Muzaffer Yurttaş


EZAN OKUNURKEN AYAĞA KALKAN DEDEM!

EZAN OKUNURKEN AYAĞA KALKAN DEDEM!


Hani bazı olaylar vardır, hiç hatırlamak istemezsiniz? Hatırladığınızda boğazınız düğümlenir? Hatırladığınızda kalbiniz sıkışır? İşte onlardan biri: Özünden koparılan ezan? Cumhuriyet tarihinin en büyük acılarından biri? Ezanın Arapça okunmasının yasaklanması?

15 Haziran 622 günüydü. Hazreti Peygamber Medine?deydi. Sesi en güzel sahabesi Hz. Bilal-i Habeşi?yi çağırdı yanına. ?İnsanları ezan ile namaza çağır ey Bilal!? dedi. Bir kutsal çağrıydı bu, günde beş kez yenilenen ve insanları yenileyen bir çağrı. Ama gün gelecek bu ilahi çağrı yasaklanacaktı. Yıllardır Anadolu insanı dua ederken ?bayrak inmesin, ezan susmasın? derken, ezan susturulacaktı bu güzel topraklarda. Resmi tarih o zulmün ayrıntılarını dile getirmiyor. Ama Anadolu insanı bu büyük zulmü asla unutmayacak ve unutmamalı.

Arapça Ezanın Yasaklanması!

30 Ocak 1932 günü Ramazan ayında Hafız Rıfat Bey tarafından Fatih Camii?nde ilk Türkçe ezan okutuldu. 3 Şubat 1932 günü Kadir Gecesi?nde Ayasofya Camii?nde Türkçe Kuran, Türkçe kamet okundu. Diyanet İşleri Başkanlığı?nın bir genelgesi ile 18 Temmuz 1932 günü ezan Türkçe okutulacaktı. 4 Şubat 1933 tarihinde müftülüklere ezanı Türkçe okumalarını, buna uymayanların şiddetli bir şekilde cezalandırılacağı ile ilgili bir tamim gönderildi.

Ezanın Türkçe okunması ile ilgili genelgenin ardından Diyanet İşleri Başkanı Rıfat Börekçi 6 Mart 1933 tarihinde yayımladığı bir tebliğ ile salanın da Türkçe okunmasına karar vermişti.

1941 yılında çıkarılan 4055 sayılı kanunla Türk Ceza Kanununun 526. Maddesine bir fıkra eklenerek, Arapça ezan okuyanların ve kamet getirenlerin üç aya kadar hapis ve 10 liradan 200 liraya kadar para cezası ile cezalandırılacaklarına karar verildi.

Demokrat Parti?nin İktidara Gelişi!

1946 seçimlerine gelindiğinde halk kendine reva görülenlere cevap vermek için sandığa gidecek fakat oy, zabitlerin gözü önünde açık açık verilecek, sayım karanlık odalarda gizli gizli yapılacaktı. Baskı sonucu ?açık oy gizli sayım? ile istibdat devam edecekti. Ancak 1950 de bu baskı dönemine millet ?dur? diyecekti. Genç demokratların kurduğu Demokrat Parti 14 Mayıs 1950 günü ?milli şef? denilen döneme son noktayı koydu. Anadolu?nun yiğit evladı Adnan Menderes artık başbakandı.

Menderes İle Celal Bayar Arasında Yaşananlar!

Başvekil Adnan Menderes Cumhurbaşkanı Celal Bayar?a gider ve ezan yasağı ile ilgili bir çalışmaya başladıklarını söyler. Celal Bayar ?Arapça ezana geçmek için çok erken Adnan!? der. Menderes ?Reisi Cumhur Hazretleri! Biz vatandaşımızdan her alanda hürriyet tesis edeceğiz diye rey istedik. Din ve vicdan hürriyeti de halkımızın çok önem verdiği bir husus? diye cevap verir. Celal Bayar ?Bizim daha öncelikli meselelerimiz var. Ezanın bu meseleler arasında bir aciliyeti yok. Öncelikle diğer hususlarda çalışma yürüt. İlk icraatlarınızdan biri ezanı Arapça okutmak olursa, endişe ederim ki bu sizin ilk ve son icraatınız olabilir? dedi. Menderes durdu, ceketinin cebinden bir zarf çıkardı ve reisi Cumhurun önüne koydu. ?Efendim başvekil olarak ilk ve tek icraatım da olsa ezanın Arapça okutulmasını sağlayacağım. Eğer bu konuda benimle hemfikir değilseniz istifa etmeye hazırım? dedi ve masayı terk etti.

Yasakçı zihniyetin dayattığı Türkçe ezan 18 yıl sürdü. 14 Haziran 1950 tarihinde mecliste ezanla ilgili yasağın kaldırılması çalışmaları başladı ve 16 Haziran 1950 tarihinde mecliste oybirliği onaylanmış oldu. Durum telgraf ile Celal Bayar?a bildirildi. Bayar yasayı imzaladı ve 17 Haziran 1950 tarihinde Resmi Gazetede yayınlandı.17 Haziran Ramazan ayının ilk günüydü.

İlk ezan 622 yılının Haziran ayında Medine?de okunmuştu. Bir tevafuk olarak yine 1950 yılının Haziran ayında bir Ramazan arefesinde ezan bu topraklarda tekrar aslına uygun olarak okunuyordu.

Rahmetli Osman dedem ezan okunmaya başlayınca bizi oturmamız ve susarak ezanı dinlememiz yönünde uyarırdı. Bazen dedem ezan okunurken ayağa kalkar ve kıbleye karşı döner, ellerini bağlar ve ezanı dinlerdi.

Dedem Gözyaşları İle Anlatıyor!

?O güne kadar 18 yıl boyunda ?Tanrı Uludur! Tanrı Uludur, tangır tungur? diye ne olduğu belirsiz bir şey okunuyordu. Bazıları bu ezan yasağının birkaç gün sürdüğünü, sadece bir deneme yapıldığını, tutmayınca vazgeçildiğini zannediyor. Durum hiç öyle değildi. 18 yıl ezan okunmadı, Kuran okumak yasaklandı bu ülkede. Bunları gençlerin bilmesi gerekiyor.

Ezan aslına uygun okunmayınca millet camilerden soğumaya başladı. Camiler boşaldıkça bunu fırsat bilen istibdat yönetimi camilerin bir kısmını kapattı, satılığa çıkardı, depoya çevirdi. Bazı camiler yıktırıldı. Buğday deposu olarak, at ahırı olarak kullanılanlar oldu. Bunların sayısı hiç de zannedildiği gibi az değildi.

Ramazan?a iki ya da üç gün kalmıştı. Bazı haberler duyulmaya başlandı. Ezan ile ilgili meclisin çalıştığı haberleri yayıldı. Biz Kula?ya yani ilçe merkezine pazarın kurulduğu Pazartesi günleri giderdik. Cuma olmasına rağmen bu güzel haberi alan herkes Kula şehir merkezine akın etti. Kimi at ve eşek sırtında kimi yürüyerek şehre ulaştı.

Kula?ya geldiğimizde her yer insan kaynıyordu. Çarşı o gün başka bir kalabalıktı. Herkesin kulağı dükkanlardaki radyolaraydı. Her saat başı verilen ajanslara kilitlenmiştik. Cuma namazı saati geldi. Ezan yine eskisi gibi Türkçe okundu. Milletin yüreği buruktu. Beklenen müjde gelmemişti.

Namaz sonrası halk sokaklara dağıldı. İkindi ezanında yasağın kalkacağı yönünde yeni bir fısıltı dolaşmaya başladı. Hiç kimse köyüne dönmedi, beklemeye başladı. Biz bir arkadaşımızın dükkanı önünde oturduk radyoyu dinliyorduk. İkindi ezanı yaklaşmış, bir kısım cemaat camiye girmişti. O an radyodan ezan yasağının kalktığı ile ilgili bir haber duyuldu. Herkes işini gücünü bıraktı, akın akın camiye koşmaya başladı. Anasını bulan kuzular misali camiye doru yürüyordu millet.

O anda iki müezzin Çarşı Camiinin şerefesinde göründü. Camide bulunan cemaat de caminin dışına çıktı. Acaba ne oluyor diye? Gözler ve kulaklar müezzinlere kilitlendi. Kimseden çıt çıkmıyordu. ?Allahü Ekber! Allahü Ekber!? nidası ile ezan okumaya başladılar. Biri bitiriyor diğeri başlıyordu. Sanki Bilal-i Habeşi dirilmiş ezan okuyordu.  Cami avlusu iğne atsan yere düşmeyecek şekilde kalabalıktı. Ezanı işitenler gözyaşı içinde ellerini açtılar, şükür ettiler. Yerlere yığılanlar, secdeye kapananlar oldu. O manzarayı asla unutamam. Bazı esnaflar kurban kesiyor, bazıları lokum bisküvi dağıtıyordu. Halk sevinç çığlıkları atmaya başladı. İkindi namazında o kadar çok cemaat vardı ki bayram namazları bile bu kadar kalabalık olmamıştı.

Ezan aslına uygun okununca bütün Türkiye bayram yerine döndü. Kurbanlar kesildi, şenlik havası yaşandı. O gün millet hayatı boyunca belki de en büyük sevinç gözyaşlarını döktü. Bu olanları bir dada yaşamak istemiyoruz. Allah bir daha bu millete böyle zulüm göstermesin. Siz benim anlattıklarımı çocuklarınıza anlatın ki bir daha hiç kimse böyle bir yasağa cesaret edemesin. Rahmetli Menderes ve arkadaşlarının mekanı cennet olsun ?diye anlatırken hem biz hem dedem gözyaşlarını tutamazdı.

Ezan Yasağı Konusunda Bilinmeyen Gerçekler!

18 Temmuz 1932 de ezanın Türkçe okunacağı ile ilgili Diyanet İşleri Başkanlığı bir genelge yayınlamış ancak Kanun 1941 yılında ceza kanunu olarak çıkarılmıştır. Ezanın tüm kelimeleri değiştirilecek Felah kelimesi Türkçesi olan ?Kurtuluş? yanlış anlaşılır diye değiştirilmemiş ve ?haydin Felaha? diye okutulmuştur. Bazılarına göre ?Haydin Kurtuluşa? demek yanlış anlaşılabilirdi. Arapça ezan okuyana hapis ve para cezasını çıkartan CHP li vekiller de  1950 yılında Demokrat Partili vekillerle birlikte kanuna evet oyu kullanacaklardı. Yasa teklifi oy birliği ile kabul edilecekti. 1938 yılında Hatay?a giren Türk komutanlarının ilk işlerinden birisi Arapça ezanı yasaklamak oldu. Hatay halkı şaşkınlık içindeydi. Çünkü Hatay?ı işgal eden Fransızlar bile ezana dokunmamışlardı. Yalnız camilerde değil evlerde de ezanın Arapça okunması yasaktı. Bu yasağa uymayan yüzlerce kişi hem hapis hem de para cezasına çarptırıldı. Kıbrıs?ta ezan yasağı 1950 yılında kalkmadı. Kıbrıs Müftüsü Dana Efendi 1954 yılında ezanın Türkçe okunmasının caiz olduğu yönünde bir fetva verdi.  Kıbrıs?ta ezan yasağı 1969 yılına kadar devam etti. Güneydoğu bölgemizden bazı vatandaşlar ezan yasağı yüzünden Irak ve Suriye gibi başka ülkelere göç etmek zorunda kalmıştır.

Bunlar ve benzeri pek çok daha bilinmeyen husus tarihin tozlu sayfalarında gizli durmaktadır. Allah bir daha bu millete, bu topraklara bu tür zulümler göstermesin.