Süleyman Kalaycı


KÜLLİYE'DE ÖĞRETMENLERİ AĞIRLAMAK

KÜLLİYE'DE ÖĞRETMENLERİ AĞIRLAMAK


Sn. Recep Tayyip Erdoğan, cumhurbaşkanlığı makamında bir gelenek oluşturdu. Ülkenin çeşitli zümrelerini zaman zaman külliyede ağırlıyor. Özellikle muhtarlarla yaptığı toplantılar kamuoyunda geniş yer buluyor. Muhtarlar mahalle kültürünü taşıyor külliyeye. Mahallelerin istekleri sosyal, siyasi ve kültürel düşünce ve görüşlerini iletiyorlar Türkiye?nin merkezine. En azından ben böyle olduğunu düşünüyorum. Çünkü yöneticilerin böyle geniş istişare toplantılarına ihtiyaçları var. Ülkenin nabzını tutmak, istek ve önerileri birinci ağızdan dinlemek, meselelerin çözümünde en etkili olgudur. Osmanlı sonrası yeniden şekillenen Türkiye Cumhuriyeti, milletin temayüllerine uygun olmak yerine, o zamanın galip devletleri olan batılı ülkelerin sistemlerine uygun olarak şekillendi hal böyle olunca, sistem ve halk arasında derin uyuşmazlıklar meydana geldi. Bunları yaşadık ve gördük. Cumhuriyet; adından da anlaşılacağı üzere, cumhurun hâkim olduğu bir sistem olması gerekirken, benim ülkemde belli bir elit sınıfın hâkimiyeti altında oluştu bütün yönetimler. 2000 li yıllardan sonra sistem ve millet bir nebzede olsa bir uyum yakaladılar. Bu uyumun sebebi, milleti anlayan ve millete yönelen iktidarın dünya görüşüydü. Elbette 100 yıla yakın bir kopukluğun, bir anda yok olması beklenemez. Yine de alınan mesafe küçümsenemeyecek kadar önemlidir.

Sistem yeniden şekillenirken, bu geniş istişare kültürünün oluşması ve istişarelerin öneminin artması hem ülkeye hem de siyasal iktidara ciddi bir artı değer kazandırmaktadır. Sistemin aksayan yanlarını bu işten mustarip olan ve etkilerini bire-bir yaşayanlardan dinlemek, onların şikâyetlerini, çözüm önerilerini almak çok doğru bir yoldur. Tabi bunu sadece muhtarlarla, sanatçılarla, iş adamlarıyla sınırlı tutmamak gerek. Aksama neredeyse, orayla ilgili yetkin olan, o işin sıkıntısını ve çilesini çeken gurupları bu işlere dâhil etmek gerek. Mesela yıllardır sağlıklı bir milli eğitim politikamız yok. Bütün çalışmalara, gayretlere rağmen bize has bir milli eğitim programı oluşturulamadı. 15 yıldır aynı iktidarın istikrarına rağmen oluşturulamadı. Tabi Türkiye?nin kendine has yaşadığı problemler (Fetö gibi) bu politikaları kırılgan ve değişken olmaktan kurtaramadı. Hala gerek müfredat, gerekse sınavlar konusu yaz-boz tahtası gibi duruyor.

Bu konuda üst düzey eğitimciler, bakanlar, bürokratlar kendilerine göre ciddi uğraşlar verse de, mesele bir türlü köklü çözüme ulaşamıyor. Bu konuda acaba muhtarlarla külliyede yapılan toplantılar gibi bir yol izlense de, milli eğitimin bel kemiği olan öğretmenlerde külliyede toplansa daha güzel olmaz mı? Bu konunun sıkıntısını en çok yaşayanlar onlar. Öyleyse onların görüşleri elbette çok önemli olmalı.

Türkiye Cumhuriyeti kuruldu kurulalı 68 milli eğitim bakanı geldi geçti. Bunlarda 11 tanesi öğretmenlikle ilgili eğitim almış geri kalanlar hukukçu, idareci, emniyetçi, iktisatçı, siyasetçi gibi mesleklerden gelmişler. AK Parti iktidarında milli eğitime gelen 5 bakanında sadece bir tanesi edebiyat fakültesi kökenlidir. Diğer 4 bakanın 2 si avukat, biri işletmeci son bakanımızda iletişim profesörü. Acaba diyorum yanlışı burada mı yapıyoruz? Her bakanlık genellikle aynı konuda yetişmiş bakanlardan oluşurken, neden Milli Eğitim Bakanlığı'nda böyle bir yol izlenmez? Ben anlamakta güçlük çekiyorum. İktisatçıyı, işletmeciyi, avukatı neden milli eğitim bakanı yaparız ki? Bu ülkede bakanlık sıfatına layık eğitimcilerimiz yok mu? Ben birçok eğitimci-öğretmen tanıyorum. Adeta hayatlarını bu işe adamış, ülkesi için yanıp-tutuşan çözümler üreten ama sesi duyulmayan eğitimciler. Sn. Cumhurbaşkanımız bu öğretmenlerle de külliyede bir araya gelse, bu konuda okullarda ter döken, öğrencisine temiz ve kaliteli bir eğitim vermek adına çırpınan bu emek sahiplerini dinlese, onlara fikirlerini anlatmak adına bir imkân verse, kurultaylar düzenlense eminim ki bu yaz-boz tahtasına dönen eğitim politikaları rayına oturur inancındayım.

Öğretmenlerin yönettiği bir Milli Eğitim Bakanlığı için, öğretmenleri külliye ye toplayalım. Vesselam.