliğin) geliştirilmesi. Takip edebildiğim birkaç oturumda, bazı iyi yetişmiş Arap gençlerinin sunumları, Batı ile İslam dünyasını kıyaslarken samimi teklifleri benim için de ümid kaynağı oldu. Lakin 2000?den fazla katılımcı içinde oturumları takip eden, katkı veren kişi sayısı her bir oturumda 50-100 kişiyi maalesef geçmiyordu. Ben dâhil, her katılımcının gözü ve gönlü 70 km uzaktaki Mescid-i Haram?da Umre ziyaretinde ibadetle vakit geçirmekti. Hâlbuki organizatörler programlardan sonra akşamları Umre ziyaretleri de planlamışlardı ama yine de 57 ülkeden gelen katılımcıların önceliği toplantılar değil gibiydi. 43. Yıl toplantılarının Tunus?ta yapılacağı kararını duyunca, bir sonraki toplantıların katılım ve katkı açısından daha verimli olacağını düşünmeden edemedim.

Gençlik ile ilgili konularda ülkemizin vizyonunu ortaya koymak için Cumhurbaşkanımızın mahdumları Sayın Bilal Erdoğan da Gençlik Forumunda yaptıkları konuşmada ülkemizin vizyonunu çok başarıyla ortaya koydular. Ülkemiz adına ayrıca genel oturumda Başbakan Yardımcımız Sayın Mehmet Şimşek de bir konuşma yaptılar. Şimşek?in konuşmasından aldığım en önemli not, İslam Kalkınma Bankası kaynaklarından en az istifade eden ülkelerden birinin Türkiye olduğu gerçeğiydi. Hâlbuki şimdilerdeki sermaye oranı görece olarak azalmış olsa da ülkemizin adına Bankada bloke edilen %6.45 lik rakam 3.3 Milyar İslam Dinarına yakın büyük bir meblağ. Bundan birkaç yıl önce bizzat yaşadığım bir tecrübe de şuydu: Ankara?daki bir yatırım projesi için İslam Kalkınma Bankasından finansman arayan bir kurum, Banka Grubunun sağlamayı taahhüt ettiği finansmanın faiz yükü karşısında şok olmuştu. Zira Türkiye?de herhangi bir bankanın kredi faizi İslam Kalkınma Bankasının faiz yükünden daha düşüktü. Dolayısıyla İslam Kalkınma Bankasından finansman temininden vazgeçilmişti.

İslam Kalkınma Bankası Grubunun İslam Dünyasının ekonomik gelişmesinde daha aktif rol alması dünya Müslümanlarının büyük bir beklentisi. Ancak mevcut yapısıyla, beşeri ve mali kaynaklarıyla hele de bu siyasi konjonktürle bu pek mümkün görünmüyor. Hiç olmazsa, başta Afrika?da olmak üzere açlık ve sefaletle mücadele eden ülkelerde az da olsa inisiyatif alabiliyor olsalar. İnşallah yeni Başkan Dr. Bandar Hajjar bu konularda başarılı çalışmalara imza atar.